19 Şubat 2014 Çarşamba

Halk, hırsıza neden oy veriyor

Cumhuriyet gazetesi, halkın hırsıza oy vermesini "Aziz Nesin'lik" olarak görüyor. Ancak, halk hırsıza aptal olduğu için oy vermiyor.


KONDA'nın araştırmasına göre:

Halkın %77'si, AKP seçmeninin ise yarısı "rüşvet ve yolsuzluk var" diyor. AKPli Bakanların çocuklarının da içinde olduğu rüşvet suçlamasının gerçek olduğunu düşünüyor.

Buna rağmen, oy oranları hala şöyle: AKP %47.7; CHP %28.5; MHP %14.4

Bu rakamlar, Türkiye siyasetinin temel sorununu ortaya koyuyor.
Hırsızlık var, sorumlusu iktidar, ama oy vermeye gelince seçmen gene de AKP’ye oy vereceğini söylüyor.

AKP, CHP ve MHP’nin programları aynı
++++++++++++++++++++++++++++++++
CHP ve MHP sabah akşam durmadan, üstelik belgeleriyle, AKP’nin nasıl yolsuzluk yaptığını anlatıyorlar.
Rüşvet, hırsızlık ve yolsuzluk, seçmenin CHP ve MHP’ye yönelmesine yetmiyor. Acaba neden?

Çünkü, CHP ve MHP,
-- hem bütün önemli sorunlarda AKP’den farklı bir şey söylemiyorlar,
-- hem de tek başlarına iktidar olmak gibi bir iddiaları yok.

CHP ve MHP de aynen AKP gibi:
-- Amerikancıdırlar, “Amerika stratejik müttefik” diyorlar
-- “Avrupa Birliği’ne tam üye olmak istiyoruz” diyorlar
-- NATO’ya bağlıdırlar
-- Vatanını savunan Esad’a AKP ağzıyla “katil” diyorlar,
-- “Sisi darbeci” diyorlar.

AKP laikliği katlediyor, CHP “laiklik tehlikede değil” diyor, MHP’nin ise laiklik diye bir sorunu yok.

“Yargıya güveniyoruz”, “Darbeciler yargılansın”, “Darbeciler ayıklansın” diye diye Ergenekon tertiplerini desteklediler.

AKP, bugüne kadar Fettoş ile kol kola idi. Bugün ise CHP ve MHP, AKP’ye karşı Fettoş ile kol kola.

CHP ve MHP de aynen AKP gibi:
“Serbest piyasa ekonomisi”ni savunuyorlar, Özal’ın 24 Ocak Kararları’nı uygulamakta birbirleri ile yarış halindedirler.
“Özelleştirme”ye onlar başladı, AKP devam ettiriyor.

Sadece fabrikaların, işletmelerin değil, sağlık ve eğitimin de özelleştirilmesinde AKP ile aynı yolun yolcusudurlar.

Yolsuzluk hepsinde
++++++++++++++++
Peki, CHP ve MHP’nin farkı nedir AKP’den? Yolsuzluk mu?

“Yolsuzluk”, serbest piyasa sisteminin kaçınılmaz sonucudur. Onun için, sistem partilerinin birbirlerini “yolsuzluk”la eleştirmeleri, seçmen nezdinde çok inandırıcı olmuyor.

Örneğin CHP, 1989 seçimlerinde Türkiye’deki il belediyelerinin neredeyse tamamını aldı. Beşyıl sonra bu belediyelerin önemli bir kısmını kaybetmesinde,o zamanlar ayyuka çıkan müteahhit hırsızlıklarının önemli bir payı oldu. Sarıgül olayı da cabası.
Halkımız, bütün sistem partilerinin yolsuzluk konusunda “Tencere dibin kara, seninki benden kara” özdeyişine uygun olduğunu tecrübesi ile biliyor.

İstikrar tercihi

+++++++++++
Bütün temel konularda AKP ile aynı fikirde oldukları için, CHP ve MHP, seçim propagandasının merkezine sadece “Yolsuzluk” temasını koydular.
AKP ise, “İstikrar sürsün” temasını işliyor.

Sistem partilerinin yolsuzluk geçmişini bilen seçmenin bütün korkusu, ne kadar kötü de olsa, mevcut “istikrar”ın bozulması.
İstikrarın kaybolduğu kaos dönemlerinde halk devrimci çözümlere yönelebilir, ama çok kötü bile olsa istikrar durumlarında kaos istemez.

Türkiye’nin yakın tarihinin koalisyon pratikleri, halkın bilincinde hep istikrarsızlıkla özdeşleşmiştir. Onun için,yolsuzluk seçmen açısından bir tercih değiştirme nedeni olmuyor.

Bunun yanında, CHP ve MHP, bütün önemli konularda AKP’den farklı bir şey söylemiyorlar. Mevcut sistemden bir "Çıkış Yolu" önermiyorlar. Bu durumda, seçmen niçin AKP’den yüz çevirsin?

Diyebiliyorlar mı?
+++++++++++++
CHP ve MHP:

“Özelleştirmeye son vereceğiz, önceden özelleştirilmiş fabrikalarımızı, işletmelerimizi yeniden kamulaştıracağız” diyebiliyorlar mı?

“Taşeronlaştırmaya son vereceğiz, 4C kölelik yasasını kaldıracağız, memurin kanununu eski haline getireceğiz” diyebiliyorlar mı?

“Çiftçimize destek vereceğiz, ucuz mazot, ucuz gübre vereceğiz, ülkemizde üretilen tarım mallarını gümrükleri yükselterek yabancı tarım mallarının haksız rekabetinden koruyacağız, çiftçimizin iflas etmesini, tarlasına bankaların el koymasını engelleyeceğiz, pancarı, tütünü, pamuğu eskiden olduğu gibi biz üreteceğiz, tohum ıslah istasyonlarını tekrar açacağız” diyebiliyorlar mı?

“Gümrük Birliği’nden çıkacağız, sanayimizi AB mallarının haksız rekabetinden kurtaracağız, yeniden üretici bir ülke olacağız, AVM ekonomisinden, borç para alıp tüketim yapma sevdasından vaz geçeceğiz” diyebiliyorlar mı?

“Özel öğrenci yurtlarını devletleştireceğiz, öğrencilerimizi Fettoşçuların ve diğer tarikatların elinden kurtaracağız, devlet eliyle yeni yurtlar kurarak hiçbir öğrencimizi açıkta bıramayacağız” diyebiliyorlar mı?

“Sokaklarda bir tek çocuk bile bırakmayacağız, hepsine yatacak yer temin edip okutacağız" diyebiliyorlar mı?

“Denk bütçe yapacağız” diyebiliyorlar mı?

“Barzani ile ilişkiyi kesip sadece Bağdat hükümeti ile muhatap olacağız” diyebiliyorlar mı? “Esad ile diplomatik ilişki kurup isyancı teröristlere kapılarımızı kapatacağız” diyebiliyorlar mı? “İran,Irak ve Suriye hükümetleri ile işbirliği yaparak ayrılıkçı Kürt hareketine son vereceğiz” diyebiliyorlar mı?

Diyemiyorlar. AKP şu anda ne yapıyorsa, CHP ve MHP de aynısını yapmakta devam edecek. Halk aptal mı, bunu görmüyor mu?

Ancak devrimci programla
++++++++++++++++++++++
Ancak Atatürkçü, devrimci bir programla bu çemberi yarabiliriz . Tam bağımsız, halkçı, ABD-AB-NATO uydusu değil bölge devletleri ile müttefik bir Türkiye hedefi insanların tercihini değiştirebilir.

“Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganı ile Silivri’de barikatları yıkan, 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde, 10 Kasımlarda, Arslanlı Yol’da ayağa kalkan milyonlar, bu devrimci yolu gösteriyor.
Bu amaçla hazırlanan Milli Hükümet Programı, halkımız tarafından keşfedilmeyi beklemektedir.
**********
İşçi Partisi Eski Genel Sekreteri, Silivri Esiri Mehmet Bedri Gültekin'in 16 Şubat 2014 günlü Aydınlık köşe yazısı esas alınarak düzenlenmiştir.

***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder