Türk Ordusuna Balyoz indiren BOP Eşbaşkanı, "Türk Ordusuna
Balyoz" kitabını yazan Orgeneralin sağlığına ne kadar sıcak ilgi
gösterdi.
Tayyip Erdoğan, Org. Saygun'un ailesini önce telefonla
aradı.
Bu fevkalade insaniyetperverliği holding medyasına manşet
oldu.
Ertesi gün hastaneye ziyarete gitti. Balyozu yiyenler
tarafından sevinç içinde kapıda karşılandı.
Gazete manşetlerinde duygular tavan yaptı. Tayyip
Erdoğan'ın insancıllığı gözleri yaşarttı, gönülleri fethetti.
Herkes birbirine soruyor: Neler oluyor?
Bu süreç, hepsi de cezaevlerinden yazılmış 4 mektupla
başladı.
Birinci mektup:
Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a İmralı Cezaevi'nden yazdığı
"biat" mektubu.
İkinci mektup:
Eski Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un Tayyip
Erdoğan'a Silivri Cezaevi'nden yazdığı "teşekkür" mektubu.
Üçüncü mektup:
Öcalan'ın Kandil Komutanı Murat Karayılan'a 4 MİT kuryesi
ile yolladığı "İran ve Suriye'ye karşı mevzilenin" talimatı.
(HaberTürk, 10 Ocak 2013)
Dördüncü mektup:
Mustafa Balbay'ın Abdullah Gül'e yazdığı
mektup.
Tayyip Erdoğan gibi nezaket timsali bir beyefendi, hiç bu
mektupları cevapsız bırakır mı?
Aydınlık, 12 Şubat 2013
Tayyip Erdoğan, Amerikan Büyükelçisi, Amerikancı holding
medyası cümbür cemaat Silivri ve Hasdal'daki zulmü "lanetleme" kampanyası
başlattı.
Ve hemen ardından, 8 Şubat günü, Tayyip Erdoğan, "Yeni
Anayasa"yı BDP ile birlikte halkoyuna götüreceğini ilan etti.
İyi de, Türkiye'nin bölünmesine halk ne diyecek? Sorunları
burada.
9 Şubat günlü Aydınlık ve Sözcü'nün manşetlerinde tehlike
çanları çalıyor:
Aynı gün, holding medyası, AKP - BDP
işbirliğinin üstünü örtmek için Tayyip Erdoğan'ın "geçmiş olsun" telefonu ve
hastane ziyaretini sevinç çığlıkları atarak veriyor.
Celladın kurbanına güler yüz göstermesinin nedeni
apaçık ortada.
Sahte insanlık
numaraları eşliğinde referanduma gidilecek ve Bölünme Anayasası millete şenlikle
kabul ettirilecek.
Ergenekon Balyoz Casusluk vesaire
tertiplerinin şifresi
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Şifre işte böylece çözülmüş
oluyor:
Önce Balyozu indirdi,
şimdi de yanağını
okşayıp sevindirirken,
bu yılışık muhabbet ortamında
Bölünme Anayasası'na oy verilecek.
Bölünen Türkiye'ye "özgürlük" göbeği
attırılacak.
Senaryo çok neşeli: Cümbüşlü bölünme.
Türkiye'nin fiili bölünmesi sürecinden hukuki
bölünmesi sürecine giriyoruz.
Bölünme Anayasası'nın "Haksızlık yapılan komutanlara özgürlük"
şenlikleri içinde, Tayyip Erdoğanların "insanlık" gösterileri
eşliğinde halkoyuna götürülmesinde figüran olmayalım.
Balyoz'u Türk Ordusunun tepesine indiren Tayyip Erdoğan, babamızı
hasta yatağında ziyaret ediyorsa, sevinmeden önce düşünelim.
"İlker Başbuğ'u terörist saymak zulümdür" diyorsa, üzerimizde oynanan
oyunları görelim.
Amerikan Büyükelçisi "Gazeteciler ve milletvekilleri niçin içerde"
diyorsa, neye alet olduğumuzu anlamaya çalışalım.
O nedenle:
Atatürk Devrimi'ni yıkanlar ile duygudaş
görüntüler vermeyelim.
Türk Ordusunu dağıtanların merhamet gösterilerini elimizin tersiyle
itelim.
Ülkemizi azgın bir Amerikancı diktatörlük rejimine götürenler ile
aynı fotoğrafa girmeyelim.
Türkiye'yi bölenlerin cenazelerine
gitmeyeceğim
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Partimize, eşim Şule Perinçek'e ve çocuklarımıza
güveniyorum.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün çiçeğini de, çelengini
de, mesajını da kabul etmeyeceklerdir.
Onların cenaze törenine gitmeyeceğim.
Atatürk Devrimini yıkanların, Türkiye'yi bölenlerin
cenazesine gitmem.
Bu tavrı sakın "kin", "intikam" vesaire ile açıklamaya
çalışmayın.
Kin falan değil, biz, Bölünme Anayasası'nı bu millete
şenlikle kabul ettirme oyununda yokuz.
Ve bütün dostları bu oyuna gelmemeye, bu oyunu bozmaya
çağırıyoruz.
Çünkü bu oyun, barış ve kardeşlik halayı
değil.
Bu oyun, kanlı.
********
Doğu Perinçek'in 12 Şubat 2013 günlü Aydınlık köşe
yazısının özetidir
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder