aliserdarbolat: Abdülaziz'in de sarayları, tahtırevanları vardı

7 Ekim 2015 Çarşamba

Abdülaziz'in de sarayları, tahtırevanları vardı

1872 yılında Abdülaziz Padişah idi. Sarayları ve tahtırevanları vardı. Ama Marx ve Engels, Türkiye'nin vatan savaşını destekliyorlardı. Çünkü Osmanlı Devleti, kendisini parçalamak isteyen emperyalizme karşı vatan savaşı veriyordu.

O gün şair olmak, vatan ve hürriyet için şiir yazmaktı. Namık Kemal işte bunun için Vatan Şairi oldu. "Padişah gitsin de ondan sonra vatan savaşı verelim, ülkeyi kanlı bir uçuruma yuvarlayan savaşa hayır, barış hemen şimdi" demedi. "Vatan yahut Silistre"yi yazdı.

+xwxgxqwaws+

Doğu Perinçek'in "Şiirin de toprağı vardır" başlıklı yazısından esinlenerek yaptığımız bu girişten sonra sözü kendisine bırakalım:

ABD emperyalizminin güdümündeki bölücü terör örgütüyle mücadeleye karşı, Sanatçılar Girişimi imzasıyla bir bildiri yayımlandı. Ataol Behramoğlu kardeşimin yanında bazı tanıdık imzaları da görünce, acı duymamak mümkün mü? İnsan vurulmuş gibi oluyor.

Bildiri, Mehmetçiğin vatan mücadelesini "Kanlı, karanlık çatışma ortamının bir kez daha hortlatılması" olarak görüyor. Vah vah ve yazıklar olsun.

Bölücü teröre karşı sınır ötesi harekat tezkeresinin Meclis'ten geçmesine karşı çıkıyorlar. ABD ve AB emperyalistleri ile birlikte o tezkereyi protesto ediyorlar. Bir kez daha yazıklar olsun.

Bildiride

-- ABD emperyalizminin vatanımızı bölme girişimine,

-- PKK'nın vatanımızın altına mayın döşemesine,

-- Mehmetçiğe kurşun sıkmasına

değinen tek bir sözcük yok.

Çünkü o sözcük gider, Okyanus'un ötesine değer.

Vatan savaşına karşı mevzilenerek de şair sıfatı taşınabilir kuşkusuz. Ama Namık Kemal olunmaz. Cenap Şehabettin gibiler de vardır. İstanbul'da İstiklal Savaşı'na karşı konumlanmışlardı.

Ey şair, ey yazar. Hangi mevzidesin? Kimin yanındasın? Bölücü terörün mü, yoksa Mehmetçiğin mi?