30 Haziran 2013 Pazar

Diren Lice - Gezi seninle

AKP karşıtı ve yurtsever olarak bildiğimiz YURT gazetesi, bugün işte bu başlıkla çıktı.

                                                       YURT, 30 Haziran 2013
 
İşte haberin internet sitesindeki başlığı:  http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/gezi-lice-icin-bulustu-h37586.html :

Binlerce kişi İstiklal Caddesi'nde buluşup Taksim Meydanı'na yürüdü Kadıköy, Karaköy ve Harbiye yönünde de yüzlerce kişi Taksim'e aktı. Gezi'nin sloganı bugün "Diren Lice" oldu. Lice'de ve Gezi eylemlerinde yaşamını yitiren fidanlar anıldı ölümlerin sorumlularının yargılanması istendi.

********
 
"Diren Lice" asla yurtseverlerin sloganı olamaz. Niçin? Çünkü Lice'de "direnen"ler haklı bir gerekçe ile eylem yapmadılar.
Lice hangi amaçla direnecek? Karakol binası yapılmaması için mi? Ve biz de bu haksız amaca destek vereceğiz, öyle mi?
 
Gezi eylemcileri "Hükümet istifa" diyorlar. Lice eylemcilerinin böyle bir talebi yok. Onlar, PKK'nın etkisi, ABD Büyükelçisinin kışkırtıcı gezisindeki konuşmaları ve BDP yetkililerinin karakol inşaatlarına karşı yaptıkları kışkırtma sonucu "karakol istemeyiz" diyorlar.
"Karakol istemeyiz" eyleminin neresi savunulabilir? Bu, haklı bir istek midir? Eğer karakol bir SİT alanına veya köyün verimli, değerli bir arazisine yapılmak istense idi de karşı çıkılsa idi, haklı bir istek olabilirdi. Ancak Lice eylemcileri, karakolun kendisine karşıdırlar.
 
Bunun bir ileri adımı, mevcut karakolların da kaldırılması olacaktır. Bu eylem, AKP'ye "Batı senin, Doğu benim" uyarısıdır. Cizre'de gördüğümüz PKK asayiş örgütü, askerin ve polisin yerini alacak. Eylemin altındaki gizli hedef bu. Bu örgüt sadece Cizre için kurulmadı ki. Oradaki sadece propaganda amacı ile ilan edildi. Diğer il ve ilçelerde de gizli olarak eğitimlerine devam edip diplomalarını alıyorlar.
 
Gezi eylemcileri haklı zeminde, Lice eylemcileri haksız zemindedirler. Bu iki eylem nasıl bir arada düşünülebilir?
 
İşin diğer yönü, eylemin yapılış şeklidir.
Gezi eylemcileri, barışçıl bir eylem biçimi ortaya koydular. Ellerinde silah yoktu. Ağaçları söken iş makinalarına engel olmak için çadır kurup nöbet tuttular. Ancak polis vahşice biber gazı ve copla saldırıp çadırlarını yakınca tepki olarak taş attılar. Polisin saldırısı daha da vahşileşince araba yakma olayları meydana geldi.
Lice eylemcileri ise, daha kendilerine bir müdahale yapılmadan, molotof attılar, işçilerin çadırlarını yaktılar. Bu bakımdan da iki, eylem aynı kefeye konulamaz.
 
********
 
Ancak, jandarmanın müdahalesi onaylanamaz. Bir ölü, iki, ağır yaralı vardır. Tabii ki buna karşı çıkarız. Gezi eylemcilerinin de, jandarmanın tutumunu kınaması ve bu amaçla yürüyüş yapması doğrudur. Ancak, "Diren Lice" sloganı yanlıştır.
 
********
 
Merdan Yanardağ'ın YURT gazetesindeki makalesinin başlığı şöyle: "Gezi-Lice hattından karanfil kokulu günlere"
Yanardağ şöyle yazıyor:
"Lice'deki köylü protestosuna, sivil bir itiraz eylemine yönelik jandarma kurşununa karşı çıktılar alanlara. En önde taşınan “Diren Lice” pankartının hemen arkasında gericiliğin ve faşizmin elindin alınarak bir direniş sancağına dönüşen ay yıldızlı bayraklar vardı.Bu tablo bütün ezberleri bozdu. Liberalizm ve milliyetçilikle lekelenen entelektüel ortamın yarattığı bir ön yargı yıkıldı. Muhafazakârların, liberallerin, bazı 'sol' çevrelerin ve Kürt siyasetçilerin sandıklarının ve iddiaların aksine “ulusalcı” da denilen geniş cumhuriyetçi kitlelerin Kürt düşmanı olmadıkları, tam tersine Kürt sorununun adil, demokratik ve onurlu bir çözümünün sosyal temelini ancak bu kesimlerin oluşturabileceğinin somut bir örneğini sundular."
 
Gezi eylemcilerinin bu yürüyüşünün "Ulusalcılar, Gezi eylemcileri Kürt düşmanıdır" şeklinde kasten yaratılan ve bazı çevrelerde kabul gören tamamen yanlış fikrin yıkılmasında etkili olduğu şüphesizdir. Bu bakımdan, Lice'de sıkılan jandarma kurşununa karşı Türk bayrakları altında yapılan bu yürüyüş, halkımızın birliği açısından çok faydalı olmuştur. Ancak jandarma kurşununa karşı çıkmak, Licelilerin eylemini halkı bulmak anlamına gelmez. O bakımdan yürüyüş kolundaki "Diren Lice" pankartı ne kadar yanlış ise, Merdan Yanardağ'ın "Gezi-Lice hattı" deyimi de o kadar yanlıştır.
 
KESK ve BDP, bu olayı Gezi'yi bölmek için kullandılar. Bütün guruplar Taksim'e yürüdüğü için, Gezi eylemcileri ile bölücülerin ortak eylem yaptığı şeklinde bir görüntü oluştu. Gezi eylemini halkın gözünden düşürmek için bu görüntüyü kullanacaklar.
Ayrıca, halk ayaklanmasını "Hükümet istifa" çizgisinden "Her yer Lice her yer direniş, karakol değil barış" yaygaraları ile "Açılım" çizgisine çekmeye çalışacaklar.
İki çizgi arasında amansız bir mücadele başlamıştır. Başaramayacaklar.
 
********
 
BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, bugün yaptığı açıklamada bölücülerin Gezi direnişi ile tamamen zıt pozisyonda olduklarını, Gezi eyleminin yani "Hükümet istifa" talebinin "Açılım sürecini sabote ettiğini"  bir kere daha ortaya koymuş oldu:
"Hak talepleri şiddetle baskı ile susturulmamalıdır. Belli kesimler özellikle bu olayları barış sürecine karşı bir duruş olarak sergilediler. Bir tarafta ellerinde bayraklarla, bir taraftan bu bayrakların bir linçe dönüştürüldüğü, bir taraftardan da sloganlarla süreci sabote etmek için bir eylemliye dönüştü. Biz bunu yanlış bulduğumuzu kamuoyu ile paylaştık. Bazı kesimler sandıkta yenişemedikleri iktidar partisini acaba farklı alanlarda nasıl devirebiliriz ne yapabiliriz anlayışı içinde oldular. Askerlere davetiye çıkardılar. Biz AK Parti ile çatışırız kavga ederiz ama bunun yolu yöntemi sandıkta hesap görülür. Gezi olayında çok masumane talepleri olan kesimi bunun dışında tutuyorum. Bir taraftan bayraklarla bayrakların sopalarıyla linç operasyonu gerçekleştirenlerin art niyetli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle 'Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' diyerek sokakları tetikleyenlerin ulusalcı milliyetçi kesimlerin aslında niyetlerinin iyi olmadığını biz de biliyoruz. 
 
********

 
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, bir basın açıklamasıyla Diyarbakır Lice'de meydana gelen son olayları değerlendirdi:

Kürt Memo'nun da, işçi Ethem'in de katili ABD - AKP - PKK Şer İttifakıdır. 
Tayyip Erdoğan birinci dereceden sorumludur.
“Barış, barış... Analar ağlamasın” diye yutturulan sürecin ürünü işte budur. 
Bugün Lice'de 2 ana ağlıyor.

Devlet ve Türk Ordusu halkın güvenliği için karakol da yapacak, ihtiyaca göre büyütecek de. Bu Güneydoğu'da yaşayan Kürt yurttaşlarımızın da güvenliği içindir.

Bölgeyi karıştıran ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone'dir. Türk milletinin ayağa kalkmasından duyduğu korku ve telaşla Van'a ve diğer Güneydoğu illerimize gitti.
Hemen ardından PKK, asayiş teşkilatı kurduğunu açıkladı ve çalışmaya başladı.
TÜSİAD da kervana katılmakta gecikmedi. Apar topar Cizre'ye giden TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz “Buraya açılım ekonomisi için geldik” dedi.

ABD, Haziran ayaklanmasının karşısına açılımla çıkma gayretinde. Ancak çabası nafiledir. Ayağa kalkan Türk milleti, Tayyip-Öcalan koalisyonunu bozguna uğratmıştır.
Tayyip Erdoğan – Abdullah Gül iktidarı yıkılacak, Türküyle, Kürdüyle Türk Milleti birlik içinde, kardeşçe ve başı dik, Batı Asya’da bölge ülkeleriyle barış ve refah içinde yaşayacaktır.
 
********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder