Askeri casusluk, şantaj ve fuhuş iddialarıyla 21
aydır Hasdal'da tutuklu olan genç subay Aydınlık'a mektup
gönderdi.
Özetleyerek veriyorum:
********
Fuhuş ile başladılar, şantaj ile devam ettiler, casuslukla finali yaptılar.
Fuhuş ile başladılar, şantaj ile devam ettiler, casuslukla finali yaptılar.
En seçkin subayları "casus" diye içeri
tıktılar.
Kendine gazeteci diyen zihni bozuk
da, manşet attı, yazılar yazdı...
"Önce karı sattılar, sonra Yunan'a
belge" diye... Utanmadılar.
Ardından yargılama başladı... Baktılar ki ortada ne casus
var, ne de pezevenk.
Bir pezevenklik var da, o, subaylar değil...
Geçen hafta Savcı mütalaa verdi:
"Fuhuş yok, casus yok" diye.
Manşeti atan ne yaptı peki? Ne
yapacak, utanmadı. Çünkü o utanmaz.
Yazmaz artık. Çünkü "mission
accomplished", yani "görev tamamlandı".
Artık sokaktaki seyyar satıcı, su satan çocuk, büfedeki
dönerci, halkım işte,
subayını pezevenk bilmektedir.
subayını pezevenk bilmektedir.
Manşetlerde casus ve pezevenk ilan edildikleri gün, bu
davanın cezası kesildi.
Bir subaya daha ağır ne ceza verilebilir
ki?
Öyleyse, Savcı "Fuhuş yok, casusluk yok" dediyse,
ceza almazlar, beraat ederler diyeceksin, değil mi?
ceza almazlar, beraat ederler diyeceksin, değil mi?
Yok be kardeşim. Verilecek bir ceza bulunur.
Fuhuştan,
casusluktan olmaz ama,
Beşiktaş
hukuku bu, arkasından dolanır,
ceza kesilecek
bir şeyler yaratır.
Ne yani, "pardon"
mu desinler? Demezler.
Bu subaylar ekmek arası ceza alır giderler, senin de ruhun
bile duymaz.
Onlar ordudan atılınca kına
yakacaklar var. Ceza ondan işte.
Kınayla ceza alacaklar yani. Hukukla değil, kınayla.
Bu yargılamanın maliyeti bir kilodur. Bir kilo kına.
Bu yargılamanın maliyeti bir kilodur. Bir kilo kına.
********
Melih Aşık da aynı gün aynı konuyu yazdı
Askeri casusluk ve şantaj davası
geçen yıl şubat ayında başladı. Davada 16’sı tutuklu 56 sanık yer alıyordu.
Her zaman olduğu gibi iddianameyle
birlikte iktidar basınında itibarsızlaştırma kampanyası
başlatıldı.
Sanık
subaylardan biri anlatıyor:
“2010 Ekim ayında benim gibi birçok subayın evi ve işyeri arandı. Azılı suçlu muamelesine tabi tutulduk. Ev ve işyerlerinde hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen sadece ve sadece ‘imzasız dijital belgelerle’ yargılanmaya başladık.
“2010 Ekim ayında benim gibi birçok subayın evi ve işyeri arandı. Azılı suçlu muamelesine tabi tutulduk. Ev ve işyerlerinde hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen sadece ve sadece ‘imzasız dijital belgelerle’ yargılanmaya başladık.
Bir
kısım medya (özellikle
Taraf, Star, Bugün, Zaman ve Yeni Şafak) "Tarihin en büyük casusluk şebekesi yakalandı"
diye haber yaptı. Heronları bile bizim örgütün düşürdüğü iddia
edildi...”
Yargılanan subay ve mühendisler çevrelerine rezil oldu...
Kimsenin yüzüne bakacak halleri kalmadı. İtibar ve onurları
kırıldı.
Çoğu psikolojik travmalara
sürüklendi.
Ve... Geçen haftaki son duruşmada Savcı Celal Kara, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı...
Bütün sanıkların tahliyesini istedi...Savcı Kara, askeri casusluk yönünden suç kastının bulunmadığını belirtti.
Hiçbir sanık fuhuşla suçlanmadı...
Bazı sanıklar hakkında ceza istendi ama, bu da kuşkusuz,
sanıkların boş yere
mağdur edilmediklerini göstermek içindi...
Sanık subaylar kıtalardaki görevlerine aynen devam ediyorlar...
Çünkü askeriyenin böyle bir casusluk bulgusu hiç olmadı.
Subay okurumuz ekliyor:
"Hedef alınan subayların hepsi sınıflarının sicilen 1- 2’nci sırasında olanlar.
Sanık sandalyesine oturtulan mühendisler
ise, milli projeleri
geliştirenler.
Büyük
resmi görmeliyiz bence..."
Görünüz ne acılar kalıyor geriye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder