Bölge gazetelerinin feryatlarından sonra, PKK'nın
yönettiği Özgür Gündem gaz tenekesi de feryada başladı:
Yolsuzluk, gericilik, uyuşturucu almış başını gidiyormuş.
Ne bekliyordunuz?
İşte sizin hayalinizde yaşattığınız sözde "Bağımsız
Kürdistan"da Kürt halkına verebilecekleriniz bunlardan ibarettir.
BDP'li Belediye Başkanlarının
olduğu her ilde ve her ilçede, aynı zamanda, PKK'nın atadığı bir Eşbaşkan
bulunuyor. Bu Eşbaşkanların
onaylamadığı hiçbir karar yürürlüğe girmiyor. Yani Belediyeleri
yöneten aslında PKK. Bundan dolayı, buralardaki yolsuzluk ve rüşvet olaylarından
PKK birinci derecede sorumlu.
Siirt Belediyesi'nde yolsuzluk skandalına karışan 36 kişi
hakkındaki İddianame'yi Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti. Başkan Yardımcısının
taciz ettiği iki genç kız. Diyarbakır bütçesinde 108 usulsüzlük ve
niceleri...
Devlet ihalelerini AKP'liler, Belediye ihalelerini PKK'ya
yakın kişiler alıyor. İşler kalitesiz yapılıyor, yollar bir yıl geçmeden
bozuluyor, okul ve sağlık ocakları daha içlerine girilmeden dökülmeye başlıyor.
İnşaatların projelere uygun yapılıp yapılmadığı denetlenmiyor.
Aydınlık, 19 Ağustos 2013
Muzaffer Ayata
şöyle yazıyor:
"Hakkari gibi yerlerde uyuşturucu kullanımının
yaygınlaştığı, liseliler arasında bile yayıldığı basına yansıdı. Hakkari ki,
Kürt kültürünün en güçlü olduğu, ve Türk yaşam tarzının yaygınlaşmadığı bir
bölgeydi. Üstelik gerilla savaşının ve halk direnişinin en güçlü olduğu
bölgelerden biriydi. Diyarbakır gibi direnişin ve demokratik örgütlenmenin
başkenti olan bir yerde de uyuşturucu ve fuhuş giderek yaygınlaştırıldı."
(Özgür Gündem, 22 Haziran
2013)
PKK sözcüsü Ayata'nın "Türk yaşam tarzı" dediği şey, Atatürk devrimi
ile gelen cumhuriyetçi, laik, çağdaş yaşam tarzıdır. Feodaliteyi, Ortaçağ
ilişkilerini ortadan kaldırarak çağdaş sanayi toplumuna geçmiş her ulusun yaşam
tarzı budur. Bunu "Türk yaşam tarzı" diye ötekileştirmek, aslında çağdaşlığa
karşı çıkmak demektir.
Ayata'nın "Kürt kültürü" dediği şey ise tam tersine, cumhuriyet
öncesi feodal, Ortaçağ ilişkileridir : Ağalık, şeyhlik, toprak ağalığı, dinsel
gericilik, yobazlık, kan davası, başlık parası, töre cinayeti. İşte PKK sözcüsü
Ayata, bu gerici ilişkilerin korunmasını ve çağdaş yaşam tarzının kabul
edilmemesini göklere çıkarıyor. Bir yandan da fuhuş, uyuşturucu ve yolsuzluktan
şikayet ediyor. Bu şikayet ettiği şeyler göklere çıkardığı gerici yaşam tarzının
sonucudur. Bunu algılayamıyor, veya bilmezden geliyor, yalandan deliliğe
vuruyor.
PKK "Kürt halkının kültürel hakları"ndan söz ediyor, bunların Anayasa
güvencesi altına alınmasını istiyor. Bu yoz Ortaçağ ilişkilerini "Kürt kültürü"
adı altında güvenceye almak isteyen PKK ve BDP, kendilerini utanmadan "Demokrat,
devrimci, hatta sosyalist" ilan ediveriyorlar.
"BDP ilericidir, demokrattır" yaygaraları ile
PKK'nın kuyruğuna takılan, BDP listelerinden Milletvekili seçilen ÖDP, EMEP gibi
sözde sosyalist partilerin başkanları, sosyalist geçinen bilumum zerzevat
bunları bilmez mi?
Doğu Perinçek,
konuyu şöyle özetliyor:
"Özerklik, bağımsızlık talepleri, bu Ortaçağ gericiliğinin
emperyalist destekle pekiştirilmesidir."
ABD ve AB emperyalistlerini arkalarına alarak, bu yoz
ilişkileri sürdürecekleri sözde bağımsız özde kukla bir devlet kurma
peşindedirler.
Perinçek
devamla şöyle diyor:
"Bu ülkeyi niçin bölüyorsunuz? Güneydoğu'yu İsrail ve
ABD'nin kucağına atmak, onlarla birlikte halkın kaynaklarını yağmalamak, halkı
karanlık Ortaçağ kuyularına mahkum etmek, ağaların şeyhlerin saltanatını bu kez
de Kürt milliyetçiliği perdesi altında sürdürmek için mi?"
Rüşvete, cinsel tacize batmış BDP belediyelerini
Delil Karakoçan şöyle
eleştiriyor:
"Güneydoğu'da yerel yönetimler bir farklılık yaratamadı...
Kürt siyasal eliti ile kitle arasındaki makas açılıyor"
Yani, belediyelere çöreklenen bölücü tayfa rüşvetle,
yolsuzlukla semirmekte, kurtaracaklarını söyledikleri halk ise daha da perişan
olmaktadır.
BDP / PKK belediyeleri, örneğin Eskişehir ve Antalya
Belediyeleri gibi çağdaş yerel yönetim biçimleri yaratamamışlardır. Ancak AKP
Belediyelerinin birer kopyası olmuşlardır.
Karakoçan,
gericilikten de şikayetçi. Şöyle yazıyor:
"Sosyal yardımlaşma fonları Cemaat yurtlarına,
derneklerine aktarılıyor. Aileye, okula, işyerine, her yere sızıyorlar.
Cemaatler derinden derine topluma nüfuz ediyor ve yığınlarda ruhsal, kültürel
kaos yaratıyor... Tehdit, ciddi politik toplumsal yarılmalara yol açacak
ölçülerde..." (Özgür Gündem, 27 Haziran
2013)
PKK sözcüsü Karakoçan'ın bu timsah gözyaşlarına
Doğu Perinçek şöyle yanıt
veriyor:
"Niçin cemaatlerden ve tarikatlardan yakınıyorsunuz?
Şeyh Sait, Seyit Rıza heykellerini diken siz değil
misiniz?
1908 Devrimi'ne ve Kemalist
Devrim'e her gün taş atan, çamur atan siz değil misiniz?
Bu tutumunuzla ABD - İsrail köleliğinden, ağa-şeyh
zulmünden başka nereye ulaşabilirdiniz?"
"PKK'nin halı ezen ve yağmalayan belediyeciliğinin suçu
BDP'li Belediye Başkanlarının üzerine atılamaz. Suç, bölücülüktedir. Kürt
milliyetçiliğindedir. PKK'nin çürüyen belediyeciliğinin kaynağı, PKK'nin
kültüründedir."
(Aydınlık, 19 Ağustos 2013)
Aydınlık, 19 Ağustos 2013
Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder