Sanatçılar Girişimi adlı kuruluş, "Baş sorumlu sorumsuz
cumhurbaşkanıdır" başlıklı bir bildiri yayımladı.
Bakınız:
Bildiri şöyle
başlıyor:
"Haziran seçimleri sonrasında ülkenin kanlı,
karanlık bir uçuruma yuvarlanmasının baş sorumlusu sorumsuz
cumhurbaşkanıdır."
Demek ki, arkadaşlarımıza göre, TSK, Emniyet ve
korucularımızın PKK'ya karşı başlattıkları mücadele, ülkemizi kanlı, karanlık
bir uçuruma yuvarlamıştır.
Bölücü teröre karşı mücadele edilince, ülkemiz kanlı,
karanlık bir uçuruma yuvarlanıyor. Öyle ise: Silahlar sussun. Ordu kışlaya,
polis karakola, korucu evine kapansın. Valiler operasyona izin vermesin. PKK
yine Açılım Süreci'nde olduğu gibi ülkeyi silah ve patlayıcılarla doldursun,
kaybettiği gücü yeniden kazansın ve ileride daha güçlü olarak saldırabilmek için
hazırlansın.
Özetle: Açılım'a geri dönülsün.
Dokunma PKK'ya.
Bildirinin ana fikri, maalesef
budur.
Bildirinin başlangıç ve bitiş bölümlerinde, ana fikrin
Tayyip'i eleştirmek olduğunu düşünmemizi amaçlayan ifadeler var. Bu ifadeler,
aslında Açılım'a geri dönme isteği olan ana fikri gizleme, zehiri şekere sararak
sunma amacı taşımaktadır.
*
Bundan sonra Tayyip'in yasa tanımazlığından ve güçleri tek
elde toplamasından söz edilerek şöye deniliyor:
"Türkiye cumhurbaşkanı ... tıpkı başbakanlığında olduğu gibi
sorumsuzluk alanında suç üstüne suç
işlemektedir."
Demek ki, Tayyip, PKK'ya karşı mücadeleyi başlatarak ülkeyi
kanlı, karanlık bir uçuruma yuvarlama suçunu işlemektedir. PKK ile mücadele
etmek suçtur.
*
Bildiriye göre, Haziran seçimleri umut vermiş. Şöyle
diyor:
"7 Haziran seçim sonuçları ülkemiz için
bir umut ışığı olabilirdi."
Halbuki seçim sonuçlarına göre, AKP'siz bir hükümet kurmak
olanaksızdır. Çünkü AKP'siz tek seçenek olan CHP-MHP-HDP birlikteliğini MHP asla
kabul etmez. AKP'den kurtulmak isteyenler için bu durum nasıl bir umut ışığı
olabilir, merak konusudur.
Vatan Partisi barajı aşsaydı, CHP-MHP-Vatan koalisyonu
kurularak AKP ve Tayyip devre dışı bırakılabilirdi. AKP'siz bir hükumet için tek
yol bu idi. Bu gerçek halen anlaşılmamış gibi görünüyor.
HDP'nin yani PKK'nın Meclis'e sokulmasının nasıl bir umut
ışığı olduğu da ayrı bir merak konusudur.
*
Bildiri, yurt dışına asker gönderme tezkeresini "savaş
tezkeresi" olarak nitelemekte ve şöyle karşı çıkmaktadır.
"Savaş tezkeresinin yeni meclisten, üstelik de ana
muhalefetin bir bölümünün desteğiyle geçmiş olması, bu umudun kararmasında ilk
adım olmuştur."
Bu karşı çıkış, Bildiri'nin ilk cümlesindeki saptamanın
mantıksal bir sonucudur. Yurt içinde PKK'ya karşı mücadele ülkeyi kanlı,
karanlık bir uçuruma yuvarlamış iken bir de yurt dışındaki PKK'ya saldırmak yurt
dışını da kanlı, karanlık bir uçuruma yuvarlayacaktır. Üstelik ana muhalefetin,
yani CHP'nin de bir bölümü bu kanlı plana destek vermiş. Bak
sen.
*
İşte Bildiri'nin en acıklı bölümü: Tayyip'e karşı PKK'ya
sarılma çılgınlığı. Buyurun:
"Bir başka muhalefet partisinin
kendisiyle aynı sayıda milletvekili çıkaran partiye karşı uzlaşmaz tutumu,
iktidar partisinin ve sorumsuz cumhurbaşkanının sultasından kurtulma önünde
aşılmaz engel oluşturmuştur."
Arkadaşlarımız istiyorlar ki, MHP uzlaşmaz tutumu bıraksın,
HDP ile yani PKK ile koalisyon kurmaya razı olsun. PKK hükümet olsun, yeter ki
Tayyip'ten kurtulalım. Demek ki tek suçlu, Tayyip'ten kurtulmamızın önünde
aşılmaz bir engel oluşturmuş olan MHP imiş.
Bir an için bu üç partinin böyle bir koalisyonun programını
yapmak için bir araya geldiğini düşünelim. HDP ve CHP, Açılım'ın devam etmesini,
PKK'ya karşı başlatılmış olan mücadelenin durdurulmasını isteyeceklerdi. MHP ise
bunu kabul etmeyecekti. Asker ise hiç kabul etmeyecekti. Artık hiç bir güç
askeri Açılım ve Ergenekon cenderesine geri sokamaz. Sanatçı arkadaşlarımızın bu
olguyu görememiş olması çok ilginç. Böyle bir koalisyon olanaksızdır.
Dolayısıyla, MHP'ye yapılan bu sanatçı eleştirisi akıl, mantık ve vicdan
yoksunudur.
Sanatçı arkadaşlarımız, demek ki, Açılım karşıtı olduğu
için MHP'ye kızıyorlar. Vatan Partisi'ne kızmalarının nedeni de budur. Onlara
göre bütün partiler ve tüm millet Açılımcı olmalı, PKK ne isterse vermelidir.
Aynen Açılım döneminde AKP'nin ve Tayyip'in yaptığı gibi.
*
Bir çok arkadaşımız sanatçı duyarlılığı ile, "ölümler
olmasın, barış gelsin" gibi iyi dileklerle bu Bildiriyi imzalamış
olabilirler. "Biz PKK'yı korumuyoruz" diyebilirler, başta Doğu Perinçek'inki
olmak üzere Bildiriye yapılan eleştirilere karşı çıkabilirler. Ancak bu, somut
durumu değiştirmez. Örneğin siz ıslanmak istemiyor olabilirsiniz, ama denize
atlayınca ıslanırsınız. "Ama ben ıslanmak istemiyordum ki" demeniz, ıslanmış
olduğunuz gerçeğini değiştirmez.
*
Okyanus ötesinden yayılan beyin kontrolüne yönelik
elektronik sinyaller, bu arkadaşlarımızın düşünce yapısını olumsuz etkilemiştir.
Bu bildiri psikolojik savaş izleri taşımaktadır. Dikkat ettiniz mi: "PKK'ya
karşı mücadele" denilmemekte, "kanlı uçurum" denilmektedir. Hatta PKK'nın adı bile anılmamaktadır. "MHP'nin
HDP'ye karşı uzlaşmaz tutumu" denilmemekte, "bir muhalefet partisinin diğerine
karşı uzlaşmaz tutumu" denilmektedir. Okuyucu sadece
Tayyip'e odaklandırılmakta, PKK ve HDP ustaca gizlenmektedir.
Okuyucu ülkeyi kanlı bir uçuruma atan bir Tayyip görmekte, PKK ve HDP el
çabukluğu ile hasır altı edilmektedir.
*
Bu Bildiriyi kaleme alan veya yazılmasını yönlendiren
birkaç unsur haricindeki imzacıların çoğunluğunun masum amaçlarla imzaladıkları
ve eleştiriler karşısında tavır değiştirecekleri umulur. Bu bildirinin arkasında
elektronik sinyallerle beyni karıştırılan bir ÜST
AKIL olduğu kesindir. Hüseyin Haydar imza koymadığı halde
imzacılar arasında gösterilmiştir. Levent Kırca, imzacılar arasında güvenilir
isimler gördüğü için imzalamış olabilir, çünkü kötü bir hastalığın pençesinde
hastanede yatmaktadır. Okuyup irdeleyecek durumda değildir bildiğim
kadarıyla.
*
Şu anda konumunu açık eden bir isim var: Ümit Zileli. Doğu Perinçek'e "zehir zemberek" bir yanıt vermiş. Gelecek yazıda
bu yanıtı irdeleyeceğiz.
Bir not: Sanatçılarımızın Türkçe yazım kurallarına
uymaları, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis, Anayasa gibi kelimeleri büyük harfle
başlatmaları beklenirdi.
==
,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder