29 Mart 2013 Cuma

Bütün askeri sırlarımız düşmanların eline geçti


Ergenekon Savcıları ülkemizin işgale uğraması durumunda uygulanmak üzereTSK'nın yaptığı Özel Savaş Planı'nı ve bu planı uygulayacak binlerce görevlinin isim ve adreslerini "Fuhuş ve Casuslık" dava dosyasına koyarak tüm dünyanın erişimine açmıştı.
Bu konuyu "En büyük sır düşmanın eline geçti" başlığı altında yazmıştım.
 
Savcılar bununla yetşnmediler, geri kalan tüm askeri sırları da aynı dosyaya koydular.
Böylece, bütün askeri sırlarımız başta PKK olmak üzere düşmanlarımızın eline geçmiş oldu.
 
"Subaylar casusluk yapıyor" diye davalar açtılar, subayları tutukladılar, ve gözlerimizin içine baka baka kendileri casusluk yaptılar.
Hem de açıkça.

Aydınlık, 28 Mart 2013

İzmir casusluk davası Savcısı Zafer Kılınç, açıklanması devleti harp ve kriz dönemlerinde tehlikeye sokacak’harekat planları gibi çok gizli belgeleri davanın ek klasörlerine koydu.
 
Hem de, Genelkurmay Başkanlığı’nın, ‘Yayınlanması güvenliği tehlikeye sokar’ uyarısına rağmen...
 
Çoğu subay 79'u tutuklu 357 sanıklı davanın ek klasörleri avukatlara dağıtıldı. "Soruşturmalarda ele geçirildi" denilen çoğu dijital belgeler arasında ordumuzun hayati savaş planlarının olduğu görüldü.


İşte o savaş planlarından bazıları:
 
-- Özel Kuvvetler Komutanlığı Ateş Harekat Planı
   "Ek-C Metni" başlığı altında, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Haziran 2007 tarihli Ateş Harekat Planı, yurt içi ve kjomşu bölgelere (İran, Irak ve Suriye Kürt bölgeleri) yapılacak harekata ilişkin bilgiler.
 
-- Kıbrıs Karşı Taaarruz Planları Sunumu
   "14. Alay" başlığı altında Kıbrıs'ta görevli 14. Alayın karşı taarruz planları
 
-- Mayın Döküş ve Mayına Karşı Tedbirler Planı
   "Plan Semineri Hal Tarzı" başlığı altında Deniz Kuvvetleri'nin düşman harekatına karşı mayın döküş ve mayına karşı tedbirler planı.
 
-- Taktik Hava Keşif Harekatı Sunumu
   Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Destek Harekat Merkezi'ne ait Taktik Hava Keşif Harekatı ile ilgili sunum.
 
-- Devriye Güzergah Krokisi ve Askeri Personel Listesi
 
-- Ertuğrul Harekat Planı
   İstanbul'da bulunan 3. Kolordu Komutanlığı'nın hazırladığı istihbarat raporu. Gayrı Nizami Harp birliklerinin yapacağı baskın, sabotaj ve diğer eylemlere karşı gereken tedbirleri almak ve İstanbul'da terör eylemlerini önlemek için hazırlana bu planda, askeri birlikler cephede savaşırken 3. Kolordu geri bölgesinde problem yaratabilecek terör gurupları, tarikatlar, radikal dinci guruplar ver düşmana yardım edebilecek olan azonlıklar ile misyonerlik faaliyetleri ele alınıyor. Şimdi bu unsurlar, kendilerine karşı alınacak tedbir planlarını öğrenmiş oldular.
 
-- Başkale İlçe Jandarma Komutanlığı geçici köy korucularına ait çizelge
 
-- Kırkağaç
   Sabotajlara karşı koyma ve alarm planlarına ait silah, araç, nöbet yerleri, görevli isim listesi, devriye güzergah krokisi
 
-- Lahika 8 - PKK Hedef Listesi
    PKK'nın Kuzey Irak'ta tespit edilmiş mevzilerine ait hedef numarası, hedef bölgesi, hedef adı, harita bilgileri, koordinat bilgileri, hedefe ait açıklamalar
 
-- PKK Irak Kamplarındaki Mağaralar
   Mağaralara ait koordinat mevki ve özellikler
 
-- Cetvel-D Yaklaşma İstikametleri
   Kuzey Irak'taki PKK kamplarına yapılacak harekatta hangi istikametlerden nasıl yaklaşılacağını gösteren sunum
 
Bu durumu Aydınlık'a değerlendiren bir emekli general, "ÇOK GİZLİ" gizlilik derecesine ait bu belgelerin 2009 yılında Kozmik Oda'da yapılan aramalar sırasında aramayı yapan Hakim tarafından ele geçirilmiş olabileceği izlenimi edindiğini söyledi.
General, şöyle devam etti:
-- "Savcılık, yüksek gizlilik derecesinden dolayı Genelkurmay'a başvurdu. Genelkurmay, "Gizlikik derecesi güncelliğini korumaktadır" yanıtını vermesine rağmen, Savcılar bu çok gizli belgeleri açıkladılar."
-- "İfşa edilen ve hiçbir gizliliği kalmayan bu planların artık ordumuz tarafından kullanılması mümkün değildir."
-- "Ordumuzun konuş, kuurluş, silah sistemleri ve sorumluluk bölgelerine ait gizli bilgiler ifşa edilmiştir."
--"Kamuoyu nezdinde Silahlı Kuvvetlerimizin saygınlığının sıfırlanması amacıyla yürütülmekte olan psikolojik harekatın artarak devam etmekte olduğu görülmektedir"
 
 

Aydınlık, 26 Mart 2013


 Yeni saldırı dalgası geliyor.
"Fuhuş ve Casusluk" tertibi kapsamında 2700 subayın daha hedefe konulduğu öğrenildi.
Kendi yaptıkları casusluğun üzerini bu yaygara ile kapatmayı planlıyorlar. Binlerce subayın casus olması kurgu romanlarda bile akla gelmeyecek akıllara zarar bir iftiradır. Hiçbir orduda binlerce casus subay olamaz. Bu, ordunun tümünün casus olduğunu iddia etrmekle birdir.
 
Soruşturmada adı geçen muvazzaf personele silah arkadaşlarından "Hazırlıklı olun" mesajı geldi.
Diyarbakır Lice'de görecvli bir subayın İzmir'deki evine Terörle Mücadele ekipleri gitti. Aileye, subayın "Askeri Casusluk" dolayısıyla arandığı ve gözaltı kararı olduğu söylendi.
Birliğinde görevli bir subay, binlerce kilometre ötedeki ailesinin evinde aranıyor. Böyle rezalet görülmemiştir.
Öte yandan, Genelkurmay Askeri Savcılığı'na da soruşturma emri verildi.
 
Arşiv:
******** 
En büyük sır düşmanın eline geçti
******** 
AKP'nin açılımı PKK'ya değil, TSK'ya silah bıraktırdı
******** 








28 Mart 2013 Perşembe

"Gazze ablukası kaldırıldı" palavrası


Özür dandik, abluka ise kaldırılmadığı gibi, daha da ağırlaştırıldı.
 
Tayyip Bey, İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi için öne sürdüğü 3 şartın kabul edildiğini iddia etti.
İlk iki şart özür ve tazminat, üçüncüsü ise İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargonun kaldırılması idi.
 
Tayyip Bey, gözümüzün içine baka baka, "Şartımız kabul edildi, İsrail Gazze'ye ambargoyu kaldırdı, artık Gazze'nin ihtiyaç duyduğu mallar içeri girecek" diye demeç verdi.
Halbuki, abluka kaldırılmadığı gibi, daha da ağırlaştırıldı.
İsrail Başbakanı Netenyahu, Obama'nın telefonundan Tayyip Bey'e özürlerini ilettikten hemen sonra, Gazze'ye yeni kısıtlamalar konuldu.
Gazze'den atılan füzeler gerekçe gösterilerek yeni getirilen kısıtlamalar şöyle:
1-- Gazze'ye ulaşan tüketim ve ticaret mallarının en önemli geçiş noktası olan Kerem Şalom sınır kapısını kapatıldı.
2-- Gazzeli balıkçıların 6 millik avlanma hakkını 3 mile indirildi.
Tayyip Bey'e göre ise abluka kaldırıldı. "Bu enayi millet ne desem inanır" diye düşünüyor herhalde...
 
 İsrail'in istihbarat örgütü MOSSAD'a bağlı internet sitesi DEBKAfile  konuyu şöyle yazdı:
 
"İsrail, Türkiye'nin son şartını kabul etmedi. BM kararı, Türk gemisine müdahalede "aşırılığa" kaçıldığını, ancak ablukanın yasal olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, abluka olduğu gibi kalmaktadır. Ayrıca, yeni Savunma Bakanı 23 Mart'ta Filistinli balıkçılara Gazze sularında kısıtlama getirerek ablukayı kuvvetlendirdi"


İşte İngilizce orijinali:
4.The Turkish prime minister insisted on the Israeli prime minister paying obeisance to Turkish national honor. And finally Netanyahu relented. But Israel stood its ground on the last condition; a UN probe had pronounced the Israeli blockade legal and legitimate although its raid on the Turkish ship was deemed “excessive.” So the blockade remains  in place and, indeed, Friday, March 23, Israel’s new defense minister, Moshe Yaalon, tightened it by restricting the Gaza offshore areas open to Palestinian Mediterranean fishermen.
This was punishment for the four-rocket attack staged from Gaza on the Israeli town of Sderot Thursday, the second day of President Obama’s visit to Israel.
 
Özür komedisi
+++++++++++++
 
Gelelim "özür" komedisine:
Obama, "Artık bu iş fazla uzadı, al bi özür dile de işimize bakalım" diyerek cep telefonunu cebinden çıkarıp Netenyahu'ya uzattı.
Netenyahu, Tayyip Bey'e özrü Obama'nın cep telefonundan iletti.
Bu, son derece baştan savma ve kabul edilemez bir davranıştır. Eski deyimle laubalilik. Uluslararası ilişkilerde böyle bir uygulama olamaz.
Tayyip Bey deneyimli diplomatlarımıza ve Dışişleri bürokratlarına "Monşerler" diyordu. "Monşerler" asla böyle bir özrü kabul etmezlerdi. Çünkü, uluslararası ilişkiler hakkında az da olsa bilgi sahibi olanlar, böyle bir özrün geçersiz olduğunu bilirler.
Devletten devlete mesajlar, Bakanlar Kurulu veya Meclis kararı ile gider. Özür konusunda İsrail Bakanlar Kurulu veya Meclis bir karar vermiş değildir.
Hadi bunlardan vazgeçtik, açıklama resmi ve yazılı olmalıdır.
Özür konusunda herhangi bir İsrail makamının yazılı bir açıklaması yoktur.
Başbakan, başkasının, bir yabancının cep telefonu ile baştan savma bir konuşma yapmıştır. Bu, uluslararası diplomasi alanında "resmi özür" olarak anlaşılmaz. Netenyahu'nun şahsi tasarrufu olarak algılanır.
"İsrail Türkiye'den özür diledi" derseniz size gülerler. Aman ha.
 
Eski Deniz Harp Okulu Komutanı E. Tuğamiral Türker Ertürk, 26 Mart günlü "Win Win" başlıklı Aydınlık köşe yazısında, bu dandik özürle "kabile devleti" yerine konduğumuzu şöyle anlatıyor:
"Uluslararası ilişkilerde devletlerin birbirinden özür dilemesi diplomatik usuller içinde mutlaka yazılı olarak yapılır. Bir Başbakanın bir Başbakana telefon açıp "Ya kusura bakma oldu bir kere, üzgünüz, ölenler için üç beş kan parası veririz, artık uzatmayalım" demesi özür yerine geçmez. Bu sözlerin özür yerine geçmesini istemek, sizin kabile devleti yerine konduğunuzu gösterir."
 
Ayrıca, özür, gemiye yapılmış olan saldırı için değil, "müdahale esnasında yapılan operasyonel hatalar" için yapılıyor. "Yasal Gazze ablukası uygulaması gereğince  İsrail Donanmasının Şayetet 13 komando birliğinin gemiye çıkması ve müdahalesinin haksız olarak suçlanmasına" karşı çıkılıyor
MOSSAD açıklamasının 4. maddedeki ilgili bölümü şöyle: 
DEBKAfile’s military sources comment that the new defense minister may have also been directing a reproach at the prime minister for apologizing to Turkey and admitting to “operational errors,” thereby casting aspersions on the professionalism of the Israel Navy’s Shayetet 13 commando unit and its legitimate action in defense of Israel’s legal Gaza blockade.
 
The Jerusalem Post da aynı konuyu işledi:
"Askerlerin gemiye çıkması ve gemideki davranışları için değil, bu davranışlar sırasında yaptıkları hatalar nedeniyle ölümlere neden olduklarından dolayı özür dilendi"
 "Israel only apologized for operational mistakes, not for boarding ship or soldiers’ actions." "That is not an apology for boarding the ship, that is not even an apology for the soldiers taking the acts that they did. It is an apology if – during the operation – mistakes were made that led to loss of life."
 
Tazminat olayı
++++++++++++
 
Üç şarttan sadece tazminat maddesi kabul edilmiş görünüyor. Ancak, tazminat için resmi işlem yapılması, tazminatın İsrail devletine bağlı resmi kurumlardan gönderilmesi gerekir.
Eğer tazminat devletle ilişkisi olmayan özel bir kurum veya şirket üzerinden gönderilirse, resmi tazminat sayılmaz. "Al parayı çal kafana, fazla konuşma" anlamına gelir. Göreceğiz.
 
"İsrail teknolojisine bağımlısınız"
+++++++++++++++++++++++++++
 
MOSSAD sitesinin yazısındaki ilk madde, AKP hükümetinin başına taş gibi düşmüştür. İşte o madde:
 
1. Türk ordusu uzun yıllar boyunca yakın müttefik olduğu İsrail'in askeri teknolojisine yüksek seviyede bağımlıdır. Amerikan Boeing Awacs elektronik uyarı uçakları İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmazlık yüzünden Türkiye'ye verilemiyor. Boeing, İsrail'in izni olmadan bu uçakları Türkiye'ye veremiyor, çünkü bu uçakların kilit öneme haiz cihazı olan erken uyarı sistemi İsrail'de imal edilmektedir.  Bu uçaklar Türkiye'ye sadece Suriye için değil, aynı zamanda İran'ın balistik füzeleri için de gereklidir. Bu uçaklar olmadan, Amerika'nın Kürecik'e kurduğu gelişmiş FBX radar sistemi sadece kısmen çalışabilmektedir, çünkü Kürecik üssündeki cihazlar, İsrail'in Negev bölgesindeki eşdeğer nitelikli Amerikan üssü ile bağlantılı olarak çalışmaktadır. 
 
1. The Turkish armed forces are heavily dependent on Israeli military technologies from the long years of the close alliance between the two countries, which Ankara cut short. This dependence applies most particularly to its drones, the backbone of today’s modern armies. It is also holding up the huge transaction for the sale of American Boeing Awacs electronic warning airplanes to Turkey.
Boeing was unable to deliver the aircraft without Jerusalem’s consent, because a key component, the early warning systems, is designed in Israel. This consent has been withheld in the face of Turkey’s urgent need and the US aviation firm’s impatience to consummate the deal.
Turkey is in need of those planes - not just to monitor events in neighboring wartorn Syria, but to complete its air defense lineup against Iranian ballistic missiles. Without the AWACs, the advanced FBX-radar system the US has stationed at the Turkish Kurecik air base is only partly operational. The Kurecik battery is linked to its equivalent at a US base in the Israeli Negev, a fact which Ankara chooses to conceal.
 
"İsrail limanlarına bağımlısınız"
++++++++++++++++++++++++++
 
İsrail'in AKP'nin kafasına attığı taşların ardı arkası kesilmiyor. İşte bir tane daha:
 
2. Suriye'deki karışıklık yüzünden, eskiden Suriye - Ürdün - Suudi Arabistan üzerinden geçmekte olan Türk ihraç malları, bir seneden beri İsrail'in Hayfa ve Aşdod limanları üzerinden geçmektedir 
Gerek Basra Körfezi, gerekse Avrupa ve Amerika'ya gidecek Türk malları İsrail limanlarından sevk edilmektedir.   Çünkü Mısır limanları ekonomik kriz nedeniyle servis veremiyor.
 
2.  In view of the turmoil in Syria, the bulk of Turkey’s exports destined for the Persian Gulf and points farther east have been diverted to the Israeli ports of Haifa and Ashdod, whereas just a year ago, they went through Syria, Jordan and Saudi Arabia.  
Since no end is seen to the Syrian conflict and the closure of the Turkish-Syrian border, more and more export traffic from Turkey is making its way through Haifa port and thence by rail across Israel to Jordan.  Turkish goods bound for destinations in Europe and the US are diverted to Israeli ports too as Egyptian ports are made increasingly dysfunctional by that country’s economic crisis..

"Enerji koridoru olmak için İsrail'e bağımlısınız"
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Ve, son taş.

3. Davutoğlu, İsrail'in Doğu Akdeniz'de gaz ve petrol aramasını engellemek için Hizbullah'la görüşmeler yapmayı planladı ama üç senedir Türk yetkililer şunu gördüler ki, Amerika'nın başını çektiği İsrail enerji kervanına katılmaları daha iyidir. Böylece, Türkiye, Akdeniz gazının Avrupa'ya naklinde geçiş yolu olarak kullanılma şansını yakalar.

3. In the first year of the Syrian uprising, when Davutoglu was still a frequent traveler to Damascus for talks with Bashar Assad, Ankara entertained high hopes of becoming a major player for resolving the Syrian debacle.  But he also sought to strike a deal with the Lebanese Hizballah, Assad’s ally, for obstructing Israeli gas and oil exploration in the eastern MediterraneanThree years on, Turkish leaders have woken up to the realization that they had better hurry up and jump aboard the US-backed Israeli energy bandwagon or else they will miss out on an outstanding and lucrative economic development, namely, the forthcoming opening up of a Mediterranean gas exporting route to Europe.
 
"Özür dilediler, İsrail'i mahvettik" övünmeleri bu gerçekleri örtebilir mi?
 

27 Mart 2013 Çarşamba

Ahlaksız özür: Hedef Suriye


Özür maskeli şer ittifakı
 
Öcalan'ın "Genişletilmiş Misak-ı Milli" açıklamasının ardından gelen İsrail özrü, "Yeni Ortadoğu" için kurulan denklemi maskeliyor.
Nedir bu denklem?
"İran - Irak - Suriye - Lübnan" birliğine karşı "Türkiye - Kürdistan - İsrail" hattı inşa etme denklemi.  Ürdün de peştemalci olarak bu hatta yer alacak.
 
Yani, bir tarafta:
"Biz ülkemizin bölünmesini, Büyük Kürdistan için ülkemizden toprak kopartılmasını kabul etmiyoruz" diyerek Büyük Ortadoğu Projesi BOP'a karşı birleşen  İran, Irak ve Suriye ile onları destekleyen Lübnan ,
 
karşılarında ise:
"Hayır, biz sizi parçalayıp Kürdistan kuracağız" diyen "Türkiye, ilerde sözde Kürdistan kuracak olan Öcalan ile Barzani ve İsrail artı peştemalci Ürdün" birlikteliği.
 
Obama: "Türkiye ile İsrail'in barışması için doğru zaman." dedi
Neyin doğru zamanı? Niçin barışma şimdi?

Aydınlık, 24 Mart 2013


Çünkü Öcalan Nevruz'da Türkiye - Kürdistan formülünü açıklamıştı.
İsrail'in de artık perde arkasından çıkıp açıkça bu hatta yer almasının zamanı gelmişti.
 
Türkiye - Kürdistan - İsrail hattının açıkça ilan edilmesine karşı duracak olan güçlerin (onların hesabına göre) sesleri kesilmişti.
Balyoz'da karar açıklanmıştı.
Ergenekon Davası'nda mütalaa okunmuştu.
 
Ayrıca:
MİT soruşturması düşürülmüştü.
İstanbul'da SUKO'ya Başkan seçilmişti. 
Geçici Suriye Hükümeti'ne Başbakan olarak Amerika'da yaşamakta olan bir Suriyeli seçilmişti.
 
Kuzey Suriye'nin PKK tarafından kopartılmasına direnen Esad'a karşı ortak askeri harekat yapmak için  ABD güdümünde Türkiye- Ürdün - İsrail askeri harekatı için hazırlık yapılıyor. Ancak, Türkiye İsrail ile küs olduğu için alenen bir araya gelemiyorlar. Özür şart.
İşte bunun için bu zaman özür için doğru zaman.
 
"Van Minıt" ile başlayan sürecin en önemli sonucu şu:
İsrail özür dilediğine göre, artık Tayyip Bey bundan sonra yalandan bile olsa İsrail'e düşmanlık gösteremeyecek, "van minıt" diyemeyecek.
AKP - İsrail birlikteliğinde yapılacak işlere yobazlar artık karşı çıkmayacaklar. Özür diledi ya. Burnu sürtüldü ya. Artık İsrail ile her türlü işbirliği yapılabilir.
 
********
 
Aslında "van minıt" sonrası Tayyip Bey İsrail ile ilişkileri devam ettirdi. Ama yandaş basın bu konuya hiç değinmedi. Neler oldu kısaca hatırlayalım:
-- AKP Hükümeti, İsrail'in OECD üyelik başvurusunu veto etmedi. OECD üyeliği İsrail'de bayram gibi kutlandı.
-- Türkiye'den İsrail limanlarına Suriye'yi devre dışı bırakan Ro-Ro seferleri başlatıldı
-- Kürecik radarı ve Patriotlar yerleştirildi
-- İsrail ile ticatimiz katlanarak büyüdü
-- AKP Hükümeti Aralık 2012'de İsrail'e NATO vetosunu kaldırdı.
-- Ceyhan'dan İsrail'e deniz altından döşenecek boru hatları ile ilgili görüşmelerde ilerleme sağlandı.
Bütün bunlar Tayyip Bey'in İsrail'e "küs" olduğu "van minıt" zaman diliminde gerçekleşti. Küslük bitince neler yapılır artık hayal gücünüze kalmış.
 
Bir de olmayan şey var. Hatırlayalım:
Tayyip Bey'e defalarca çağrı yaptık. Siyonist kuruluşlar tarafından boynuna asılan "Cesaret Madalyası", "Davut Boynuzu" vesaireyi iade etmesini talep ettik.
Duymadı.
 
********
 
İslamcı bir arkadaş internette şöyle yazıyor:
"Sayın Netenyahu'yu tebrik ederim.
İsrail ve Siyonizm hiç bu kadar hırpalanmamıştı"
Irak ve Suriye yerle bir ediliyor, Gazze abluka altında nefes alamıyor, Mavi Marmara talan ediliyor, İsrail yerli yerinde duruyor. Bu durumda İsrail'in hırpalandığını ancak mezhep kafalı İslamcılar iddia edebilir. Bravo yani.
Bu arada "Kahrolsun Siyonizm" terfi ederek "Sayın Netenyahu" halini almış. Yobazların kadim sözde Siyonizm düşmanlığı da, Siyon madalyalı Eşbaşkan tarafından çaktırmadan böyle sona erdiriliyor.
"Diktatör" Esad'ı Siyonistlerle elbirliği içinde yıkacaklar çünkü.
 
********
 
"Diz çöktürdük" yaygaraları İsrail tarafından 3 atışla yerle bir edildi.
 
Önce İsrail'in istihbarat örgütü MOSSAD'a bağlı internet sitesi DEBKAfile  açıklama yaptı:


Açıklamanın 4. maddesinde şöyle deniyor:
"Suriye'nin kimyasal ve biyolojik silah kullanması tehdidi karşısında Türkiye, İsrail ve Ürdün aynı gemide kader ortağıdır.
Bu silahlarla mücadele için 6 ay önce Türkiye, İsrail ve Ürdün'de kurulan özel birliklerin ABD güdümünde tek bir komutanlığa dönüştürülmesi planını Obama bu ziyaretinde Kral Hüseyin'e ve Netenyahu'ya açıkladı.
Birleşik komutanlık, dört ordunun birliklerinin Vaşington'un talimatı üzerine Suriye'ye kara ve hava harekatı yapması için hazır bekleyecekler."
DEBKAfile, özrün bu ortak komutanlığın oluşturulması için yapıldığını belirtiyor.

İşte o bölümün İngilizce orijinali:
4. Turkey, Israel and Jordan are all in the same boat as targets for the approaching large-scale use of Syria’s chemical and biological weapons.
This topic was high on the agenda of President Obama’s talks with Jordan’s King Hussein Friday, March 21, in Amman, after he had explored the subject with Israel’s prime minister in Jerusalem.
Obama presented them with his plan to consolidate into a single US-led Turkish-Israeli-Jordan HQ the separate commands established six months ago in each of those countries to combat the use of unconventional weapons.
This unified command would stand ready to launch units of the four armies into coordinated land and air action inside Syria upon a signal from Washington.
Bakınız:
 
Sonra, İsrail Başbakanı Netenyahu Türkiye'den "Suriye" nedeni ile özür dilediklerini açıkladı.
Bu açıklamadan bir süre sonra İsrail'in Suriye yönüne doğru asker sevkiyatı yaptığı bilgisi ajanslara düştü.
 
Netanyahu'nun Ulusal Güvenlik Danışmanı Yaakov Amidror ise, özrün bir diğer nedeninin "İsrail'in NATO ile daha yakın çalışmak istemesi" olduğunu açıkladı.
Yani, Türkiye, İsrail'in NATO ile daha yakın çalışması ve hatta mümkünse NATO üyeliği için çekinceleri kaldıracaktı.
 
25 Mart günlü Aydınlık köşe yazısında Mehmet Ali Güller açıkladı:
2012 Ağustosunda İsrail'in "Jerusalem Center for Public Affairs" kuruluşu tarafından hazırlanan İsrail İstihbarat Subayı Jacques Neriah imzalı raporda, "Bölgede kurulacak bir Kürt devleti İsrail'in jeopolitik çıkarları için yararlı olacaktır" deniliyordu. Raporda devamla Büyük Kürdistan için mücadelenin Irak'tan sonra şimdi Suriye'de sürdüğü belirtiliyor, ve, 22 Arap ülkesinin bulunduğu Ortadoğu'da bir Kürt devleti bulunması gerektiği savunuluyordu. 
 
Kürt devleti kurmak için Suriye'ye İsrail ile birlikte saldıracaktık. Bütün "van minıt" senaryosu bu amaç üzerine inşa edilmişti.
İran'dan rol çalmak, yani İran'ın Araplar üzerindeki etkisini en aza indirmek de diğer bir amaçtı. İran'ın Amerikan karşıtı konumuna darbe indirmek için aşırı İsrail karşıtı görünmek ve Gazze hamisi kesilmek gerekliydi.
 
Amerikalı analist Ian Lesser, Cumhuriyet'ten Nilgün Cerrahoğlu'na verdiği demeçte, "van minıt"ın danışıklı dövüş olduğunu şöyle anlatıyordu:
"İsrail'e Ahmedinejad gibi yaşam hakkı tanımayacak ölçüde Yaudi düşmanlığı yapmadığı sürece, Erdoğan'a, Obama yönetimi tarafından esken bir hareket alanı sağlanmıştı. Bu esneklik, Erdoğan'a taban desteğinin sürmesi için verildi."
(Cumhuriyet, 22 Kasım 2012, aktaran M. Ali Güller, Aydınlık)
 
Yani, Erdoğan'ın İsrail karşıtlığı Obama'dan izinliydi.
 
Nitekim AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, Milliyet'te çıkan söyleşisinde, "van minıt" krizine değinirken, "Tayyip Erdoğan milletin gazını aldı"  deyivermişti.
(Milliyet, 14 Haziran 2012)

26 Mart 2013 Salı

Türkiye'yi bölen PKK değil, AKP'dir


Sadettin Tantan "Türkiye'yi bölen PKK değil AKP'dir" dedi, Duran Kalkan PKK'nın Türkiye'yi bölemeyeceğini itiraf etti, bu görevin AKP'ye düştüğünü ilan etti.
İşte ayrıntılar:

                                                  Duran Kalkan
PKK üst  düzey yöneticilerinden Duran Kalkan'ın ANF muhabirinin sorusuna cevabı şöyle:
ANF muhabiri:
"Hala deniyor ki, gerilla geri çekilecek mi, PKK silah bırakacak mı, ateşkes olacak mı.
Bu soruları zaman kaybı olarak görüyor musunuz?"
Duran Kalkan:
"Evet, hem zaman kaybı, hem yanlış görüyoruz.
Bir de şöyle desinler: Acaba bu Türk ordusu Kürdistan'daki gücünün yüzde doksanını geri çekecek mi, Türk devlet polisi Kürdistan'dan gidecek mi, AKP Kürdistan'daki yönetimi Kürtlere bırakacak mı, Kürtler kendi seçimlerini yapacak hale gelecek mi.
Eğer sorun çözülecekse böyle olacak. AKP yapacak, devlet yapacak. PKK'nın yapabileceği şeyler sınırlıdır. Ve PKK sorunu açığa çıkartıp çözümü dayatmakla mükelleftir. Çözüm üretecek güç devlettir, hükümettir."
Duran Kalkan, süreci tüm çıplaklığı ile kısa ve sade, anlaşılır olarak açıklamıştır.
Aydınlık'a konuşan Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, süreci şöyle özetlemişti: "Türkiye'yi bölen PKK değil, AKP'dir"
Türkiye'yi PKK'nın bölmediğini, daha doğrusu bölemeyeceğini Duran Kalkan şöyle ifade ediyor:
"PKK'nın yapabileceği şeyler sınırlıdır. AKP yapacak, devlet yapacak. "
Birkaç bin kişilik terör örgütünün binlerce yıllık savaş tecrübesi olan milyonluk bir orduyu yenip toprak koparması mümkün değildir. Duran Kalkan işte bunu itiraf etmekte ve ülkeyi bölme görevinin AKP'ye düştüğünü açıkça söylemektedir.
Türk ordusu bir yana, bölücü teröristler Irak ve Suriye gibi yeni yetme devletlerin ordularını dahi yenip o ülkelerden toprak koparamazlar
Bunun için, o ülkeden toprak koparmayı dış siyasetinin bir projesi haline getirmiş olan güçlü bir yabancı ülkenin yardımı gerekir.
Bu durumda, o ülkeden toprak koparmak isteyen yabancı ülkenin önüne iki seçenek gelir:
Birinci seçenek: Silahlı müdahale
İkinci seçenek: Bölünmek istenen ülke hükümetine barışçı yoldan bölünmeyi kabul ettirmek.
Önce ikinci seçenek denenir. Ülke tehdide boyun eğip isteyerek bölünmeyi kabul ederse, birinci seçeneğe gerek kalmaz.
Birinci seçenek
+++++++++++++
Bölücü terör örgütü koruma altına alınarak, koparılmak istenen bölgeye merkezi hükümetin ordusunun girmesi engellenir.
Bu seçenek, önce Irak'ta uygulandı, şimdi Suriye'de uygulanıyor.
İncirlik'te konuşlanan ABD kuvvetleri, Saddam'ın Irak ordusunu Barzani bölgesine göndermesini engelledi.
Bu sayede Barzani, Amerika tarafından koruma altına alınmış olan bölgede devlet olarak örgütlenme çalışmalarını kolayca yapabildi.
Amerikan Çekiç Güç'ün İncirlik'te konuşlanmasına izin veren Türk hükümetleri de, Irak'tan Büyük Kürdistan için parça koparılmasına yardımcı oldular.

                                                          Aydınlık, 11 Ekim 2012
Irak'ta ABD'nin oynamış olduğu rolü Suriye'de şimdi Türkiye oynuyor.
AKP Hükümetinin emri ile hareket eden Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, sınırın yakınına kadar giderek Akçakale'den Suriye'ye yumruk salladı.
Suriye ordusu Türkiye sınırına yaklaşırsa, yumruğu indirecekti. Suriye ordusunun girmesinin Türkiye tarafından yasaklandığı Kuzey Suriye ise, PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin ve El-Kaide'nin denetimine geçti.
Esad, Suriye'yi ziyaret eden CHP heyetine açıkladı: Suriye- Türkiye sınırının %25'i PKK, %75'i El-Kaide denetiminde.
Böylece Türkiye, hem Irak'tan hem de Suriye'den parça koparılması işinde Amerika'ya yardımcı oldu.
Eğer ABD ve Türkiye'nin yardımları olmasa idi, ne Barzani Kuzey Irak'ta ne de PKK Kuzey Suriye'de devletçikler kuramazlardı.
Irak ve Suriye'de bu birinci seçeneğin uygulanmasının nedeni, Saddam'ın ve Esad'ın ülkelerinin parçalanmasına razı olmamaları idi.
Eğer Saddam "Eyvallah kabul ettim, ülkemin kuzeyini Barzani'ye ve Talabani'ye veriyorum, orada istedikleri gibi devlet kursunlar" dese idi, dünyanın en demokrat lideri ilan edilirdi.
Tayyip Bey, "Esad herhalde Saddam'ın sonunu görüp ders almıştır" düşüncesi ile önce suret-i haktan görünerek Esad'a yaklaştı. Müslüman Kardeşler'i hükümete ortak etmesini istedi. Arkasından Kürtlere özerklik talebini iletti. Esad ile öpüşüp koklaştı. Esad'ın bu teklifleri kabul etmediği, yani ülkesinin barışçıl yoldan bölünmesine izin vermeyeceği anlaşılınca Esad diktatör ilan edildi ve terör gurupları devreye sokuldu.
İkinci seçenek
+++++++++++++
İkinci seçenek, Kürdistan için toprak talep edilen ülke hükümetinin barışçıl yoldan bölünmeyi kabul etmesine çalışmaktır.
Aslında bu seçenek Irak'ta ve Suriye'de denendi. Çünkü, isteğiniz kabul edilirse savaş çıkarmak akıl karı değildir.
Saddam ve Esad barışçıl bölünmeyi kabul etmedikleri için askeri saldırıya maruz kaldılar. Irak'ta ve Suriye'de emperyalizm güdümlü sahte demokrasi olmadığı için, bu iki ülkede emperyalizm taraftarı olan ve barışçı bölünmeyi kabul edecek bir partiyi seçimle işbaşına getirme olanağı yoktu. Bu yüzden ikinci seçenek devreye girdi.
Ülkemizde ise bu olanak vardı. Irak'a müdahale edilerek Barzanistan kurulmasını ve barışçı bölünmeyi kabul etmeyen Ecevit hükümeti "demokratik" bir darbe ile devrilerek AKP hükümetinin kurulması sağlandı.
Başbakan olan Tayyip Bey, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanı olduğunu ilan etti. Bu proje, Büyük Kürdistan kurulmasını öngörüyordu. Eşbaşkan,ülkesinin barışçıl yoldan bölünmesini kabul etmiş oluyordu.
2002 darbesi hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız   
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/08/2002-darbesi.html
Amerikan ordusunun Büyük Kürdistan haritası için bakınız: http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/02/bop-haritasnn-ingilizce-asl.html                                     http://aliserdarbolat.blogspot.com/2012/02/buyuk-ortadogo-projesi-bop-haritas.html

Irak ve Afganistan'da yenilen Amerika, Türkiye'ye saldırma gücünü kaybetmiştir. AKP'nin yerine kurulacak olan Milli Hükümet Bağdat ve Şam yönetimleri ile işbirliği yaparak her üç ülkedeki bölücü terörü sonlandırabilir. Barzani, PKK ve PYD bu suretle tasfiye edilebilir.

Azerbaycan, Türkiye, İran, Irak, Suriye ve KKTC tarafından kurulacak olan Batı Asya Birliği, bölünmek istenen coğrafyayı birleştirerek dünya siyaset sahnesine güçlü bir çıkış yapabilir. Türkiye, sosyal ve ekonomik açıdan en gelişmişleri olarak, bu birliğin başını çekecektir.

AKP'nin açılımı PKK'ya değil, TSK'ya silah bıraktırdı


Başbakan Erdoğan ve AKP'lilerin "PKK silah bırakacak" sözlerinin ve holding medyasının estirdiği "barış geliyor" havasını olgular yalanlıyor.

Öcalan, Nevruz günü okunan mektubunda "silah bırakılacak" demedi. Silahlı unsurların sınır ötesine çekilme aşamasına gelindiğini söyledi. Hemen ülke dışına çıkacakları konusunda da mektupta bir işaret bulunmuyor. Ne zaman çıkmaya başlayacakları, çıkmak için şart ileri sürüp sürmeyecekleri ve ne kadarının çıkmayıp eylemsiz olarak yurt içinde kalacakları belli değil.

Yani PKK silah bırakmayacak, bir kısmı silahları ile birlikte Kandil tarafına geçerek pusuya yatacak, AKP'nin söz verdiği şeylerin yerine getirilmesini oradan denetleyecekler.

                                                              Aydınlık, 23 Mart 2013
 
Buna karşılık, TSK'ya operasyon yasağı geldi. Bölgede denetimler, arama tarama çalışmaları durduruldu.
Tayyip Bey, operasyon yapma lüksümüz olmadığını söyledi. "İnfaza izin vermeyiz" dedi.
Bu kararların kanunlarımızda bir karşılığı yok. Teröristin elini kolunu sallayarak sınır dışına çıkmasını seyretmek, "yardım ve yataklık" suçudur.
Teröriste operasyon yapmayı "lüks" olarak nitelemek ve bunu bir "infaz" olarak görmek kanunlarla bağdaştırılacak söz ve uygulamalar değildir.
Sınır dışına çıkmayı PKK'nın istediği gibi bir TBMM kararına bağlamak ise, PKK'yı "Savaşan Taraf" haline getirir.

                                                 Aydınlık, 20 Mart 2013
 
Öcalan, PKK'nın çekilmesi için TBMM'den karar çıkarılması şartını öne sürmüştü. (İmralı Tutanakları)
Eğer Meclis böyle bir karar alırsa, Cenevre Sözleşmesi Madde 3 uyarınca, PKK "Terör Örgütü" pozisyonundan çıkıp "Savaşan Taraf" ya da "Düzenli Ordu" haline gelir. Bundan sonra hiçbir ülkeden PKK'yı "Terör Örgütü" listesine almasını talep edemeyiz.
Emekli diplomat Onur Öymen, Aydınlık'a "Bu, PKK'ya yasal statü kazandırır" açıklamasını yaptı.
PKK ilerde "isteklerim yerine getirilmedi" diye geri dönüp terör eylemlerine yeniden başlarsa, buna "terör saldırısı" diyemeyiz, dünya bunu "savaş" olarak algılar.
 
8 kamu görevlisinin rehine gibi teslim edilmesi ve Abdullah Gül'ün PKK'dan "Karşı Taraf" olarak bahsetmesi, bu çerçevede değerlendirildi.
 
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, 19 Mart günü yaptığı açıklamada, konu üzerinde çalıştıklarını açıkladı.  Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise, "Meclis'te yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulabilir" dedi.
Tayyip  Bey: "Adalet Bakanı'nın açıklamasını ben bilmiyorum, Meclis'te bu konuyu görüşmek gibi bir durum yok." dedi. Patriotlarda da benzer durum olmuş, Tayyip bey önce "Benim haberim yok, böyle bir şey yok" demiş, sonra Patriotları kabul etmişti.
Hükümetin kafasının bu ve birçok konuda karışık olduğu anlaşılıyor. Hükümette eşgüdüm sorunu var.
 
Sonunda bir karara varıldı. Adalet Bakanlığı "Yasal güvence Anayasa'ya aykırı olur" dedi. (Sabah, 26 Mart 2013)
Şeriatta çareler tükenmez. Hemen hile-i şer'iyye devreye girer. Söylentiler şöyle:
Jandarmaya işten el çektirilecek. Bölgede güvenlik sınır birliklerine devredilecek. Doğrudan İçişleri'ne bağlı olacak bu birlikler, PKK'lıları görünce arkalarını dönerek ıslık çalmaya başlayacaklar.
Bu durumda PKK'lılar meskun mahallerden bile silah göstererek sınıra doğru yürüyüşe geçecekler. Bu, Habur'dan binlerce kez daha büyük çapta bir PKK gösterisine dönüşecek.
Olur mu, göreceğiz. Olursa eğer, Guiness Rekorlar Kitabı'na "Dünyanın en büyük rezaleti" olarak geçer.

                                                  Aydınlık, 26 Mart 2013
 
Genelkurmay Başkanlığı'nın üç ay önce çatışma bölgelerindeki tüm operasyonel birliklere ve Özel Kuvvetler'e "açılım" talimatı verdiği ortaya çıktı.
"Hizmete Özel" 8 maddelik talimat, görevli askerlere yüzlerine karşı okundu.
 
Aydınlık'ın bölgedeki askeri kaynaklardan elde ettiği bilgiye göre, talimat şöyle:
1-- PKK'nın taciz atışlarına karşılık verilmeyecek
2-- Meskun mahal operasyonlarında Kürtçe tercüman Tim'e eşlik edecek
3-- Operasyon sırasında koordinat bilgisi sürekli merkeze iletilecek
4-- Ağır silahlar mevzilerden merkeze çekilecek
5-- 15 ve daha fazla örgüt üyesi gözlemlenmedikçe saldırı helikopteri (cobra) desteği verilmeyecek
6-- Mağarada "teslim ol" çağrısına uymayan ve ateş açan örgüt üyelerinin roket ve el bombası gibi patlayıcılar yerine göz yaşartıcı ve sis bombalarıyla dışarı çıkması sağlanacak
7-- Acemi erler için KTM bölgeleri kalkacakve ereler konvoylar yerine kendi imkanları ile birliklerine ulaşacaklar
8-- Meskun mahalde soruşturma ve istihbarat görevi tatbik edilirken halka karşı nazik olunacak. Onur kırıcı ve aşağılayıcı sözlerden kaçımılacak.

                                                    Aydınlık, 16 Mart 2013
 
Pilotlara da ayrı talimat verildi.
Gösterilen yükseklikten uçacaklar ve verilen rotadan çıkmayacaklar.
 
Irak ve Suriye sınırında görev yapan 12 pilot Ankara Adliyesi'nde sorgulandı. Pilotlara uçuşlarla ilgili sorular soruldu.
Savcıların özel yaşamları, ailevi durumları ve eşleri ile ilgili soruları ve gösterdikleri bazı montajlı fotoğraflar pilotları sinirlendirdi. Savcıların tahrik edici tavırları üzerine sinir krizi geçiren bir pilot hastaneye kaldırıldı.
Öcalan'ın mektubunun Kandil'e götürüldüğü gün Kandil bombalanmış, PKK ve BDP TSK'yı "barış sürecini sabote etmek"le suçlamıştı.
12 pilotun bu olayın hemen ardından sorgulanması gözdağı olarak niteleniyor.
 
Çekilme hikaye
++++++++++++
 
Son durum, çekilmenin hikaye olduğunu gösteriyor.
PKK elebaşıları "Çekilme sonbahara kadar tamamlanır" diyorlar. Bu tamamen hikaye. Çünkü, zaten PKK'lılar her sene sonbaharda kışı geçirmek üzere Kandil'e ve Barzanistan'daki diğer kamplara çekilirler. Her sene yapılan uygulama bu defa "AKP'nin başarısı" olarak takdim edilecek.
 
Elebaşları, yurt içindeki PKK birimlerine "Herkes yerini korusun. Eylemsizlik durumuna geçin." talimatı gönderdi.
"Yasal düzenleme" için bastıracaklar.
 
Şu anda Suriye'deki "kurtarılmış" Kürt bölgelerine Kandil'deki ihtiyatların gönderilmesi çalışmaları yapılıyor. Çok gerekli olursa yurt içinden bir kısım PKK'lı Suriye'ye gönderilmek için çekilebilir. Kandil şeflerinin çekilme konusunda hiç aceleleri yok.
AKP'nin yaratılmış olan rüyayı bozamayacağını değerlendiriyorlar. Yasal düzenleme olmadığı taktirde daha başka kazanımlar elde etmeye çalışacaklar.
Zaten yurt içinde kaç PKK'lının nerelerde olduğunu kim biliyor? Çıkarken çetele mi tutulacak? "Bak şu kadar kişi çıkıyoruz" diye göstere göstere, isim yazdırarak mı çıkacaklar? "Çekildik" deseler "Yok canım bak şurada şurada da varsınız" diyebilecek olan bir merci var mı?
Diyecek olan hemen "Barışı bozmaya çalışan yalancılar" olarak anında karalanacak.
Yani, çekilme hikaye. Silah bırakma masal.
 
Açılımcılar sakın kızmasın. Teşbihte hata olmaz. Bu duruma Türkçede "İtler salınmış, taşlar bağlanmış" derler.

24 Mart 2013 Pazar

Basında yalan rüzgarı, Öcalan aşkı, salya sümük mutluluk


Türkiye, tarihinin en hain psikolojik saldırısı ile karşılaştı geçen gün.
Yobaz, yandaş, Amerikancı, Fethullahçı, Avrupa Birlikçi, sözde solcu basın alenen PKK propagandası yaptı.
 
Yüzbinlerin katıldığı 19 Mayıs Tünel - Dolmabahçe yürüyüşünü görmeyen mütareke basını, ülkemizin bölünmesinin kutlandığı Diyarbakır Nevruz mitingini neredeyse tam sayfa verdi.
Hem de ne yalanlar eşliğinde.
 
Habur'dan giren teröristler: "Pişman falan değiliz, önderimiz Apo istediği için geldik" demelerine rağmen çadır tiyatrosu hakimleri "Yaz kızım, pişmanım dedi" diyerek onları salıvermişlerdi.

Benzer bir yalan menşetlere taşındı: "Silahlara veda". Halbuki Öcalan "Silah bırakın" dememişti. "Silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir." demişti. Silahları ile birlikte gideceklerdi. Ne kadarının gideceği, ne kadarının içeride eylemsiz şekilde kalacağı belli değildi.





Milliyet: Silahlara veda. Bugün yeni bir dönem başlıyor. Öcalan kardeşlik mesajı verdi. Bölge artık şaha kalkacak.
Vatan: 35 bin candan sonra silahlara veda. Barış piroz be.
Posta: Silahlara veda.
Zaman: İmralı'dan PKK'ya "silah dönemi bitti" çağrısı. Erdoğan: "Türkiye içinde silahlı bir faaliyet olmasın istiyoruz"
 
Milliyet yazarları:
Aslı Aydıntaşbaş: Sevinmemek için deli olmak lazım
Pelin Batu: Zılgıtları duyunca sevinçten ağladım
Can Dündar: Öcalan, Erdoğan'ın cümlesini aynen aldı.
 
Star yazarları:
Öcalan'ın Milli Çözüm stratejisi, gerçekse muhteşem
Yeni Türkiye'yi gördü, hayırlı olsun, Öcalan silahları gömdü.
 
Sabah yazarları:
Kemalizm sonrası ülkede barış ekinoksu.
Siyasetin zafer günü, ben oradaydım. Newruz piroz be.


Hürriyet, Öcalan'ın mektubu okunduktan 10 dakika sonra internet sitesinde şöyle yazdı:
"Mesajın şifreleri: Silah bırakın demedi"
Ancak, hükümetten gelen acil fırça üzerine doğru yorum yayından kaldırıldı ve ertesi gün gazete yalan haberle çıktı:
Hürriyet: "Silah devri bitti. İslam bayrağı altında. Destekleyene selam olsun. Bu çağrı olumlu. Son değil yeni başlangıç."



Cumhuriyet, PKK'nın gazetesi Özgür Gündem ile aynı başlığı attı

İşin doğrusunu Haçlı İrticanın yobaz gaz tenekesi Milat ağzının suyu akarak şöyle verdi:
"Ülkemizi Misak-ı Milli idealinden ve Kurtuluş Savaşı ruhundan koparan Lozan antlaşması dün itibariyle hükmünü yitirdi.
Türkiye artık "Ne mutlu Türkiyeliyim" diyenlerin ülkesi"




Star: İmralı, Nevruz'da silahları susturun, sınır dışına çıkın mesajını verdi. Hayırlı Perşembe
Yeni Şafak: Silah sustu. Barış zamanı. En renkli kutlama. İslam bayrağı vurgusu.
Akit: Silahları susturun, sınır dışına çıkın
Taraf: Barışın ilk baharı Yeni dönemin Newroz'u. Milyonlar barışa evet dedi. Erdoğan ile Öcalan'ın ortak vizyonu


Fakat hiçbiri Akşam'ın eline su dökemez. İşte PKK ve AKP yalakalığının tavan yaptığı manşet:
"Devletinin hizmetinde.
15 Şubat 1999'da Kenya'da yakalanan Öcalan Türkiye'ye getirilirken "İmkanım olursa seve seve hizmet ederim" demişti.
14 yıl önce "Ülkemi severim, fırsat verirseniz Türkiye'ye çok iyi hizmet ederim" diyen Öcalan'dan tarihi çağrı...
İmralı Nevruz kutlamasında 5 sayfalık mesajla "bahar"ı ilan etti: Zaman çatışma değil, helalleşme zamanı"


Yalakalık yarışında tavan yapan Akşam'ı kısa mesafe ara ile Radikal takip ediyor.
Radikal: Biji Türkiye. Silahlar sussun, fikirler konuşsun. Öcalan daha ne desin. Selam kardeşliğe, selam Öcalan'a.


Sabah: PKK çekiliyor. Silah değil siyaset zamanı. Bugün silahların değil, siyasetin zafer günüdür. Newruz piroz be. Nevruz bereketi.
Habertürk: Çözüm sürecinin ilk Nevruz'unda Türkiye halaylarla coştu. Barış zamanı. Yeni dönem başlıyor. Her yerde Nevruz var. Gelecek ortaklığı. Dün yeni Cumhuriyet'in ilk günüydü.


Birgün: Öcalan'dan tarihi çağrı:Çekilin
Evrensel: Sıra devlette. Kürt halkının uzattığı barış eli havada kalmasın.
 
İşte, sağcısı ve solcusu ile, yobazı ve dinsizi ile mütareke basını ülkenin bölünmesini böyle kutladı.