20 Ağustos 2013 Salı

BDP (PKK) Belediyeleri : Yolsuzluk, Gericilik, Uyuşturucu

Bölge gazetelerinin feryatlarından sonra, PKK'nın yönettiği Özgür Gündem gaz tenekesi de feryada başladı:
Yolsuzluk, gericilik, uyuşturucu almış başını gidiyormuş. Ne bekliyordunuz?
İşte sizin hayalinizde yaşattığınız sözde "Bağımsız Kürdistan"da Kürt halkına verebilecekleriniz bunlardan ibarettir.

BDP'li Belediye Başkanlarının olduğu her ilde ve her ilçede, aynı zamanda, PKK'nın atadığı bir Eşbaşkan bulunuyor. Bu Eşbaşkanların onaylamadığı hiçbir karar yürürlüğe girmiyor. Yani Belediyeleri yöneten aslında PKK. Bundan dolayı, buralardaki yolsuzluk ve rüşvet olaylarından PKK birinci derecede sorumlu.

Siirt Belediyesi'nde yolsuzluk skandalına karışan 36 kişi hakkındaki İddianame'yi Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti. Başkan Yardımcısının taciz ettiği iki genç kız. Diyarbakır bütçesinde 108 usulsüzlük ve niceleri...


Devlet ihalelerini AKP'liler, Belediye ihalelerini PKK'ya yakın kişiler alıyor. İşler kalitesiz yapılıyor, yollar bir yıl geçmeden bozuluyor, okul ve sağlık ocakları daha içlerine girilmeden dökülmeye başlıyor. İnşaatların projelere uygun yapılıp yapılmadığı denetlenmiyor. 

Aydınlık, 19 Ağustos 2013

Muzaffer Ayata şöyle yazıyor:
"Hakkari gibi yerlerde uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı, liseliler arasında bile yayıldığı basına yansıdı. Hakkari ki, Kürt kültürünün en güçlü olduğu, ve Türk yaşam tarzının yaygınlaşmadığı bir bölgeydi. Üstelik gerilla savaşının ve halk direnişinin en güçlü olduğu bölgelerden biriydi. Diyarbakır gibi direnişin ve demokratik örgütlenmenin başkenti olan bir yerde de uyuşturucu ve fuhuş giderek yaygınlaştırıldı." (Özgür Gündem, 22 Haziran 2013)

PKK sözcüsü Ayata'nın "Türk yaşam tarzı" dediği şey, Atatürk devrimi ile gelen cumhuriyetçi, laik, çağdaş yaşam tarzıdır. Feodaliteyi, Ortaçağ ilişkilerini ortadan kaldırarak çağdaş sanayi toplumuna geçmiş her ulusun yaşam tarzı budur. Bunu "Türk yaşam tarzı" diye ötekileştirmek, aslında çağdaşlığa karşı çıkmak demektir.

Ayata'nın "Kürt kültürü" dediği şey ise tam tersine, cumhuriyet öncesi feodal, Ortaçağ ilişkileridir : Ağalık, şeyhlik, toprak ağalığı, dinsel gericilik, yobazlık, kan davası, başlık parası, töre cinayeti. İşte PKK sözcüsü Ayata, bu gerici ilişkilerin korunmasını ve çağdaş yaşam tarzının kabul edilmemesini göklere çıkarıyor. Bir yandan da fuhuş, uyuşturucu ve yolsuzluktan şikayet ediyor. Bu şikayet ettiği şeyler göklere çıkardığı gerici yaşam tarzının sonucudur. Bunu algılayamıyor, veya bilmezden geliyor, yalandan deliliğe vuruyor.

PKK "Kürt halkının kültürel hakları"ndan söz ediyor, bunların Anayasa güvencesi altına alınmasını istiyor. Bu yoz Ortaçağ ilişkilerini "Kürt kültürü" adı altında güvenceye almak isteyen PKK ve BDP, kendilerini utanmadan "Demokrat, devrimci, hatta sosyalist" ilan ediveriyorlar.

"BDP ilericidir, demokrattır" yaygaraları ile PKK'nın kuyruğuna takılan, BDP listelerinden Milletvekili seçilen ÖDP, EMEP gibi sözde sosyalist partilerin başkanları, sosyalist geçinen bilumum zerzevat bunları bilmez mi?

Doğu Perinçek, konuyu şöyle özetliyor:
"Özerklik, bağımsızlık talepleri, bu Ortaçağ gericiliğinin emperyalist destekle pekiştirilmesidir."
ABD ve AB emperyalistlerini arkalarına alarak, bu yoz ilişkileri sürdürecekleri sözde bağımsız özde kukla bir devlet kurma peşindedirler.

Perinçek devamla şöyle diyor:
"Bu ülkeyi niçin bölüyorsunuz? Güneydoğu'yu İsrail ve ABD'nin kucağına atmak, onlarla birlikte halkın kaynaklarını yağmalamak, halkı karanlık Ortaçağ kuyularına mahkum etmek, ağaların şeyhlerin saltanatını bu kez de Kürt milliyetçiliği perdesi altında sürdürmek için mi?"


Rüşvete, cinsel tacize batmış BDP belediyelerini Delil Karakoçan şöyle eleştiriyor:
"Güneydoğu'da yerel yönetimler bir farklılık yaratamadı... Kürt siyasal eliti ile kitle arasındaki makas açılıyor"

Yani, belediyelere çöreklenen bölücü tayfa rüşvetle, yolsuzlukla semirmekte, kurtaracaklarını söyledikleri halk ise daha da perişan olmaktadır.
BDP / PKK belediyeleri, örneğin Eskişehir ve Antalya Belediyeleri gibi çağdaş yerel yönetim biçimleri yaratamamışlardır. Ancak AKP Belediyelerinin birer kopyası olmuşlardır.

Karakoçan, gericilikten de şikayetçi. Şöyle yazıyor:
"Sosyal yardımlaşma fonları Cemaat yurtlarına, derneklerine aktarılıyor. Aileye, okula, işyerine, her yere sızıyorlar. Cemaatler derinden derine topluma nüfuz ediyor ve yığınlarda ruhsal, kültürel kaos yaratıyor... Tehdit, ciddi politik toplumsal yarılmalara yol açacak ölçülerde..." (Özgür Gündem, 27 Haziran 2013)

PKK sözcüsü Karakoçan'ın bu timsah gözyaşlarına Doğu Perinçek şöyle yanıt veriyor:
"Niçin cemaatlerden ve tarikatlardan yakınıyorsunuz?
Şeyh Sait, Seyit Rıza heykellerini diken siz değil misiniz?
1908 Devrimi'ne ve Kemalist Devrim'e her gün taş atan, çamur atan siz değil misiniz?
Bu tutumunuzla ABD - İsrail köleliğinden, ağa-şeyh zulmünden başka nereye ulaşabilirdiniz?"
"PKK'nin halı ezen ve yağmalayan belediyeciliğinin suçu BDP'li Belediye Başkanlarının üzerine atılamaz. Suç, bölücülüktedir. Kürt milliyetçiliğindedir. PKK'nin çürüyen belediyeciliğinin kaynağı, PKK'nin kültüründedir."
(Aydınlık, 19 Ağustos 2013)

Aydınlık, 19 Ağustos 2013
Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder