Atabeyler, "Hükümetin görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlaması ile açılan ilk
dava.
Bunun ardından, aynı gerekçe ile açılan Ergenekon
Davalarıgeldi.
Atabeyler Davası'nda aralarında askerlerin de bulunduğu 9
kişi tutuklandı.
Tutuklamalar 31 Mayıs 2006'da
düzenlenen operasyonla yapıldı. 6 yıl sonra beraat geldi.
Bu
arada askerler terfi edemediler, ordudan atıldılar, perişan oldular, hayatları
karardı.
Tertibi
yapanların istediği de bu idi zaten.
Güya Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli askerler
"Atabeyler" diye bir çete kurmuşlardı.
Amerikancı, yandaş, liboş, Fetocu, yobaz gaz tenekeleri
ahlaksızca manşetler attılar.
İşte birkaç örnek:
Hürriyet:
Bombalı eve karı - kız getirmişler
Radikal:
Atabeyler'in tek hedefi Erdoğan ve Zapsu.
İçişleri Bakanı'nın oğlu Murat Aksu "Kürt çeteleri
kolladığı", şovmen Ali Rıza Erbil ise "toplumu dejenere ettiği" gerekçesiyle
çetenin ölüm listesinde"
Sabah:
Hedef darbeydi
Atabeyler Davası, yandaş basında "Başbakan'a suikast
davası" olarak reklam edildi.
Bazı Emniyet Müdür Yardımcıları da televizyonlarda "Bu,
Başbakan'a suikast davasıdır" diye atıp tuttular.
İddianamede böyle bir suçlama yer almadı.
Aydınlık, 19 Temmuz
2012
6 yıldır hayatları karartılan bu insanların
kaybettiklerini kim geri verecek?
Yandaş gaz tenekeleri, televizyonlar: "Özür dileriz,
asılsız suçlamalar yapmışız, meğerse hiçbiri doğru değilmiş" diyecekler mi? Ne
gezer.
Bütün bu yalanları, ahlaksızca iftiraları yalan olduğunu
bile bile yazmışlardı çünkü.
********
Sabahattin
Önkibar, 20 Temmuz günü Aydınlık'ta şöyle yazdı:
Günler ve haftalarca şerefsizce atılan malum manşetler ve
yapılan TV yayınları ne olacak?
Kim nasıl karşılayacak yapılan o zulümleri ve itibar
katliamlarını?
En dramatiği, bu olayı ileri sürüp, yargı hükmü olmaksızın
iki askeri ihraç eden Yüksek Askeri Şura ne diyecek?
Onlar bir şey demeyecek ama, ben diyeyim: Yazıklar olsun
size be.
Hani masumiyet karinesi vardı? Kendi silah arkadaşlarını
bile yüzde yüz haklı iken koruyamayan, bu ülkeyi koruyabilir mi?
Ve bu yargı kararı sonrasındaki hükmüm:
Atabeyler, 2006'da, yani Ergenekon ve Balyoz yok iken
tezgahlanan ve Ergenekon ile Balyoz'a zemin yaratmak için uydurulan bir hikaye
idi.
Bu tespitim, yargı hükmü ile ispatlanmıştır.
Atabeyler'deki bu hüküm sonrasında Ergenekon ile Balyoz
davaları temelden çökmüştür.
********
Davanın 1 numaralı sanığı Pilot Yüzbaşı Murat Eren, YAŞ
kararı ile görevden alınmıştı.
İşte onun hikayesi. Sözcü'de
yayımlanan Saygı Öztürk söyleşisi.
Diğerlerinin de benzer hikayeleri var.
Akşam saatlerinin “son dakika” haberi
bomba etkisi yaratıyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a suikast yapacak olan
“Atabeyler Çetesi”nin ortaya çıkarıldığı, silah ve patlayıcılar
bulunduğu belirtiliyordu. Aynı saatlerde Genelkurmay Başkanlığı önüne çağrılan
bir gazeteciye de, “işte çetenin üzerinden çıkan krokiler” denilip
Başbakanın kullandığı güzergah veriliyordu.
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli pilot Murat
Eren, 13 yıllık meslek yaşamının 12 yılını Doğu ve Güneydoğu’da
helikopter ve uçak pilotu olarak sürdürdü. Yaralı askerleri, polisi, korucuyu ateşin ortasından
kurtardı. Patlayıcılar konusunda uzman olan Erkut Taş’la
birlikte teröristlere karşı daha etkili nasıl mücadele edebileceklerini
kendilerince araştırdılar.
O isimsiz
kahramanları, sadece kendi çevresi, asker arkadaşları tanırken, bir anda "Başbakana suikast yapacak kişi" diye tanınmaya
başladı.
Henüz mahkemeye çıkmadan hüküm
verilmişti.
31 Mayıs 2006’da tutuklandı. 3 ay 22 gün sonra
hakim önüne çıkarıldı ve ilk duruşmada tahliye edildi.
Ancak olan olmuş, Yüzbaşı Eren Yüksek Askeri
Şura kararıyla Silahlı Kuvvetlerden atılmıştı.
Artık,
önünde yeni bir yaşam vardı…Bu arada davası da tutuksuz olarak hem askeri hem
de sivil mahkemede devam ediyordu.
Pazarlarda
su, çay-simit sattı
Sertifikaları vardı, pilot olarak rahatlıkla iş bulabileceğini
tahmin ediyordu. Başvurduğu yerlerden“Alırdık ama Başbakana suikast hazırlığında
olduğunuza ilişkin basında haberler yer aldı. Sizi alırsak başımız
ağrır” denildi.Davası 6 yıl sürdü.
Sonuçta suikast iddiasından “suç unsuru oluşmadığından” beraat
etti.
İşte, onun
ardından Murat Eren ilk kez SÖZCÜ’ye konuştu. İşte anlattıkları:
“Özel hava
yolu şirketlerinde iş bulamayacağım artık anlaşılmıştı. Ben, pilotluktan başka
bir şey bilmiyordum. Bu da olmuyordu. Pazarcılık yapmaya karar verdim. Havlu,
çarşaf, masa örtüleri alıp pazar pazar dolaşıyordum. Yapamayacağımı anladım.
Çünkü, arkadaşlarımdan görenler olur diye korkuyordum. Gerçekten de görenler
oldu. Benim durumumu düşünüp bilerek görmemezlikten gelen de, benimle görünmek
istemeyenler de oldu. Havlu işini yürütemeyince Ankara kurban pazarında su, çay,
simit sattım.
Adım
başbakana suikast yapacak pilot yüzbaşı olarak çıktığı için ne kadar gizlerseniz
gizleyin duyuluyor. İnsanlar fişlenme korkusu yüzünden gelemeyince ben de
açtığım kafeyi de kapattım. Ara arar öğretmen pilotluk yaptım. Ankara’da işler
olmayınca İstanbul’a gittim. Bir güvenlik şirketinde üç yıl çalıştım. Kısa süre
önce de kendi işimi kurdum. Bu kez işlerim yürümeye başladı.
Önce
polis takibi altındaydım
Cezaevinden
çıktıktan sonra polisin yakın takibi altındaydım. Buna da alışmıştım. Ancak daha
sonra takipler bitti. Hükümet tarafından yaptığım işlerden dolayı bir
engellemeyle karşılaşmadım. Ancak, adım çıktığı için herkes benden
ürküyordu. Dostlarımı kaybetmiş, gerçek dostumun sayısı da azalmıştı.
Şimdi de hayat mücadelesi veriyor, cumartesi-pazar demeden
çalışıyorum.
Yaşadıklarımızdan dolayı eşimle
ilişkilerim bozuldu ve ayrılmak zorunda kaldık. Annem
yaşadıklarımdan sonra bunalıma girdi ve sonuçta kanser olup 5 ameliyat
geçirdi. Babam asker emeklisi olduğu için silahlı
kuvvetlerden atılmamın üzüntüsünü yaşıyordu. Akrabalarımdan bile benimle görülmek
istemeyenler vardı. Tamamen yalnız kalmıştım.
.
Asla
pişmanlık duymuyorum
Ben üniformama
aşıktım. İşimi de severek yaptım. Aslında zor insanın tahammül edemeyeceği
olaylar da yaşıyordum. Arkadaşlarınızın uzuvlarını dağda-taşta parça parça
topluyorsunuz, yaralıları bir an önce olay yerinden alıp hastaneye yetiştirmek
için çabalıyorsunuz, teröristleri etkisiz hale getirmek için gayret
ediyorsunuz.
Yaptığımdan
pişman değilim. Bugün orada görev yapıyor olsam, daha etkili çalışma yapabilmek
için yine çözüm arayışına girerdim. Ama bu kez biraz daha akıllı, paylaşımcı
olarak hareket ederdim. Örneğin,
patlayıcıları daha etkili hale getirebilmek için neler yapabileceğimizi
araştırıyorduk. Aşırı motivasyonla kendimize göre çözümler
arıyorduk.
Başbakanı
biz götürdük
Kim
olduğumuzu, nasıl yaşadığımızı hiç bilmeden basında bana inanılmaz saldırılar
oldu. Kendisini gözaltına alındığında tanıdığım astsubay arkadaşta krokiler
bulunmuş. Bunlar, kurslardaki krokilerdir. Genelkurmay önünde bunları basına
dağıtanlar hakkında ki şikayetimiz ise kovuşturmaya yer olmadığı biçiminde
sonuçlandı.
Beni suikastçılıkla suçlayanlar,
olaylardan sonra Başbakanın Şemdinli’ye gidişinde, Başbakana eşlik eden
pilotlardan birisi olduğumu bile bilmezler.
Başıma gelen
olaylar için şunu görüyorum:
Bazı güçler gündem oluşturmak, şu anda
askerlere dönük olayların ön hazırlıkları için böyle bir şey yaptılar. Bunları
tezgahlayanlar da bir gün yaptıklarının hesabını
verir.
Aradan 6
yıl geçti. Suikast iddiasından suç unsuru oluşmadığından beraat ettik. Zaten
böyle bir şey yoktu. İçi boş lav, el bombası, diğer patlayıcılar ve parçalar
hakkında hem emniyetin, hem TSK’nın bunların tek başına bir işe yaramayacağına
ilişkin raporları var. Bunları PKK’ya karşı kullanacak, yere değince
patlayacak şekilde ayarlayacaktık. Bize patlayıcılardan dolayı 4 yıl 2 ay
ceza verildi. Bunu da temyiz edeceğim. Tabii ki yeniden Silahlı Kuvvetlere
dönebilmek için başvurularımı da yapacağım. Çünkü ben mesleğine, üniformasına
aşık bir insanım.
Çeteyse,
çeteyim
‘Atabeyler Grubu” bir çalışma grubunun adıdır.
Benimle alakalı bir olay da değildir. Bir arkadaşımızın evi saat 24.00 sırasında
aranırken, şilt bulunuyor. Görev sonrası verilen şiltler oluyor, işte onlardan
birisi. Bunun üzerinde hatıra olarak bayrağı vardır. O kursa katılan herkese o
şiltler verilmiştir. O şiltler oldu ‘Atabeyler Çetesi’ diye. Halbuki hiçbir
alakası yok.
Gözaltına
alınmamla birlikte başlayan, sonra Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi
haline gelmemin şaşkınlığı içindeyim. İnanın sanki bir rüyada gibiyim. Birileri
önceden bir senaryo yazmış, Türk silahlı Kuvvetlerinin bir subayı olarak da
figüran olarak bizi oynattılar. Subay olarak en ağrıma giden de bu oyunda bir
figüran olarak kalmam.
Vatan-millet
uğruna bir şeyler düşünmek, PKK'ya karşı mücadele vermek eğer çeteyse, ben
çeteyim. Böyle bir çeteliği kabul ediyorum. Astsubay Erkut, Genelkurmay
Başkanından iki kez ödül almış bir arkadaşımız.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder