27 Şubat 2014 Perşembe

Artık Türkiye'yi yönetemezler

Tayyip Bey "Benim sesim değil" diyemedi. "Böyle bir konuşma yapmadım" diyemedi. "Montaj" dedi.

Ve itiraf gibi bir açıklama yaptı: "Kriptolu telefonları da dinlemişler." Yani, "Montaj" dediği konuşmaları kriptolu telefondan yapmış olduğunu ağzından kaçırdı.

Aydınlık, 26 Şubat 2014

Arkasından, TÜBİTAK'da kriptolu telefonlarla ilgili 5 kişi görevden alındı. Bakan Fikri Işık, BİLGEM Başkanı Hasan Palaz'ın görevden alındığını açıkladı. "telefon görüşmesinin montaj olduğunu hissettim" dedi. "Ses kayıtları incelensin" talebini reddetti. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı bilimsel inceleme sonucu değil de, hisleri ile karar veriyor. Ortaçağ kafası.
Madem montaj, madem gerçek bir dinleme değil, neden TÜBİTAK personelini görevden alıyorsunuz?
Görevden aldıklarınızı "yandaş" diye sokmuştunuz. Şimdi sokacağınız yeni "yandaş"ların başınıza daha büyük dertler açabileceğinden kuşkulanmıyor musunuz?
Yarattığınız canavarın size de saldırmasına engel olamazsınız. Cemaat canavarını beslediniz, sizi soktu. Şimdi TÜBİTAK'a yeni soktuğunuz "yandaş" canavarlar da sokacak, sonsuz yetkiler verdiğiniz MİT de sokacak. Siz, MİT'e o kadar büyük yetkiler verdikten sonra kontrol altında tutabileceğinizi mi sanıyorsunuz?

video haber:

***********
Başbakan Erdoğan'ın kriptolu telefonunun dinlenmesi, Fethullahçı örgütlenmenin bir kumpasını daha gözler önüne serdi.MİLCEP K1 telefonunun yazılımında açıklar bırakarak dinleme yapılmasını sağlayan Fethullahçıların TÜBİTAK'a kumpasla sızdığı ortaya çıktı.
Emniyet ve yargıdaki Fethullahçı örgütlenmenin yürüttüğü kumpasının adı İstanbul Askeri Casusluk Operasyonu idi. Bu kumpas ile TÜBİTAK'ın bilgi güvenliğinden sorumlu müdür ve uzmanları hedef alındı. Bilgi Güvenliği Müdürü Yücel Çipli ve Kriptoloji Uzmanı Merdan Metin'in de aralarında olduğu dört TÜBİTAK çalışanı tutuklandı. Tarih 28 Ekim 2010'u gösteriyordu.

Çipli ve Metin, TÜBİTAK'ın devlet sırrı durumundaki "Milli Tank" ve "Milli Helikopter" gibi projelerini Yunanistan'a satmakla suçlandı. Ancak ne bir somut delil, ne de bir bağlantı ortaya konuldu. Bilgi Güvenliği Müdürü Çipli ve Uzman Metin, TÜBİTAK'tan atıldı.

Tutuklamaların ardından, TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü'nde görevli 20 civarında uzman daha tehdit edildi. "Sizi de onlar gibi tutuklarız" tehdidiyle uzmanlar istifa ettirildi. Kurumdan ayrılanların yerleri, Fethullahçılarla dolduruldu.

Yücel Çipli, Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi'nin onama kararıyla 15 yıl hapis cezası aldı.

Kumpasın amacı ise kriptolu telefonların dinlenmesi skandalıyla ortaya çıktı. Fethullahçı örgütlenme, Çipli ve Metin'in de aralarında olduğu personelin tasfiyesiyle TÜBİTAK'ta güvenlik açığı oluşmasını sağladı. Bu açıktan yararlanarak, milli kriptolu telefon MİLCEP K1'in yazılımına müdahale edildi. Türkiye'nin milli kriptolu telefonu dinlemeye uygun hale getirildi.

Kumpasçılar, TÜBİTAK görevlileri ve Denizci subayları "casusluk" ile suçlarken, asıl casusluk, TÜBİTAK'a sızan cemaatçiler aracılığıyla yapıldı.

Dinleme skandalı ise TÜBİTAK'a ve Deniz Kuvvetleri'ne "Askeri Casusluk" adıyla kurulan cemaat kumpasını net şekilde ortaya koydu. 43 kişinin hapis cezası aldığı Askeri Casusluk Davası'nda, ortaya çıkan bu kumpas, yeniden yargılanma delili olabilecek nitelikte.

***********

Emre Uslu, Taraf'ta yazdı:
O kayıtlar neden montaj olamaz


Erdoğan’ın “montaj” argümanı inandırıcı mı?

Öncelikle ahlaki açıdan hiç bir inandırıcılığı yok. Zira Başbakan’ın son dönemde söylediği hiçbir şey doğru çıkmıyor. “Kabataş’ta başörtülü kadını dövdüler”, “Savcı 22 kez yurtdışına çıktı”, “Böcekçi polisler kaçtı”, “Camide içki içtiler” gibi birçok açıklama yaptı hiçbiri doğru çıkmadı. Bu kadar gerçeğe aykırı beyanda bulunan bir başbakan kimseyi inandıramaz.

Olgulara bakacak olursak: Bilal Erdoğan zaten yolsuzluk soruşturması kapsamında dinlenmiş. Bu kapsamda savcıya ifade de verdi. Eğer Bilal Erdoğan savcıya ifade verdiyse mutlaka Erdoğan ile ilgili ses kayıtları olmalı. Bu nedenle Bilal Erdoğan’ın böylesi bir dinlemesinin olması “hayatın olağan akışına” uygun görünüyor.

Kayıt internete düştükten hemen sonra AKP çevreleri sosyal medyada hemen karşı kampanyalar başlattı. Önce Erdoğan’ın konuşmanın yapıldığı saatlerde TV’lerde canlı yayında olduğunu iddia ettiler. TV’lerin yayın akışına bakıldığında bu açıklamanın gerçek olmadığı hemen anlaşıldı.

Bu yalan tutmayınca, AKP milletvekili Cuma İçten dâhil olmak üzere birçok AKP trolü (Sümeyye Erdoğan AKP’li twitter takipçilerine trol diyor) Sümeyye Erdoğan’ın o gün Şeb-i Aruz törenleri için Konya’da olduğunu, dolayısıyla kasetlerde konuşulduğu gibi İstanbul’da olamayacağını iddia ettiler. Hatta törenden fotoğraflar bile paylaştılar. Paylaştıkları fotoğrafların 2012 yılına ait törenden fotoğraflar olduğu anlaşılınca ikinci yalanları da patladı.

Eğer o kasetler montajsa, AKP çevrelerini bu kadar panikleten ve bu kadar üst üste tutarsız yalanlar üretmeye zorlayan saik neydi? Neden 2012 yılına ait fotoğrafları bile 2013 yılına aitmiş gibi yaymaya çalıştılar?

Erdoğan “montaj” iddiasını ispatlamak için, kendilerinin de benzer montaj yapacağını söylüyor.

Buna gerek yok; eğer o kasetin montaj olduğundan eminse herhangi bir bağımsız uzmana müsaade etsin kasetin montaj olduğunu iki saat içinde ortaya çıkarır. İspatlamak çok kolay. Konuşmanın içeriğinde Tayyip Erdoğan oğluna “Sümeyye’yi gönderiyorum, abinle, amcanla, eniştenle konuş biraraya gelin evdekileri sıfırlayın” diyor.

Bilal Erdoğan’da “Hasan abi, Berat amcam beraber biraraya geldik”, “Bir kısmını Faruk’a verelim”, “Mehmet Gür ile ortak işe başladık ona vereceğiz” gibi cümleler kullanıyor.

Daha önemlisi saat 11:00 civarındaki konuşmadan “Sümeyye’nin İstanbul’a geldiğini”, saat 23:00 civarındaki konuşmadan da “Sümeyye’nin Bilal’in yanında olduğunu” öğreniyoruz.

Bu durumda yapılması gereken iş çok basit: Sümeyye Erdoğan’ın o saatlerde nerede olduğu baz istasyonlarından çıkarılabilir. Telefonda ismi geçen kişilerin cep telefonları sinyalleri ile konum bilgileri konuşmanın içeriği ile karşılaştırılır ve konuşmanın içeriği ile bulundukları konumun uyumlu olup olmadığına bakılır.

Örneğin Bilal Erdoğan’ın “Sümeyye geldi” dediği saatte Sümeyye’nin telefon sinyalindeki konum bilgisi ile konuşmanın içeriği örtüşüyorsa Bilal’in konuşma içeriği doğrudur. Örtüşmüyorsa yanlıştır.

Kasetler Erdoğan’ın iddia ettiği gibi “montajsa”, Bilal Erdoğan’ın “Sümeyye geldi” dediği saatte Sümeyye Erdoğan’ın orada olmadığı baz kayıtlardan kolayca ispatlanır.

Böylece Erdoğan’ın montaj kaset üretmesine gerek kalmaz. Erdoğan iddiasını ispatlamak için baz istasyonu kayıtlarını yayınlasın herkes görsün.

Sümeyye Erdoğan’ın Ankara’dan çıkış ve İstanbul’a gelişine ilişkin havaalanı ve mobese kameralarının kayıtlarına bakılarak da montaj iddiasının doğruluğu veya yanlışlığı ispatlanabilir.

Erdoğan çok iddialıysa buyursun kamera kayıtlarını koysun ortaya...

Eğer Erdoğan’ın iddia ettiği gibi kasetler montaj olsaydı, Erdoğan şimdiye kadar, bırakın Türkiye’yi, NASA’dan bile uzman getirtir, bu basit baz istasyonu karşılaştırmasını yapar, çoktan zaferini ilan ederdi. Bunu yapmıyorsa, kayıtlar “montaj” diye yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışıyordur.


dremreuslu@gmail.com
twitter/emreuslu

***********
Operasyon var, evdeki paraları kaçırın 25 Şubat 2014



***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder