8 Temmuz 2012 Pazar

Genç subayın onur isyanı

                                                           Aydınlık, 7 Temmuz 2012


Askeri casusluk, şantaj ve fuhuş iddialarıyla 21 aydır Hasdal'da tutuklu olan genç subay Aydınlık'a mektup gönderdi.
Özetleyerek veriyorum:

********


Fuhuş ile başladılar, şantaj ile devam ettiler, casuslukla finali yaptılar.
En seçkin subayları "casus" diye içeri tıktılar.

Kendine gazeteci diyen zihni bozuk da, manşet attı, yazılar yazdı...
"Önce karı sattılar, sonra Yunan'a belge" diye...  Utanmadılar.

Ardından yargılama başladı... Baktılar ki ortada ne casus var, ne de pezevenk.
Bir pezevenklik var da, o, subaylar değil...

Geçen hafta Savcı mütalaa verdi: "Fuhuş yok, casus yok" diye.
Manşeti atan ne yaptı peki? Ne yapacak, utanmadı. Çünkü o utanmaz.
Yazmaz artık. Çünkü "mission accomplished", yani "görev tamamlandı".

Artık sokaktaki seyyar satıcı, su satan çocuk, büfedeki dönerci, halkım işte, 
                                                            subayını pezevenk bilmektedir.
Manşetlerde casus ve pezevenk ilan edildikleri gün, bu davanın cezası kesildi.
Bir subaya daha ağır ne ceza verilebilir ki?

Öyleyse, Savcı "Fuhuş yok, casusluk yok" dediyse, 
                             ceza almazlar, beraat ederler diyeceksin, değil mi?
Yok be kardeşim. Verilecek bir ceza bulunur.

Fuhuştan, casusluktan olmaz ama,
     Beşiktaş hukuku bu, arkasından dolanır,
                                 ceza kesilecek bir şeyler yaratır.
Ne yani, "pardon" mu desinler? Demezler.
Bu subaylar ekmek arası ceza alır giderler, senin de ruhun bile duymaz.

Onlar ordudan atılınca kına yakacaklar var. Ceza ondan işte.

Kınayla ceza alacaklar yani. Hukukla değil, kınayla. 
Bu yargılamanın maliyeti bir kilodur. Bir kilo kına.


********


Melih Aşık da aynı gün aynı konuyu yazdı
Askeri casusluk ve şantaj davası geçen yıl şubat ayında başladı. Davada 16’sı tutuklu 56 sanık yer alıyordu. 


Her zaman olduğu gibi iddianameyle birlikte iktidar basınında itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı



Sanık subaylardan biri anlatıyor:
“2010 Ekim ayında benim gibi birçok subayın evi ve işyeri arandı. Azılı suçlu muamelesine tabi tutulduk. Ev ve işyerlerinde hiçbir suç unsuru bulunmamasına rağmen sadece ve sadece ‘imzasız dijital belgelerle’ yargılanmaya başladık.
Bir kısım medya (özellikle Taraf, Star, Bugün, Zaman ve Yeni Şafak) "Tarihin en büyük casusluk şebekesi yakalandı" diye haber yaptı. Heronları bile bizim örgütün düşürdüğü iddia edildi...”

Yargılanan subay ve mühendisler çevrelerine rezil oldu...
Kimsenin yüzüne bakacak halleri kalmadı. İtibar ve onurları kırıldı.
Çoğu psikolojik travmalara sürüklendi.

Ve... Geçen haftaki son duruşmada Savcı Celal Kara, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı...
Bütün sanıkların tahliyesini istedi...
Savcı Kara, askeri casusluk yönünden suç kastının bulunmadığını belirtti.
Hiçbir sanık fuhuşla suçlanmadı...

Bazı sanıklar hakkında ceza istendi ama, bu da kuşkusuz,
          sanıkların boş yere mağdur edilmediklerini göstermek içindi...

Sanık subaylar kıtalardaki görevlerine aynen devam ediyorlar...
Çünkü askeriyenin böyle bir casusluk bulgusu hiç olmadı.

Subay okurumuz ekliyor:
"Hedef alınan subayların hepsi sınıflarının sicilen 1- 2’nci sırasında olanlar. 
 Sanık sandalyesine oturtulan mühendisler ise, milli projeleri geliştirenler. 
Büyük resmi görmeliyiz bence..."

Görünüz ne acılar kalıyor geriye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder