2011 yılında MHP listesinden İstanbul 2. bölge 9.
sıra Milletvekili adayı olan Özcan Pehlivanoğlu, 13 Aralık 2013 günlü "Kemalist
Aydınlar!.." başlıklı yazısında, Kemalizm diye bir ideoloji olmadığını,
Atatürk'ün ölümünden sonra Kemalizm diye bir safsata ortaya atıldığını öne
sürdü.
***********
Buradan da anlıyoruz ki, kendisi
1 - Atatürk'ün el yazılarını
okumamıştır
2 - CHP programlarını okumamıştır.
3 - Kemalist kadronun Atatürk döneminde yazdığı
kitapları okumamıştır.
Veya, okuduğu ve bildiği halde, Kemalizme karşı olduğu için bu
şekilde konuşmakta ve yazmaktadır.
(Bu eleştiri MHP yöneticilerinin hemen tümü için
geçerlidir)
***********
CHP 4. Büyük Kurultayı 9-16 Mayıs 1935
günlerinde Atatürk'ün Genel Başkanlığı
altında toplandı.
Bu kurultayda Kemalizm kavramı parti programına
alındı.
Bu Kurultayda kabul edilen CHP programının Giriş
bölümünün ikinci ara başlığı "Kamâlizm"dir.
Programın bu bölümü aynen şöyle:
"CHP'nin programına
temel olan ana fikirler, Türk devriminin başlangıcından
bugüne kadar yapılmış olan işlerle, yalın olarak ortaya konmuştur.
......
bugüne kadar yapılmış olan işlerle, yalın olarak ortaya konmuştur.
......
Yalnız birkaç yıl
için değil, geleceği de kapsayan tasarılarımızın ana hatları
burada toplu olarak yazılmıştır.
burada toplu olarak yazılmıştır.
Kamâlizm
Partinin güttüğü bu esaslar, Kamâlizm prensipleridir."
***********
Atatürk, 1937
yılında, CHP 5. Büyük Kurultayı için elyazısı
ile şu notları almıştı:
"Bunlardan başka,
1935 Kurultayınca saptalanan fikirler de bu programa ulanmıştır.
C.H. Partisinin
güttüğü bütün bu esaslar, Kamâlizm prensipleridir"
El yazısı belgenin aslı Anıtkabir Arşivi'nde 1.
Dosyada 1091 no. da saklanmaktadır.
İşte o belge:
***********
1935 Kurultayından sonra Kemalizm/Kamalizm kavramı
resmi metinlerde ve yazın hayatında yaygın olarak kullanıldı.
Edirne Mebusu Şeref Aykut, 1936 yılında "Kamalizm" adlı bir kitap yayımladı.
Kitabın alt başlığı: "C.H. Partisi Programı'nın
İzahı"
(Kitabın 2. baskısı 2008 yılında Kaynak Yayınları
tarafından yapılmıştır)
***********
Yine 1936 yılında, Kemalist Devrimin
düşünürlerinden Tekin Alp
"Kemalizm" adlı kitabını yayımladı.
"Kemalizm" adlı kitabını yayımladı.
(Kitabın 2. baskısı 1998 yılında Toplumsal Dönüşüm
Yayınları tarafından yapılmıştır)
***********
Atatürk döneminde Adalet Bakanlığı yapmış olan
Mahmut Esat Bozkurt, yine Atatürk döneminde üniversitede Devrim Tarihi dersleri
vermekteydi.
Bu derslere kaynak olarak yazdığı ve Atatürk
döneminde yayımlanan "Atatürk İhtilali" adlı kitabında, Kemalizmi şöyle
tanımlıyor:
"Türk
ihtilalinin verimi, sembolik Altı Ok içindedir ki, buna Kemalizm diyoruz ve diyorlar."
Kemalizm tarif, kitabın 191.
sayfasındadır)
***********
Atatürk'ün yakın çalışma arkadaşı Prof. Dr.
Afetinan,
"Atatürk'ün uğraştığı ve kendi mesuliyeti altında tahakkuk ettirmek
istediği inkılaplar, ona izafeten Kemalizm tabiri ile tarihte yer almıştır"
istediği inkılaplar, ona izafeten Kemalizm tabiri ile tarihte yer almıştır"
demektedir.
(Afetinan, "Atatürk Hakkında hatıralar ve Belgeler"
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 1984, sayfa 294)
***********
CHP Genel Sekreteri Recep Peker ve Kemalist
Devrim'in önemli düşünürlerinden Sadri Etem'in Kemalizm tariflerinden şunu
anlıyoruz:
"Kemalizm, Kemalist Devrim denen uygulamaların
toplamıdır"
(Recep Peker'in 1935 Kurultayı'na sunuş konuşması
"CHP 4. Büyük Kurultayı Tutulgası, 1935)
(Sadri Etem, "Türk İnkılabının Karakteri" Kaynak
Yayınları 2007, sayfa 28, 101)
***********
Niçin "Kemalizm" değil de
"Kamalizm"
Atatürk, dilde Türkçeleştirme çalışmaları sırasında
Arapça Kemal olan adını bırakarak
Türkçe Kamal adını
almıştı.
Yani adını Kamal
Atatürk olarak değiştirmişti.
Dolayısıyla, koyduğu prensiplere Kemalizm değil, Kamalizm
demişti.
Ama bu ad değişikliğini milletimizin öğrenmesi engellenmiş
olduğu için şimdi biz Kemalizm diyoruz.
İşte Atatürk'ün nüfus cüzdanı: (Renkli ve siyah beyaz fotokopiler)
***********
1935 CHP Programı bize şunu anlatıyor:
Atatürk, Kamalizm adını verdiği prensiplerini 4. Kongrede kabul edilen CHP Programı'na koymuştu.
1935 CHP Programı bize şunu anlatıyor:
Atatürk, Kamalizm adını verdiği prensiplerini 4. Kongrede kabul edilen CHP Programı'na koymuştu.
O tarihte CHP Genel Başkanı ve aynı
zamanda Cumhurbaşkanı olan Atatürk, bu kongreyi bizzat
yönetmişti.
Dolayısıyla Kamalizm prensiplerinin Kamal Atatürk'ün
prensipleri olduğu şüphesizdir.
Programdan anladığımıza göre:
Türk devriminin başlangıcından 1935 yılına kadar yapılan
işlere bakarak, CHP Programı'na temel olan ana fikirlerin ne olduğunu
anlayabiliriz.
Bu fikirler, Kamalizm prensipleridir.
Yani:
Türk devrimi, Kamalizm prensipleri temel alınarak
yapılmıştır.
Demek ki:
Kamalizmin prensiplerini kabul eden, yani Kamalist olan
CHP, bu prensipleri temel alarak Türk devrimini gerçekleştirmiştir.
CHP Kamalizmi kabul ettiğine, yani Kamalist olduğuna göre,
parti üyelerinin de, tabii bu arada en başta Kamalizm prensiplerini ortaya koyan
CHP Genel Başkanı Kamal Atatürk'ün de Kamalist olduğu açıktır.
Atatürk, 1937 yılında, elyazısı ile, Kamalizm
prensiplerini bir kere daha açıklamıştır.
(Atatürk'ün elyazısı fotokopisi yukarıda
verildi)
***********
Atatürk "Kemalizm prensipleri" diyor, elyazısı ile
yazıyor, yazmakla kalmıyor, Genel Başkanı olduğu partinin programına Kamâlizm diye
yazdırıyor.
Bütün dünya CHP programını okuyor, orada Kamalizm
yazıldığını görüyor.
Bu durumda "Kemalizm yoktur" demek Atatürk ile kavga
etmekten başka bir şey değildir.
MHP Millevekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri'nin Mahmut Esat Bozkurt'a "Sefil" demesi de aynı anlayışın bir yan ürünüdür.
***********
Sovyet dergisinde Kemalizm:
Falih Rıfkı (Atay):
"Leninizm ve Kemalizm birlikte
gelişecektir."
SSCB Ağır Sanayi Halk Komiserliği (Bakanlığı) yayın organı Stroim (Kuruyoruz) dergisinin Mayıs 1934 tarihli sayısı "SSCB ve Türkiye halklarının dostluğuna" adanmış.
Derginin kapağının bir köşesinde ay-yıldız, diğer köşesinde ise orak-çekiç var.
İçinde, başta Atatürk olmak üzere dönemin Türk ve
Sovyet yöneticilerinin makale ve demeçleri fotoğraf ve imzaları ile yer
alıyor.
İşte bazı çarpıcı örnekler:
Mustafa Kemal'in
demeci:
+++++++++++++++++++++
"Birçok sınavlardan geçmiş olan ve her seferinde daha da
güçlenen, herhangi bir üçüncü devlete karşı yönelmiş olmayan, iki ülkeye tam güvenlik sağlayan yeni Türkiye ve Sovyet Rusya
arasındaki dostluk, halklar arasındaki ilişkilere nezaketin, güvenin ve
mantığa uygunluğun mükemmel bir örneği olmaktadır."
İsmet Paşa'nın
demeci:
+++++++++++++++++++
"Devrimci ülkelerin 10. yıldönümlerinin ilham veren değerini
iyi biliriz. Sovyetler'in 10. yıldönümünü Ankara'da değerli dostumuz Büyükelçi
Surits'in ailesiyle birlikte kutlarken o büyük mutluluğu hissettik. Türkiye
Cumhuriyeti'nin 10. yılı kutlamalarında ise Sovyet heyeti bulunmuş ve bayramın
değerine değer katmıştır. İki devrimin ortak temel özelliği, zaferi ve mutluluğu
teknikte, toplumsal ve endüstriyel kalkınmada, insan emeğinde
görmesidir.
Sovyetler'in en önemli dostluk
hamlesi, sanayinin kurulması konusunda Türkiye'yi teşvik etmesidir. Kalkınmanın
ana kaynağı olan sanayileşme, Türkiye'de SSCB ile işbirliği içerisinde
başlamıştır."
Falih Rıfkı (Atay) Bey'in
demeci:
++++++++++++++++++++++++++
(Hakimiyet-i Milliye Gazetesi Yayın Yönetmeni ve
Milletvekilidir)
"Türk-Sovyet dostluğu asla coğrafi ve siyasal düzenin
çıkarlarının dikte ettiği resmi bir dostluk değildir. Bu dostluk, her şeyden
önce, iki devrimin önünde duran temel görevlerin aynı olmasından, kaderlerinin
ortaklığından kaynaklanmaktadır.
Birbirini tanımaya başladığı, birbirine elini uzattığı dönemde
her iki devrim de yalnızdı. İki devrimin emperyalist çıkarlara ters düşen
karakteri, izole edilmelerine yol açmıştı. Mustafa Kemal,
Anadolu'ya geçme kararı aldığında daha Moskova ile ilişki kurmamıştı. Ancak yüce
Lenin'in bu davada doğal müttefiki olduğunu çok iyi biliyordu.
Kemalizm, bir kurtuluş
hareketidir. Siyasi, toplumsal, ekonomik, manevi birçok açıdan
Kemalizm, terinin son damlasına kadar emperyalizm ve
içerde ise emperyalizmin silahları olan küçük bir azınlık ve feodal beyler
tarafından sömürülen ve canı çıkarılan halkın hareketidir. Kızıl devrimin önderleri ve kitleleri, bu kadar köklü bir devrimi
onaylamaktan, onunla övünmekten geri duramazlardı.
Aynı duyguları Sovyetler'e karşı Türk devriminin
önderleri ve kitleleri de beslemektedir. Leninizm ve Kemalizm, bütün
halk kitlelerinin özgürleştiği, yeryüzünde yeni bir düzen kurulduğu güne
kadar birlikte
gelişecektir. Dünya, eksenini Bering ile Çanakkale Boğazlarını ve Beyaz Deniz
ile Akdeniz'i kesen iki çizgi temelinde değiştirmektedir. Köleleştirilen halk kitlelerinin özgürlük davasını görev edinmiş
devrimlere şan olsun"
Kazım Paşa'nın (Karabekir)
demeci:
++++++++++++++++++++++++++++
(TBMM Başkanı)
"Devrim ve savaşın zor şartlarında başlayan Sovyet-Türk
dostluğu, kurucuları yüce Lenin ve kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal'in yüksek
önderliğinde bütün halkların can attığı dünya barışının binasına ilk taşı
koymuştur. Sadece iki ülkenin hükümetlerinin çabalarına dayanmayan, ayrıca iki
barışçıl halkın karşılıklı anlayışında temellerini bulan bu dostluğun anlam ve
önemi büyüktür."
B. Tal'ın demeci:
+++++++++++++
(Stroim Dergisi Yayın Yönetmeni)
(5 Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde Türk tekstil
fabrikalarının kuruluşunda ve kadrolarının yetiştirilmesinde Sovyetler'in
oynadığı rolü vurguladıktan sonra şöyle devam ediyor:)
"Çarlık Rusyası, Sultan Türkiyesi'ne
metali ölüm getiren bomba ve kurşun olarak 'gönderiyordu'. Sovyet ülkesi ise, Türkiye Cumhuriyeti'ne en dostane duygularla
metali Türk sanayisinin gelişmesine ve teknik-ekonomik bağımsızlığının
güçlenmesine yardımcı olan makinalar olarak
gönderiyor.
İki ülkenin barış ve üreten emek için verdiği yiğit ve
direngen mücadelesinin parlak örneklerinin yer aldığı çağdaş tarihimizin sembolü
budur. Bu sembol, büyük devrimin parlatyan ateşinin aydınlattığı
yoldur."
Karahan'ın demeci:
+++++++++++++++
(SSCB Dişişleri Halk Komiser Yardımcısı)
(SSCB Dişişleri Halk Komiser Yardımcısı)
"Türk halk kitleleri, yüksek manevi gücüyle,
öğretmenlerimiz Marx ve Engels'te hayranlık ve saygı uyandırmıştır. Engels, W.
Braecke'ye yazdığı 25 haziran 1877 tarihli mektupta şunları belirtir:
'Türk halk kitleleri, yani Türk köylüleri, ve hatta orta ölçekli toprak sahipleri sağlam durduğu sürece, Doğu'nun toplumsal organizması, sert darbelere dayanabilir. Bizanslılardan miras kalan 400 yıllık başkent yolsuzlukları, başka herhangi bir halkı mahvederdi. Ancak Türklere sadece üst tabakayı alaşağı etmek kalıyor, ve onlar, kesinlikle Rusya'nın gücüyle boy ölçüşebilir.'
'Türk halk kitleleri, yani Türk köylüleri, ve hatta orta ölçekli toprak sahipleri sağlam durduğu sürece, Doğu'nun toplumsal organizması, sert darbelere dayanabilir. Bizanslılardan miras kalan 400 yıllık başkent yolsuzlukları, başka herhangi bir halkı mahvederdi. Ancak Türklere sadece üst tabakayı alaşağı etmek kalıyor, ve onlar, kesinlikle Rusya'nın gücüyle boy ölçüşebilir.'
Türkler, 'üst tabakayı' alt ettiler. Sultanın ve
halifenin tahakkümüne son verdiler. Ancak devamlı olarak Türkiye'yi tehdit eden
eski emperyalist Çarlık Rusyası ile 'boy ölçüşmesi'ne artık gerek kalmadı, çünkü
bu eski Rusya'nın işçi sınıfı, Rus Çarlığını ve emperyalizmini tamamen alt etme
görevini yerine getirdi ve Türkiye'nin komşusu, güçlü ve dost Sovyet
cumhuriyetlerine dönüştü. Ama Türklerin, Türkiye'yi
yağma ve talan etmeye ve Türk halkını Avrupa
emperyalizminin kölesi yapmaya hazırlanan emperyalist devletlerin
birleşik cephesi ile 'boy ölçüşmesi' gerekti. Türk halkı, bu
savaşta zafer kazandı ve her yeni savaşta da
kazanacaktır"
(Stroim Dergisi ile ilgili bilgiler, Teori
Dergisi'nin Eylül 2008 sayısındaki Mehmet Perinçek'in yazısından
alınmıştır.)
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder