Amerikancılar, Avrupa Birlikçiler, yobazlar, BOP
Eşbaşkanları "darbe" diye feryat ediyor. Tek başına bu bile, olayın niteliği
hakkında bir fikir veriyor.
Olayın özü şudur: Mısır'ın Tayyip'i gitmiştir. Feryatlar
bu nedenledir.
AKP, CHP, MHP ve BDP (PKK), Mısır Devrimi'ni kınayan ortak
bildiri yayımladılar. Milliyetçi (!) Bahçeli yönetimi ve Atatürk'ün partisi (!)
nin yönetimi, bölücü PKK ile aynı bildirinin altına imza atmaktan çekinmediler.
Maskeler bir kere daha düşmüştür.
İşte feryatlardan bir demet:
Demek ki, Mısır'da haçlı irticaya darbe indirilmiş. Buna
terminolojide devrim denir.
Büyük Ortadoğu Projesi çamura saplanmıştır. İşte son
durum:
"İki ayda gider" denen Esad, üç yıla yakındır
gitmedi, dimdik ayakta. Irak'ta Maliki'nin yerine Irak'ın Tayyip
adayı Allavi'yi geçirme denemesi başarısız oldu. Irak ordusu, Suriye'de terör eylemleri yapan El
Kaide teröristlerine karşı sınırda operasyonlara başladı. Mısır'ın Tayyip'i Mursi devrimle gitti. Katar'ın Tayyip'i Tani'yi kendi oğlu ABD
destekli darbe ile devirdi. Suriye'deki teröristleri destekleyen Suudi
İstihbarat Şefi Bender bin Sultan, İstihbarat Genel Karargahı'na yapılan
saldırıdan sonra ortalıkta gözükmüyor, öldürüldüğü söyleniyor.
Katar - Suudi - Mursi - AKP - ABD cephesi sarsıntılar
geçiriyor, çamura saplanıyor.
İran - Irak - Suriye - Lübnan - Hizbullah cephesi giderek
güç kazanıyor.
**********
"Mursi ile ordu arasında bir fark yok" söylemini yerle bir
eden olgulara bakalım:
Suriye Devlet Başkanı Beşar
Esad, Mısır Devrimi için şunları söyledi: (4 Temmuz
2013)
"Ilımlı İslam münafıktır ve çökmüştür. Müslüman Kardeşler
projesi münafık bir projedir, bir fitnedir. Fitnenin bilinçli toplumlarda
sürmesi mümkün değildir.. "Siyasi İslam" olarak adlandırılan politika
çökmüştür."
Hazreti Obama
buyurdu: (4 Temmuz 2013)
"Mısır Ordusu ülkenin kontrolünü gecikmeden demokratik,
sivil bir hükümete devretmeli. Ordunun Mursi hükümetini devirme ve anayasayı
askıya alma müdahalesiyle ilgili derin bir kaygı içindeyim"
Amerika'nın
Sesi (Voice of America): (4 Temmuz 2013)
"Başkan Obama, demokratik yoldan seçilmiş Cumhurbaşkanı
Mursi'nin ordu tarafından devrilmesi üzerine, Mısır'a yapılan Amerikan
yardımının gözden geçirilmesi emri verdi."
Nasırcı kimliği ile bilinen ve Cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde Mursi'den sonra üçüncü sırada kalmış olan Mısır Halk Akımı
Hareketi Lideri Hemdin Sabbahi, Reuters
Ajansı'na konuştu: (6 Temmuz 2013)
"Mısır halkı ile ordusu arasında uzun zamandır bir
yabancılaşma vardı. Son olaylar (Mursi karşıtı gösteriler) bu yabancılaşmayı
ortadan kaldırdı ve halkla orduyu bütünleştirdi. Mursi'nin devrilmesini "askeri
darbe" olarak niteleyenler, Mısır halkına hakaret ediyorlar."
**********
İşte
Amerikan planlarına vurulan en büyük darbe:
Mursi, Suriye ile diplomatik
ilişkileri askıya almıştı.
Yeni Mısır yönetimi, Suriye
ile diplomatik ilişkileri yeniden başlattı. Mısır Dışişleri
Bakanlığı, haberi internet sitesinden duyurdu. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi
kararı Mısır'ın resmi kurumları tarafından değil, Mursi tarafından alınmıştı.
Diktatör aklına eseni yapıyordu.
Suriye Enformasyon Bakanlığı, Kahire'deki Konsolosluğun 7
Temmuz Pazar sabahı çalışmaya başladığını bildirdi.
Mursi yönetimindeki Mısır,
Suriye'ye cihat ilan etmişti. "Hizbullah Suriye'yi terk etmeli.
Bu konuda çok ciddiyim." diyerek Lübnan'ı ve Esad'ın müttefiki Lübnan
Hizbullahı'nı tehdit ediyordu.
Aynen Tayyip Bey'in yaptığı gibi, Mursi, Suriyeli
sığınmacılara kapılarını açmıştı. "Mısırlılar Suriye'de savaşmakta özgürdür"
fetvaları veriliyor, insanlar Esad'a karşı savaşmaya
özendiriliyordu.
Hatta, saygın din adamı Şeyh Yusuf Kardavi, Suriye'ye
karşı ilan edilen cihata karşı çıktığı için "istenmeyen adam" ilan
edilmişti.
Yeni yönetim, Suriye'den gelen 267 kişiyi havaalanından
geri çevirdi. Teröristlere ve yardakçılarına Mısır'ın kapıları kapanmıştı. Cihat
sona ermişti.
"Ha Mursi, ha ordu, ne farkları var?" diye soran
arkadaşlar herhalde farkı görmüşlerdir.
"Ordu Amerika'dan her yıl 2 milyar dolar yardım alıyor,
generaller bu paradan otlanıyor, ticaret yaparak gelir elde ediyorlar"
diyerek Mısır ordusunun Amerika'dan bağımsız hareket edemeyeceğini düşünen
arkadaşlar yanıldıklarını herhalde anlamışlardır.
Asya-pasifik cephesi güçlenmekte, Atlantik cephesi
zayıflamaktadır. Amerika'nın her şeyi kontrol altında tuttuğu altın çağlar sona
ermiştir. Atlantikçilerin "Ortadoğu" adını verdiği Ön Asya'da ABD düzeni
çökmektedir.
Stalingrad,
Hitler'in sonunun başlangıcı olmuştu. Suriye, Amerika'nın Stalingrad'ı
olmuştur.
Doğu Perinçek, süreci şöyle anlatıyor:
CFR namlı ABD
mafyasının üyelerinden Richard Haas:
"Mısır, Suriye ve Ürdün'de mevcur ve olası krizlerde
ABD'nin elinden bir şey gelmeyecektir.
Konu toplumun ve politik sistemin değişimi olduğunda, tüm
çabalara rağmen, ABD'nin başarabileceklerinin çok sınırlı olduğunu
görmeliyiz."
(Milliyet, 2 Temmuz 2013)
ABD Eski Dışişleri Bakanı Bayan Madeleine Albright:
"Şu an Ortadoğu'da yaşananlar bizim ömrümüzde göreceğimiz
en büyük değişiklik olabilir. Hatta, Sovyetler'in çöküşünden bile büyük
olabilir."
ABD, Suriye'den başlayarak, iplerin ucunu kaçırmıştır ve
çözüm üretememektedir.
Bu defa çöken düzen Sovyetler değil, ABD'nin kurduğu
düzendir. İşçi Partisi 2010 Kongre Raporu'nda vurguladı: ABD artık savunmaya
geçmiştir. Suriye'deki gibi saldırıları, savunma içindeki saldırılardır. ABD,
stratejisini bu nedenle yeniledi: İki cephede aynı anda savaşamayacağını resmen
ilan etti. ABD, Asya'nın Pasifik ucuna odaklandı. Ortadoğu'da alet kullanmaya
başladı. Teröristler, AKP ve Katar gibi.
Ancak Suriye, Türkiye ve Mısır'da ABD denetimi
kaybetmiştir. Herkes hesabını Ön Asya'daki büyük devrimci yükselişe göre
yapmalıdır.
Bakınız:
*********
"Ne Mursi ne Sisi" saçmalığı 9 Temmuz 2013
Mursi için ağlayanlar:
Tayyip, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Öcalan 5 Temmuz
2013
Diktatör Mursi devrildi, sıra
Tayyip ve Gül'de 4 Temmuz 2013
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder