28 Haziran 2011 Salı

Yeni Şafak'a Ergenekon darbe virüsü girmiş...

28 Haziran 2011
Yeni Şafak'ta Suriye dönüşümü

AKP'nin yarı resmi yayın organı olarak nitelediğimiz Yeni Şafak gaz tenekesine girmiş olan Ergenekon darbe virüsü yayılıyor.

Dün şaşılacak bir şey oldu.
Diğer Amerikancı yandaş gaz tenekeleri ile birlikte Suriye düşmanlığı körükleyen yalan haberler yayan Yeni Şafak, dün 10. sayfasında gerçekleri yazdı. 
Başına taş mı düştü, ne oldu da gerçekleri yazdı, bir açıklaması olmalı ama itiraf edeyim, ben anlayamadım.

Haberin başlığı: "Batı krizi tırmandırıyor"

Haberin alt başlığı:
"Hatay'daki mülteciler ülkelerine dönmeye başlarken,
             Batı basını Türkiye ile Suriye arasında gerilimi tırmandırmaya çalışıyor.
Gazeteler iki ülkenin savaşın eşiğinde olduğunu,
                                            Suriye'nin Türkiye'yi tehdit ettiğini öne sürüyor"

Yeni Şafak, Suriye'nin Türkiye'yi tehdit ettiği şeklinde yalan haber yayan gazeteleri eleştiriyor.
Halbuki daha düne kadar aynı şeyi kendisi yapıyordu.

Haber içinde büyük boy bir fotoğraf var.
Fotoğrafta, otobüslerle Suriye'ye geri dönenler görülüyor.
Otobüsün içindeki Suriyeli genç kızlar bağırarak bir şeyler söylüyorlar.
Fotoğraf altından, ne olduğunu okuyalım:
"Dönüş yolundaki bazı Suriyelilerin otobüslerin camlarından Esad lehine sloganlar atması dikkati çekti"

Hayret değil mi, Amerikancı gaz tenekelerinin günlerdir "Canlarını zor kurtardılar. Suriye ordusu kadınlara tecavüz edip göğüslerini kesiyordu. Hamile kadın can havliyle kendini sınırdan Türkiye'ye attı. Her şeylerini geride bırakıp kaçtılar. Ordu tanklarla, toplarla hücum etti. Kendini ormana atan canını kurtardı" gibi Meşhedi palavraları ile acındırmaya çalıştığı Suriyeli sığınmacılar, otobüslerle Suriye'ye geri dönüyorlardı. Hem de zalim Esad lehine sloganlar atarak...

Rahat evlerini bırakıp "Türkiye'de el üzerinde tutulacaksınız. Amerika, Avrupa bizi destekliyor. Tayyip Bey size ev, bol paralı iş verecek" masallarına kanarak gelenler, el üstünde tutulmak bir yana, çadırlarda dar bir arazide adeta hapis hayatı yaşamaktan bıkmışlar, çocuklar hastalanmış, yardımlar aşiret ileri gelenlerinin karaborsa ağına düşmüştü.

Evlerini özleyenler, ev ve bol paralı işten ümidini kesenler dönmeye başladı.
730 sığınmacı geri döndü.
Haberi veren Mısır hükümetinin yarı-resmi gazetesi El-Ehram, dönenlerden 15'inin ateşli silahlarla olmak üzere 51 kişinin yaralı olduğunu belirtti.  
11,000 sığınmacı hala ümidini kesmedi, bizim vatandaşların "AB'ye gireceğiz, gökten Avro yağacak" diye bekledikleri gibi hala bekleyip duruyorlar...

*********
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül, olayların başından beri Suriye lehine yorumlar yapıyordu.
Karagül'e girmiş olan Ergenekoncu darbe virüsü, bazı haber yazarlarına da bulaşmıştı demek ki.

Bölünmeye razı olarak huzur ve barışa kavuşamazsınız

Gerçeği gizlemenin hiçbir yararı yok.
Gelen bilgiler, Türkiye halkının büyük bölümünün bölünmeye razı edildiği, Kürdümüzün de bölücü örgütün denetimi altına düştüğü yönündedir.
TSK bölünmeyi kabul etmiş gözüküyor 
Eylemine baktığınız zaman, komuta kademesinin bölünmeyi kabul ettiği ortadadır.
Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ı bölerek Büyük Kürdistan kurmayı en öncelikli hedef edinen Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'un Eşbaşkanını "siyasi irade" olarak kabul ederseniz, bölünmeyi de kabul etmiş olursunuz.
Açıktır ki, TSK komutanları, en azından kendi görev dönemlerinde sorumluluk üstlenmekten korkmakta, daha önceki komutanlar gibi Fenerbahçe Orduevi Lojmanlarına yerleştikten sonra huzura kavuşma beklentisiyle “görev” yapmaktadırlar.
TSK, sorumluluğu siyasi iktidarın, yani BOP Eşbaşkanlığı'nın sırtına yıkarak bölünme sürecine teslim olmuştur.
Yeni CHP ve MHP
 Yeni CHP, herkesin gördüğü gibi, ABD-İsrail planlarına dahil oldu.
MHP ise, Atlantik sistemiyle köklü bağları nedeniyle ve Kürde bakışı şaşı olduğu için, bölünme karşısında yalnızca bağırabilmektedir.
Bölücüler ve onların çekim alanında çırpınan bazı sosyalist partiler 
PKK/BDP, ikiyüzlülük içindedir. "Bölünmek istemiyoruz" kandırmacaları eşliğinde, nerdeyse 40 yıldır, etnik ayrılıkları derinleştiren bir siyaset izliyorlar.
Türkiye’ye karşı silahlı mücadelede ısrarın sonucu da ABD ve İsrail'in emrine girmeye mecbur kalmaktır.
Bölücülerin çekim alanında çırpınan, onlarla blok kurup seçimlere giren sosyalistler de BOP kapsamında eriyip gitmektedirler.
Kalıyor bir tek İşçi Partisi.
Ne yazık ki bugün Türkiye’de bölünme sürecine tutarlı olarak cepheden karşı koyan, yalnız İşçi Partisi var! 
Bölünme kolay mı? 
Bölünme, herkese kolay geldiği için ilk tercih haline gelmiştir.
Türkiye halkı, ‘Bu çatışma ve kargaşalık ortamı biter, herkes işine gücüne bakar, en azından barış ve huzura kavuşuruz’ diye düşünüyor.
Güneydoğu’da yaşayan Kürdümüz de, her ne kadar anketçilere birlikten vazgeçmem diyorsa da, ayrılmayı 30 yıllık bir şiddet döneminden kurtuluş olarak düşünmeye başlamıştır.
Türkiyemizin büyük kentlerinde ve diğer bölgelerinde yaşayan Kürdümüz ise, sürecin ciddiyetinin farkında değildir veya yaklaşan çatışma ortamında bir sığınak arayışı içindedir.
Uyaralım! Huzur ve barışa kavuşamazsınız. 
Türk milletini, milletimizin bir parçası olan Kürdümüzü, askerimizi uyaralım:
Bölünmeye razı olmanın sonucu, beklendiği gibi huzur ve barış olmayacaktır.
Zor oyunu bozar 
E. Tümg. Alaettin Parmaksız diyor ki:
 “Zor, oyunu bozar. Şu anda Türkiye’nin bileğini bükmek için zor kullanılıyor.
Bu oyunu ancak daha büyük bir zorlama bozar.
Buna Türkiye devleti sahiptir, yeter ki bu gücü kullanacak irade oluşsun.”
(Türk Ordusunda General Olmak, Kaynak Yayınları, s.409)

ABD zorunu caydıracak üç denklem

1. Buradaki "zor", Türkiye’nin ABD’ye karşı caydırıcı bir irade ve güç göstermesidir.
2. Bu irade bir Milli Hükümetle ortaya konunca, Kürdümüzün anlamlı bir kesimini gönüllü birliğe ikna etmek mümkün olur.
3. Ve elbette bölünmeye karşı Türkiye + İran + Suriye + Irak birliğini oluşturmak şarttır.

Yani özetle:

 1. Türkiye’de
     ABD zoruna boyun eğmeyecek bir Milli Hükümet 
                          her çözümün başı ve tek çaresidir.  
 2. Türk + Kürt
 3.  Türkiye + İran + Suriye + Irak

 Bu üç formülü yalnız İşçi Partisi milletimizin önüne koyuyor.
 Öyleyse İşçi Partisi’ni büyütmekten başka çaremiz yoktur.
 Zor mu?
 Zor olmayan bir iş var mı Türkiye’nin önünde?
++++++++++++++++
Doğu Perinçek'in 27 Haziran 2011 günlü Aydınlık köşe yazısından derlenmiştir

Emekli komutanlar: Bugün Suriye, yarın Türkiye

Çetin Doğan, E. Orgeneral
(Silivri Esir Kampı'nda göreve devam ediyor)
++++++++++++++++++++++++++++
 
Suriye'ye müdahale, Türkiye'yi bölünmeye götürebilir.
Suriye veya İran'a yapılacak bir harekata katılmak, ülkemize ihanet olur.
 
TSK'nın böyle bir oyuna geleceğini sanmıyorum.
ABD'nin Suriye'de bir cephe açabilme olanağı yoktur.
Cephe açılmasını yandaş bir ülkeye yaptırmak isteyebilirler.
Türkiye'nin bu rolü üstlenmesi, ülkemizi bölünmeye kadar götürebilecek ciddi bir krize sokar.
 
Ülkemizin içinde bulunduğu karmaşık sorunlar, ülkemizin bölünmesine yönelik ciddi tehditler ortada iken Suriye veya İran'a karşı bir harekata katılmaya onay vermek, ülkeye ihanet olur.
 
Osman Özbek, E. Tümgeneral
+++++++++++++++++++++++++
 
Clinton'ın açıklamaları gösteriyor ki, ABD, Türkiye adına konuşabiliyor.
Amerika, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında: "Yeni bir üsse gerek yok, Türkiye'yi üs olarak kullanıyoruz" demişti.
İktidarda BOP Eşbaşkanı olduğuna göre, Klintın'ın açıklamaları normaldir.
 
Türkiye Suriye'de böyle bir olaya katılırsa, yarın NATO da Türkiye'deki olaylara müdahale eder.
ABD, Türkiye'yi komşularıyla çatıştırmak istiyor. Türkiye bunu kabul etmemeli.
Bence TSK böyle bir harekata katılmaz, katılmaması gerekir.
 
Türker Ertürk, E. Tümamiral
+++++++++++++++++++++++
 
Suriye'den tehdit söz konusu bile olamaz.
Kurt kuzuya, daha aşağıda su içtiği halde "Suyumu bulandırıyorsun" der.
Mesele çıksın diye bahane yaratıp olay çıkarıyorlar.
 
TSK, Suriye'ye karşı bir eyleme katılmak zorunda kalabilir.
Körfez krizlerinde TSK diretti. O zamanlar TSK topyekun karşı çıkmıştı.
Ancak artık TSK'nın ses çıkaracak, karşı çıkacak gücü kalmamıştır.
O eski gücü olsaydı, TSK'yı Suriye'ye saldırıya ikna edebilirler miydi?
 
Yaşar Müjdeci, E. Korgeneral
(İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı)
+++++++++++++++++++++++++++++
 
Suriye'nin başına gelecek olanlar, Türkiye'nin başına gelecek olanlardır.
Yarın çok geç olmadan bunu algılamak gerekir.
 

Asker karşıtlığından Müslüman düşmanlığına

28 Şubat'ın esası "Batı destekli irtica" karşıtlığıydı.
ABD'nin planlarına karşı İran ve Suriye ile ittifaktı.
 
28 Şubat karşıtı "İslamcı" çevreler ise, Müslüman ülkelere karşı NATO komutasındaki Haçlı seferinin figüranları oldular.
Kendilerine "İslamcı" ünvanı takan bu çevreler aslında "Haçlı irtica" yani "Batı destekli irtica" idiler.
Bunların "İslamcı" olduğunu sanıp peşlerine takılan Türkiye Müslümanları da, Tayyip Erdoğan ile birlikte "Yahudi Cesaret Madalyası" aldılar.
Irak'ta Müslüman halkı katleden Amerikan Conileri'nin sağlığı için Erdoğan ve Gül ile birlikte duacı oldular.
 
Amerikan emperyalizmi, 28 Şubatçıların Batı karşıtlığından, Avrasyacılığından ürktü.
İşbirlikçileri, 28 Şubatçıları "din karşıtı" olarak tanıttılar.
Böylece kandırılan ve türbanla gözü bağlanan halk, AKP'nin suçlarına ortak oldu
"Din düşmanı askere karşı olacağım" derken, Amerika'nın Müslüman katliamına ortak oldular.
 
"Ergenekon" diye yaygara kopararak Batı karşıtı, Avrasyacı, Suriye ve İran ile birlik taraftarı askerleri esir ettiler.
Halkı "darbecileri tutukluyoruz" diye aldattılar, Suriye ve İran düşmanlığının önünü temizlediler.
 
"Yeniden Osmanlı kurulacak" diye milleti aldattılar.
Osmanlı diye diye Irak bölündü, Türkiye'de bölücüler işi ilerletti, Suriye de bölünecek, en sonunda bölünme sırası İran'a gelecek.
Bu 4 devlet bölünecek de ne olacak? Bu devletlerden koparılan parçalar üzerinde "Büyük Kürdistan" yani "İkinci İsrail" kurulacak.
Küçülmüş Türkiye, küçülmüş İran, küçülmüş Irak, küçülmüş Suriye ve Büyük Kürdistan.
Al sana Osmanlı. Memnun oldun mu?
 
Irak'ta, Afganistan'da 2 milyon Müslüman öldüren, Libya'ya bomba yağdıran Amerikan emperyalizmi, şimdi de Suriye'ye saldırmaya hazırlanıyor.
 
Peki, nerede türban için camilerden akın akın çıkıp eylem yapan Müslümanlar?
Gazze için feryat edenler?
 
Afganistan, Irak, Libya, Suriye Müslümanlarının canlarının türban kadar değeri yok mu?
Sadece Filistinliler mi Müslüman?
Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'de öldürülenler Müslüman değil mi?
 
 

26 Haziran 2011 Pazar

İsrail, Suriye konusunda Tayyip Erdoğan'ın liderliğini övdü

Amerikan gazetesi Wall Street Journal yazıyor:
"Türkiye ile ABD, Suriye konusunda aynı tutumu geliştiriyor.
ABD, Suriye konusunda Türkiye'nin liderliğini takip ediyor"
(Demek ki, artık Haçlı saldırılarında Türkiye başı çekiyor. 
ABD, Haçlı saldırısında Türkiye'nin liderliğini kabul ediyor.
İlk Müslüman Başbakan Erdoğan ve ilk Müslüman Cumhurbaşkanı Gül'ün liderliğindeki Türkiye'ye de bu yakışır zaten...)
"Suriye'deki olaylar, Türkiye - İsrail ilişkilerini sıcaklaştırdı.
Türkiye, Suriye'deki rejimi çekilmeye, olmazsa da değişmeye ikna etmeye çalışıyor"
(Eh, ortak düşman olan zalim Esad rejimine karşı Türkiye ile İsrail'in ortak hareket etmesinden daha doğru ne olabilir ki?)
"Bir Beyaz Saray yetkilisi gazetemize şu açıklamayı yaptı:
"Obama ile Erdoğan arasında çok yakın ilişki var. Çok sık konuşuyorlar.
Suriye'deki gelilşmelerle ilgili olarak iki kez telefonla görüştüler"
(BOP Başkanı Obama'nın Eşbaşkanı Erdoğan ile çok yakın ilişkide olmasında şaşılacak bir şey yok.)
"Suriye olayları, Türkiye - İsrail ilişkilerinde yumuşama belirtileri başlattı.
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, 
                                           Türkiye'nin Suriye politikasını 
                                 ve Tayyip Erdoğan'ın bu konudaki liderliğini övdü."
(Demek ki, Türkiye'nin liderliğini sadece ABD değil, İsrail de kabul ediyor.
Demek ki olay AKP'nin halkımıza gösterdiği gibi "van minıt" değil, tam tersi...)
"AKP hükümeti, İsrail Başbakanı Netenyahu'nun gönderdiği sıcak mesajlara karşılık olarak,
 Mavi Marmara gemisini Gazze'ye tekrar göndermemesi için İHH'ya baskı yaptı"
(Hürriyet Daily News'e konuşan İHH yöneticisi ve filo sözcüsü Hüseyin Oruç şöyle demişti (15 Haziran 2011):
"Filoyu iptal ederek de amacımıza hizmet edebileceğimizi düşünüyoruz.
Planlarımızı yeniden değerlendiriyoruz. Kapımızın eşiğinde (Suriye'yi kastediyor) yaşanan gelişmelere göz yumamayız.
Uluslararası kamuoyu Suriye'ye müdahaleyi değerlendiriyor.
Bu, Türkiye'yi, Filistin'i ve bölgede barışı çok yakından ilgilendirecektir.
Hükümet filo planlarımıza müdahale etmemektedir. Hükümetin uyarları tuhaf karşılanmamalı"
İHH, Libya olaylarında da NATO'cu isyancılara yardım götürmüş, NATO'cu terörist yaralıları tedavi için Türkiye'ye getirmişti.)
(Tercümesi: "Her zaman Haçlıların hizmetindeyiz.")

50 Suriyeli gözaltına alındı

"Suriye ile vizeler kaldırıldı" efsanesi sona erdi.
Dayanışma eylemi için Türkiye'ye giriş yapmak isteyen 200 Suriyeli aydın, "Ankara'dan emir var" denilerek Türkiye'ye alınmadı.

Üzerinde Türkçe ve Arapça "Ortadoğu halkları kardeştir" yazılı Atatürk posterleri, "Türkiye halkına sevgi ve selamlar" yazılı Esad posterleri, Suriye ve Türkiye bayrakları taşıyan Suriyeli aydınlar sınırda 6 saat bekletildi.
200 Suriyeli aydının içinde Sünni, Alevi ve Hıristiyan din adamları, yazarlar, gazeteciler, öğretim üyeleri, Lazkiye Belediye Meclisi üyeleri, Lazkiye Ticaret Odası, Barosu, Esnaf Birliği ve üniversite öğrenci birliği temsilcileri vardı.

Ellerinde herhangi bir pankart olmadığı için mitinge katılacaklarından şüphelenilmeyen 50 kişilik bir gurup Türkiye'ye girmeyi başarabildi ise de, ancak Harbiye'ye kadar gidebildiler ve burada göz altına alındılar.

Ancak sabah erken saatlerde giriş yapmış olan 4 Suriyeli eyleme katılabildi.
İşçi Partisi'nin düzenlediği "Suriye ile Dayanışma" yürüyüş ve mitingi 2 gün önce Hatay Valisi tarafından yasaklanmıştı.
Ancak, valinin yasaklama yetkisi olmayan basın açıklaması planlandığı gibi saat 12:00 de yapıldı.
Açıklamaya 800 kadar kişi katıldı.

İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, basın açıklamasında şu vurguları yaptı:
"Yeryüzünün baş haydutu Amerikan emperyalizmi,
             Irak'tan sonra Suriye ve Türkiye'yi de bölüp parçalamak,
                                                                            milletimizi esir almak istiyor.
Türk Ordusu'nu Suriye'ye sokma planları yapılıyor. Buna izin vermeyeceğiz.
Bu coğrafya, emperyalizme mezar olur.
Türkiye - Suriye - İran cephesi, ABD'yi tarihinde görmediği bir yenilgiye uğratacaktır.
Bu coğrafyada ABD ile birlikte hareket edenler, onunla birlikte yıkılıp gideceklerdir"

Amerika ve İngiltere, Türkiye'yi savaşa itekliyor

 
İngiliz Dışişleri Bakanı: "Türkiye Suriye'ye gücünü göstersin"
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya'nın sert karşı çıkışları nedeni ile Birleşmiş Milletler'den Esad aleyhine bir kınama kararı çıkmasının imkansız olduğunu gören İngiltere ve ABD, çıkar yol olarak Türkiye'yi Suriye üzerine tek başına sürmeye çalışıyor.
 
Eğer kınama kararı çıkarabilseler, Libya örneğinde olduğu gibi durumdan vazife çıkararak Suriye'yi de Libya gibi bombalamaya başlayacaklardı.
Çıkaramayacakları için, Türkiye-Suriye çatışmasına bel bağladılar.
Türkiye Suriye'ye saldırıp hır çıkaracak ki, NATO da "NATO üyesi müttefik Türkiye'ye yardıma geldik" yaygarası ile savaşa dahil olsun.
Göçmenler, çadır kamplar vesaire kışkırtmalarının amacı bu.
 
İngiliz The Independent gazetesi, İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague'nin "Bu koşullarda Türkiye çözüm için bölgede gücünü göstermeli" demecini öne çıkardı.
 
 
Amerika Dışişleri Bakanı çatışma körükçüsü
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Bakan Hillary Clinton:
"Suriye birliklerinin sınır yakınındaki Kirbet el-Cuz kasabasına gelmesi, Türkiye ile Suriye arasında çatışmaya yol açabilir.
Konuyu Bakan Davutoğlu ile görüşüyorum. Obama da Erdoğan ile görüşüyor.
Suriye güçleri, sadece kendi yurttaşlarına karşı hareketle sınırlı kalmayan, aynı zamanda sınır çatışmaları potansiyeli taşıyan saldırılarına ve kışkırtmalarına derhal son vermezlerse, bölgedeki çatışmanın tırmandığını görüyor olacağız."
dedi.
Yani, Türkiye adına konuştu. Sanırsın ki, kendisi Türkiye Başbakanı.
Sanki Türkiye-Suriye arasında bir çatışma var, ve bu çatışma tırmanacak.
Uluslararası boyutta bir skandal. Türkiye, Amerika'nın eyaleti mi ki, bu kadın Türkiye adına konuşuyor?
Bu cüreti nereden alıyor?
Suriye ordusunun bir Suriye kasabasına gelmesi niçin Türkiye-Suriye çatışmasına neden olsun?
 
ABD - AKP - İsrail ortaklığı
++++++++++++++++++++++
 
Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Namık Tan, Ortadoğu Enstitüsü'nün Vaşington'da yaptığı toplantıda şöyle konuştu:
"Türkiye ile ABD, bölgede birlikte hareket ediyor.
Burada İsrail'in de oynayabileceği önemli bir rol var"
Yani işin aslı, AKP'nin halkımıza gösterdiği gibi "van minıt" değil, tam tersi.
 
ABD Savunma Bakan Yardımcısı, Türkiye'yi tehdit etti
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Vershbow şöyle dedi:
"Ankara bölgesel çıkarlarını savunurken,
              müttefiklerine karşı stratejik yükümlülüklerini aklından çıkaramaz."
Yani, Türkiye ile Amerika'nın çıkarları çatıştığında, Amerika'nın programı uygulanacak.
 
CFR üyesi Stephen Larrabie de Aydınlık'a yaptığı açıklamada aynı şeyi şöyle açıklamıştı:
"Türkiye'nin Mısır'da daha az çıkarı olduğu için Erdoğan Mübarek'e hemen "çekil" çağrısı yapabildi, ama Libya'da Türkiye'nin güçlü ekonomik çıkarları olduğu için hemen bu çağrıyı yapamadı"
Yani, Erdoğan bir an tereddüt etse de, sonunda, Libya'da Türkiye'nin değil, Amerika'nın çıkarları doğrultusunda hareket etti.
Libya'daki Türk şirketlerinin çok büyük zarara uğraması bahasına, Haçlı Ordusu'na katıldı.
Vershbow, aynı şeyin Suriye'de de tekrarlanmasını dayatıyor.
"Fethullahçı şirketlerin Suriye'deki çıkarları beni ırgalamaz, saldır diyorsam saldıracaksın, bizim Büyük Ortadoğu Projemizin Eşbaşkanı olduğunu aklından çıkarmayacaksın" diyor.
 
"İran seyirci kalamaz"
+++++++++++++++++++
 
İran Dışişleri Bakanlığı:
"Müdahale söz konusu olduğunda İran seyirci kalamaz. Suriye, İran'ın ön cephesidir.
İran'ın da askeri müdahalesi söz konusu edilebilir.
Ayrıca, Lübnan ve Hizbullah feda edilemez."
 
CIA ajanı: "Silahlar Türkiye'den"
+++++++++++++++++++++++++++
 
EU Observer adlı siteye konuşan Suriye ve Lübnan'da CIA için uzun yıllar çalışmış ajan Robert Baer, Suriye'deki ayaklanmacılara silahların Türkiye'den gittiğini söyledi.
 

25 Haziran 2011 Cumartesi

HEPAR yönetici ve üyelerine çağrımdır

Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Sayın Osman Pamukoğlu, partiyi kapatma kararını açıklamasında, "Hatları geri çekip, tepelerden boşalttığımız alanı izlemeye devam edeceğiz." demiştir.
Ben de, Sayın Pamukoğlu başta olmak üzere parti yönetici ve üyelerini, alanı izlemek yerine İşçi Partisi'ne katılmaya ve sürece aktif müdahaleye devam etmeye çağırıyorum.
Gerekçem şudur:
HEPAR'ın kurulması yanlış bir tahlil sonucu idi.
İşçi Partisi varken HEPAR niçin kuruldu?
Çünkü,
--İşçi Partisi'nin kamuoyunda olumsuz bir imajı olduğu,
--Doğu Perinçek'in Öcalan ziyaretine ait fotoğrafların çokça yayımlanması sonucu tepki çektiği,
--Perinçek'in bilimsel sosyalist kimliği
gibi olgular sonucu, çok doğru bir programa sahip olmasına rağmen İşçi Partisi'nin oy alamadığı düşünülüyordu.
Bunun için, İşçi Partisi ile temel konularda hemen hemen aynı şeyleri söyleyen ve başında kamuoyunca sevilen bir şahsiyetin bulunduğu bir partinin önemli miktarda oy alabileceği tahlili yapılmıştı.
Ancak, İşçi Partisi'nin hazırlamış olduğu Milli Hükümet Programı'nın bazı maddeleri bu yeni partiye alınmayacaktı. Yoksa "Yahu bu İP'in programı değil mi" diyenler çıkabilirdi.
Bu tahlilin yanlış olduğu, bu tahlil üzerine bina edilen HEPAR'ın da oy alamaması ile görüldü.
Demek ki İşçi Partisi sanıldığı gibi yukarıda belirtilen olgular yüzünden oy alamıyor değildi.
Sayın Pamukoğlu, açıklamasının bir yerinde şöyle diyor:
"İki yılı aşkın zamanda ve özellikle de seçim öncesi son iki ayda, bizi görünce ağlayan, sızlayan, şikayet eden, dizlerini döven, ellerimize sarılan, yağmalarcasına partinin rozetlerine, anahtarlıklarına, şapkalarına sarılanlar, tarım battı, esnaf battı, işçi battı, emekli çöktü, ülke bölünüyor aman mani olun diyenlerin kararları sandıktan Alaaddin’in sihirli lambasından cin gibi çıktı…"
Aynı toplumda doğru çizgiyi savunan birden fazla parti olmaz.
Aksi halde, güçler bölünür.
İyi niyetle öne çıkan HEPAR, bu anlamda bölücü bir rol oynamıştır.
İşçi Partisi'ne yönelen kadrolar, "Bu parti İP ile aynı şeyleri söylüyor, başında da asker var, başarılı olur" diyerek HEPAR'a yönelmişlerdi.
Sizlere Milli Hükümet Programı'nın ana maddelerini özet olarak sunuyorum.
Tekrar inceleyiniz, daha mükemmel bir program yapılamayacağını göreceksiniz.
Bundan dolayı, İP dışında kurulacak olan yurtsever partiler, bu programdan daha iyisini yapamayacakları ve bu programı da aynen alamayacakları için, HEPAR örneğinde görüldüğü gibi, daha eksik bir program yazmak zorunda kalacaklardır.
Tüm yurtseverlerin İşçi Partisi'nde birleşme zorunluluğunun bilimsel açıklaması budur.
İşçi Partisi'nin hazırladığı
Milli Hükümet Programı:
(Özet)
++++++++++++++++++++++++
Türkiye'yi ABD ve AB kıskacından kurtaracak Parti Programı:
1-Avrupa Gümrük Birliği'nden çekileceğiz
2-AB aday üyelik sürecine son vereceğiz
3-AB Aday Üyelik Protokolü, Katılım Ortaklığı Belgesi, Müzakere Çerçeve Belgesi gibi "Yeni Sevr" anlaşmalarını feshedeceğiz.
4-Topraklarımız üzerinde yabancı üs ve asker bulunmasına izin veren tüm ikili anlaşmalar kaldırılacaktır.
5-Türkiye NATO'dan çekilecek ve emperyalist askeri ittifaklara katılmayacaktır
6-KKTC'nin Türkiye ile bütünleşmesi adım adım geçekleştirilecektir. Bir "Kıbrıs Milleti" olmadığı gibi, "Birleşik Kıbrıs" diye bir devletin kurulmasını gerektirecek hiçbir maddi-manevi temel yoktur.
7-Ermenistan'ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi için bütün olanaklar değerlendirilecektir.
8-Şanghay İşbirliği Örgütü ile her alanda işbirliği geliştirilecek, bu sayede Türk Cumhuriyetleri ile yakınlaşma sağlanacaktır.
9-Irak'taki işgalci güçlerin çekilmesi ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması için çaba harcanacak
10-Suriye,İran,Azerbaycan ile bölgesel ittifak yapılacaktır.
11-Atatürk tarafından 1930larda ortaya konan ve 1937 Anayasası'na kaydedilen Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik ilkeleri (Altı Ok), programımızın temelidir.
12-Haçlı misyoner faaliyetleri yasaklanacaktır
13-Lozan Anlaşması hükümleri çiğnenerek Fener Patrikhanesi'nin "Evrensel" ilan edilmesine izin verilmeyecektir.
14-Genel askerlik ilkesi korunacak, "profesyonel ordu" girişimlerine engel olunacaktır.
15-Milli savunma sanayimiz, bağımsız savunma ihtiyacımızı karşılayacak ve ordumuzu dışa bağımlılıktan kurtaracak şekilde geliştirilecektir.
16-Kamu kesimi öncülüğünde, özel girişimin dinamik katılımıyla, halkçı, planlı, karma ekonomi modeli uygulanacaktır.
17-Kamu öncülüğü ve özel kesim arasındaki uyumun temeli, milletin ihtiyaçlarıdır.
18-Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) yeniden örgütlenecek, uzun süreli ve yıllık kalkınma planları uygulanacaktır.
19-İç Borçlar : Devlet Tahvili ya da Hazine Bonolarından vadesi 10 yıl içinde dolacak olanların ana para ve faiz ödemeleri yeni bir ödeme planıyla 10 yıl takside bağlanacak ve devlet bu sayede borç ve faiz batağından kurtulacaktır. (Küçük tasarruf sahiplerine olan borçlar kapsam dışında tutulacak ve düzenli olarak ödenecektir)
20-Dış Borçlar : Ana para ve faizler için müzakereler yoluyla yeni bir ödeme planı yapılacaktır.
21-IMF'ye olan borç, Merkez Bankası döviz rezervinden derhal ödenerek fon ile bağlantı kesilecektir..
22-Yurt içinde yabancı para kullanımına son vermek amacıyla 1567 sayılı "Türk Parasının Kıymetini koruma Kanunu" ihya edilecek, döviz büfeleri kapatılacak, yurda sermaye giriş-çıkışı ve kısa vadeli para hareketleri denetim altına alınacaktır.
23-Döviz üzerinden işlem ve sözleşme yapmak yasaklanacaktır. (Yetkili merciler haricinde)
24-Döviz mevduat hesapları Türk Lirasına çevrilecek, vatandaşlar ellerindeki dövizi cari kurdan TL'ye çevireceklerdir.
25-İstanbul Menkul Kıymetler Borsası denetim altına alınacak, küçük birikim sahiplerinin kandırılmasına ve kumar benzeri haksız kazançlar sağlanmasına olanak veren, ve en önemlisi, emperyalist para operasyonları ile dışa kaynak aktarılmasına neden olan bugünkü işleyiş tarzına son verilecektir.
26-Servet beyanında beyanı yükümlülüğü getirilecek, "Nereden Buldun" kanunu çıkarılacak ; uyuşturucu ve silah kaçakçılığından elde edilen bütün servetlere ve kirli paraya el konacaktır.
27-Devlet eliyle özel şirketleri ve mafyayı zenginleştiren "teşvik" siyasetlerine son verilecek; kamu kaynakları öncelikle kamu yatırımlarında, kamu hizmetinde, tarım ve sanayinin gelişmesinde kullanılacaktır.
28-Özelleştirme kapsamında bulunan ve yürütülen bütün işlemler derhal durdurulacaktır.
29-Evvelce özelleştirme kapsamına alınan ve özelleştirilen bütün İktisadi Devlet Teşekkülleri, Kamu İktisadi Kuruluşları, Bankalar ve bunların iştirakleri yeniden kamulaştırılacaktır.
30-Özelleştirme ile ilgili geçmişte yapılan işler soruşturulacak ve suçlular cezalandırılacak.
31-Enerji üretim, iletim ve dağıtımı kamulaştırılacaktır. Enerji iletim şebekesi ıslah edilerek kayıplar en aza indirilecek.
32-Belediyelerin şirketleşmesine son verilecek, kamu hizmeti kamu eliyle yapılacak.
33-Başta tarım ürünleri olmak üzere Türkiye'de yeterince üretilebilecek mallar, lüks tüketim malları ve ikame edilebilecek mallar ithal edilmeyecektir.
34-Yabancı hiper ve süpermarketler millileştirilecektir.
35-Çiftçiye, besiciye ve balıkçıya düşük faizli kredi, ucuz yakıt, gübre, tarım ilacı, tarım aleti, tohum ve damızlık sağlanacak
36-Toprak ağalığı, aşiret reisliği, seyhlik, tefecilik gibi ortaçağ kalıntılarını kökünden temizlemek üzere toprak reformu yapılacak.
37-Herhangi bir hüküm veya belge ile veya örf ve adetlerle aşiretlerin şahsiyetine veya onlara dayanılarak reis, bey, ağa ve şeyhlere verilmiş kayıtlı-kayıtsız bütün taşınmazlar, hazine toprakları ve mayından temizlenen araziler, çıkarılacak bir yasa ile, topraksız ve az topraklı köylülere bedelsiz olarak dağıtılacak ve tapuya bağlanacaktır.
38-Toprakların ıslahı, erozyonun önlenmesi, tarım alanlarının açılması, dağlara zeytin ve meyve ağaçları dikilmesi, teraslama, sulama kanalları yapılması, hayvancılığın ıslahı, balıkçılığın modernleştirilmesi, ormanların korunması amacıyla, özellikle üretim kooperatiflerine, gerekli makine, araç,gübre, yem, tohumluk ve kredi sağlanacak.
39-Yabancıya toprak satışını serbest bırakan kanun iptal edilecek
40-Yabancı otomotiv sanayisini destekleyen karayolu yerine demiryolu ve denizyoluna öncelik verilecek
41-Turizm bahanesiyle tarım ve orman alanlarının betonlaşmasına izin verilmeyecek
42-Sağlık hizmetleri 2 yıl içinde parasız hale getirilecek, SSK'lar çökmekten kurtarılacak, hastalıkları önleyici sağlık hizmetlerine öncelik verilecek, hastayı müşteri olarak gören bugünkü sisteme son verilecek.
43-Milli ilaç sanayisini çökerten ve dünya ilaç tekellerinin vurgununa hizmet eden İlaç Patent Anlaşması iptal edilecek, ve, Dünya Sağlık Örgütü'nün 100 temel ilacı ve aşı Türkiye'de üretilecektir.
44-Köyler ve küçük yerleşim birimleri çekici hale getirilerek büyük kentlere yığılma önlenecek.
45-Verimli tarım topraklarında sanayi tesisleri kurulmasına ve betonlaşmaya izin verilmeyecek, kentler ve sanayi merkezleri tarıma elverişsiz yerlerde kurulacaktır.
46-İstanbul Boğazı ön görünüm bölgesindeki betonlaşma derhal yıkılarak, halkın gezme, dinlenme, sağlıklı yaşama ve kültürel ihtiyaçlarının hizmetine sunulacaktır.
47-"Şehit ve Gaziler Kanunu" çıkartılarak mezar ve anıtlar bakımlı hale getirilecek, şehit ve gazi ailelerinin kendilerine yakışan koşullarda geçim ve eğitimleri güvence altına alınacak, dernekleri desteklenecektir.
48-Anaokulundan üniversite sonuna kadar parasız eğitim ve spor hizmetleri sağlanacaktır.
49-Anaokulundan üniversite sonuna kadar eğitim ve öğretim dili Türkçe olacaktır. Yabancı dille eğitim kaldırılacaktır.
50-"Uygarlık dili Türkçe'yi geliştirme Yasası" çıkarılacak, yabancı dillerin Türkçeyi bozan etkileri önlenecek, bütün şirketlerin, basın kuruluşlarının, derneklerin ve diğer kurumların yabancı dillerden isim, unvan, marka kullanmaları yasaklanacaktır.
51-Türkçenin ve Türk kültürünün öğretilmesi için, başta işçilerimizin yaşadığı yerler olmak üzere, diğer ülkelerde "Yunus Emre Enstitüleri" kurulacaktır.
52-Altı Ok ilkelerine uygun tek bir eğitim sistemi uygulanır.
53-Dinler hakkındaki bilgi felsefe, tarih ve sosyoloji derslerinde verilir. Hz. Muhammed'in önderlik ettiği Medeniyet Devrimi'nden sonra kurulan Türk ve İslam uygarlıklarının devlet kuruculuğuna, bilime, bayındırlığa ve uygarlığa katkıların öğretilmesine önem verilir. Halkımız, evrim kuramını Darwin'den çok önce Caiz'in , İbn Miskeveyh'in ve Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.'nin geliştirdiğini, toplumların gelişim kanunlarını Marx'tan yüzyıllar önce İbn Haldun'un keşfettiğini, dünyanın yuvarlak olduğunu ve çevresinin hesabını yapmayı Batı'lılardan yüzyıllar önce Biruni'nin bulduğunu, cebir, kimya, logaritma vs.. gibi bilimlerin Türk İslam bilginlerinin buluşu olduğunu bilmemekte ve Batı hayranı olarak yetiştirilmektedir. Bunun önüne geçilecektir.
54-Cumhuriyet Devrimi kanunları'na göre yasadışı olan tarikat ve vakıf okulları ile mülkleri, bütün özel okullar, özel üniversiteler ve özel eğitim kurumları derhal kamulaştırılarak Eğitimin Birliği (Tevhid-i Tedrisat) sağlanacaktır.
55-Ortaöğretimin amacınınüniversiteye giriş sınavlarını kazanma becerilerinin verilmesine indirgeyen eğitim karşıtı uygulama terk edilecektir.
56-Kürt meselesinde emperyalist müdahaleye son verilecektir. AB macerasından vazgeçtiğimiz için, AB memurları Diyarbakır'lara kışkırtma yapmak için gidemeyecekler, ABD konsolosları Güneydoğu belediyelerinde cirit atamayacaklardır.
57-Kürt meselesine yabancıların karışmasına dayanak sağlayan İkiz sözleşmeler iptal edilecektir.
58-Güneydoğ'da kamu yatırımları ile herkese iş ve aş sağlanarak bölücü teröre karşı mücadelede önemli bir mevzi kazanılacaktır.
36. ve 37. maddelerin uygulanması ile, buradaki vatandaşlarımız ağa, şeyh vs..ye bağlı kul olmaktan kurtarılarak Türkiye Cumhuriyeti'ne bağlı özgür Türk vatandaşları haline getirileceklerdir.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Aydınlık internet sitesi yayına başladı

AYDINLIK gazetesi internet sitesi yayına başladı.
 
 
linkine tıklayarak internet adresine ulaşabilir,
                  haberleri AYDINLIK farkıyla görebilirsiniz.
 
 

540 Suriyeli daha geri döndü, yandaş medya madara oldu

NATO'cu caniler yakıp yıkmış, katliam yapmış, sonra da:
"Biz yandaşları öldürdük, ordu gelince sizi öldürür" diye kandırarak yönetim karşıtı Suriyelileri Türkiye'ye getirmişlerdi.
İkna olmayanları da: "Türkiye iltica edenlere orada ev verecek, bol paralı iş verecek" diye ikna etmişlerdi.
 
Teknoloji sadece bizde yok, Suriyelilerde de var.
Cep telefonları çalıştı. Ordunun Suriye'de kalan yönetim karşıtlarına dokunmadığı meydana çıktı.
Bunun üzerine önce sayısını hatırlamadığım bir kısım sığınmacı,
                                                         sonra da 180 kadar sığınmacı geri döndü.
 
Aydınlık olayın üzerine gitti:
Yandaş gaz tenekeleri hep bir ağızdan yaygarayı basıyorlardı:
"Sığınmacılar anlatıyor: Ordu öldürüyor, kadınlara tecavüz edip göğüslerini kesiyor".
Ancak bu sözleri sığınmacıların söylemediği, yandaş gaz tenekelerinin uydurduğu belli idi.
Belki de sığınmacılara talimatla böyle söyletiyorlardı.
Çünkü sığınmacılar, ordu o bölgeye girmeden bir hafta önce Türkiye'ye girmişlerdi.
Ordu ile hiç karşılaşmamışlardı ki ordu onları öldürebilsin???
Mülteci kampına ise sadece yandaş gazeteciler alınıyor, bölge halkı yaklaştırılmıyordu.
 
Daha ordu o bölgeye gelmeden "Ordu öldürüyor" diye kaçanlar, ordu o bölgeye girdikten sonra geri dönmeye başlamışlardı.
Madem ordu öldürüyor, nasıl geri dönüyorlardı?
 
Bu çelişkiyi ben de yazdım. Konu internette dolaşmaya başladı.
Yandaş medya, bu çelişkiyi örtbas etmek için yine hep bir ağızdan feryada başladı:
Geri dönenleri Suriye Ordusu öldürüyordu.
 
Türkiye gaz tenekesi: "Suriye dönenleri kurşuna dizdi"   (18 Haziran 2011)
Star gaz tenekesi: "Suriye'ye dönen 65 mülteci öldürüldü" (18 Haziran 2011)
Zaman gaz tenekesi: "Ordu yolları kesti, Suriye'den kaçış zor"  (20 Haziran 2011)
 
Cep telefonları yine çalışmaya başladı.
Türkiye'deki mülteci kampındakiler, Suriye'ye dönenleri aradılar.
Yandaş gaz tenekelerinin palavra sıktığı anlaşıldı.
Geri dönenlerin kılına bile dokunulmamıştı.
 
Bunun üzerine 540 mülteci daha dün geri döndü. (22 Haziran 2011)
Yandaş gaz tenekeleri madara oldu.
 
Zaman'ın palavrası da çok komikti. Suriye tarafında "Türkiye'ye geçelim mi, geçmeyelim mi" diye düşünüp duran Suriyelilerin kaldığı yüzlerce çadır çıplak gözle görülüyordu, yolları kestiği öne sürülen ordu da görünürde yoktu. Zaten dün bu çadırlardan bir kısım insan daha Türkiye tarafına geçti. Zaman'ın palavrası ancak bir gün dayandı.
 
Mülteciler "Evlerimiz ne zaman verilecek" diye sormaya devam ediyorlar.
"Ev, bol paralı iş" palavraları foslayınca hepsi dönecek.
 
Cehennem Meleği Angelina Jolie'nin "Arkanızdayız, Suriye'ye dönmeyin" telkinleri, Tayyip Bey'in ve yandaş medyanın "Mültecilerin her türlü istekleri karşılanacak" açıklamaları; "ev ve bol paralı iş" bekleyen sığınmacıları daha ne kadar oyalayabilecek?
 
Yandaş gaz tenekeleri ve televizyonları "Yarım milyon - bir milyon arası mülteci gelecek" yaygaraları yaparken gelenlerin ancak on bini bulması, az da olsa bir kısmının geri dönmeye başlaması, Haçlı cephesinde  derin hayal kırıklığı yarattı.
 
 

Bir "İleri Demokrasi" uygulaması daha... Hatay Valisi, Suriye ile dayanışma mitingine izin vermedi

• Hatay Valisi Devletin mi, AKP’nin mi Valisi?

 • Hatay Valisini, İçişleri Bakanı’nı uyarıyoruz:
                        Derhal kanunsuz uygulamaya son verin!

 • İşçi Partisi, yurttaşlarımızla birlikte 25 Haziran 2011 günü
                                                     Antakya’da görev başında olacaktır
 
 
Yasaklama kararında
“Mitingin yapılması halinde İlin huzur ve güven ortamının bozulmasına neden olabileceği, kamu düzenini ciddi derecede ihlal edecek gelişmelere yol açabileceği ve yasa dışı örgütler tarafından proveke edilebileceği”
gibi dayanaksız, keyfi ve de kanunsuz gerekçeler ileri sürülmüştür.

Yasaklama kararı, kanunsuzdur. Siyasi ve keyfidir.
 
Karar, Türkiye Cumhuriyeti hukukunun değil,
            Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi hukukunun eseridir.
 
Silivri ve Habur Çadır Mahkemesi’nde uygulanan BOP hukuku,
                             bütün ülkeye yayılarak Türk Hukukunun yerini almıştır.
 
İşçi Partisi, yurttaşlarımızla birlikte 25 Haziran 2011 günü Antakya’da görev başında olacaktır.
 
Aynı yer ve saatte kitlesel basın açıklamasıyla yasaklama kararını protesto edecek
ve kardeş Suriye ile dayanışma mesajını tüm dünyaya ilan edecektir.
 
Yer: İşçi Partisi İskenderun İlçe Merkezi önü
Saat: 12:00
 
 Hatay Valiliğinin işlemine karşı yürütmeyi durdurma istemiyle dava açmış bulunuyoruz.
 

23 Haziran 2011 Perşembe

Haçlı saldırısına karşı Suriye ile dayanışma mitingine çağrı

 
 
 
Yürüyüş ve Miting Programı
 
25 Haziran 2011 Cumartesi
 
12:00  İP İskenderun İlçe Merkezi önünde kitlesel basın açıklaması
 
17:00  Eski Maksim Gazinosu önünden yürüyüşün başlaması
 
18:00 Uğur Mumcu Meydanı'nda miting
 
******

İstanbul'dan kalkacak otobüsler hakkında bilgi
+++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Otobüsler Cuma günü saat 19:00'da kalkacaktır.
 
İrtibat:
0507 392 9771 Gülşah
0539 635 4867 Mustafa
 
 

Suriye Dışişleri: "Türkiye'nin tutumu yanlış"

Dışişleri Bakanı Muallim:
Suriye üzerinde "Uçuşa yasak bölge" uygulanmasına izin vermeyeceğiz.
Türkiye, olaylarla ilgili tavrını gözden geçirsin.
Türkiye, mültecilerin geri dönmesi konusunda Suriye ile işbirliği yapmalı.
Türkiye'nin tutumu yanlış.
Avrupalı devlet yetkilileri, Suriye'nin iç işlerine karışmaya son vermeli.
Suriyeliler dış müdahaleyi reddediyor.
Suriye'ye hiç kimse emir dikte edemez.
Cisr-eş-şuğur'da çadırlar ordu oraya girmeden bir hafta önce kuruldu.
Aileler silahlı örgütler tarafından zorla göç ettirildi.
Geri dönenlerin öldürüldüğü haberleri de yalandır.
Rusya Dışişleri: "Suriye sorunlarını bağımsız olarak çözebilir"
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ukaşeviç:
Beşar Esad'ın önceki gün yaptığı konuşma önemli ve olumlu bir adımdır.
Vatandaşların talepleri ile fanatik gurupların cinayetleri arasındaki fark bu konuşmada net olarak ortaya konulmuştur.
Suriyeliler sorunlarını bağımsız olarak çözebilirler.
Rusya'nın Lübnan Büyükelçisi Aleksandır Zaspakin:
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Rusya'nın Suriye'ye yönelik tutumu ilkelidir.
BM Güvenlik Konseyi'nde
Suriye'ye ilişkin alınacak herhangi bir kararı reddetme kararımız             değişmeyecektir.


21 Haziran 2011 Salı

Suçunuz Kenan Evren'lerden daha ağır olur

                     Şu ana kadar tek bir mermi atmadan
      32 general ve amiralimizi esir verdiğimiz koşullarda
             bunu nasıl yaparlar, onu biz belirleyemeyiz.,
                                             ancak,
                  komuta kademesi ve tek tek komutanlar,
ordumuzun Suriye'ye karşı eylemli bir tertibe alet edilmesine
                          kesinlikle boyun eğmemelidirler.

                           Aksi halde işleyecekleri suçlar,
       Kenan Evrenlerle karşılaştırılamayacak kadar ağır olur.

  Amerikan planını bozmak, Türk Ordusu'nu halkıyla birleştirir.
                       İşte bu, bütün çözümlerin anahtarıdır.
******
Kara Kuvvetleri Komutanı,  helikoptere binerek Suriye sınırında incelemeler yapmaktadır.
Türkiye, çok tehlikeli bir yerdedir.

Suriye yönetimine bir CIA ajanının oturtulmasına katkıda bulunmak,
                                               TSK'nin, Türkiye'nin bölünmesi suçuna 
                                                  boylu boyunca ortak olması anlamına gelir.
Bu suretle TSK, kendisini kuşatan çemberin daraltılmasına yardım etmiş olur.
Ordumuzun böyle tarihi bir cinayete katılması,
         kendisini bitiren çok derin ve kapsamlı sonuçlar getirir.

Ordumuz, Ergenekon-Balyoz saldırılarında uğradığı bozgundan sonra,
Ortadoğu ülkelerine karşı Amerika'nın çıkarları için şiddet uygulamayı kabul ederse, bunun sonu, Türkiye halkı üzerinde kanlı bir diktatörlüğe kadar uzanacak olasılıklar içerir.

TSK, Amerika'nın ve İsrail'in ateşe sürdüğü güç olmayı kabul ederse,
                                                yarın Türkiye halkının da üzerine sürülecektir.
******

Türk Ordusu'nun şerefli komutanları, 1991 yılında Irak'ın üzerine sürülmeyi kabul etmediler.
Genelkurmay Başkanı Org. Torumtay'ın istifası,
                                      Amerika'nın ve memuru Özal'ın planlarını bozmuştu.
******
Türkiye bu süreçten ancak Suriye, İran ve hatta Irak ile işbirliği yaparak çıkabilir.
Bu işbirliğinin ABD-İsrail güdümlü AKP iktidarı ile olamayacağını biliyoruz.
******
(Doğu Perinçek'in 21 Haziran günlü Aydınlık köşe yazısından derlenmiştir.)

NATO'ya karşı çıkanları bu dünyada Akit, öbür dünyada Allah cezalandıracak.

"Yeni Akit" gaz tenekesi yazarı Yener Dönmez, 19 Haziran günlü yazısında şöyle dedi:
"Aydınlık-Baasçılar-İran'ın aynı ittifakta yer aldığını görüyoruz"
(Burada Baasçılardan kasıt Suriye yönetimi. Suriye'de Baas Partisi yönetimde.)

Hızını alamayan gaz tenekesi yazarı, bir de tehdit savurdu:
"Bu zulme seyirci kalan, göz yuman, açık destek veren, bedelini iki dünyada da öder"
Yani Haçlı NATO ile birlik olup Suriye'ye saldırmaya karşı çıkanın vay haline.
NATO'ya karşı çıkanları bu dünyada Akit, öbür dünyada Allah cezalandıracak.

İran'ın resmi Fars Haber Ajansı'nın Tayyip Erdoğan'ı
*Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eşbaşkanı olmakla,  ve,
*Ortadoğu'da Amerikan çıkarlarını temsil etmekle 
 itham eden haberi de Yeni Akit yazarını çileden çıkarmış.

Böylece NATO'culuğu tescil ettirmiş olan gaz tenekesi, Anadolu Ajansı'nın da kulağını bükmekten geri kalmıyor:
Gaz tenekesi, internet sitesine: "AA'dan Başbakan'a ihanet gibi haber" başlıklı bir yazı koymuş
Suriye izlenimlerini tarafsız şekilde anlatan AA muhabiri Hediye Levent'in yazısı, gaz tenekesini çok rahatsız etmiş.
Katliamları yönetimin değil, NATO'cu canilerin yaptığını gözler önüne seren AA haberini 17 Haziran'da sadece Aydınlık yayımlamıştı.

******
Yeni Akit gaz tenekesinin NATO'culuğunu tescil eden yazıdan bölümler:

"Dünkü Aydınlık gazetesinde Suriye'deki çatışmalarda kullanılan silahların Türkiye kaynaklı olduğu iddia edildi.
Aydınlık, kendi vatandaşlarına tanklarla savaş açan Esat rejimine destek veriyor.
Suriye barolar Birliği Başkanı Nezar sekif'e göre, tutuklanan kişiler, silahları Türkiye'den sağladıklarını iddia ediyorlar. 
Aydınlık bu akıl almaz iftirayı haberleştirmiş.

İran Fars Haber Ajansı da, "Türkiye bu haberleri resmen yalanlamazsa, BOP Eşbaşkanlığı rolüne fiilen soyunduğunu ve Ortadoğu'da ABD çıkarlarını temsil ettiğini belgelemiş olacak" diye, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir haber yayınladı.

Suriye'de oluk oluk kan akarken şimde de Aydınlık-Baasçılar-İran'ın aynı ittifakta yer aldığını ilginç bir biçimde görüyoruz.
Bu zulme seyirci kalan, göz yuman, açık destek veren, bedelini iki dünyada da öder."

19 Haziran 2011 Pazar

Holding basını Suriye saldırısı için kamuoyunu hazırlıyor

Holding basını, NATO'cu çetelerin üzerine yürüyen Suriye Ordusu'nu "katliamcı" ilan etti
 
Yandaş gaz tenekeleri hep bir ağızdan "Katliamcı Suriye Ordusu" mavalını piyasaya sürdüler.
En ön saflarda Milliyet, HABERTURK ve ZAMAN.
İşin en acı yanı, Sözcü'nün de bu uğursuz kervana katılması.
"Sözcü varken Aydınlık'ı niçin günlük yaptınız" diyenlere duyurulur...
 
********
 
Ece Temelkuran'ın HABERTURK'daki haberi, Anadolu Ajansı muhabirinin gözlemlerini çarpıtarak düzenlenmişti.
Sürmanşet "Orada neler olduğunu tahmin bile edemezsiniz" idi.
 
Suriye Savunma Bakanlığı, Anadolu Ajansı (AA) ve TRT Türk muhabirlerinin Cisreşşuğur'a girmesine izin vermişti.
AA muhabiri Hediye Levent'in haberini Aydınlık 17 Haziran günü tam metin olarak yayımladı.
Askerlerin resimlerinin çekilmesi hariç hiçbir kısıtlamaya uğramamışlar, istedikleri yere girip istedikleri kişilerle görüşüp serbestçe fotoğraf çekebilmişlerdi.
 
İşte AA haberinin bazı bölümleri:
"Hareket halindeyken, bizim rastgele seçtiğimiz güzergahlarda, bize eşlik eden ve aralarında üst düzey subayların da olduğu askerlere halkın gösterdiği yoğun ilgi bizi de şaşırttı.
Şimdiye kadar Suriye basınının da gitmediği köylerde, halkın çoğu zaman ağlayarak yaşadıklarını anlatması, yakınlarının bulunması için askerlere yalvarmaları, yaşanan dehşete dair hikayeler, kasabaya dair yaygın iddiaların tersini gösteriyor.
Birbirine yakın birkaç köyün bir arada olduğu bir yerde halk önümüzü kesti. Buldukları araçlarla konvoyumuza katılan köylülerin sayısı iki bini aştı.
Askerlerin ilk kez gittiği bir köyde üst düzey subayların bulunduğu aracın etrafını saran köylüler, aracın önünde kurban kesti. Birkaç saat sonra kesilen kurbanla hazırlanan ziyafete biz de katıldık."
 
İşte, devletin resmi haber kuruluşu AA (Anadolu Ajansı) açıkça ilan ediyor:
"Kasabalıların ve köylülerin anlattıkları, yaygın iddiaların tersini gösteriyor"
Yani: "Katil Ordu" söylemi tam bir maval. Katliamı yapanlar, Türkiye'den giriş yapan NATO'cu çeteler.
 
HABERTURK, "AA Suriye yönetiminin izin verdiklerini yansıtabiliyor" diye yazdı.
AA muhabirinin:
"Kan ve yanık kokan kasabada yaşayanların anlattıkları, Cisreşşuğur'da yaşanan olaylara dair ortaya atılan iddiaların birçoğunu yalanlar nitelikteydi"
cümlesi, HABERTURK'da şu hale gelmişti:
"Kasabada kan  ve yanık kokusu vardı"
 
AA haberinden diğer bazı bölümler:
"Kasabadaki hastane, postane, banka, adliye ve güvenlik birimlerine ait binaların tamamı ya çatışmalar sırasında ya da silahlı gurupların kasabayı kontrol altında tuttuğu 3 gün boyunca kullanılamayacak duruma getirilmiş.
Keskin bir yanık ve kurumuş kan kokusu...
Kasabadaki çatışmalardan birinin meydana geldiği ve 72 askerin hayatını kaybettiği askeri istihbarat binası, yaşanan dehşeti açıkça gösteriyor.
Binlerce kurşunun izinin olduğu, bir kısmı dinamitlerle havaya uçurulan binanın önünde tamamen yanmış araçlar bulunuyor.
Kurumuş çok sayıda kan lekesinden hangi askerin nerede öldüğü anlaşılabiliyor.
Ancak binanın içindeki küçük bir odaya sığınan yaralı birkaç askerin başlarının kesilerek öldürüldüğü yer, insanı dehşete düşürüyor.
.....
Kasabalının anlattığına göre, askeri istihbarat biriminin başındaki kişinin başı bir sopaya geçirilmiş ve 3 gün boyunca kasaba meydanında sergilenmiş.
...
Adli sicil kayıtlarını yok etmek için arşivi dinamitlerle patlatılan adliye ile talan edilip ATM cihazı ve kasaları patlayıcılarla açılan banka binası da kullanılamayacak durumda.
Kasabanın içinden geçen Asi nehrinin üstündeki köprüde lastiklerle kurulan barikatların bir kısmı duruyor.
Köprünün üstünde ve nehrin kenarında silahlı guruplar tarafından öldürüldükten sonra parçalanan cesetlerin izleri görülebiliyor.
Köprü boyunca ilerlendiğinde, nehirden yükselen kan kokusu bazı yerlerde çok keskinleşiyor.
Aralarında 9 yaşında bir kız çocuğunun da olduğu köprüden atılan cesetlerin bir kısmının çıkarıldığı, ancak bir kısmının Türkiye'ye akan nehirde bulunamadığı belirtiliyor.
Kasabaya bağlı bir köyde silahlı gurupların tecavüz ettiği 2 kadın ve küçük yaştaki bir kızın ailesine ulaşmaya çalıştık. basına açıklama yapmak istemeyen aileye yakın biri, evlere zorla girildiğini ve kızın 7 yaşında olduğunu söyledi."
 
Ece Temelkuran Hanımefendi de, diğer gaz tenekelerinde "Katil Suriye Ordusu" mavallarını okuyan diğer saygıdeğer haber yazarları da, Anadolu Ajansı'nın bu haberini görmezden geliyorlar.
Holding patronları öyle emrediyor, Haçlı Seferi'ne kamuoyu oluşturmak için gerçekler tersyüz edilecek.
 
********
 
Lazkiye'de yaşayan Türk doktor Nizam Öztürk anlatıyor:
 
"Türkiye'ye göç edenler, ordu Cisreşşuğur'a girmeden günler önce sınırı geçtiler.
Ancak sorulduğunda: "Ordu tanklarla toplarla bizi vurdu, ölmemek için kaçtık" diyorlar.
Milliyet gaz tenekesi manşetten şu palavrayı yazdı:
"Sınırın ötesinde kadın çığlıkları.
The Times, Hatay'a sığınan mültecilerin ağzından Suriyeli askerlerin dehşetini yazdı:
Kadınlara tecavüz edip göğüslerini kesiyorlar"
Aklı başında olan herkes bu koca yalana güler.
 
Şimdi ordu bölgede denetimi eline aldı, göç edenlerden bir kısmı Suriye'ye dönmeye başladı.
O bölgede ordu yokken "Ordu bizi vurdu, kadınlara tecavüz edip göğüslerini kesiyorlar" diye Türkiye'ye sığınanlar, şimdi o bölgede ordu denetimi alınca nasıl dönüyorlar?
 
Türkiye sınırına yakın Suriye topraklarında birçok çadırda hala bekleyenler var. Ordu onları katlediyorsa, kadınlara tecavüz edip göğüslerini kesiyorsa neden hala Suriye topraklarında bekliyorlar, neden Türkiye'ye geçmiyorlar?
 
Ordu bölgeye ulaşmadan önce 10 gün boyunca eli kanlı şebekeler her tarafı yakıp yıktı.
Bunu birebir gözlemlerimle ifade ediyorum.
Kadınlara tecavüz edip satırlarla doğrayarak Asi Nehri'ne atan, Alevi diye katlettikleri insanları kepçelerle Asi'ye döken, toplu mezarlara gömenler bunlardır."