Chavez, "21. Yüzyıl Sosyalizmi" diyordu.
"21. Yüzyıl" vurgusu ne anlama
geliyor?
Chavez, 19. Yüzyılın çok arkalarda kaldığının, Marx
döneminin çoktan bittiğinin farkındaydı.
19. Yüzyıla saplanıp kalmış olanlar gibi kafasında hamam
tası taşımıyordu.
Kapitalizme ilk geçmiş olan Batı ülkeleri 20. Yüzyılın
eşiğinde emperyalist bir karakter kazanmışlardı. Hala ortaçağ karanlığında,
toprak ağalığı ve dinsel gericilikle belirlenen feodal düzende debelenen
ülkelerin gelişmelerine izin vermiyorlardı. Sömürgeleştirdikleri bu ülkelerden
elde ettikleri gelirlerden kendi işçi sınıflarına da koklatarak sınıf savaşını
havuzlamışlardı. Kendi işçi sınıflarını da ezen millet içine almışlardı. Bakü
Kongresi ve Komintern, bu durumu, "Batı Avrupa işçi sınıfının burjuvalaşması"
olarak ifade edecekti.
Avrupa merkezli devrim dönemi sona ermişti.
Marx, bu süreci sezmiş, ömrünün son yıllarında Rusça ve
Türkçe öğrenmeye yönelmişti.
Bu dahice sezgi gerçekleşmiş, bir Rus ve bir Türk, Lenin
ve Atatürk, dünyada oluşan yeni saflaşmayı berrak bir şekilde tespit
etmişlerdi.
Dünya, "Ezen Miletler" ve "Ezilen Milletler" olarak iki
karşıt kampa ayrılmıştı.
Devrimin merkezi bu yüzden Doğu'ya kayıyordu. Devrimler,
ezilen milletlerin emperyalizme karşı kurtuluş savaşları ile gelecekti. Buna
"Leninizm" dediler. Lenin çağına girilmişti.
Mustafa Kemal Paşa, "Mazlum Milletler" adlandırmasını
kullanıyordu. Ve Mazlum Milletlerin ilk büyük devrimcisi oldu.
Kendi kaderini tayin etme hakkını kullanarak emperyalizmin
sömürgeciliğinden kurtulan milletler bağımsız devletler kurdular. Sömürgecilik
böylece sona erdi.
Ancak, milli kurtuluş devrimlerini sosyalizme doğru
ilerletemeyen ülkelerin çoğu tekrar emperyalizmin pençesine düştüler.
Emperyalizm bağımsızlıkta ısrar eden ülkeleri denetimine almaya ve geri kalmış
ülkeleri parçalamaya girişti.
Aslında 20. yüzyılın sonlarında başlayan bu yeni dönem
ülkelerin bağımsızlık ve halkların devrim mücadelesi dönemi oldu.
Hugo Chavez 1954 -
2013
Ho Şi Minh, Kim İl Sung, Abdülnasır, Bin Bella, Fidel
Castro, Lumumba, Mugabe hep 19. Yüzyılın Avrupa merkezli devrim döneminin sona
erdiğinin farkında olan devrimcilerdi.
Chavez, hem onların son temsilcisidir, hem de yarınların
habercisidir.
"Komünist" adlı partiler niçin
devrim yapamıyor
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Çok önemli bir soru:
Küba, Nikaragua, Venezuela devrimlerine ve bugün Güney
Amerika'daki devrimci çabalara kendilerini "komünist" olarak adlandıran partiler
değil de Castro, Ortega ve Chavezlerin partileri önderlik etti.
Niçin?
Ve hatta, bu devrim yapan partiler, o "komünist" adlı
partilere karşı mücadele etmek zorunda kaldılar. Niçin?
Kendilerine "komünistim" diyen partiler bu mücadelenin
kenarında ve hatta karşısında vaziyet alıyorlar. Niçin?
Çünkü, o sözde solcu partiler hala daha 19. Yüzyılda
yaşıyorlar. Devrimi sermayeye karşı işçi sınıfının yapacağı yanılgısı
içindedirler.
Halbuki çağımızda devrim artık burjuvazi-işçi sınıfı
çelişmesinin ürünü değildir. Devrim, çağımızda, emperyalizm ile millet
arasındaki çelişmenin çözülmesidir.
Bununla bağlantılı olarak, kendisine "komünist" diyen o
sözde solcu partiler, içinde yaşadıkları toplumun devrim geleneklerinden ve
milletlerinin tarihsel köklerinden kopmuşlardır.
İçinde yaşadıkları toplumu tanımaz bir durumdadırlar.
Hangi çağda, hangi ülkede yaşadıklarını bilmez bir hale
gelmişleridir.
Devrimciler ülkelerinin tarihsel
köklerine sarılır
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Küba'da her yerde Jose Marti'nin heykellerini
görürsünüz.
Küba Devrim Müzesi'nde sömürgeciliğe karşı savaşın
komutanları olan generallerle karşılaşırsınız.
Castro önderliğindeki devrimciler sözde solcuların
"burjuva, aristokrat" diye burun kıvırdıkları bu tarihsel önderlerine dayanarak
mücadele ederken, Küba Komünist Partisi Batista'yı savunan bildiriler
dağıtıyordu.
Chavez de Venezuela'nın tarihsel köklerine sarılmış,
"Bolivarcıyız" demiştir.
Venezuela'yı ziyeret eden sözde solcularımız her yerde
gördükleri Bolivar resimlerinden rahatsız olmaktadırlar. Çünkü: "Bolivar
aristokrattı, işçilerle ilgilenmedi, emekten yana değildi, sermayeyi
sorgulamadı."
Ancak unuttukları bir şey var. Chavez, devrimi "Marx
Engels Lenin" değil, "Bolivar" diyerek yapmıştı. Elinde Venezuela bayrağı
taşıyordu.
Ülkesinin adını şöyle koydu: República
Bolivariana de Venezuela = Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti.
Bunu ülkemize uygularsak şöyle olur: Atatürkçü Türkiye
Cumhuriyeti. Sözde solcularımızın tüylerinin diken diken olduğunu görür
gibiyim.
Kaldı ki, Atatürk aristokrat falan değil, sosyalist idi.
İşte el yazısı:
"Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı
!" (Ünlem işaretini kalınlaştırmış) (1904 tarihli not
defteri, Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, c. 1, s.
15).
Bizim sözde solcular ise Atatürk adını duyunca şeytan
çarpmışa dönüyorlar.
Ellerine Türk bayrağı almaktan utanıyorlar. Cumhuriyetin
kurulması bile onları pek ilgilendirmiyor.
Onlara göre Atatürk burjuvadır, Kürtleri kesip biçmiştir,
etnik milliyetçi ve hatta faşisttir. Bazılarına göre İngiliz işbirlikçisidir.
Daha ne zırvalar.
Hiçbir milli bayramda ve 10 Kasımlarda onları Atatürk
anıtları önünde göremezsiniz.
İşte yukarda sorduğumuz çok önemli sorunun cevabı burada
yatmaktadır. İşte bunun için devrim yapamazlar. Milletlerinin köklerinden
kopmuşlardır. Atatürk ve Türk bayrağı karşıtlıklarından dolayı devrime en yakın
kitle olan cumhuriyetçi, laik çoğunlukla bile birleşme yeteneğinden
yoksundurlar. Kendi kendilerini toplumdan soyutlamışlardır.
Amerikan emperyalizminin önlerine attığı "halkların
kaderini tayin hakkı" safsatası ile vakit harcamaktadırlar. Haritasında Büyük
Kürdistan hedefinin açıkça gösterildiği Büyük Ortadoğu Projesi'ni duymak bile
istemezler.
Dincilerin "türban" zokasını yutmalarına benzer
şekilde, "Anadilde eğitim" zokasını yutmuşlardır. Chavez'in yerliler için
anadilde eğitimi reddettiğini ve onları İspanyolca eğitimle "asimile ettiğini"
duysalar ne derler yaman meraklanırım.
Milli Demokratik Devrimler
Çağı
++++++++++++++++++++++++++
Chavez,
Millî Demokratik Devrimler çağında yaşadığımızı çok açık saptadığı için başarılı
oldu. Kesintisiz olarak sosyalizmin kuruluşuna
yönelmesi de, başarısının sırlarındandır. Çünkü her millî demokratik devrim, ancak
sosyalizme yönelerek tamamlanabilir. Millî Demokratik Devrime kazık çakarsanız, ülke
en sonunda Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülenlerin eline geçer. Atatürk de bunu çok iyi gördüğü için, 1935 yılı
Mayıs ayındaki CHP 4. Genel Kurultayı’ndaki konuşmasında, “arasız devrimler” hedefini Partisinin önüne koymuştu (Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları,
c. 27, s. 205).
Bolivar’dan gelen devrimci enerji
++++++++++++++++++++++++++++
Devrim, her zaman bir ülkenin tarihsel birikiminin
ürünüdür.
Venezuela halkının devrimci kökleri, 19. yüzyılın İspanyol
sömürgeciliğine karşı savaştadır. Ve o savaşın önderi Bolivar’dır. Bolivarcılık
Latin Amerika’da hâlâ geçerliydi. Latin Amerika halkları, o devrimci gelenekten
beslenerek ayağa kalkabilir ve zafere ulaşabilirdi. Fidel Castro, Chavez gibi
önderler bunun derinliğini anladıkları için halklarına önderlik ettiler. Küba’ya
gidin, tarihten alınan enerji, hala Jose Marti’dir.
Atatürk'te
birleşmek
++++++++++++++++
Latin Amerika'nın Bolivar'da birleşmesi gibi, Türkiye de
Atatürk'te birleşiyor.
Bugün Türkiye’de İşçi Partisi’nin yüzbinleri ayağa
kaldırabilen bir önderlik yeteneğine kavuşması da, Kemalist Devrim mevzisinde
savaşması nedeniyledir.
Bulutların üzerinde değil, tarihsel sürecin içinde
mevzilenmiştir. Savaş, hâlâ emperyalizme karşı millet savaşıdır. Ve emperyalizme
karşı savaşın tarihsel önderi, Atatürk’tür.
Tarihin
dışında devrimcilik olmaz. Sosyalizm hiç olmaz
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
ÖDP, TKP, EMEP gibi tarihin dışına düşen ve 1968
geleneğinden de kopan partiler, çağımızda sınıf mücadelesinin millî bağımsızlık
mevzisinde olduğunu anlamak zorundadırlar.
Kemalist Devrim geçmişte kalmış olan değil,
önümüzde duran, başarmak zorunda olduğumuz bir hedeftir. Bunu anlamak için yeterli tecrübe
birikmiştir. Türkiye’de artık devrime örgütlü olarak
katılmak için, İşçi Partisi’ne üye olmak dışında bir seçenek
yoktur.
Enternasyonalizm
++++++++++++++++
Chavez,
çağının farkında olduğu için, Enternasyonalizmin ne olduğunun bilincindeydi.
O’nun cenazesinde en çok alkışlanan liderin Ahmedinejad olması anlamlıdır. Bugün enternasyonalizm, her iklimde ve her yerde
vatanseverlik olarak özetlenebilir. Yoksa Avrupa’nın sermaye sınıflarının güdümündeki işçi
sınıflarıyla veya onların bürokratik ve sistem yanlısı partileriyle dayanışma
değildir. İnsanlığın geleceğini belirleyen çarpışmalar, Suriye’de,
Irak’ta, Afganistan’da yaşanıyor. Bugün insanlığın ön
cephesi, İran’dır, Türkiye’dir, Mısır’dır, Tunus’tur, Çin’dir, Hindistan’dır,
Pakistan’dır, Venezuela’dır.
21. Yüzyıl devriminin bayrakları
++++++++++++++++++++++++++
Emperyalizme
karşı savaşan büyük insanlık bugün Latin Amerika’da
Bolivar, Türkiye’de
Atatürk, Mısır’da
Nasır, Tunus’ta
Burgiba, Çin’de Mao
bayraklarıyla ayağa kalkıyor.
Bu
gerçeği anlamadan devrimcilik yapamazsınız!
Ve
Rus halkının en sevdiği liderler, son anketlere göre, Stalin ve Lenin. Onlar da
Avrupa’nın değil Doğu’nun devrimcileridir.
İşte
Chavez, bu gerçeği anladığı için, bugün Venezuela halkının geçmişinde değil,
geleceğindedir.
Güney
Amerika’nın yerlileri Mayalardan ve siyah kölelerden gelen isyan ruhu Bolivarlar
ve Chavezlerden geleceğe uzanıyor.
Ahmedinejad tabutu
öperken
Ve, Chavez'in annesi ile...
********
Doğu Perinçek'in 12 Mart 2013 günlü Aydınlık köşe yazısı (Rota) esas
alınarak hazırlanmıştır.
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder