1 Temmuz 2013 Pazartesi

"Diren Lice" tezgahı, "Hükümet istifa" talebini bastıramaz

12 Eylül darbesi ile başlayan ve Sovyetler'in yıkılması ile devam eden süreçte ülkemizde Aydınlık hareketi dışındaki sosyalistler emperyalizmin ulus devletleri yıkmak için başlattığı ideolojik saldırının etkisinde kaldılar. Buna göre, etnik ve dinsel kimliklerin sınırsızca örgütlenmesi demokrasinin özü idi. Bu kimliklerin kaşınması ve örgütlenmesi ile ulus devletlerin parçalanması hedefleniyordu. Bu amaçla emperyalizmin güdümünde sivil toplum örgütleri kurulmaya başlandı.
 
Ülkemizde bu saldırı şu başlıklarla yürütüldü: Atatürk diktatördü, bir burjuva idi, hatta faşistti. Sosyalistleri, Kürtleri, tarikatları ezmişti. Türkler Ermenilere soykırım yapmıştı. Türk bayrağı, tüm bu olumsuzlukların sembolü idi.
 
Atatürk devrimleri ile uluslaşma sürecine giren Türkiye, bu süreçten geri döndürülüp Ortaçağ karanlığına sokulmak isteniyordu. Sanayi toplumunun kurulması sürecinde ekonomik ve sınıfsal temelde örgütlenme becerisi kazanmaya başlamış olan Türkiye halkını bu modern örgütlenme sürecinden geri döndürerek etnik ve dinsel örgütlenme tuzağına çekmeye çalıştılar ve kısmen de başarılı oldular.
 
Bu süreçte, Kürt milliyetçileri, kendilerini sosyalist ilan ederek, toplumun en dinamik gücü olan sosyalistlerin gözünde "demokrasi cephesi" içinde yer almayı başardılar. Kendilerini "ezilmiş" göstererek duygu sömürüsü yaptılar. PKK, bayrağına orak-çekiç koydu, kendisini marksist-leninist ilan etti. Esasa değil de görüntüye aldanan sosyalistler, bölücülerin karşısında başı eğik duruma düştüler ve bölücülüğün kuyruğuna takıldılar.
 
Halbuki, bölücü bir hareket sosyalist olabilir mi? Bunun bir örneği tarihte var mı? Devrimler ülkeleri birleştirir, gericilik böler.
İlerici, devrimci, solcu olmak için olmazsa olmaz şart, emperyalizme karşı olmaktır. Oysa Kürt bölücü hareketi ABD emperyalizminin güdümündedir. Kürt milliyetçileri Amerikancılarla işbirliği yapmaktadırlar. Bakınız: http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/02/bag-depremi-2-kurt-milliyetciligi-ve.html
 
********
 
Yıldırım Koç, bugünkü Aydınlık'ta çıkan "Gerici Kürt milliyetçilerinin oyununa gelmeyelim" başlıklı yazısında şöyle diyor:
"Kürt milliyetçiliği emperyalizmin kuyruğuna kapılmış, aşiret reislerinin, toprak ağalarının, tarikat şeyhlerinin, mafyanın, Kürt kökenli sermayedarların, her türlü gericiliğin değirmenine su taşıyan bir harekettir.
Halkın Atatürk ve Türk bayrağı etrafında birleşmesi, ABD-AKP-PKK üçlüsünün oyununu bozdu. Bunun üzerine yeni bir oyuna geçtiler. Lice'de karakol yapımını engellemek isteyen köylüler "demokrasi mücahitleri" olarak sunuluyor. Bu girişimin amacı, safları karıştırmak ve böylece halkın başkaldırısını parçalamaktır. 
Halkın başkaldırısının temel talepleri ile Lice'de karakola saldırtılanların talepleri birbirinin tamamiyle zıddıdır.
Lice'de karakola yapılan saldırıya destek vermek, Atatürk'e ve Türk bayrağına ihanet etmek anlamına gelir.
Halkın başkaldırısı, AKP-PKK ittifakını zora soktu. Bu ittifakta yaşanan sorunları aşmak için Kürt milliyetçilerinin AKP karşıtı bir görünüme bürünmeleri, bizi aldatmamalıdır.
AKP'nin Kürt milliyetçilerine verdiği sözlerin hayata geçirilmesini engelleyen halk tepkisi, AKP'ye sınırlı bir tepki veren Kürt milliyetçilerini "dost" kabul etmemelidir."

********


 

Bölücüler "Diren Lice Diren Gezi" diyerek Gezi eylemcilerini kendi taraflarına çekmek istiyorlar.
Ayrıca, Lice ve Gezi aynı safta imiş gibi bir görüntü vererek, Atatürkçü kitlelerde Gezi hakkında şüpheler uyandırmaya çalışıyorlar.
İşte buyurun: İyi niyetle açılmış bir pankartın arkasında bir bölücü "Savaş değil barış istiyoruz" pankartını açıyor, pası alan gerici basın "Gezi eylemcileri PKK yandaşları için yürüdüler" lafını sokuveriyor.
Halbuki, "Tayyip'in destanı Lice'de sürüyor" sözleri, "Polis destan yazdı" sözünün Lice'deki jandarmaya uygulamasıdır ve Lice eylemcilerini destekleyen sözler değildir. "Diren Lice" pankartı değil bu. Ama gerici basın işte böyle çarpıtıyor.


 
Bu durumda görevimiz bölücülerin eylem yaptığı bölgelerden uzak durmak, Gezi direnişine katılmış tüm gurupları da uzak tutmaya çalışmaktır.
 
********
 
Emperyalizmin "etnik ve dinsel örgütlenmeye özgürlük" virüsünün etkisi altına girmiş olan sosyalistlerimiz ve sosyal-demokrasi mikrobu ile zehirlenmiş Atatürkçülerimiz, bölücüleri ilerici ve demokrat görüyorlardı. Onların emperyalizm ile işbirliği içinde olduklarını göremiyorlardı. Sosyalistlerimiz bir yandan "kahrolsun Amerikan emperyalizmi" derken, diğer yandan Amerika'nın piyonu PKK'nın kuyruğuna takılmakta mahzur görmüyorlardı. Kilitlenmiş beyinleri bu çelişkiyi görmüyordu.
 
Gezi direnişi, bu kilidi çözdü. Türk bayrakları ve Atatürk posterlerinin alanlardaki ezici hakimiyeti, sosyalistlere bu iki simgenin devrimci özünü kavratmaya başladı. Türk bayrağı gördüklerinde tüyleri diken diken olan, 1 Mayıslarda Türk bayrağı taşıdığı için İşçi Partililere saldıran sosyalistler, şimdi bu bayrakla birlikte mücadele etmeyi doğal görmeye başlamıştı. En azından Türk bayrağı ve Atatürk allerjisi belli bir oranda kırılmıştı. TKP "Türk bayrağı gericilerin elinden halkın eline geçti" yorumunu yapıyordu. Gerçi Türk bayrağı hiçbir zaman gericilerin eline geçmemişti ama, olsun, önemli olan sonuçtu. Böylece, sosyalistleri, hepsini değilse bile bir kısmını bölücülerin kuyruğundan kurtararak milli saflara kazanma olasılığı belirmeye başlamıştı.
 
Oluşmaya başlayan bu birliği bozmak için, ABD-AKP-PKK cephesi açılımı hızlandırma yoluna gitti. Akil Adamlar, bölücülerin kuyruğundan kurtulma aşamasına gelmiş sosyalistleri geri kazanmaya yönelik istekleri içeren raporlarını acele ile hazırladılar. Böylece sosyalistler Gezi hareketinin "Hükümet istifa" talebinden koparılarak "Açılım hızlandırılsın" talebine getirilecek, hükümet karşıtı hareket bölünmüş olacaktı.
 
Lice olayı, imdatlarına yetişti. "Her yer Lice, her yer direniş", "Karakol değil barış" yaygaraları kopararak "Hükümet istifa" talebini unutturma gayreti içine girdiler.
Bu durumda görevimiz bölücülerin eylem yaptığı bölgelerden uzak durmak, Gezi direnişine katılmış tüm gurupları da uzak tutmaya çalışmaktır.
 
"Hükümet istifa" hareketi şimdi mahallelerde halk meclisleri kurmakta, "AKP'den nasıl kurtuluruz" sorusuna cevap aramaktadır. Akşamları parklarda toplanan meclislerin birçoğunda "örgütlenerek kurtuluruz" önerisi destek görmüş, "nasıl örgütlenelim" sorusunun tartışılmasına geçilmiştir. Mücadele çadır kurma, yürüyüş, miting ve duran adam aşamalarından sonra örgütlenme aşamasına gelmiştir.
 
Bu aşamadan sonra, kitlenin AKP hükümetini yıkma yerine AKP'den açılım dilenme noktasına geri çekilmesi mümkün değildir. Amerikan elçisinin Güneydoğu gezileri, Akil Adamlar Raporu, "Diren Lice" yaygaraları halkın yobaz diktasından kurtulma mücadelesini durduramayacaktır. "Gezi'yi bölme" planları başarısızlığa uğramaya mahkumdur.
 
********
 
arşiv:

Diren Lice - Gezi seninle   30 Haziran 2013
 
BAG depremi - 2 : Kürt milliyetçiliği ve ilericilik  5 Ocak 2013
     
********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder