Öcalan-BDP Heyeti görüşmesinin tutanakları,
yaşanan sürecin sifrelerini açığa çıkardı.
| |||
+++++++++++++++++
AKP, tıpkı ANAP gibi intihara gitmektedir. Bu süreç, Tayyip Erdoğan’ın partisiyle birlikte deliğe süpürülmesiyle sonuçlanacaktır.
- PKK ile açık ittifak,
- PKK desteğiyle başkanlık rejimi getirmek,
- PKK desteğiyle başkan olmak,
- PKK’yı İran, Irak ve Suriye’nin üzerine sürmek,
- Orta vadede Türkiye-Kürdistan federasyonu kurmaya kalkışmak
türünde işaretler, AKP örgütünü halk karşısında zora sokmuştur.
Ortaya saçılan bu program ve siyasetleri AKP örgütlerinin ve seçmeninin elbette bir diyeceği olacaktır.
Tayyip Erdoğan’ın başka seçeneği yok
++++++++++++++++++++++++++++
Tayyip Erdoğan, niçin Baldıran zehrini içiyor?
Bu sorunun tek bir cevabı vardır: ABD dayatıyor!
Tayyip Erdoğan, şu anda, deliğe süpürülme yetkisini ABD’ye vermenin sonuçlarını yaşamaktadır. Başka bir çaresi yoktur.
Ve cahil insanların sıkıştıkları durumlardaki ruh hali, “ya herro ya merro” seçenekleriyle özetlenir.
Bu görüşmede ABD’nin ağır gölgesini göremezseniz, hiçbir şeyi göremezsiniz.
Öcalan, Hakan Fidan’ın yakın koruması
++++++++++++++++++++++++++++++
Öcalan, önce Cezaevi Müdürüne “Hakan Fidan Beyi yalnız bırakmamak gerekir” diyor.
MİT Müsteşarlığı’na yönelik “sözlü, yazılı iletişime geçtiğini” söylüyor. Sonuç alıyor ve beş ay önce, yani 2012 yılı Eylül ayında “kanal açılıyor.”
BDP heyetindekiler, Apo’ya Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektubu soramıyorlar. Ama o mektup, Tayyip Erdoğan’ın kozu olarak yakında sızdırılır ve herkes Hakan Fidan-Abdullah Öcalan ilişkisinin niteliğini öğrenir.
Öcalan’ın Hakan Fidan konusundaki duyarlılıkları, çok ileri bir bağlılığın izlerini yansıtıyor. Hakan Fidan'ın Fethullahçılarla çatışmasında Öcalan Hakan Fidan’ın yakın koruması konumundadır:
“Vazgeçilemeyen” bağlantılar var
+++++++++++++++++++++++++
Öcalan’ın bu süreçten “vazgeçmeyeceği” yönündeki kararlılık beyanı, kuşkusuz Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektupla belgelediği bağlantısının kaçınılmaz sonucudur.
Hakan Fidan’ın da ondan “vazgeçmeyeceği” garantilidir.
Bu karşılıklı vazgeçilmezliğin, Kandil’de yarattığı rahatsızlık görüşmenin merkezindeki konudur. Öcalan, Kandil’e “kızdığını” açıkça belirtiyor. Ve PKK’yı, bu sürece uyum göstermezse, “Beni yok bilin” diyerek, tehdit ediyor. Kendisini ortaya koymuştur, tıpkı Tayyip Erdoğan gibi.
Tayyip Erdoğan’ın vazgeçemediği görev ise BOP Eşbaşkanlığıdır.
Apo’nun MİT Müsteşarına “sözlü ve yazılı” başvurularla başlayan konumunu, “AKP’yi biz iktidar yaptık, onları 10 yıldır ayakta tutan benim” gibi söylemlerle telafi etmesi, aynı zamanda PKK’yı ikna çabasının da eseridir. Kısacası teslim durumunda olmadığını anlatma gayreti içindedir.
Osmanlı Ortaçağında ve Abdülhamit’te birleşiyorlar
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Bu tutanakların yayımlanmasıyla ABD güdümündeki AKP-PKK ittifakı resmen ilan edilmiş oldu. İttifakın programını Öcalan’dan öğrenmiş bulunuyoruz:
- Osmanlı’nın ve özellikle Abdülhamit’in Kürtleri kucaklama siyaseti.
- Kafkaslar ve Balkanlardan gelenler ve Yahudi komplosu söylemleriyle desteklenen Kemalist Devrim ve Türk milliyetçiliği düşmanlığı.
- Türk milletine karşı kutsal ittifak.
- İran, Suriye ve Irak’a karşı birlikte cephe tutmak.
CHP’ye acil ihtiyaç
+++++++++++++++
AKP-PKK ittifakının başarıya ulaşması için ABD desteği yetmiyor.
Çünkü karşıda hem Türk milleti var, hem de bölge ülkeleri.
Bu nedenle AKP-PKK ittifakının yandaşları dahi, “CHP’siz barış hayal” diyorlar.
Atlantik emperyalistleri ve işbirlikçi TÜSİAD sermayesi, CHP’yi İmralı sürecine katmayı belirleyici görüyorlar.
Zaten CHP Genel Başkanı, İmralı sürecine bağlanmıştır. O da vazgeçemiyor.
Ancak göreceksiniz İşçi Partisi’nin kararlılığı, CHP üzerine yapılan planları bozacaktır.
Bu açıdan Kılıçdaroğlu da Tayyip Erdoğan gibi çıkmazdadır.
Irak ve Suriye’deki barışa bakın ne olacağını görürsünüz!
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
İmralı tezgâhı, bir barış süreci değil, kanlı bir senaryodur.
ABD’nin Irak ve Suriye’ye getirdiği “barış ve demokrasi"ye göz atarsanız, İmralı sürecinin Türkiye’ye vaat ettiği manzarayı görürsünüz.
Türkiye halkı, bu karanlık tertibi bozguna uğratacaktır.
**********
Doğu Perinçek'in 2 Mart 2013 günlü Aydınlık köşe yazısının özetidir
arşiv:
Hayır, hayır, Öcalan böyle demek istemedi
**********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder