31 Aralık 2013 Salı

Ahmet Hakan'dan Başbakan'a açık mektup

Ahmet Hakan 28 Aralık günlü Hürriyet'teki köşesinde yazdı.

Başbakan'ın özel olarak görevlendirip sırtlarını sıvazladığı, zırhlı arabasını emirlerine verdiği, ve kendisine düşman olarak gördüğü komutanların, aydınların, gazetecilerin, siyasetçilerin üzerine sürdüğü, sahte deliller hazırlamaları için ortam hazırladığı Savcılar, Başbakan'ın gözünde birdenbire "çete" oluverdiler.

Canavar, kendisini yaratan Doktor Frankenştayn'a saldırmıştı. Bu, toplumsal bir kanundur. Eğer bir canavar yaratırsanız, veya var olan bir canavarı beslerseniz, veya canavarla suç ortaklığı yaparsanız, eninde sonunda onun size saldırması kaçınılmazdır.

Özetleyerek veriyorum.

Başbakan'a açık mektup

Ahmet Hakan

Sayın Başbakan,
-- Yargıya meydan okuyarak,
-- Savcıya meydan okuyarak,
-- Mahkemelere meydan okuyarak
bu krizden çıkamazsınız.

***********

"Ben bu yargıya, bu mahkemeye, bu savcıya çevremdeki insanları teslim etmem arkadaş" anlamına gelebilecek sözler söylemekten, davranışlar sergilemekten vazgeçin.

***********

- Bu ülkede Genelkurmay Başkanları bu yargıya teslim oldu, bu yargının verdiği kararlara uymak zorunda kaldı, bu yargının verdiği kararlar doğrultusunda hapislerde yatıyor.

- Bu ülkede "dokunulmaz" sanılan Generaller bu yargının verdiği kararlar doğrultusunda müebbet üstüne müebbet aldılar, Silivri zindanında yatıyorlar.

- Bu ülkenin gazetecileri bu yargı tarafından yargılandı, bu yargı tarafından hapislere atıldı.

- Bu ülkenin Belediye Başkanları, siyasetçileri yargılandı, bileklerine plastik kelepçeler takıldı, aylardır hapislerde yatıyor.

***********

Soruyorum:
Bu insanların, sizin çevrenizdeki insanlardan ne farkı var, Sa
yın Başbakan?
Onlar söz konusu olduğu zaman "Gidin yargılanın, bir şeyiniz yoksa neden çekiniyorsunuz kardeşim, adalete güvenin" demiştiniz.


Fakat sıra sizin partililerinize ve çevrenize gelince..."Olmaz" diyorsunuz, savcı azarlıyorsunuz, direnişe geçiyorsunuz.
Oysa yargı aynı yargı, mahkeme aynı mahkeme, hatta savcı bile aynı savcı.Yani "paralel devlet" ise aynı "paralel devlet"

***********

Sayın Başbakan... Sizin tutumunuzdan biz ne anlamalıyız?
Şunu mu:

Sizin yakınınızdakiler yargının bile dokunamayacağı kadar pek mühim, çok elit, çok önemli, çok dokunulmaz kişiler...

Sizin yakınınızda olmayanlar ise...
Sonuna kadar vurulacak, dövülecek, hapislere tıkılacak, ağır müebbetlere çarptırılacak kişiler.

Bu mudur yani?
Eğer buysa bunun bildiğimiz o "Eski Türkiye"den ne farkı var Allah aşkına?

***********

Sayın Başbakan...
Eğer siz bugün "Ben bu yargıyı maksatlı buluyorum, bunlara güvenmiyorum" derseniz...
Siz "Başbakan" olarak bunu derseniz...
Bütün vatandaşlarınıza da böyle deme hakkı doğmaz mı?

Soruşturulan her vatandaşın da, "Ben bu yargıyı maksatlı buluyorum, bunlara güvenmiyorum" deme hakkı olmaz mı?

Dahası "Başbakan'ın yakınlarını gözaltına alamıyorsunuz, gücünüz bana mı yetiyor" cümlesi, gayet haklı bir cümle olmaz mı?

Sizin elinizde devasa bir "devlet gücü" var ve siz bu devasa güce dayanarak çevrenizdekileri yargıdan kurtarabiliyorsunuz.
Peki elinde böyle bir güç olmayan sade vatandaşlar ne yapacak?
Onları kim koruyacak?
Onları kim kurtaracak?

***********

Sayın Başbakan...
Etrafınızdakilerin soruşturulup yargılanmalarına izin vermeme gayretleriniz sadece vatandaşlarınızın adalet duygusunu yer ile yeksan etmiyor.
Ayrıca dışarıdan Türkiye'ye bakanlarda da çok derin bir kuşku ve kaygı yaratıyor.

Mahkemelerine, savcılarına, yargısına posta koyan bir Başbakan'ın ülkesini kimse "güvenilir" bulmaz.

Bulmuyorlar da nitekim.
Alıp da kaçıyorlar paralarını...

İşte bakın:
Dolar fırlıyor, borsa çöküyor.
Sizin tutumunuz nedeniyle ekonomi de dibe vuruyor Sayın Başbakan.

***********
Yazının tamamı için:
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder