31 Ağustos 2012 Cuma

Hatay terör örgütü merkezi, ana üssü ve kayıt bürosu


                                                         Aydınlık, 30 Ağustos 2012
 
Kendilerine "Özgür Suriye Ordusu" (El-Ceyş el-Suriye el-Hurre = Free Syrian Army) adını veren teröristler internet sayfası açtı.
Bu sayfada, dünyanın her yerindeki Suriyeliler Esad'a karşı savaşmak için çağırılıyor.
Başvuranların önce eğitilip sonra Suriye'ye gönderileceği bildiriliyor.

"Bizimle temasa geçin" (Contact Us) bölümünde örgütün merkezi açıklanıyor.
Main Base (Ana üs, yani merkez) : Hatay, Turkey
 
Yani ülkemizde terörist yetiştirip terör yapmak için komşu ülkelere yollayan bir terör örgütü komuta merkezi ve ana üssü var.
Ne farkı kaldı Türkiye'nin PKK merkezini topraklarında barındıran Barzani yönetiminden?
Telefon numarası 0536 ile başlayan bir Türk cep telefonu operatörü.
 
Posta gazetesi yazarı Candaş Tolga Işık anlatıyor:
"Bu numara arandığında İsmail adında Türkçe bilmeyen, İngilizcesi çok kötü bir kişi çıkıyor.
Arapça bilen arkadaşımız konuştu. İsmail Suriyeli imiş, Hatay'da yaşıyormuş, 1 yıl önce Türkiye'ye gelmiş.
Esad'a karşı savaşa katılmak isteyen Suriyelileri örgütlüyorlarmış.
"Hatay'da tam olarak neredesiniz, kaç kişisiniz" diye sorduk. "Niye soruyorsunuz" dedi.
Baltalık edip "Gazeteciyiz" dedik, telefonu kapadı. Bir daha da açmadı"
 
********
 
Evet, ülkemizde ikinci bir Kandil var.
Bildiğiniz Kandil, Amerika'nın koruması altındaki Kuzey Irak Barzani bölgesinde bulunuyor.
PKK teröristlerinin ana üssü olan Kandil'de Türk Ordusu ile savaşmak isteyenler eğitiliyor ve buradanülkemize saldırılar düzenleniyor.
 
Hatay ikinci bir Kandil oldu.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) teröristlerinin ana üssü Hatay'da kuruldu, Amerikan koruması altında.
Burası da aynen Kandil gibi çalışıyor, adam eğitip Suriye'ye saldırılar düzenliyorlar.
Yani, mülteci kampı değil, terörist komuta merkezi.
 
Hem PKK'nın Kandil üssü, hem de ÖSO'nun Hatay üssü uluslararası hukuka aykırı.
Hiçbir ülke, topraklarında başka bir ülkeye saldırılar yapan silahlı örgütleri barındıramaz.
 
Dolayısıyla, Barzani'nin sözde Bölgesel Hükümeti de, AKP Hükümeti de hukuka aykırı konumdadırlar.
Barzani bölgesindeki PKK Amerika'nın desteği ile Türkiye'ye saldırırken, Türkiye'deki ÖSO da yine Amerika'nın desteği ile Suriye'ye saldırmaktadır.
Böylesine akıl dışı bir olay şimdiye kadar dünyanın hiçbir yerinde görülmedi.
 
********
 
CHP Milletvekili Refik Eryılmaz'ın sorusu üzerine Bülent Arınç şu açıklamayı yapmıştı:
"BM mevzuatında kadın ve çocukların kaldığı kamplar ile asker kişilerin kaldığı kampların statüsü ayrıdır"
 
Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yılmaz, bu sözlerin doğru olmadığını açıkladı:
"Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği sitesine girdim www.unhcr.org.tr
Kadın ve çocukların kaldığı kamplar ve asker kişilerin kaldığı kamplar diye bir ayrım yok.
Sitede, "Bir asker mülteci olabilir mi" sorusuna verilen cevap şöyle:
"Mülteci, sivil bir kişidir. Sığındığı ülkeden, kaçtığı ülkesine karşı silahlı faaliyete devam eden kişiler mülteci olarak kabul edilemezler."
 
Demek ki, "Asker kişilerin kaldığı mülteci kampı" diye bir kavram yok.
Dolayısıyla, Hatay'daki bu kamplar mülteci kampı değil, terör örgütü ana üssü.
Bülent Arınç'ın dediğine inanırsak, Kandil'deki PKK'lileri de mülteci olarak görebiliriz.
Barzani "Bunlar mülteci" dese, Bülent Arınç ne cevap verecek?
 
********
 
Hatay Valisi Celalettin Lekesiz "Apaydın Kampı'nda askeri kıyafetli yok, konaklama merkezlerinde yaşayanların askeri kıyafet giymesine izin yok" dedi.
CHP Milletvekillerinin içeri alınmadığı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik'in "AKP Milletvekilleri bile giremez" dediği kampın yöneticisi olduğunu söyleyen asker kıyafetli bu kişi ne peki?
                                                      Aydınlık, 29 Ağustos 2012
 
Bu fotoğraf, 4 gün önce, CHP Milletvekillerinin içeri girmek istedikleri zaman kampın kapısında çekildi.
Jandarma Komutanı, Aydınlık muhabirine "Sizin basın kanunlarınız burada geçmez" dedi.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, CHP Milletvekillerinden 15 dakika kadar önce kampa vardı. Türkçe bilmeyen kişilerce yolu kesildi. "Buraya giremezsiniz" dediler.
 
Kenanoğlu anlatıyor:
"Daha sonra Milletvekilleri geldi, onlar basın açıklaması yaparken üniformalı bir kişinin 3 kişiyle sohbet ettiğini gördük. Yanımıza geldi, ancak Türkçe bilmiyordu. Ardından Türkçe bilen ve kendisini "doktor" olarak tanıtan biri geldi ve "Komutan bu" dedi.
Komutan, adının Abu Hüseyin Naimi olduğunu söyledi. Ben yalan söylediğini hissettim. Sakallı idi. Fotoğraflarını çektik"
 
"Gündüzleri Suriye'ye çatışmaya gittiklerini, gece kampa döndüklerini, burada istirahat edip tedavi olduklarını, silahları sınırın öte tarafındaki birliklerinde bıraktıklarını, Türkiye'ye silah sokmadıklarını, Türk Hükümetinin kendilerini sivil kıyafetle Türkiye tarafına geçmeleri, dikkat çekmemeleri için uyardığını söyledi."
 
Ama ne garipti ki, kendisi asker kıyafeti içinde idi.
Adam çekinmeden "Buranın komutanı benim, 200 silahlı adamım var, hepsini keseceğiz" diyor.
Ali Kenanoğlu komutan bozuntusunun fotoğrafını çekti, Aydınlık yayımladı.
Vali Bey, bu ne. Hani kampta asker kıyafetli kimse yoktu.
Vali Bey "Kampta bu isimde kimse yok" diyor. Adı bu olmayabilir, ama asker kıyafetli, önemli olan da bu, adı neyse ne.
Sadece kampta değil, şehir ve kasabalarda da asker kıyafeti ile silahlı olarak dolaşıyorlar. Polisleri tartaklıyorlar. Olaytar örtbas ediliyor.
CHP Milletvekili Refik EryılmazSuriyeli teröristlerin bıçakladığı polisi ziyaret etti. Polis konuşmuyor. Yanındaki kişi "Düştü, bıçak battı" diyor.
 
Askeri kıyafetli onlarca teröristin sokaklarda dolaşırken fotoğrafları yayımlandı.
Reyhanlı Tekel binası önünde kendilerini Suriye'ye götürecek aracı bekleyenlerde bile askeri kamuflaj elbiseleri var. Hiç çekinmeden hareket ediyorlar. Bölge halkı herşeyi biliyor. Vali Bey inkar ediyor.
 
Sivil giyimli bir komutanımız işgüzarlık edip askeri elbiseli sakallı teröriste "Neden böyle giyindin" diye soracak oluyor, adam komutanı tersliyor, komutan kimliğini gösterince "Kim olduğun beni ilgilendirmez, istediğimi giyerim" diyor.
Nasıl böyle konuşabiliyor?
CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz açıkladı:
"Bu kampı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetmediğini herkes biliyor"
Evet, bu kampları Amerikalılar yönetiyor. Bu teröristler de bir nevi Amerikan askeri sayılıyor. Onun için rahatlar. Kendilerine kimsenin dokunamayacağını biliyorlar. 
 
Hatta Yayladağı'nın Topraktutan Köyü'nde bir askerimiz 4 gün önce sırtından kurşunlandı. Türkiye'yi Suriye'ye karşı kışkırtmak isteyen teröristlerin vurduğundan şüpheleniliyor. Aynı gün, Orman İl Müdürlüğü'ne ait araçlar da kurşunlandı. CHP Milletvekili Refik Eryılmaz, vurulan askeri hastanede ziyaret etti.
 
Polis ve asker bile bunlarla başa çıkamadığına göre, halkın resmi şikayet yapamaması doğal değil mi?
Vali Bey gidip halka sormuş mu?
 
********

28 Ağustos 2012 Salı

Hatay halkı teröristlerin zorbalığından bıktı


Kılıçdaroğlu'nun"CHP'li Miletvekilleri'nin giremediği bu kampta gayrı meşru işler var demektir.
Burası Cumhuriyet toprağı mı, ABD üssü mü" sözlerine AKP cenahından iki yanıt geldi.

                                                                                  Aydınlık, 28 Ağustos 2012
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, kimsenin girmesine izin verilmeyen Apaydın Kampı'nın "Özel Kamp" olduğunu itiraf etti:
"Bu kampta Suriyeli askerler kalıyor. Güvenliklerinden kaygı duyulan kişilerin bulunduğu özel kamplarda belli kuralların olması doğaldır.
Sivillerin olduğu kamplara girmek istenirse her türlü kolaylık sağlanır" dedi.
Ammaaaa yabancı gazetecilerin bu kamplara girip çektikleri fotoğraflar ne olacak?
Ya sivil (!) Yayladağı Kampı'nda geçen gün patlayan cephanelik? Bunların sivili de terörist.

********

Habertürk'e konuşan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik çıtayı yükseltti:
"Apaydın Kampı'na sadece CHP'li değil, AK Parti'li Milletvekilleri de giremez. Çünkü orası askerlerin bulunduğu bir kamp"
Vay canına. Koskoca Türk Ordusu'nun en gizli yerlerine önüne gelen girip çıkıyor, Kozmik Odası darmadağın ediliyor, kıçı kırık üçbuçuk teröristin çadırına Milletvekili bile gidemiyor.
Kendi partisinin Milletvekiline bile güvenmiyor. Amma Avrupalı, Amerikalı gazetecilere güveniyor, onlar bu kamplara girip eşkıyayı silahlarıyla birlikte fotoğraflıyorlar.
Bizim gazeteler de, yabancı gazetelerden aldıkları bu resimleri basıyorlar. İşte rezalet bu kadar açık.

********

Peki, bu nasıl oluyor? CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz açıkladı:
"Bu kampı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetmediğini herkes biliyor"
Evet, bu kampı Amerikalılar yönetiyor. Onun için, Davutoğlu dahil hiçbir AKP yetkilisi bu kampa giriş izni vermeye yetkili değil.
İzni ancak Amerikalı yetkili verir.
O Amerikalı yetkili de, güvendiği batılı gazetecileri kampa sokar, Türk gazetecileri ve Türk Milletvekillerini sokmaz.
İşte bu kadar basit.
"Bu teröristler Türk halkına nasıl çekinmeden zorbalık yapıyorlar" sorusunun cevabı da işte bu.

 Burası T.C. toprağı değil, ABD üssü.
Jandarma komutanının Aydınlık muhabirine "O sizin basın yasaları burada geçmez" demesi de bunu gösteriyor.
İçerden çıkan sakallı: "Buranın komutanı benim, 200 savaşçım var, hepsini keseceğiz" diyor.
Burada T.C. yasaları değil, Amerika'nın asma-kesme yasaları geçiyor.
********

Zorbalıkları Hamide Yiğit Yazdı, mektubu Dr. Kubilay Yüzüncü gönderdi, Doğu Perinçek Aydınlık'taki köşesinde verdi.

"Mülteci" denen silahlı adamlar Antakya'da cirit atıyor. Asker elbiseli, silahlı, korumalı geziyorlar.
Canlarının istediği restorana girip yemek yiyorlar ve hiçbir ödeme yapmadan çıkıp gidiyorlar.
Ücret istendiğinde "Seninle sonra görüşeceğiz, biz burayı beğendik. Çok yakında senin bu restoran bizim olacak" diyorlar.
Berberi, ayakkabıcısı, bakkalı hep bu zorbalıktan bıkmış durumda.

İstediklerini alamadıklarında ise cep telefonuna sarılıp "Şimdi Recep'i arıyorum. Size haddinizi bildireceğim" diyebiliyorlar.
Örneğin 5 liralık alışverişte "Al şu 1 lirayı ve sus, yoksa şırtayı (polis) çağırırım" diyorlar.

Otobüse biniyorlar, "Bizi Tayyip davet etti, para vermeyiz" diyorlar.

Harbiye Yayladağı yolunda ışıklar kesiliyor. 
Zifiri karanlıkta cephane ve terörist taşıyan araçlar Suriye'ye gidiyor.

"Keseb'e saldıracağız, Ermeniler de katledilecek" diyorlar. Kamplarda kalan çocuklar bile "katletme" sözünü her yerde söylüyorlar.
Keseb, Yayladağı'nın 20 km. batısında Suriye sınırları içinde Ermenilerin yoğun yaşadığı bir sınır kasabası.

Hatay'da Samandağı'na bağlı Vakıflı Köyü'nde onyıllardır güven içinde yaşayan Ermeni kardeşlerimiz korku içinde.
Alevileri kastederek "Sıra size de gelecek. Esad'ı hallettikten sonra evinizi işyerinizi alacağız, sizi de keseceğiz" diyorlar.
Arapça bilmeyen Yayladağlı  kadınları Arapça sözlerle taciz ediyorlar. Kapıları her zaman açık olan Yayladağlılar, korkudan geceleri kapı ve pencerelerini sıkıca kapamaya başladılar.

********

AKP ve kontrol ettiği medya, "Alevi Esad din kardeşlerimizi katlediyor", "Aleviler Esad için savaşıyorlar" yaygaraları kopararak Hatay halkını Alevi - Sünni olarak kutuplaştırmaya çalışıyorlar.
Bir arada kardeşçe yaşayan din, mezhep ve etnik gurup üyeleri arasına kama girmek üzeredir.
Türk Milleti'ni oluşturan ögeler, merkezkaç etkiye maruz kalmışlardır.
Amerikan emperyalizminin Suriye saldırısına verilen destek, milletimizi parçalama yönünde derin bir tehlike taşımaktadır.
Ermenileri keseceklerini, Alevilerin evlerine ve işyerlerine el koymakla kalmayıp boğazlarını da keseceklerini alenen söyleyen mülteci kılıklı teröristler, Hatay'daki yerleşik düzeni, insanların karşılıklı güvenini tahrip etme yönünde etkili olmaya çalışmaktadırlar.
Buna dur denmeyecek midir? AKP'nin Türk Milleti'ni yok etme çabalarına izin mi verilecektir?

********
Aşağıdaki haritada Keseb kasabası İngilizce yazılımla Kassab olarak gösterilmiş.

Terör kampları kapatılacak


Otobüse binerler, "Bizi Tayyip davet etti, para vermeyiz" derler.
Lokantaya giderler, "Hesabı Tayyip ödesin" deyip kalkarlar.
Bu kadarla da kalmayıp, inanılmaz tehditler savururlar.
                                                           Aydınlık, 27 Ağustos 2012
 
Teröristlerin zorbalığından bıkan Hatay halkı, 26 Ağustos günü yapılan panelde haykırdı:
"Bu kamplar kapatılacak"
 
Hatay'daki mülteci (!) kamplarında 7 bin kişinin kaldığı söyleniyor.
Ama en az 20 bin kişi de Hatay il merkezi ve ilçelerinde evlerde kalıyor.
Çeşitli şekillerde halkı taciz ediyorlar. Sabahlara kadar yollarda silahlı dolaşıyorlar. Kimse evinden çıkamaz hale geldi.
Kaldıkları evler ve kamplar silah deposu. Nitekim Yayladağ Kampı'ndaki cephanelik geçen gün patladı. Kamp yakınındaki evlerin camları kırıldı.
Bu sözde mülteci kamplarına CHP Milletvekilleri bile giremiyor.
 
********
 
3,000 den fazla Hataylının katıldığı panelde şu konuşmacılar yer aldı:
Prof. Dr. Semih Koray - İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Hasan Akgöl -    CHP Hatay Milletvekili
Refik Eryılmaz -    "         "           "
Mevlüt Dudu   -     "         "           "
Prof. Dr. Ercan Enç
Dr. Serhan Bolluk - Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni
Ali Yeral  -  EHDAV (Ehl-i Beyt Kültür ve Dayanışma Vakfı) Başkanı
Kenan Çamurcu - Yazar
 
********
 
Hatay'daki Bedircan Düğün Salonu'nda yapılan paneli düzenleyen "Hatay Kardeşlik Platformu"nu şu kuruluşların Hatay örgütleri oluşturuyor:
CHP, İP, Eğitim-İş, ADD, TGB, Ulusal Eğitim Derneği, EHDAV, Ulusal Kanal Gönüllüleri, ve Aydınlık Gazetesi Gönüllüleri.
 
********
 
İmza kampanyası
Panelin toplanması için gereken enerjiyi, İşçi Partisi'nin Antakya, İskenderun ve Samandağ'da başlattığı "Terör Kampları Kapatılsın" imza kampanyası sağladı.
Zabıtanın kanunsuz bir şekilde imza masalarını kaldırma saldırıları, halkın sahiplenmesiyle püskürtüldü.
Kampanya, panelden sonra şimdi de miting için kuvvet topluyor.
CHP'nin Sünni ve Alevi Milletvekillerinin desteğinin alınması, kitle hareketi için gereken şartları olgunlaştırdı.
 
********
 
Panele katılanlar, soruları ile CHP Milletvekillerini terlettiler.
Kitle CHP'yi aşmış. Sorular şöyle:
CHP Genel Merkezi'nin Suriye sorununa ve kamplara karşı tavrı güven vermiyor. CHP net tavır koyamıyor.
Neden CHP Hatay'da "Emperyalizmin Suriye saldırısına hayır" mitingi düzenlemiyor?
Neden Gürsel Tekin Esad'a "Diktatör" diyor?
Neden seçim çalışmalarında olduğu gibi köy ve mahalleleri dolaşıp halkı aydınlatmıyorsunuz?
Neden AKP ile Anayasa Uzlaşma Masası'na oturuyorsunuz?
 
********
 
CHP Milletvekili Hasan Akgöl, yaptığı konuşmada, önümüzdeki haftalarda miting yapacaklarını, diğer soruları Genel Merkez'in cevaplayabileceğini söyledi.
Hasan Akgöl, devamla şunları kaydetti:
"Suriye'de yaşanan bir terör olayıdır. Mevcut resmi hükümete karşı yapılan bir terör olayıdır.
Hatay iki şekilde etkilenmektedir: Birincisi ekonomik. Suriye'den gelenlere esnafımız mal satıyor, ayrıca ticaret yapıyordu.
Sen insanların ekmeğini kestin. Vatandaşın geçim kaynaklarını yok ettin.
İkincisi, sosyal açıdan etkilenmiştir."
 
********
 
Gerçekten de, Hasan Akyol'un da belirttiği gibi, bir arada kardeşçe yaşayan din, mezhep ve etnik gurup üyeleri arasına kama girmek üzeredir.
Türk Milleti'ni oluşturan ögeler, merkezkaç etkiye maruz kalmışlardır.
Amerikan emperyalizminin Suriye saldırısına verilen destek, milletimizi parçalama yönünde derin bir tehlike taşımaktadır.
Ermenileri keseceklerini, Alevilerin evlerine ve işyerlerine el koymakla kalmayıp boğazlarını da keseceklerini alenen söyleyen mülteci kılıklı teröristler, Hatay'daki yerleşik düzeni, insanların karşılıklı güvenini tahrip etme yönünde etkili olmaya çalışmaktadırlar.
Buna dur denmeyecek midir? AKP'nin Türk Milleti'ni yok etme çabalarına izin mi verilecektir?
 
********
 
Panele katılan bazı şahsiyetler:
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bayram Yurtçiçek
İşçi Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Hüseyin karanlık
Antakya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Abdullahoğlu
Turunçlu Belediye Başkanı Ali Zeki Özer
Çekmece Belediye Başkanı Cafer Özenir
İşçi Partisi Hayat İl Başkanı Zeki Seküçoğlu
İskenderun Demir Çelik Çalışan ve Emekliler Derneği Başkanı Bayram Özarslan
Eğitim İş Hatay Şube Başkanı Şenol Aslan
Ulusal Eğitim Derneği Başkanı Adem Beyaz
Samandağ Belediye Meclis Üyesi Behzat Can
Hürriyet Mahallesi Muhtarı Ali Aslan
Melez mahallesi Muhtarı Hüseyin Bozarslan
 
********

26 Ağustos 2012 Pazar

Bombacı kuruluşun Başkan Yardımcısı Kemal Derviş


Gaziantep bombasını planlayan kuruluşların önde gelen elemanları, Tayyip Bey'in geleneksel akıl hocaları.
Bunlardan Brookings Enstitüsü'nün Başkan Yardımcısı ise Kemal Derviş.

                                                             Aydınlık, 26 Ağustos 2012
 
Gaziantep bombasını planlayan ABD kuruluşları, en başından beri AKP ile derin irtibat halinde.
 
********
 
Bombayı planlayanlardan American Enterprise Institute - AEI (Amerikan Girişimcilik Enstitüsü), Cüneyd Zapsu'nun:
"Bu adamı (Tayyip Erdoğan'ı) deliğe süpürmeyin, kullanın"
sözlerini söylediği meşhur konuşmasını yaptığı yer. (7 Nisan 2006)
 
Bu sözler, bu kuruluşun, Türkiye Başbakanı'nı kaldırıp atma veya yerinde bırakıp kullanma kararını verme yetkisine sahip bir kuruluş olduğunu gösteriyor.
Gaziantep'te bir bomba patlatmışlar çok mu?
 
AEI, neo-con (yeni muhafazakarlar) olarak bilinen ABD derin devletinin (gladyonun) çekirdek ekibini barındırıyor:
Eski ABD Başkan Yard. Dick Cheney
Irak savaşının mimarlarından Karanlıklar Prensi Richard Perle
Eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld
Tayyip Bey'in "Beni Hilmi Özkök ile görüştür" diye arz mektubu yolladığı Paul Wolfowitz.
Bu isimlerin hepsi, AKP'nin kuruluş çalışmalarından beri Tayyip Bey'in akıl hocalığını yapan kişiler. Sık sık Türkiye'ye gelip Tayyip Bey ile görüşüyorlar.
Bu ekip, AKP'yi iktidara getiren 2002 darbesini tertipleyen aynı ekip.
Ergenekon - Balyoz operasyonları da  bu ekibin talimatı ile yapıldı.
 
Tayyip Bey, 4 Şubat 2004'de bu enstitüde yaptığı konuşmada:
"ABD ile paylaştığımız bölgesel ve küresel vizyonun hayata geçirilmesi.... arzusundayız" demişti.
 
********
 
Brookings Enstitüsü, Obama'nın partisi olan Demokratların karargahlarından.
Ecevit Hükümeti döneminde ABD tarafından Türkiye'ye gönderilerek Türk ekonomisini idam eden kararları aldıran ve sonra da Ecevit Hükümeti'nin yıkılmasına giden darbeyi başlatan Kemal Dervişbu enstitünün Başkan Yardımcısı.
Adam Türkiye'yi yıkmakla görevli. Birkaç bomba patlatmış çok mu?
 
Obama başkan seçilince bu enstitüde Obama'yı öve öve bitiremeyen bir konuşma yapan Tayyip Bey:
"Türkiye güçlü ordusuyla ABD için iyi bir dost ve müttefik. Aramızdaki ilişkiyi güçlendirip derinleştireceğiz" demişti.
 
Abdullah Gül ve Davutoğlu da burayı ziyaret edenlerden.
 
********
 
Savaş Çalışmaları Enstitüsü ise, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'a yakın bir kuruluş.
Ordunun ihtiyaç duyduğu bilgileri toplamak ve bu bilgiler ışığında senaryolar hazırlamakla görevli.
 
********
 
İşte, bombayı planlayan, Türkiye Başbakanı'nı atma veya kullanmaya karar veren bu kuruluşlar ve benzerleri "Think-tank" - "Düşünce Kuruluşları" olarak pazarlanıyor.
Asıl işlevleri, resmi kanallar dışında istihbarat mekanizmaları kurarak elde ettikleri bilgileri resmi kuruluşların verdiği bilgilerle birleştirerek Amerikan devleti için eylem planları oluşturmak.
CIA'ya bağlı RAND gibi birkaçı hariç, diğerleri "Hükümet Dışı Kuruluş" olarak tanıtılır.
Oysa ki, bunların sponsorları, hükümet kuruluşları, ABD ordusu ve büyük holdinglerdir.
Ayrıca, bu kuruluşlarda çalışanların tamamı, ABD Hükümetinde görev yapmış kişilerdir.
Türkiye dahil pek çok ülkeden gazeteci, akademisyen ve politikacılar buralarda "araştırmacı" adı altında çalıştırılır, bilgi toplamak için ülkelerinde görevlendirilir.
Casusluk, çağımızda işte bu şekilde kanunlara uygun hale getirilmiştir.
 
********
 
Bu kuruluşlardan STRATFOR da, Türkiye'yi Suriye'ye saldırtabilmek için bir plan yapmıştı.
Bu kuruluş "Gölge CIA" olarak biliniyor ve başında CIA analistlerinden George Friedman bulunuyor.
STRATFOR'un Orta Doğu analisti Reva Bhalla, Aydınlık'ta 24 Temmuz 2012 günü açıklanan  15-21 Kasım 2011 günlü raporunda kısaca şöyle diyor:
"Üst düzey bir Türk diplomatı ile görüştüm. PKK tehdidi bahane gösterilerek (Esad'ın PKK'yi desteklediği öne sürülerek) Türk Ordusu'nun Suriye'ye çekilmesi mümkün müdür diye sordum. 1998 Türkiye-Suriye Anlaşması'na göre birkaç kilometre derinliğe kadar sıcak takip yapılabilir, ama orada mevzilenmek anlaşmaya aykırı olur dedi. Buna rağmen, bence, Suriye ile İran'ın PKK'yı kullandığına Türkiye'yi  inandırabilirsek, o zaman işler değişebilir"

                                             Reva Bhalla ve casusluk tekniği ile ilgili açıklaması

Hatun kişi "Türkiye'yi inandırabilirsek" derken  "Türk halkını ve Türk Ordusu'nu inandırabilirsek" demek istiyor, AKP Hükümeti'ni kasdetmiyor.
AKP Hükümeti zaten bu planlardan haberdar ve ABD ile birlikte davranıyor.

Son günlerde PKK saldırılarının artması, AKP yetkilileri ile bilumum yandaş medyanın da "Bu saldırılar İran ile Suriye tarafından planlanıyor", "PKK'nın başına Suriyeliler geçiyor", "İran PKK kampları açıyor", "Bombanın arkasında Suriye ve İran olabilir" yaygaraları hangi planların uzantısı, anlaşılmıyor mu?

Yorum yapmaya gerek yok. Her şey tabak gibi ortada.
 

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Tampon Bölge - Operasyonel Ortaklık ilişkisi


Suriye operasyonunun amacı, ülkenin kuzeyinde bir Kürt Bölgesi yaratmaktı.
Nasıl Irak operasyonunun sonucunda ülkenin kuzeyinde Barzanistan dediğimiz bölge yaratıldı ise, aynı işlem Suriye'ye uygulanacaktı.
 
Başlangıçta Amerika, Türkiye'yi Suriye'ye tek başına müdahale etmesi için sıkıştırdı.
Orduyu ikna edemeyen ve kendi de açıkçası korkan AKP Hükümeti, müdahale edemedi.
ABD yetkili çevreleri bu durumu "Türkiye Amerika'sız tek başına müdahale etmek istemiyor" diye yorumladılar.
A Planı şöyle idi: Türkiye müdahale edecek, Esad yıkılacak, Türk Ordusu geri çekilecek, oluşan otorite boşluğunda Suriye'nin kuzeyinde Kürt bölgesi kurulacaktı.
 
********
 
Bu arada beklenmedik bir olay oldu.
Eşkiya Halep ve Şam'a karşı kapsamlı bir saldırıya geçti ve birçok semti ele geçirdi.
Bu iki şehri savunmak amacıyla, Esad, kuzeydeki ordu birliklerini yardıma çağırdı.
Otorite boşluğu doğunca, bu bölge PKK'nin Suriye kolu olan PYD'nin kontrolüne girdi. Suriye'nin kuzeyinde fiilen Kürt bölgesi oluşmuştu. Dolayısıyla, artık A Planı geçersiz hale gelmişti. Türkiye'nin müdahalesine gerek kalmamıştı.
Amerika Türkiye'ye: "Aman sakin ol" uyarısı yaptı.
Amerika'nın korkusu, Suriye'ye girecek olan Türk Ordusu'nun Kürt bölgesine zarar vermesi ihtimali idi.

Bu konu hakkında ayrıntılı bilgi içeren 6 Ağustos günlü "Suriye Kürt Bölgesi ABD koruması altında" başlıklı yazım için: 
 
********
                                                             Aydınlık, 24 Ağustos 2012
 
Amerika, B Planı hazırladı.
Bu planın bir ayağı "Tampon Bölge", diğer ayağı ise "Operasyonel Ortaklık"
 
Clinton 11 Ağustos'ta bir heyet eşliğinde Türkiye'ye geldi.
Birleşmiş Milletler kararı olmaksızın Suriye topraklarında bir Tampon Bölge kurulması gündeme alındı.
Böyle bir bölge uluslararası hukuka aykırı olacaktır. Onun için buna "Yasadışı Tampon" diyoruz.
 
"Yasadışı Tampon"un görevi:
Şam ve Halep çevresinde baskıyı devam ettirecek şekilde eşkiyayı desteklemek
Bu sayede, Esad  orduyu Şam ve Halep çevresinde tutmak zorunda kalacak, kuzeye gönderemeyecek.
Kuzey Suriye'deki Kürt bölgesi bu süreçte PKK ve Barzani'nin ortak yardımları ile otoritesini yayacak ve güçlenecek.
Türkiye'nin Kuzey Suriye PKK bölgesine müdahale etmesine ABD izin vermeyecek.
Türkiye ve Suriye ordularının müdahale edemediği Kuzey Suriye'de Kürt bölgesi işte bu şekilde tesis edilecek.
Irak ve Türkiye ordularının müdahale edemediği Barzani bölgesi de işte aynen bu şekilde kurulmuştu
 
Bu Tampon Bölge'nin kurulması sürecinde ABD ile Türkiye arasında bir "Ortak Operasyonel Mekanizma" kurulması gündeme geldi.
ABD, bunu "Operasyonel Ortaklık" kılıfı altında AKP Hükümeti'en kabul ettirdi.
Bu amaç için, heyette ABD üst düzey askerleri ve istihbaratçıları da yer almıştı.
"Ortak Operasyonel Mekanizma" için ilk toplantı 23 Ağustos günü Ankara'da yapıldı.
 
********
 
Peki, böyle bir mekanizma niçin gerekiyor?
Yanıtı çok basit. Çünkü Amerika, Türkiye'ye güvenmiyor.
Türkiye'nin başına BOP Eşbaşkanını oturtmasına, muhalefeti de kendine bağlamasına ve Ergenekon - Balyoz operasyonlarına rağmen ABD'nin içi rahat değil.
Ordu içinde Atatürkçü subay tükenmez. AKP içinde bile yurtseverler var.
Her an bir sürpriz olabilir.
 
Onun için, Tampon Bölge kurulması ve yönetilmesi işini tek başına Türkiye'ye bırakmak istemiyorlar.
Evet, bölgeyi tek başına Türk Ordusu kuracak, ama, Türk Ordusu'nun ne yapıp ne yapmayacağına içinde Amerikalı asker ve istihbaratçıların da olduğu "Ortak Operasyonel Mekanizma" karar verecek.
"Tampon Bölge, Kuzey Suriye'deki Kürt oluşumuna zarar vermeksizin kurulacak"
Nokta.
 
********
 
Şimdi de işin teorik kısmı:
"Ortak Operasyonel Mekanizma", Mayıs 2012'de ABD dış politikasında etkili olan Dış İlişkiler Konseyi (CFR) tarafından hazırlanan rapora dayanıyor.
Raporun adı: "Türkiye - ABD İlişkileri : Yeni Ortaklık"
İşte o rapordaki meşhur bölüm:
"Türkiye ile ABD arasında her seviyede ortak stratejiler geliştirmek üzere yoğun şekilde birlikte çalışan, sürprizlere yer vermeyecek şekilde güven duygusunu temel alan bir ilişki kurulması"
Amerika, sürpriz istemiyor. Her kademede alınan her kararda Amerikalılar da söz sahibi olacak.
 
********
 
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Semih Koray, bu ilişki tarzını 24 Ağustos günlü Aydınlık köşe yazısında "Yakın markaj" olarak adlandırıyor.
Yazının önemli bölümleri şöyle:
 
"ABD açısından Türkiye hala güvenilir bir ülke değildir.
ABD, "operasyonel" düzlemde, mutlaka işin başında olup, dümeni elinde tutmak istemektedir.
Hele sorun Kuzey Irak'tan sonra Büyük Kürdistan'a hayat verecek bir Kuzey Suriye yaratmayı da içeriyorsa, o zaman, yönetim BOP Eşbaşkanlığı'nın sınırlı becerisine terk edilemez.
BOP Başkanlığı'nın doğrudan doğruya işin başında olması gerekir."
 
"O zaman, orduların ve istihbarat servislerinin her kademede ortak çalışma gurupları oluşturmalarının Türkçeye çevirisi, ABD'nin sadece tepede değil, her kademede doğrudan denetimi sağlayacak bir mekanizmanın peşinde olduğudur."
 
"ABD'nin ülkemizde böylesine kapsamlı bir yakın markaj gereksinimine yol açan kaygısı, kuşkusuz, Atatürk Devrimi'nin milletimizin derinliklerine kök salmış olmasından kaynaklanmaktadır."
 
 
********

Senaryo değil, eylem planı


Tolga Tanış'ın haberi dünkü Hürriyet'te yayımlandı.
3 ABD kuruluşu 27 Haziran 2012'de bir araya gelerek Gaziantep'te bomba patlatılmasını planlıyorlar.
Bu toplantıya Pentagon (ABD Savunma Bakanlığı), ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA'da çalışmış Ortadoğu uzmanlarının da katıldığı belirlendi.
 
Tolga Tanış, haberin devamında şöyle yazıyor:
“Son günlerde Türkiye’de yaşanan gelişmelerin iki ay önceden öngörüldüğü anlaşılıyor.”
Bu, aynı zamanda haberin yorumudur.
Gaziantep bombasının 2 ay önceden Amerika tarafından planlanmış olduğunun ifadesidir.

                                                            Aydınlık, 25 Ağustos 2012
 
"Savaş Oyunu" adı altında yapılan bu toplantının "senaryo" değil, "planlama toplantısı" olduğı İP tarafından dün tespit edilmişti.
Tolga Tanış'ın yorumu da aynı anlama gelmektedir.
 
Bugünkü Aydınlık da "Senaryo değil, eylem planı" manşetini atarak haberi duyurdu.

                                       Hillary Clinton, Brookings Enstitüsü'nde konuşma yaparken
 
Bombayı planlayan 3 kuruluş 
( Brookings Enstitüsü, American Enterprise ve Savaş Çalışmaları Enstitüsü )
alelade kuruluşlar değil.
 
Bunlar, CFR gibi, Stratfor gibi, Rand Corporation gibi, ABD devleti ile sıkı bir işbirliği içinde çalışan ve ön çalışmalar, araştırmalar ve teklifler yapan kuruluşlar.
Odatv'nin dediği gibi, "Bunlar aynı inşaat firmaları gibi, fizibilite ve zemin etüdü yapıyor, sondaj ve hafriyat işlerini de üstleniyor."
Yani danışmandan da öte, ABD'nin atacağı adımların ön çalışmalarını yapıyorlar.
 
ABD'nin ülkemizi parçalama yönündeki planları artık saklanamaz, üstü örtülemez biçimde açığa çıkmıştır.
Amerika'nın Büyük Kürdistan kurma amaçlı Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanlığını üstlenmiş olan AKP Hükümeti, ülkemiz için 1 numaralı güvenlik sorunudur.
 
Eski Bakanlarımızdan Rifat Serdaroğlu:
"Başbakan Erdoğan, başımıza getirilen belaların esas sebebi olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanlığından derhal ayrılmalıdır.
Bir taraftan şeytanla işbirliği yapmak, diğer taraftan terörden şikayet etmek akıllı ve namuslu adamların işi değildir"
demektedir.
 
Tayyip Bey Eşbaşkanlıktan ayrılamayacağına göre, görevimiz ülkemizi bu hükümetten kurtarmaktır.
Ya ülkenin bütünlüğü, ya AKP. Üçüncü bir şık ne yazık ki yoktur.

***********
arşiv:
***********

24 Ağustos 2012 Cuma

Hürriyet açıkladı: Gaziantep bombasını ABD planladı


Amerika'nın bütün suçlarını bugüne kadar kedi pisliğini örter gibi gizleyen Hürriyet gaz tenekesi, hiç beklenmedik bir şekilde, Gaziantep bombasının içyüzünü açıkladı.
                                                       Hürriyet, 24 Ağustos 2012


Olay kısaca şöyle:
 
27 Haziran  2012 günü 3 önemli ABD düşünce kuruluşu
( Brookings Enstitüsü, American Enterprise ve Savaş Çalışmaları Enstitüsü )
bir araya gelerek bir "Savaş Oyunu" oynadılar.
 
Oyunun amacı: Türkiye'yi tek başına Suriye'ye müdahaleye zorlamak.
Oyuncular, Türkiye, Amerika ve Suudi Arabistan'ı temsil edecek şekilde 3 guruba ayrıldılar.
 
Senaryoya göre, Amerika ve Suudi Arabistan her türlü yolu deneyerek Türkiye'yi Suriye'ye müdahaleye ikna etmeye çalıştılar.
Bunun için şehit sayısı ve mülteci sayısı arttırıldı vesaire...
Ancak Türkiye müdahale etmeye pek istekli olmadı.
Bunun üzerine, Gaziantep ve Kahraman Maraş gibi bölgelerde bombalar patlatılması planlandı.
Bombalar patlatılmaya başlandı ve sorumlu olarak Suriye gösterildi.
Bombalardan Suriye'nin sorumlu olduğuna inandırılan Türkiye, tek başına, Suriye'yi kısmen işgal etti.
Esad rejimi düştü, Suudi Arabistan bundan çok memnun oldu.
"Savaş Oyunu" böylece sona erdi.
 
********
 
Bunun bir "senaryo" olmadığı, bir "planlama toplantısı" olduğu apaçık ortaya çıkmıştır.
Çünkü,
1- Bu "Savaş Oyunu"nda Gaziantep veya Kahraman Maraş'ta patlatılması planlanan bomba, Gaziantep'te patlamıştır, ve,
2 - yine bu oyunda planlandığı gibi, Amerikancı medya ve AKP Hükümeti yetkilileri, sorumlu olarak Suriye'yi göstermeye başlamışlardır.
      "Muhalefet" partileri de Suriye'yi suçlayan açıklamaları ile bu oyuna katılmışlardır.
 
Bombanın Amerika tarafından Türkiye'yi Suriye üzerine sürmek için patlatıldığı Hürriyet'in bu haberi ile tabak gibi ortaya çıkmıştır.
 
Ancak en önemli nokta halen belirsiz:
Senaryoda öngörüldüğü gibi Türk Ordusu'nu ikna edebilecekler mi?
 
********

İşçi Partisi'nin konu ile ilgili basın açıklamasının önemli noktalarını  veriyorum:
 

Gaziantep’te 9 yurttaşımızın yaşamını yitirmesi ve 64 yurttaşımızın yaralanması ile sonuçlanan bombalama eyleminin arkasında ABD’nin olduğu ortaya çıkmıştır.
Hürriyet gazetesinin bugünkü (24 Ağustos 2012) sürmanşet haberinde, Washington’da 27 Haziran’da yapılan gizli bir toplantıda, Gaziantep’te, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesiyle sonuçlanan bir bombalama eyleminin “öngörüldüğü” belirtilmektedir. 
  
Savaş oyunu adı altında yapılan bu toplantı bir senaryo toplantısı değil, planlama toplantısıdır. 
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in olayın hemen ardından Suriye’yi hedef göstermesi şimdi  daha da anlamlı hale gelmiştir. 


Saldırının ardından yapılan ve Suriye’yi hedef gösteren açıklamalar ABD’de planlanan sürecin devam ettiğini göstermektedir. 11 Ağustos’ta Clinton – Davutoğlu görüşmesinde başlatılan “tampon bölge” girişimi Dün Ankara’da Türk Dışişleri yetkilileri ile ABD’li yetkililer arasında yapılan toplantıyla hız kazanmıştır.
Gaziantep’te patlatılan bombanın, Türkiye’nin "tampon bölge" adı altında Suriye’ye müdahalesi için kamuoyunu ikna amaçlı olduğu ortaya çıkmıştır.

Gaziantep saldırısının ardından muhalefet partilerinden yapılan ve Suriye’yi hedef gösteren açıklamalar bu karanlık plana ortak olmak anlamını taşımaktadır.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin açıklamaları, ABD’nin Türkiye’ye dayattığı bölünme ve savaş politikalarının dışında değildir.  

Türkiye’yi ABD bölüyor.  Bu gerçeği saptamayanlar bölünme sürecine teslim olmuşlardır.
Sistem, iktidarı ve muhalefetiyle çıkmazdadır; çözümsüzdür; ülkeyi felâkete sürüklemektedir. 

         ACİL ÇÖZÜM
Çözüm açık ve nettir:
1. Suriye karşıtı terör kampları derhal kapatılmalıdır. Bu kamplarda barındırılan teröristler sınır edişi edilmelidir.
2. İncirlik Üssü’ne el konulmalı. Terör faaliyetlerini yöneten merkez kapatılmalıdır.
3. Teröre karşı etkili mücadele edebilmek için Silivri ve Hasdal Zindanları boşaltılmalıdır.
4. Türkiye bir an önce İran, Irak ve Suriye ile birleşerek bölüme sürecine ve teröre karşı ortak tedbirler geliştirmelidir.

          TÜRKİYE’NİN İHTİYACI: MİLLİ HÜKÜMET

Bu çözümün hayata geçirilmesinin birinci adımı Tayyip – Gül iktidarından kurtulmaktır.
Ankara’yı bölünmenin ve komşulara düşmanlığın merkezi olmaktan çıkarmaktır.
Türkiye’nin öncülerini, Türkiye’yi Milli Hükümete kavuşturacak mücadelede, büyük çözümün örgütü olan İşçi Partisi’nde görev almaya çağırıyoruz.

 
Basın açıklamasının tümü için tıklayınız: