21 Temmuz 2012 Cumartesi

Ergenekon'un öncülü Atabeyler Davası'na beraat


Atabeyler, "Hükümetin görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlaması ile açılan ilk dava.
Bunun ardından, aynı gerekçe ile açılan Ergenekon Davalarıgeldi.
 
Atabeyler Davası'nda aralarında askerlerin de bulunduğu 9 kişi tutuklandı.
Tutuklamalar 31 Mayıs 2006'da düzenlenen operasyonla yapıldı. 6 yıl sonra beraat geldi.
Bu arada askerler terfi edemediler, ordudan atıldılar, perişan oldular, hayatları karardı.
Tertibi yapanların istediği de bu idi zaten.
 
Güya Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli askerler "Atabeyler" diye bir çete kurmuşlardı.
Amerikancı, yandaş, liboş, Fetocu, yobaz gaz tenekeleri ahlaksızca manşetler attılar.
İşte birkaç örnek:
 
Hürriyet:
Bombalı eve karı - kız getirmişler
 
Radikal:
Atabeyler'in tek hedefi Erdoğan ve Zapsu.
İçişleri Bakanı'nın oğlu Murat Aksu "Kürt çeteleri kolladığı", şovmen Ali Rıza Erbil ise "toplumu dejenere ettiği" gerekçesiyle çetenin ölüm listesinde"
 
Sabah:
Hedef darbeydi
 
Atabeyler Davası, yandaş basında "Başbakan'a suikast davası" olarak reklam edildi.
Bazı Emniyet Müdür Yardımcıları da televizyonlarda "Bu, Başbakan'a suikast davasıdır" diye atıp tuttular.
İddianamede böyle bir suçlama yer almadı.
                                                                  Aydınlık, 19 Temmuz 2012
 
 
6 yıldır hayatları karartılan bu insanların kaybettiklerini kim geri verecek?
 
Yandaş gaz tenekeleri, televizyonlar: "Özür dileriz, asılsız suçlamalar yapmışız, meğerse hiçbiri doğru değilmiş" diyecekler mi? Ne gezer.
Bütün bu yalanları, ahlaksızca iftiraları yalan olduğunu bile bile yazmışlardı çünkü.
********
 
Sabahattin Önkibar, 20 Temmuz günü Aydınlık'ta şöyle yazdı:
 
Günler ve haftalarca şerefsizce atılan malum manşetler ve yapılan TV yayınları ne olacak?
Kim nasıl karşılayacak yapılan o zulümleri ve itibar katliamlarını?
En dramatiği, bu olayı ileri sürüp, yargı hükmü olmaksızın iki askeri ihraç eden Yüksek Askeri Şura ne diyecek?
Onlar bir şey demeyecek ama, ben diyeyim: Yazıklar olsun size be.
Hani masumiyet karinesi vardı? Kendi silah arkadaşlarını bile yüzde yüz haklı iken koruyamayan, bu ülkeyi koruyabilir mi?
 
Ve bu yargı kararı sonrasındaki hükmüm:
Atabeyler, 2006'da, yani Ergenekon ve Balyoz yok iken tezgahlanan ve Ergenekon ile Balyoz'a zemin yaratmak için uydurulan bir hikaye idi.
Bu tespitim, yargı hükmü ile ispatlanmıştır.
Atabeyler'deki bu hüküm sonrasında Ergenekon ile Balyoz davaları temelden çökmüştür.
 
********
 
Davanın 1 numaralı sanığı Pilot Yüzbaşı Murat Eren, YAŞ kararı ile görevden alınmıştı.
İşte onun hikayesi. Sözcü'de yayımlanan Saygı Öztürk söyleşisi.
Diğerlerinin de benzer hikayeleri var.
Akşam saatlerinin “son dakika” haberi bomba etkisi yaratıyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a suikast yapacak olan “Atabeyler Çetesi”nin ortaya çıkarıldığı, silah ve patlayıcılar bulunduğu belirtiliyordu. Aynı saatlerde Genelkurmay Başkanlığı önüne çağrılan bir gazeteciye de, “işte çetenin üzerinden çıkan krokiler” denilip Başbakanın kullandığı güzergah veriliyordu.

Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda görevli pilot Murat Eren13 yıllık meslek yaşamının 12 yılını Doğu ve Güneydoğu’da helikopter ve uçak pilotu olarak sürdürdü. Yaralı askerleri, polisi, korucuyu ateşin ortasından kurtardı. Patlayıcılar konusunda uzman olan Erkut Taş’la birlikte teröristlere karşı daha etkili nasıl mücadele edebileceklerini kendilerince araştırdılar.

O isimsiz kahramanları, sadece kendi çevresi, asker arkadaşları tanırken, bir anda "Başbakana suikast yapacak kişi" diye tanınmaya başladı.  
Henüz mahkemeye çıkmadan hüküm verilmişti
31 Mayıs 2006’da tutuklandı. 3 ay 22 gün sonra hakim önüne çıkarıldı ve ilk duruşmada tahliye edildi
Ancak olan olmuş, Yüzbaşı Eren Yüksek Askeri Şura kararıyla Silahlı Kuvvetlerden atılmıştı
Artık, önünde yeni bir yaşam vardı…Bu arada davası da tutuksuz olarak hem askeri hem de sivil mahkemede devam ediyordu.

Pazarlarda su, çay-simit sattı
Sertifikaları vardı, pilot olarak rahatlıkla iş bulabileceğini tahmin ediyordu. Başvurduğu yerlerdenAlırdık ama Başbakana suikast hazırlığında olduğunuza ilişkin basında haberler yer aldı. Sizi alırsak başımız ağrır denildi.Davası 6 yıl sürdü. Sonuçta suikast iddiasından “suç unsuru oluşmadığından” beraat etti.

İşte, onun ardından Murat Eren ilk kez SÖZCÜ’ye konuştu. İşte anlattıkları:
“Özel hava yolu şirketlerinde iş bulamayacağım artık anlaşılmıştı. Ben, pilotluktan başka bir şey bilmiyordum. Bu da olmuyordu. Pazarcılık yapmaya karar verdim. Havlu, çarşaf, masa örtüleri alıp pazar pazar dolaşıyordum. Yapamayacağımı anladım. Çünkü, arkadaşlarımdan görenler olur diye korkuyordum. Gerçekten de görenler oldu. Benim durumumu düşünüp bilerek görmemezlikten gelen de, benimle görünmek istemeyenler de oldu. Havlu işini yürütemeyince Ankara kurban pazarında su, çay, simit sattım.
Adım başbakana suikast yapacak pilot yüzbaşı olarak çıktığı için ne kadar gizlerseniz gizleyin duyuluyor. İnsanlar fişlenme korkusu yüzünden gelemeyince ben de açtığım kafeyi de kapattım. Ara arar öğretmen pilotluk yaptım. Ankara’da işler olmayınca İstanbul’a gittim. Bir güvenlik şirketinde üç yıl çalıştım. Kısa süre önce de kendi işimi kurdum. Bu kez işlerim yürümeye başladı.
Önce polis takibi altındaydım
Cezaevinden çıktıktan sonra polisin yakın takibi altındaydım. Buna da alışmıştım. Ancak daha sonra takipler bitti. Hükümet tarafından yaptığım işlerden dolayı bir engellemeyle karşılaşmadım. Ancak, adım çıktığı için herkes benden ürküyordu. Dostlarımı kaybetmiş, gerçek dostumun sayısı da azalmıştı. Şimdi de hayat mücadelesi veriyor, cumartesi-pazar demeden çalışıyorum.

Yaşadıklarımızdan dolayı eşimle ilişkilerim bozuldu ve ayrılmak zorunda kaldıkAnnem yaşadıklarımdan sonra bunalıma girdi ve sonuçta kanser olup 5 ameliyat geçirdi. Babam asker emeklisi olduğu için silahlı kuvvetlerden atılmamın üzüntüsünü yaşıyordu. Akrabalarımdan bile benimle görülmek istemeyenler vardı. Tamamen yalnız kalmıştım.
.
Asla pişmanlık duymuyorum
Ben üniformama aşıktım. İşimi de severek yaptım. Aslında zor insanın tahammül edemeyeceği olaylar da yaşıyordum. Arkadaşlarınızın uzuvlarını dağda-taşta parça parça topluyorsunuz, yaralıları bir an önce olay yerinden alıp hastaneye yetiştirmek için çabalıyorsunuz, teröristleri etkisiz hale getirmek için gayret ediyorsunuz.
Yaptığımdan pişman değilim. Bugün orada görev yapıyor olsam, daha etkili çalışma yapabilmek için yine çözüm arayışına girerdim. Ama bu kez biraz daha akıllı, paylaşımcı olarak hareket ederdim. Örneğin, patlayıcıları daha etkili hale getirebilmek için neler yapabileceğimizi araştırıyorduk. Aşırı motivasyonla kendimize göre çözümler arıyorduk.

Başbakanı biz götürdük
Kim olduğumuzu, nasıl yaşadığımızı hiç bilmeden basında bana inanılmaz saldırılar oldu. Kendisini gözaltına alındığında tanıdığım astsubay arkadaşta krokiler bulunmuş. Bunlar, kurslardaki krokilerdir. Genelkurmay önünde bunları basına dağıtanlar hakkında ki şikayetimiz ise kovuşturmaya yer olmadığı biçiminde sonuçlandı.

Beni suikastçılıkla suçlayanlar, olaylardan sonra Başbakanın Şemdinli’ye gidişinde, Başbakana eşlik eden pilotlardan birisi olduğumu bile bilmezler
Başıma gelen olaylar için şunu görüyorum: 
Bazı güçler gündem oluşturmak, şu anda askerlere dönük olayların ön hazırlıkları için böyle bir şey yaptılar. Bunları tezgahlayanlar da bir gün yaptıklarının hesabını verir.

Aradan 6 yıl geçti. Suikast iddiasından suç unsuru oluşmadığından beraat ettik. Zaten böyle bir şey yoktu. İçi boş lav, el bombası, diğer patlayıcılar ve parçalar hakkında hem emniyetin, hem TSK’nın bunların tek başına bir işe yaramayacağına ilişkin raporları var. Bunları PKK’ya karşı kullanacak, yere değince patlayacak şekilde ayarlayacaktık. Bize patlayıcılardan dolayı 4 yıl 2 ay ceza verildi. Bunu da temyiz edeceğim. Tabii ki yeniden Silahlı Kuvvetlere dönebilmek için başvurularımı da yapacağım. Çünkü ben mesleğine, üniformasına aşık bir insanım.

Çeteyse, çeteyim

‘Atabeyler Grubu” bir çalışma grubunun adıdır. Benimle alakalı bir olay da değildir. Bir arkadaşımızın evi saat 24.00 sırasında aranırken, şilt bulunuyor. Görev sonrası verilen şiltler oluyor, işte onlardan birisi. Bunun üzerinde hatıra olarak bayrağı vardır. O kursa katılan herkese o şiltler verilmiştir. O şiltler oldu ‘Atabeyler Çetesi’ diye. Halbuki hiçbir alakası yok.

Gözaltına alınmamla birlikte başlayan, sonra Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi haline gelmemin şaşkınlığı içindeyim. İnanın sanki bir rüyada gibiyim. Birileri önceden bir senaryo yazmış, Türk silahlı Kuvvetlerinin bir subayı olarak da figüran olarak bizi oynattılar. Subay olarak en ağrıma giden de bu oyunda bir figüran olarak kalmam.

Vatan-millet uğruna bir şeyler düşünmek, PKK'ya karşı mücadele vermek eğer çeteyse, ben çeteyim. Böyle bir çeteliği kabul ediyorum. Astsubay Erkut, Genelkurmay Başkanından iki kez ödül almış bir arkadaşımız.”

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder