3 Temmuz 2013 Çarşamba

"PKK'dan kopan guruplar" ve "Uyuşturucu Baronları" palavraları

PKK'ya toz kondurmama çabaları tam gaz devam ediyor.
 
********
 
"Uyuşturucu Baronları" varmış, Jandarma bu Baronların ektiği kenevir tarlalarını tahrip edince onlar da Lice halkını kışkırtmışlar. SÖZCÜ'de Saygı Öztürk böyle yazıyor.
 
Gerçekte Saygı Bey'in PKK'yı aklama gibi bir çabası yok. Ancak bu Baronların kimliği hakkında bir şey söylemediği taktirde haberin bu şekilde yansıtılacağı aklına gelmiyor.
 
Yandaş basın bu haberi PKK'yı aklamak için kullanıyor.
 
PKK'nın izni ve bilgisi dışında bu bölgelere kim kenevir ekebilir, kim hasatı kaldırıp uyuşturucu imal edebilir ve piyasaya sürebilir? Var mı böyle babayiğit? Velev ki böyle bir babayiğit çıktı, PKK onu anında ortadan kaldırır ve kenevir tarlasına el koyar. Ortadoğu'da uyuşturucu trafiğinin PKK tarafından kontrol edildiğini ve bölücü örgütün kasasında bu işten milyarlarca dolar biriktiğini bilmeyen var mı? Uyuşturucu Baronu, PKK'nın ta kendisidir.
 
PKK'dan ayrı bir "Uyuşturucu Baronları" yok.
 
********
 
Diğer konu ise şu:
 
PKK, eylemlerine devam ediyor. Şaniye basıyor, köy basıyor, yol kesiyor, adam kaçırıyor, polis örgütü kuruyor, alenen diploma dağıtıyor, kimlik kontrolü yapıyor vesaire. Ama bunları yaptığını inkar ediyor. "Biz yapmadık" diyor, "Açılımı baltalamak isteyenler yapmış olabilir" diyor.
 
AKP Hükümeti de bu konuda PKK'ya destek oluyor. AKP sözcüleri "PKK değil, Ergenekon yapıyor" anlamında demeçler veriyorlar. Vali "Süreci bozmak amacıyla karanlık odaklar tarafından yapılıyor" diyor.
 
SÖZCÜ yazıyor: PKK yönetimine tepki duyan bazı teröristler adı bilmemne olan bir örgüt kurmuşlar, bu eylemleri onlar yapıyormuş. Yani PKK pir-ü pak. Tertemiz maşallah.
 
Nasıl "Uyuşturucu baronları" PKK'dan başka bir şey değil ise, bu "karanlık odaklar", "PKK'dan ayrılıp örgüt kuranlar", "inisiyatif koyan gençler" de PKK'dan başka bir şey değil.
 
Lice'de tahrip edilen kenevir tarlasının köylüleri bir gelirden mahrum ettiği de bir gerçek. PKK o yüzden karakola saldırı için burayı seçti. Gelirinden olan halkı kolayca kışkırtabildi. Orası olmasa başka bir karakolu deneyecekti.
 
********
 
Amaç, öncelikle karakol sayısını azaltmak. Bunda zaten başarı kazandılar. İçişleri Bakanı Muammer Güler açıkladı: "Güneydoğu'da şu ana kadar 9'u Diyarbakır'da olmak üzere 68 karakol kapatıldı."
 
Yeni karakol da yapılmıyor. Yapılan şey, mevcut karakolun yanına ek bina yapmak. PKK bunu da istemiyor. Hükümeti uyarıyor: "Kolluk kuvvetlerini kademeli olarak bölgeden çekmeye söz vermiştin. Bu ek binalar da ne oluyor?". Karakola saldırının özü bu.
 
Kolluk kuvvetlerinin yerini PKK'nın kurduğu polis örgütü alacak. Cizre'de tanıtımı yapıldı, bölgede her ilçede örgütleniyor, eğitim alıyor, mezunlar göreve başlıyor. Şimdilik gizli olarak.
 
********
 

İşin özünü en özlü şekilde Ege Cansen açıklamıştı. TÜSİAD'ın basındaki sözcülerinden Ege Cansen, şöyle yazdı:


"Silivri'nin engelleri temizlediği yolda ilerleyen iktidarın izlediği Kürt siyasetinin amacı:
"T.C. ulusal sınırları içinde bulunan Kürtlere bir tür bağımsızlık verip, barış içinde yan yana yaşamayı sağlamaktır"
şeklinde özetlenebilir.
 
İsteyen internetten önce Wilson Prensiplerini ve özellikle 12. maddesini bulup okuyabilir.
 
Bu amaç, 19. yüzyıldan beri devam eden, Batılı Büyük Devletlerin, dünya ve özellikle Osmanlı Devleti için öngördükleri siyasi yapılanmayla uyumludur.
 
Son Söz: Bükemediğin eli öp, bükebildiğini kır."

 
********
 
Demek ki AKP Hükümeti'nin Kürt siyasetinin amacı neymiş? Kürtlere bağımsızlık vermek.
2 aydan fazla zaman geçti, bu yazı AKP tarafından tekzip edilmedi. "Yok öyle şey" denmedi. Tayyip Bey öfkelenip bağırmadı. AKP Hükümeti, amacının Kürtlere bağımsızlık vermek, yani Türkiye'yi karpuz gibi ikiye bölmek olduğunu kabul etmiştir.
 
İşte onun için karakola saldırıyorlar. Hani bağımsızlık verecektiniz, askeri polisi çekecektiniz. Ek bina yapmak da nereden çıktı şimdi?
 
Ege Cansen'in söylediği "Batılı Büyük Devletler"in sözcüsü Amerika'dır. Zaten Kürdistan devleti kurmayı amaçlayan Wilson Prensipleri'ni kaleme alan da, ABD Başkanı Wilson idi. Ege Cansen, bu Prensiplerin 12. maddesine gönderme yapıyor. 100 yıldır Amerika'nın amacı değişmemiştir. Sovyet tehdidine karşı sümen altına konan plan, zamanının geldiği düşünülerek tekrar yürürlüğe konmuştur. O Prensipler bugün Büyük Ortadoğu Projesi adı altında piyasaya sürülmüştür ve Eşbaşkanı da, kendisinin en az otuz yerde kameralar karşısında iftiharla açıkladığı gibi, Tayyip Erdoğan'dır. Ege Cansen de aynı şeyi söylemektedir.


15-16 Haziran 2013 günlerinde Diyarbakır'da toplanan "Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı", PKK'nın ülkeyi bölme amacını bir kere daha gözler önüne serdi.
Buradaki "Birlik" sözü, "Türkiye ile birlik" anlamına gelmiyor. Çünkü, Güneydoğu bölgemizi Kuzey Kürdistan olarak adlandırılıyor. Birlikten kasıt, Güney Kürdistan (Barzanistan, yani Kuzey Irak), Batı Kürdistan (Kuzey Suriye) ve Doğu Kürdistan (Batı İran) ile birliktir. Yani, her defasında tekrar ettikleri gibi, 4 parça Kürdistan'ın birliği. 

Haritasını da Amerikalılar yaptı.
Bakınız:  ABD ordusunun  Türkiye'yi bölen haritaları http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/03/abd-ordusunun-turkiyeyi-bolen-haritalar.html

Bunun böyle olduğu, Öcalan'ın, MİT eliyle gönderdiği mektupta Barzani'yi "Dört parçanın lideri" ilan etmesi ile de anlaşılmaktadır.

Selahattin Demirtaş'ın Tayyip Bey'e "Bu ülkeyi bir Başbakan idare edemez" demesi de "Kuzey Kürdistan" için ayrı Başbakan istediğini gösteriyor. 

Tayyip Bey, "Sen bu ülkeyi tek başına idare edemezsin" hakaretine cevap verememiştir. Tayyip Bey, Türkiye'yi Büyük Devlet yaptığını öne sürüyordu. Demek o kadar büyütmüş ki, bir Başbakanla idare edilemeyecek hale gelmiş. "Kuzey Kürdistan" için ayrı bir Başbakan gerekiyor.
 
********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder