Türk sosyalist hareketinin önemli isimlerinden, TKP üyelerine önderlik ederek 1954'te Vatan Partisi'ni kuran Hikmet Kıvılcımlı, ülkemizdeki devrimci atılımların Seyfiye Sınıfı (seyf Arapça kılıç demek) yani askerlerin önderliğinde yapıldığını bir tarih tezi olarak öne sürmüştü. Ona göre askeriye daima devrimci idi.
Ancak bir zamanlar doğru olan bu görüşe iman derecesinde saplanıp kaldığı için 1960'larda ordumuzun Amerikancı faşizm özentili generaller çetesinin (Gladyo) eline düştüğünü göremiyordu, Aydınlıkçıların yaptığı uyarıları görmezden geliyordu. Öyle ki, çıkarmakta olduğu Sosyalist adlı dergide "Ordu Kılıcını Attı" başlıklı yazısı manşet olmuştu.
Ancak onun 16 Mart 1971 günlü bu yazısındaki beklentisinin tersine, Aydınlıkçıların öngördüğü gibi, 12 Mart 1971'de ordu kılıcını gericilerin değil, devrimcilerin üzerine atmıştı, öyle ki, Hikmet Kıvılcımlı derme çatma bir kayıkla ölüm tehlikeleri geçirerek Kıbrıs'a kaçmak zorunda kalmıştı.
Bilim dışı idealist metafizik düşünce yapısının tersine, bilimsel düşüncenin temelini oluşturan diyalektik materyalist düşünce yapısının ilk kuralı hareket ve değişimdir, her şey değişir, hiç bir şey aynı kalmaz.
Hikmet Kıvılcımlı geçmişe, devrimci - Atatürkçü ordu günlerine saplanıp kalmış, bu yüzden kendisi de materyalist olduğu halde görüşlerini güncelleyememişti.
+++
12 Mart 1971 - 12 Eylül 1980 Amerikancı darbe sürecinde özellikle maceracı solcu gurupların üyeleri ağır işkencelerden geçmişti. Bu arkadaşlarda "faşist ordu" imgesi oluştu. Bu imge onlarda iman derecesinde bir saplantı haline geldiği için, 1990'lı yıllarda ordumuzun giderek Amerikan hakimiyetinden kurtulduğunu, devrimcileştiğini göremiyorlar, Aydınlıkçıların uyarılarını dinlemek bile istemiyorlardı.
Konu ile ilgili 2008 - 2010 tarihli 3 yazı:
5 Genelkurmay Başkanı niçin Ergenekonla suçlanıyor
Türk Ordusuna Endonezya modeli
2002 Darbesi
Sözde sosyalist sahte solcuların gözünde Türk Ordusu hala daha faşist bir ordudur. Onlar da tıpkı Hikmet Kıvılcımlı gibi görüşlerini güncelleyememiyor, geçmişte yaşamaya devam ediyorlar.
+++
Stalin'in ölümünden sonra başa geçen Kruşçev, ilk kongrede tüm Stalinci unsurları tasfiye etmiş ve kapitalizme geri dönüş sürecini başlatmıştı. O ve ondan sonra gelen Brejnev gibileri Lenin posterleri önünde "Komünizme ilerliyoruz" palavraları atarak SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi) üyelerinin gözlerini bağlıyorlardı.
Mao Zedung durumu tahlil etmiş, revizyonistlerin iktidara geldiğini, Sovyetler'i kapitalizme götürdüklerini açıklamıştı. Buna karşı çıkanlar "Nasıl olur, orada artık kapitalist sınıf yok, kapitalizm geri gelemez" diyorlardı. Değişimi görememişler, sosyalizmin yıkılamayacağına iman derecesinde saplanıp kalmışlardı.
Ülkemizde Doğu Perinçek önderliğindeki Aydınlıkçılar Mao'nun haklı olduğunu anladılar. Sovyet Sosyal Emperyalizmi'ne karşı çıktılar.
Günün sonunda SBKP Genel Sekreteri Gorbaçov: "Sosyalizm bitti, kapitalizme geçiyoruz, Sovyetler Birliği'ni dağıtıyoruz, artık her Cumhuriyet ayrılarak kendi yoluna gitsin" deyiverince parti üyeleri şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemediler.
Doğu Perinçek'e "Maocu Bozkurt" diye saldıranlar işte o gün dut yemiş bülbüle döndüler.
+++
Atatürk'ün ölümünden hemen sonra Kemalizm karşıtları adım adım CHP'deki Kemalistleri tasfiye ettiler. Atatürk'ün Sovyet dostluğu vasiyetini çiğneyerek Batı'ya yasanmaya başladılar.
Atatürk'ün Liselerde okutulmak üzere yazdırdığı 4 cilt Tarih kitabı yok edildi, uyduruk Batı merkezli tarih kitapları okutuldu.
Köy Enstitülerini kapanma noktasına getirdi. Tarikatların, cemaatlerin, gericiliğin önünü açtı. 1950'de iktidara gelen Demokrat Parti'nin fazla bir şey yapmasına gerek kalmadı. "Ezan Arapça okunsun" teklifine Demokrat Parti ile birlikte evet oyu verdi. 16.6.1950
Stalin'in ölümünden sonra iktidara gelenler nasıl Leninizm'i, sosyalizmi terk etti ise Atatürk'ün ölümünden sonra da başta İnönü olmak üzere CHP'de başa geçenler Kemalizm'i terk ederek önce NATO'cu, Avrupa Birlikçi, ortanın solcusu ve sonunda sosyal demokrat oldular.
Atatürk düşmanı Sosyalist Enternasyonal'e üye oldular.
Lenin'e: "Sen işçilerin lideri olamazsın, çünkü Feodal Paşa Kemal'i destekliyorsun" diye kızan Sosyalist Enternasyonal'e.
Ayrıntılı bilgi için bakınız:
"Zavall CHP" demişti Orhan Veli, CHP şimdi daha da zavallı
Eski SBKP üyelerinin Stalin'den sonraki partiyi hala daha Leninci, sosyalist sanmaları gibi CHP üyeleri de Atatürk'ten sonraki partiyi hala daha Kemalist, Altı Okçu sanmaya devam ediyorlar. Çünkü CHP'nin Atatürkçü olduğuna, değişmesinin mümkün olmadığına iman derecesinde saplanıp kaldılar.
+++
Tayyip Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanı olduğunu Doğu Perinçek açıklamıştı. Bu dönemde PKK ile Açılım yaptı, Açılım'a karşı çıkan komutanları ve Vatan (İşçi) Partisi önderlerini Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile Silivri'ye kapattı. Bu dönemde CHP dolaylı olarak Açılım'ı destekledi, ses çıkarmadı. Hatta "Öyle Oslo'larda olmaz, Meclis'e getirin beraber yapalım" dedi.
Devir döndü, FETÖ ve PKK ile arası bozulan Erdoğan, Silivri duvarlarının yıkılması ile birlikte 2015'te PKK'yı hendeklere gömme harekatına başladı. CHP Açılım'ın bitmesine, PKK ile mücadelenin başlamasına şiddetle karşı çıktı. Cumhuriyet gazetesi "Kadınların çığlığı", "Savaş hükümeti istemiyoruz", "Barışkes dönemi" manşetleri attı hiç utanmadan.
PKK'ya siper oldular, hiç utanma kalmadı
TSK'ya karşı tek ses oldular: CHP - HDP aynı ses
Bu durumda Doğu Perinçek, Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanlığı görevinden ayrıldığını ilan etti. Çok gülünç bir şekilde CHP Erdoğan'ı BOP Eşbaşkanı olmakla suçlamaya başladı.
ABD, Türk Ordusu içindeki elemanlarını kullanarak 15 Temmuz 2016'da FETÖ darbesine kalkıştı. ABD Başkanları, CIA yayın organları Erdoğan'ı devirmek için muhalefeti destekleme planlarını açık açık anlattılar.
Ama geçmişte yaşayanlara göre Erdoğan hala daha BOP Eşbaşkanı idi. Onlar zaten BOP Eşbaşkanı unvanının ne anlama geldiğini bile bilmeden, sırf Erdoğan'ı suçlama amacı ile Perinçek'ten duydukları bu sıfatı kullanmaya devam ettiler.
PKK ile silahla mücadele eden, FETÖ'cüleri hapislere tıkan, ABD ve AB'nin devirme planları yaptığı bir kişi nasıl olur da BOP Eşbaşkanı olur, düşünmek bile istemiyorlar.
Çünkü Erdoğan'ın hiç değişmeyeceğine iman derecesinde saplanıp kalmışlardır. Bunun bir faydası da var: Yeni BOP Eşbaşkan adayları İmamoğlu, Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel'i perdelemek.
+++
Geçmişte yaşayanlar şimdi de "Terörist başı Öcalan", "Bebek katili Öcalan", "Sırrı Süreyya geçmişte şöyle demişti" diye yaygara koparmaktadır.
Zafer Partisi Öcalan'ın "PKK'yı feshedin, silah bırakın, ayrı devlet, federasyon, özerklik, kültürel ayrıcalık istemeyin, devlet ve toplumla bütünleşin" çağrısına "Bu bir barış değil, felakete gidiyoruz" diye karşı çıkmaktadır. CHP ve çevresi de aynı yoldadır.
25 Şubat'tan bugüne 2 ay içinde gelişen olayları göremeyenler geçmişte yaşamaya devam ediyorlar.
Geçmişte yaşamak bir saplantıdır. Öyle ki, kendisini Atatürkçü olarak gören büyük bir kitle "Öcalan'ın çağrısını destekliyoruz" diyemiyor. Tersine, süreci baltalayacak şekilde Öcalan karşıtı söylemlere başvuruyor. Geçmişte yaşamak sizi gitmek istediğiniz yönün tam tersi yöne sürükler. Atatürkçülük yapayım derken Atatürk düşmanlığı yaparsınız, NATO askeri olursunuz.
Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Öcalan'ın açıklamasının eleştirisi ve
Sırrı Süreyya Önder sorunu
+++