Kadri Gürsel, 9 Temmuz 2012 günlü Milliyet'te çıkan "Laik Türkler Daha iyisini Hak Edebilir" başlıklı
yazıda
-- Türkiye'nin bugünkü durumunu doğru bir şekilde ortaya
koyduktan sonra
-- Atatürkçüleri bu durumu kabul etmeleri, Atatürkçülükten de
vazgeçmeleri için ikna etmeye çalışıyor.
Amerika'nın Türkiye için önerdiği ve AKP eliyle hayata
geçirmeyi planladığı düzeni açıkça anlatıyor.
Amerika ve AKP, kendileri
açıklayamadıkları planı Gürsel aracılığı ile halkımıza açıklamış
oldular.
********
Gürsel'in yazısından özetler:
"Kemalist Cumhuriyet" programı çökmüştür.
"İslamcı hareket" ve "Kürt ayrılıkçılığı" ittifak ederek, "Laik Türk Uluslaşma ve Çağdaşlaşma Süreci"ne son vermişlerdir.
Atatürk Cumhuriyeti artık yoktur.
Laik orta sınıflar, laiklikten, Cumhuriyetten, ulusalcılıktan, üniter devletten, Türk Milleti kavramından vazgeçmek zorundadırlar.
....başta eğitim, emniyet ve yargı olmak üzere merkezin önemli bir kısım yetkisini yerele devretmelidir.
Türkiye'yi Sünni, Alevi, laik ve Kürt yerel yönetimlerine bölerek bir barış ve demokrasi rejimi kurma çözümünü, laik orta sınıflar kabul etmelidir.
********
İşte Gürsel'in tahlil ve çözümü, ve ayıraç (parantez) içinde
benim görüşlerim:
1 -
"Kemalist Cumhuriyet" programı
çökmüştür.
"İslamcı hareket" ve "Kürt ayrılıkçılığı" ittifak ederek, "Laik Türk Uluslaşma ve Çağdaşlaşma
Süreci"ne son vermişlerdir.
Atatürk Cumhuriyeti artık
yoktur.
2 -
AKP, "tek parti iktidarı" kurmuş ve devlete kesin biçimde hakim olarak
neredeyse "tek parti
devleti"oluşturmuştur.
3-
"Neo-İslamcı Elit" artık "Yeni Kurucu
İrade"yi temsil ediyor ve Türkiye'ye "Sünni
muhafazakarlığı" dayatıyor.
(Buraya kadar durumu doğru tahlil eden
Gürsel, karşıt tarafları kasten şöyle çarpıtıyor:)
Bu dayatmanın karşısında "laik orta sınıflar",
"Aleviler" ve "muhafazakar olmayan Kürtler"
var.
Ufukta çatışma
gözüküyor.
(Halbuki dayatılan sadece muhafazakarlık değil ki karşıt
taraflar dinsel temelde konumlansın.
Uluslaşma (millet haline gelme) yolundan dönülmesi
dayatılıyor. Ülkenin parçalanması, Kürdistan kurulması dayatılıyor.
Dolayısıyla dayatmanın karşısındaki kuvvetler işçi sınıfı,
yurtseverler, devrimciler, ulusalcılar, milli sanayici ve tücarlar,
Atatürkçülerdir.)
********
4 -
Türkiye'nin büyük kentlerinde ve kıyı
bölgelerinde yoğunlaşmış bulunan "laik orta sınıflar"
yenilmişlerdir.
İtilip kakılarak, nimetlerin
paylaşıldığı konumların dışına, kenarlara sürülüyorlar.
Laiklikten, Cumhuriyetten,
ulusalcılıktan, üniter devletten, Türk Milleti kavramından vazgeçmek
zorundadırlar.
Bunlar yıkılmışlardır ve geri
getirilmesi olanaksızdır.
(Üçüncü ve dördüncü madde birlikte ele alındığında
anlaşılan şudur:
Laik olmayan, din temeline dayanan bir yönetim, üniter
devlet ve Türk Milleti kavramı ile bağdaşmaz.
Din temeline dayanan bir iktidar kurmak için, ülkenin
parçalanması gerekmektedir.
Üniter devlet yıkılacak, özerkliğe veya federasyona
geçilecektir.
Bunun için de, Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran
Türkiye halkına Türk Milleti denir" tarifinin çöpe atılması
gerekir.
İşte, AKP, CHP, BDP bundan dolayı Yeni Anayasa'da "Türk
Milleti" ve "Atatürk" olmamasını istiyorlar.
Ülkenin bölünmesi için, görevi ülkenin bölünmesine engel
olmak olan ordunun yenilmesi gerek. Ergenekon davaları bunun için. CHP ve
MHP'nin "darbeciler ayıklansın" diye bu darbeye destek vermesi bunun için. Ordu
etkisiz hale getirilecek ki, bölünme gerçekleşsin ve itibarı iki paralık olan
ordu ülkenin geri kalan kısmında din devleti kurulmasına ses çıkaramasın. Master
plan bu.
Tarihin derinliklerinden gelen "Emperyalizm - Haçlı irtica
- Bölücülük" ittifakı ile karşı karşıyayız.
Gürsel, bunu "İslamcı hareket ve Kürt ayrılıkçılığı itifak
etmişlerdir" şeklinde sunmaktadır. Biz Gürsel'in "İslamcı hareket" dediği akıma
"Haçlı irtica" diyoruz. Görünen odur ki, İslamcı düşünce siyasete alet edilirse,
emperyalizme kapılanmaktan kurtulamaz. Ve bu yolla emperyalizm ülkede etkin
olur. Dinin siyasete alet edilmemesi kuralı bu sonuç bilindiği için koyulmuştu.
Maalesef kural Halkçı Ecevit sayesinde çöpe atıldı, ve işte sonuç
bu.
Amerikan emperyalizmi AKP'ye "Ulusal devleti yık, Kürtlere
özerklik veya federasyon ver, yavaş yavaş bağımsızlığa hazırlansınlar, sen de
ülkenin geri kalan kısmında dinci totaliter bir rejim kur. Bu planı uygulamak
için de Türk ordusunu yok et" talimatı vermiştir.
Doğu Perinçek, 17 Temmuz günlü Aydınlık köşe yazısında bu
4. maddeye "Göreceğiz, görüşeceğiz" yorumunu yapmıştır.
Evet, görüşeceğiz.
Üniter devlet, Gürsel Bey'in yani ABD ve AKP'nin iddia
ettiği gibi sadece laik orta sınıflar tarafından değil, tüm yurtsever halkımız
tarafından, Türk Milleti tarafından savunulmaktadır.
Gürsel Bey'in işçi sınıfını, yurtseverleri, ulusalcıları,
Türk Milletini gözlerden saklayarak ülke bütünlüğünü sadece laik orta sınıflar
dediği bir gurubun savunduğunu öne sürmesi gerçeklerle bağdaşmaz.)
********
5 -
Yegane yol, etnik ve dinsel aidiyeti dışarıda bırakan bir
"Türkiyelilik" ya da anayasal vatandaşlık üst kimliği çerçevesinde yeni bir
ortaklık kurmaktan geçiyor.
(Atatürk'ün "Türk Milleti"
kavramı zaten etnik ve dinsel kimliği dışarıda bırakmaktadır:
"Türkiye
Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir"
"Türk
halkına" demiyor, "Türkiye halkına" diyor, yani Türkiye'de yaşayan halk, etnik
ve dinsel kökeni ne olursa olsun, Türk Milleti'ni oluşturur.
Türk
Milleti'ni herhangi bir etnik gurup meydana getirmez. Bütün etnik ve dinsel
guruplar meydana getirir.
Anayasa
da "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı olan herkese Türk denir" diyor. Hani
etnik aidiyet? Gürsel Bey kimi kandırabilir?
İşte
Atatürk'ün elyazısı:)
********
6 -
Yeni ortaklığın biçimi adem-i merkeziyetçiliktir.
Laik, Kürt, Alevi kimlikli guruplar itilip
kakılmamak için, Sünni muhafazakar yönetimi altında barış içinde
yaşayabilmek için, başta eğitim, emniyet ve yargı olmak üzere
merkezin önemli bir kısım yetkisini yerele
devretmelidir.
(Uyanık Gürsel Bey, Atatürkçüleri aklı sıra işte böyle
kandırmak istiyor.
Alabildiğiniz birkaç belediyede Atatürkçülük, laikçilik
oynamak için Ankara'nın yetkilerinin belediyelere verilmesini destekleyin
diyor.
Bundan sadece Kürt ayrılıkçılığı yararlanır. Atatürkçüler
kuş beyinli mi ki buna kansın?
BDP'nin aldığı Güneydoğu'daki belediyelere eğitim,
emniyet, yargı vesaire yetkileri vermek ne anlama gelir?
Kürtçü eğitim müfredatı yaparlar, Kürtçe eğitime geçerler.
Bölgelerindeki okullara bölücü öğretmenleri alırlar. Okullar PKK militanı
yetiştirme fabrikaları olarak çalışmaya başlar.
Kendi polis ve zabıta örgütlerini kurarlar, bu örgütler
silme PKK yandaşlarından oluşur. Teröristler dağdan inip polis ve zabıta
olurlar.
Savcı ve hakimlerini de bölücülerden
seçerler.
Bir de vergi koyma yetkisi verilecek belediyelere, Gürsel
Bey söylemeyi unutmuş.
Ne bu? Bir nevi ayrı devlet yapılanması.
Bu projeyi "Avrupa Özerklik Şartı" diye Atatürkçülere
kakalamaya çalışan Bay Kemal baş aşağı gidecektir.
Onu Cumhuriyet gazetesi dahi terk edecektir.
Ülke parçalandıktan sonra İzmir'deki CHP
belediyesinin laik eğitim yapması ne ifade eder? İzmir'de laik, Çorum'da Alevi
devletçikleri, Doğu Anadolu ise ayrılmış Kürdistan olmuş.
Bu, olmayacak bir şey, böyle bir düzen barış içinde
kurulamaz, Doğu Perinçek bu 6. maddeye "Bu ABD projesi barış değil, iç savaş
projesidir" yorumunu yapmıştır.
Biz "Aman, ülke bölünecekse kan dökülmeden bölünsün" desek
bile, iç savaş çıkmasına engel olamayız. Bu, irademizle engel olamayacağımız
nesnel bir gerçekliktir.
Dolayısıyla, Gürsel Bey'in "Barış içinde yaşayabilmek için
yetkileri belediyelere verin" yani "ülkenin bölünmesini kabul edin" önermesi
barış değil, tam tersine iç savaş getirir.)
********
7 -
Neo-İslamcı yönetim altında Türkiye'yi Sünni, Alevi, laik ve Kürt yerel yönetimlerine
bölerek bir
barış ve demokrasi rejimi kurma çözümünü, laik
orta sınıflar kabul etmelidir.
Bu amaçla CHP ve laikler, Kürtler
ile ilişkiye geçmelidir.
(Emperyalizmin ve AKP'nin demokrasiden ne anladığı böylece
açıklık kazanıyor: Parça parça olmak.
Doğu Perinçek, bu maddeyi şöyle eleştiriyor:
(özetliyorum)
Kadri Gürsel'in tahlilinde Türkiye dünyadan ve bölgeden
soyutlanmış. ABD ve AB emperyalizmi yok, onlara direnen bölge ülkeleri
yok.
Türkiye Ortaçağ'a geri dönmüş. Modern sınıflar yok. Emekçi
sınıflar yok, işçi, köylü, kamu emekçisi, esnaf ve zanaatkar,
diğer çalışan sınıflar yok.
Sadece Ortaçağ güçleri var: Sünni İslamcılık, Mezhepçi
Alevicilik, bölücü Kürtçülük.
Laik burjuvaziye ise, bu Ortaçağ tablosuna teslim olma
dayatılıyor. Laik burjuvazi de Kuşadası'nda, Bodrum'da kendi yerel yönetimini
kurarak viski içip sirtaki oynayacakmış.
Herkes bilmelidir ki, milli sanayici ve tüccar, iki kadeh
alkol ve plaj tahsisi ile satın alınamaz. Çünkü bu sınıflar mafya - tarikat
rejiminin sınırlarına sürülmüştür ve yok olma tehlikesi ile yüz yüzedirler.
Onların yerini giderek yabancı emperyalist şirketler almaktadır.
Bu yüzden, milli sanayici ve tüccar, emekçi sınıflarla
ittifaka mecburdur.
Peki, Gürsel Bey'in yok saydığı milyonlarca emekçi ne
olacak?
Onlar, kıdem tazminatsız ve sendikasız köle, ağanın
marabası, şeyhin müridi olarak tarikat, cemaat ve etnik gurup cenderesi içinde
sürünecek.
İşte, önerilen düzene asıl karşı koyacak olan bu emekçiler
gözlerden saklanıyor.
Emperyalizm, şatosunu iskambil kağıtları ile kuma
kurmuştur. Türkiye'nin emperyalizmle hesaplaşması kaçınılmazdır. Şatoları
yıkılacaktır.)
Okunacak kitap:
Kafka: Şato
Çeviren: Kamuran Şipal
Tavsiye eden: Doğu Perinçek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder