Ergenekon - Balyoz mahkemelerinde tutuklama
ve tahliye kararlarını kim veriyor?
Tayyip Erdoğan, yetkinin kendisinde olduğunu açıkça
söylüyordu.
Altında imzası olan "Demokratik Açılım" adlı seçim broşüründe
"Silivri'de özel mahkemeler kurduk" diye yazıyordu.
19 Aralık 2010 günlü Bitlis konuşmasında "Bizim içeri
tıktıklarımız arasında bir tane aydın yok" diyordu.
Demek ki mahkemeyi de kendisi kurmuştu, tutuklamaları (kendi
deyişi ile içeri tıkmaları) da kendisi yapıyordu.
Org. Saygun olayı da gösterdi ki, tahliyeleri de Tayyip
Erdoğan yapıyor.
Hastanelerin "Cezaevinde kalması hayati tehlike yaratır,
enfeksiyon kapar" raporlarına rağmen "Cezaevinde kalabilir" raporu veren Adli
Tıp geceyarısı 01'de toplanarak "Cezaevinde kalması sakıncalı" raporu vermiş,
hastane raporlarına rağmen tahliye kararı vermeyi inatla
reddeden hakim geceyarısı 04'de apar topar Adliye'ye gelerek tahliye kararı
almıştı. Bu geceyarısı faaliyetinin Tayyip Erdoğan'ın emri ile yapıldığını
görmemek için kör olmak gerekir.
Yine Org. Saygun olayı gösteriyor ki, hem Org. Saygun için,
hem de Prof. Hilmioğlu gibi hayati tehlikesi olan diğer tutuklular için "Tahliye
etmeyin, bırakın içerde gebersin" emrini veren de bizzat Tayyip Erdoğan'dır.
Geceyarısı Adli Tıbbı ve Hakimleri tahliye için seferber edebilen güç,
tahliyeleri de engelleyen güçtür.
Meğerse Tayyip
Erdoğan'ın sözü dinlenmiyormuş
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Gelgelelim, son zamanlarda Tayyip Erdoğan,
tutuklamaları başkalarının (F örgütünün, yani Fethullahçıların) üzerine atmak
için bir gayret içine girdi.
Basındaki görevliler seferber oldular. Parmakları hep birlikte
F örgütünü gösteriyor.
Bunların yazdıklarına bakılırsa, Tayyip Erdoğan zindanların
kapılarını açmak istiyor, F örgütünün tutuklayıp "terörist" diye suçladığı o
masumları salıvermek istiyor.
Ama o malum F örgütü yok mu... Savcılıklar ve mahkemeler hep o
F örgütünün elinde ve Tayyip Erdoğan'ı kimse dinlemiyor.
Sadece muhalif (!) olduğu söylenen gazeteler ve yazarlar
değil, tutukluların önemli bir kısmı da şimdi bu masalları yayıyor.
Tayyip Erdoğan'ın Nobel Merhamet Ödülü'ne aday gösterilmesine
az kaldı.
Özel mahkemelerin üst
makamı
++++++++++++++++++++++++++
Tayyip Erdoğan, ABD emperyalizminin güdümünde, Atatürk
Cumhuriyeti'ni yıkmak, Türk Ordusu'nu tasfiye etmek için yürütülen düşman
harekatının bir numaralı görevlisidir.
Bu görevi, ABD'nin kendisine verdiği "Büyük Ortadoğu Projesi
(BOP) Eşbaşkanı" ünvanı altında yürütmektedir.
BOP Eşbaşkanı, bu görevini yürütmek için Beşiktaş'ta kurduğu
özel Ergenekon mahkemelerin de doğal olarak üst makamıdır. AKP'nin Tayyip
Erdoğan imzası ile yayımladığı "Demokratik Açılım" kitapçığında açıkça
"Silivri'de özel mahkemeler kurduk" diye yazıyor.
"Savcı bulun, delillendirin" (sahte deliller üretin) emrini
veren bizzat Abdullah Gül değil miydi?
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, bu davalarda
hem polis
hem savcı
hem yargıç
hem infaz memuru
hem de ABD Başkanı'nın parmağının altındaki düğme
konumunda olduklarını defalarca itiraf
etmişlerdir.
İtiraf etmektedirler
ki
+++++++++++++++++
Abdullah Gül: "Savcı bulun. Bana
anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın. Hepsi yakalansın.
Yargılansın."
Polis: "Soruşturma Ergenekon olunca s.kerim
hakimi savcıyı"
Tayyip Erdoğan: "Ergenekon operasyonunda
yargı ile uyum içinde çalışıyoruz"
Tayyip Erdoğan: "Ergenekon Davası'nın
savcısıyım"
Tayyip Erdoğan: "Silivri'de özel yargı
kurduk"
Tayyip Erdoğan: "Onları biz içeri
tıktık"
Fehmi Koru: "Ergenekon operasyonunun
düğmesine 5 Kasım 2007 günü Tayyip Erdoğan ile Oval Ofis'te yaptığı toplantıda
ABD Başkanı Bush bastı" (Yeni Şafak, 1 Şubat 2008)
Yani:
Delil üretilmesini emretmişlerdir.
Özel savcılar bulmuşlardır
Yakalayın, yargılayın talimatı vermişlerdir.
Emirleri altındaki polislere "Hakimi de savcıyı da s,kerim",
"Genelkurmay Başkanı orospu çocuğu" diye sövmeye kadar varan sınırsız yetki
tanımışlardır. Bu sövgüleri bizzat polislerin çektiği kamera kaydına geçen
polisler hakkında başta Doğu Perinçek olmak üzere birçok şahsın yaptığı suç
duyurularına rağmen herhangi bir işlem yapılmamıştır.
Buldukları savcılar ve yargıçlarla "uyum içinde"
çalıştıklarını açıkça söylemişlerdir.
Hızlarını alamamışlar, "ergenekon Savcısı" olduklarını ilan
etmişlerdir.
Silivri'de "özel amaçlarla sorgulama ve yargılama"
yaptıklarını, "özel yargı" kurduklarını AKP kitapçığı ile milyonlara
duyurmuşlardır.
"Biz içeri tıktık" diye tutuklama makamı olduklarını,
tutuklama kararlarının mahkemelerce değil, kendileri tarafından alındığını
belirtmişlerdir.
"Tayyip Erdoğan'ın 1 Milyar dolar serveti var" diye yazan
gazetecilerin, "Tayyip Erdoğan gelince ayağa kalkmayan" komutanların
"Ergenekon'dan içerde" olduklarını söyleyerek, tutuklama gerekçesinin kendileri
ile ilişkili olduğunu açıklamışlardır.
Şimdi hayrettir, tutukluların önemli bir kısmı ile "AKP'ye
muhalif" gazete ve yazarlar, hep bir ağızdan, Tayyip Erdoğan'ın bu
tutuklamalarla hiç ilgisinin olmadığına, hatta bu yapılanlara karşı olduğuna
inanmamızı beklemektedirler.
Özel mahkeme kararlarının
şifresi
++++++++++++++++++++++++++++
Bu davalarda alınan kararlar hukuk içinde
açıklanamaz.
Türkiye'yi bölmek ve Kemalist Devrimi tasfiye etmek amacıyla
çıkarılması planlanan "Bölünme Anayasası" için yapılan bu operasyonların, bu
"proje"nin son aşamasına gelinmiştir.
Tayyip Erdoğan, "BDP ile kolkola girme" görevinin "iktidardan
düşmesine yol açabileceği"ni söylemektedir. halkoyuna giderken, bölünmeye
direnen milli cepheyi yumuşatmak zorundadır. Org. Saygun'a sahte şefkat
gösterileri, tutuklamaların suçunu F örgütü üzerine atma çabaları hep bu
zorunluluğun sonuçlarıdır. Yani "proje"nin gereğidir.
Tahliye ederek esir
etmek
++++++++++++++++++++++
Başta "proje"nin patronu ABD olmak üzere bütün proje
görevlileri daha 2 gün öncesine kadar "darbecileri temizliyoruz" diye yaygara
koparıyorlardı.
Şimdi hep birlikte, başlarında ABD Büyükelçisi olmak üzere,
gözleri yaşartan bir şefkatle tutuklı-uların sağlığı ile
ilgileniyorlar.
Silivri ve Hasdal'dan "ambulansla tahliye" kampanyası
başlatıldı.
Türkiye, "insanlık", "anaların gözyaşları dinsin" ve "barış"
gösterileri ile bölünmeye götürülüyor. Bu oyunu bozacak olanlar dün Silivri'lere
atılarak esir ediliyorlardı. Bugün ise sedyelerde tahliye edilerek esir
alınıyorlar.
BOP Eşbaşkanı, başsavcı ve callat rolünü bugüne kadar yürüten
kişi bugün "rahmanürrahim" rolündedir. Koruyan ve bağışlayan.
Suçlarını F örgütü üzerine atarak
kurtulamazlar
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Erdoğan ve Gül, suçlarını F örgütü üzerine yıkarak
kurtulamazlar. Anayasa mahkemesi 31 Temmuz 2008 günlü tarihi kararında AKP'nin
"Cumhuriyet yıkıcısı faaliyetin odağı" haline geldiğine
hükmetmiştir.
Baş sorumlu da, sözkonusu ikilidir. Her ikisi de, boyunlarında
Cumhuriyet'in hükmü ile dolaşıyorlar. Hüküm infaz edilecektir.
Merhamet dilenmek
zuldür
++++++++++++++++++++++
Tutuklu olan Atatürk Devrimcilerinin Cumhuriyet ve vatan
düşmanlarından merhamet dilenmesi zuldür. Hiçbir tutukluya ve ailesine
yakışmaz.
Cellatlara muhtaç oldukları görüntüleri sağlayacak oyunlarda
rol almaktansa, ölmek yeğdir.
Biz, bu duvarları yıkarak çıkacağız. Halk hareketine
güvenelim. Çok kalmadı.
********
Doğu Perinçek'in 10 Aralık 2012 ve 14 Şubat 2013 günlü
Aydınlık köşe yazıları esas alınarak hazırlanmıştır.
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder