24 Ekim 2013 Perşembe

Hedef Hakan Fidan değil, Tayyip Erdoğan

Derinden derine büyüyen çatlak, ABD Adana Konsolosu Espinoza'nın AKP Adana İl Başkanlığı'nı ziyaret ettiği 4 Eylül 2013 günü yüzeye çıktı.

AKP İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı, Suriye konusunda Espinoza'ya şöyle dedi:
"Türkiye olarak biz ABD ile birlikte hareket ettik. Ama ABD bizi yarı yolda bıraktı."

Artık çatlağın gün yüzüne çıkması kaçınılmazdı. ABD Konsolosu Espinoza, bu suçlama karşısında susamazdı. Cevabı yapıştırdı:
"Türkiye, Suriye konusunda kendi politikasını izledi. Yani bizimle birlikte hareket etmedi. El-Nusra için biz uyarılar yaptık. Tehlikeli bir yapı var, ilerde hem Türkiye'ye, hem de bizim ulusal politikalarımıza zarar verecekler."

Böylece, AKP İl Başkanı'nın bilmediği konularda boyundan büyük laf etmesi sonucunda, bütün dünya, ABD ile AKP arasındaki çatlağı resmi bir ağızdan duymuş oluyordu.

***********

El-Nusra bildiğiniz gibi, El-Kaide'nin bir kolu. Suriye'deki diğer şeriatçı teröristlerle birlikte kontrolden çıkmış durumda. PKK'nın Suriye kolu PYD ile kapışması, ABD'de alarm zillerinin çalmasına neden oldu.

Yarattığı El Kaide canavarı kısmen kontrolden çıkmış, ABD'yi ısırmaya başlamıştı. ABD'nin giderek güçten düştüğünü, kendisine bağlı unsurları bile kontrol edemez duruma geldiğini böylece bütün dünya bir kere daha görmüş oldu. Taliban ve Maliki darbelerinden sonra üçüncü darbe Nusra'dan gelmişti.

Biliyorsunuz ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi, 4 ülkeden (Türkiye, İran, Irak, Suriye) koparılacak parçalar üzerinde Büyük Kürdistan kurulmasını öngörüyor. Irak'a saldırılarak Kuzey Irak (Barzanistan) koparıldı. Suriye'ye saldırının nedeni de Kuzey Suriye'nin (Rojava) koparılması. Ancak, ABD'nin verdiği bu görevi yapacak olan PYD, Tayyip Bey'in desteklediği Nusra tarafından taciz ediliyor. İşte ABD-AKP arasındaki çatlağın nedeni bu. Geniş bilgi için bakınız. http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/07/somali-saldrsnn-anlam.html

El-Kaide'nin Suriye kolu El-Nusra ile PYD arasında çatışma çıkmıştı. Her iki taraf da aynı bölgeler üzerinde hak iddia ediyordu. Al başına bela ki ne bela. Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanı olmak sıfatıyla, Büyük Kürdistan kurulması için PYD'ye yardımcı olmak zorundaydı. Ancak İslamcı geçmişi kendisini El-Nusra'dan yana tavır almaya zorluyordu.

PYD lideri Salih Müslim Türkiye'ye çağırıldı, Dışişleri ve MİT ile resmi görüşmeler yaptı. Müslim, AKP'nin "Nusra'ya yardım etmeyeceğiz" diye söz verdiğini açıkladı. Hatta PYD - Türkiye arasında sınır kapıları açılması bile söz konusu olabilecekti.

28 Eylül 2013'de, ABD ve AKP arasında, cihatçı örgütlere karşı fon kurma anlaşması imzalandı. Bu fon, 2011 yılında kurulmuş olan Terörizmle Mücadele Küresel Forumu bünyesinde kurulacaktı.

AKP Hükümeti, Nusra'nın eline geçmiş olan Bab el-Selam (Kilis Öncüpınar) ve Bab el-Hava (Cilvegözü) sınır kapılarını 18 Eylül 2013 günü kapattı. Bunun üzerine El-Nusra, Tayyip Erdoğan'a yönelik bir tehdit mektubu yazdı. İşte o mektup (veya bildiri):


"Irak ve Şam İslam Devleti - Kuzey Vilayeti Halep Bölgesi" imzalı ve ayetlerden örnekler taşıyan bu bildiri, doğrudan Tayyip Erdoğan'a sesleniyordu:

"Allah'ın hükmü yerine Yahudilerin müttefiki olmayı seçen Recep Tayyip Erdoğan'a:
Selam ve Hava hudut kapıları pazartesi gününe kadar açılmazsa, Erdoğan ÖSO'ya ve Nusra'dan ayrılan hainlere yardımlarını durdurmazsa, İstanbul ve Ankara'da Yahudi dostlarını yakacak şehitlik eylemleri yapılacaktır."

İşte, ABD, kendi eliyle yarattığı El Kaide canavarını Türkiye'nin başına böylece dolamış oluyordu. Çöz çözebilirsen.

El Kaide'nin Reyhanlı'yı bombalaması ve Somali Türk Elçiliği baskını, bu yeni tehdidin palavra olmadığını gösteriyordu. AKP Hükümeti, El Kaide tehdidine boyun eğdi. Bölge lideri (!), dünya çapında devlet (!) de işte böyle olurdu. Hudut kapıları derhal açıldı, TIR'lar kontrolsüz bir şekilde Suriye'ye geçmeye başladı. ABD ve PYD bir daha küplere bindi.

PYD lideri Salih Müslim, "AKP Hükümeti söz vermişti ama hala Nusra'ya yardıma devam ediyor" demeçleri vermeye başladı.

Tahtıravalli oyunu başlamıştı. Türk-İngiliz Özel Kuvvetleri, Kenya'yı kana bulayan El Şebap örgütüne karşı ABD SEAL komandolarının Somali'de 6 Ekim sabahı düzenlediği operasyona katıldı. Dışişleri Türkiye'nin operasyona katıldığını yalanladı.

***********

ABD Konsolosu'nun açıklaması üzerine işareti alan ABD ve Avrupa siyasetçileri ve basını, AKP Hükümeti'ni şeriatçı teröristlere yardım etmekle suçlamaya başladılar.

11 Ekim günü BBC olayı şu şekilde verdi:
"-- Türkiye'nin El Kaide'yi desteklediği yönündeki uluslararası görüş
-- El Kaide - ÖSO - PKK (PYD) savaşında Türkiye taraf seçmek zorunda kalacağı eşiğe dayanmıştır."

ABD - AB - Soros destekli İnsan Haklarını İzleme Örgütü, Suriye'de teröristleri destekleyen raporlar hazırlamıştı bugüne kadar. O ne? Örgüt, 105 sayfalık yeni raporunda (1) bu defa, 4 Ağustos 2013 günü Lazkiye kırsalında 190 Alevi sivilin öldürülmesi ve 200 kişinin rehin alınması olayında çeteleri suçluyor, ayrıca, çetelerin Türkiye üzerinden Suriye'ye girdiklerini, silah, para ve diğer ihtiyaçlarını da Türkiye üzerinden sağladıklarını yazıyordu.Rapora göre, Alevi köylerine yapılan operasyonlarda kurbanların en az 67'si infaz edilmişti. Rapor, Türkiye'ye sınırlarını kontrol etmesinı ve giriş çıkışları kısıtlamasını tavsiye ediyordu.

Örgütün Ortadoğu Direktör Vekili Joe Stork : "Bu ihlaller birtakım kendini bilmez savaşçıların yaptığı münferit vakalar değildi. Bu operasyon Alevi köylerinde yaşayan sivil halka dönük planlı bir saldırıydı" diyerek muhaliflerin Suriye'de Alevi soykırımına giriştikleri şeklinde yorumlanabilecek bir açıklama yapmış oldu.

İlk defa bir Atlantik örgütü dinci teröristleri "özgürlük savaşçısı" olarak değil, "silahlı çete" olarak nitelemekte, onları katliam yapmakla, Türkiye'yi de bu çetelere yardım etmekle suçlamaktaydı. Ve gerisi gelecekti.

İyice bunalan Ahmet Davutoğlu, 14 Ekim'de İsviçre'nin Noye Zürher Zaytung (2) gazetesi muhabirinin sorusuna "Türkiye hiçbir terör örgütünü desteklemiyor. Suriye'de radikal gurupların olmasından Esad rejimi sorumludur" gibi dehşetengiz bir cevap verdi. Muhabir bunun üzerine "Peki öyleyse bu guruplara para ve silah veren Katar ve Suudi Arabistan'a niye müdahale etmiyorsunuz?" diye sorunca Davutoğlu "Radikal örgütlerin kimler tarafından desteklendiğini bilmiyoruz" cevabını verdi. Tarzan çok zor durumdaydı ve bu açıklamalara inanacak ebleh bulmak da elbette çok zordu.

***********

El Kaide dişlerini iyice gösterme kararı almıştı. 13 şeriatçı terörist tugay, Türkiye'nin desteklediği ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) içinden ayrılarak El Nusra önderliği altında birleştiklerini açıkladılar ve hem ÖSO'ya, hem PYD'ye hem de Esad'a karşı savaşacaklarını ilan ettiler. AKP Hükümeti köşeye iyice sıkışmış oldu. 10 Ekim 2013.

Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'da kurdurmuş olduğu SUK da, ABD'nin Katar'da kurdurmuş olduğu SUKO'dan ayrıldığını ilan etti. SUK Kürtlere özerklik vermeyi kabul etmediği için ABD bu yönde söz veren SUKO'yu kurdurmuş, SUK'u da metazori bu oluşumun içine eklemlemişti. Şimdi Suriye'nin kuzeyinde Kürt koridoru kurma planı bir yara daha almıştı. ABD, bunu da Tayyip Erdoğan'ın hanesine yazdı. Liste giderek kabarıyordu.

El Kaide ve bağlı unsurlarına Türkiye içinde sağlanmış olan hareket serbestliği, AKP'nin elini kolunu bağlamıştı. Siyasi bir manevra yapmakta geç kalan AKP, şeriatçı teröristler karşısında savunmasız duruma düşmüştü. Dışişleri'nde yapılan El Kaide zirvesinden hiç bir somut önlem kararı çıkmadı.

***********

Ancak AKP- Kaide bağlantısı gizlenebilecek gibi değildi.

AKP Hükümeti, İHH'ya (3) "izinsiz yardım toplama" yetkisi vermişti. İHH; El Kaide, Irak-Şam İslam Devleti, Taliban gibi dinci terörist örgütlere destek veriyor, silah, gıda ve eleman temini gibi işlerde yardımcı oluyordu.

AA (Anadolu Ajansı), İHH'nın El Nusra ile iftar sofrasında buluşmasını 23 Temmuz 2013 tarihinde fotoğraflı olarak servis etmişti. İftarın verildiği Rakka kenti, Nusra'nın elinde idi. İftara götürülen birçok TIR'ın içinde tıbbi malzeme olduğu beyan edilmiş, gümrükte arama yapılmamıştı. Bu TIR'larda silah olduğu söylentisi yayılmıştı.

İHH, 8 Ağustos günü de İngiltere'den Türkiye'ye giriş yapan "Eid in Syria" (Suriye'de Bayram) isimli konvoyla birlikte 160 gönüllüyü Suriye'ye transfer etmişti. Bu haber ve fotoğraflar 105 sayfalık Lazkiye raporundan sonra AA ve İHH sitelerinden kaldırıldı.

***********

Obama artık bu işten sıkılmaya başlamıştı. Tayyip Erdoğan neye güvenip raydan çıkmaya çalışıyordu? Beyzbol sopası göstermek bir işe yaramamış mıydı? Doğrudan Tayyip Erdoğan'a yüklenmek uluslararası diplomaside yakışık almazdı. Onun için, en yakın bürokratlarından biri olan Hakan Fidan üzerinden operasyon yapılıyordu.

Rafet Ballı, konuyu şöyle özetledi (Aydınlık, 23 Ekim 2013):

Bir: 7 Şubat 2012'de Hakan Fidan ifadeye çağırıldı. Erdoğan "Asıl hedef benim" dedi.
İki: Fidan'a karşı uluslararası bir kampanya başlatıldı. Hedef yine Erdoğan.
İki soru:
Bir: Operasyon "Zayıf Halka"ya yapılır. Fidan niye Erdoğan'ın zayıf halkası?
İki: Fidan'la başlatılan... Erdoğan'ı devirmeyi amaçlayan... Nihai bir operasyon mu?... Yoksa, ara "evet"ler için şantaj mı?

***********
(1) Raporun adı: "Kanlarını Hala Görebilirsin : Muhalif Güçlerin Lazkiye Kırsalında Gerçekleştirdiği İnfazlar, Rastgele Ateş Açmalar ve Rehin Almalar"
(2) Neue Zürcher Zeitung = Yeni Zürih Gazetesi (okunuşu noye zürher zaytung)
(3) İHH : İnsan Hakları ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder