İsrail Devleti'ne karşı mücadelenin başını FKÖ (Filistin
Kurtuluş Örgütü) çekiyordu. Örgüt içinde değişik guruplar vardı. Corc Habaş'ın
marksist nitelikli Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi. FKÖ laik, sol, Müslüman
ve Hıristiyan Filistin örgütlerinin temsilcisi durumundaydı.
Filistin
Kurtuluş Örgütü
منظمة التحرير الفلسطينية
Munaẓẓamat at-Taḥrīr al-Filasṭīniyyah
منظمة التحرير الفلسطينية
Munaẓẓamat at-Taḥrīr al-Filasṭīniyyah
FKÖ içindeki en büyük gurup, Yaser Arafat'ın El-Fetih gurubu
idi. Yaser Arafat 1969 yılında FKÖ Yürütme Kurulu Başkanlığı'na getirildi.
El-Fetih
Ancak emperyalizm, laik bir Filistin örgütünden
hoşlanmıyordu. Tüm çabalarına rağmen FKÖ içindeki gurupları birbirine
düşürememişti. Filistin direnişini bölecek bir yapılanmaya şiddetle ihtiyaç
vardı. Bu yeni yapılanma şeriatçı görüşte olacak, ve FKÖ içindeki tüm guruplara
düşmanlık yaparak Filistin hareketini bölecek, zayıflatacak ve İsrail'e nefes
aldıracaktı. Doktor Frankenştayn rolündeki İsrail, Canavar'ı yaratmaya işte
böyle karar verdi.
1987 tarihinde FKÖ'nün başlattığı Birinci İntifada (Ayaklanma)
sırasında bu amaçla ABD ve İsrail'in de el altından desteği ile HAMAS (İslami
Direniş Hareketi) kuruldu. HAMAS, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler)
örgütünün bütün karakteristik özelliklerini taşır. Tayyip Bey'in ve Mursi'nin
HAMAS sevgisinin nedeni budur.
HAMAS;
Hareket-el-Mukavemet-el-İslamiyye
2006 parlamento seçimlerini kazanan HAMAS, Gazze'de iktidara
gelir gelmez kendi dışındaki askeri ve siyasi bütün Filistin guruplarını tasfiye
etmeye yöneldi. Filistin gurupları arasında meydana gelen çatışmalarda sayısız
insan öldü. Filistin direnişini karpuz gibi ortadan ikiye bölme planı
tutmuştu.
Taliban Afganistan'da kayalara oyulmuş dünyanın en eski ve en
büyük Buda heykelini füzelerle paramparça etmişti. Taliban'ın izinden giden
HAMAS; 2007 yılında Gazze'deki tek heykel olan "Meçhul Asker Anıtı"nı "Dinen
caiz değil" diyerek yıktı. Tayyip Bey de heykelleri "ucube" diyerek yıkıyordu.
Suriye'de El-Nusra militanları 9. Yüzyılda yaşamış olan, dünyanın en büyük
alimlerinden Abu Ala el-Maarri'nin heykelinin kafasını tekbirlerle kesiyordu.
Yarattığı canavarla boğuşmak durumunda kalan İsrail, HAMAS
Şefi Halit Meşal'i 25 Eylül 1997'de Ürdün'ün başkenti Amman'da zehirledi. İki
İsrail ajanı olay yerinde yakalandı. İsrail İstihbarat Örgütü MOSSAD'ın Şefi
Dani Yatom, panzehir götürmek ve ajanlarını geri almak için Amman'a
uçtu.
Olayın ardından Ürdün devleti, Meşal'in ülkeyi terk etmesini
istedi. Hiç bir ülke Meşal'i kabul etmedi. Suriye ona ve HAMAS'a kollarını
açtı. HAMAS yönetimi Şam'a yerleşti. İran ve Suriye HAMAS'a her açıdan destek
oldular, böylece örgütün vahşi yobaz yönünü yontabileceklerini
düşündüler.
Halit Meşal: "Esad, Arap ve İslam aleminin en büyük
kahramanıdır, gerçek tek lideridir. Allah'ın İslam alemine gönderdiği bir
lütuftur. Hakkını hiç bir zaman ödeyemeyiz." diyordu. HAMAS'ın resmi sözcüsü
Sami Abu Zihri: "Esad ve Suriye olmasa biz bugün hiçtik. Her şeyimizi ona
borçluyuz. Suriye Anayasası'na göre, Suriye vatandaşları gibi eşit haklara
sahibiz. Suriye ve Esad bizden dolayı büyük baskılara maruz kaldı. Meşal
kardeşim az bile söylemiş." diyordu.
Suriye'ye karşı kirli savaş başlayınca, Ahmet Davutoğlu ve
Katar Emiri, her Suriye ziyaretinde Meşal ile buluşup ona "Suriye'yi terk et,
muhalefete katıl, Esad er geç devrilecek. Kaybeden taraf olma." diye baskı
yaptılar. "Esad devrildiğinde onunla birlikte olan herkes devrilecek. Size ait
olmayan bir savaşta yenileceksiniz. Suriye'yi terk edin" diye tehdit ettiler.
"İran'a da güvenmeyin. İran'a yönelik bir savaş yakın, İran'a yapılacak saldırı
bildiğiniz gibi olmayacak" dediler.
Katar Emiri, Meşal'e "Merak etmeyin, size yardım edeceğiz,
İran'ın ve Suriye'nin yardımına muhtaç olmayacaksınız" diyerek destek sözü
verdi. Baskılara dayanamayan Meşal, bazı arkadaşları ile birlikte Suriye'den
ayrıldı.
Ancak Usame Hamdan, İmad el-İlmi, Mahmud Zahhar, Muhammed
Nezzal ve Kasam Tugayları Şefi Ahmed el-Caberi gibi önde gelen HAMAS liderleri,
Meşal'e karşı çıktılar.
Suriye'den ayrılmakla kalmayan Meşal, Esad'a saldıran
teröristlere yardımcı olmaya karar verdi. HAMAS'ın Şam'daki önde gelen
komutanlarından Kemal Hüsni Genace'yi muhaliflerle işbirliği yapmakla
görevlendirdi. Ancak Genace, Meşal gibi iyiliğe kötülükle cevap verecek bir
karakterde olmadığı için, durumu Hizbullah'a ve Suriye İstihbarat Örgütü
El-Muhaberat'a bildirdi. Onlarla işbirliği içinde, muhaliflere yanıltıcı
bilgiler verdi. Muhalifler aldatıldıklarını anlayınca onu Meşal'e şikayet
ettiler. Meşal "Öldürün" dedi. Esad muhalifi teröristler, evini bombalayarak
Genace'yi öldürdüler.
Genace ile aynı anda, yine Meşal'in emri ile, HAMAS'ın silahlı gücü olan Kassam Tugayları'nın korkusuz komutanı Caberi tuzağa düşürülerek
öldürüldü. Böylece Meşal en güçlü muhalifinden kurtulmuş oluyordu. Artık ABD
ile işbirliği yapmasının önünde bir engel kalmamıştı. HAMAS militanları şu anda
Esad muhalifi teröristlere her türlü yardımı yapıyorlar. Eğitim vermek, havan
topu yapımında yardımcı olmak gibi.
Meşal, Suriye'yi terk eder etmez Katar Emiri'ne, Fitne Şeyhi
Karadavi'ye ve Tayyip Bey'e methiyeler düzmeye, Esad'ı yerin dibine batırmaya
başladı. Bir zamanlar Esad'a söylediklerini AKP 4. Kongresi'nde Tayyip Bey için
söyledi: "Siz İslam aleminin liderisiniz."
Gelgelelim, Katar sözünü tutmadı. Zaten verdiği sözde samimi
değildi. Meşal'i Suriye'den çıkarmak içindi o aldatıcı sözler. Suriye ve
İran'dan bol para almaya alışmış olan Meşal, dımdızlak ortada kalmıştı.
Meşal, şimdi İran ve Suriye ile tekrar dost olmak için yoğun
çaba göstermektedir. "Beni aldattılar" diyesiymiş. Sende bu evlat, bende bu
kuyruk acısı varken tekrar dost olunur mu? Yeniden "Ya Esad, sen meğerse
gerçekten bu alemin lideri imişsin" der mi? Tayyip Bey'i satar mı?
Hepsi mümkün. Fırsatçılık, ihanet, ve vefasızlık, Ilımlı
(Amerika'ya uyumlu) İslam'ın en önemli karakteridir.
Ya haram, ya Meşal, ya haram.
***********
Geniş bilgi için bakınız:
"HAMAS" : Prof. Dr. Mehmet Yuva, Şam
Üniversitesi Öğretim Üyesi
Aydınlık gazetesi köşe yazısı ; 3 Ağustos 2013
***********
Çok mantıklı ve etkileyici bir yazı. Gerçekten üzerinde derin düşünmek gerekiyor, kim kiminle dost, kim kime düşman? Lakin aydınlık ve grubu o kadar din düşmanlığı yaptınız ki, doğru bile söyleseniz artık inanasımız gelmiyor. Ah ne olurdu İslam ile savaşmak yerine saygı duysaydınız da birlikte emperyalistlerle savaşsaydık, aksi durumda siz bize biz size güvenmeden kim kazanır bu halden? Tabii ki emperyalistler, onun için ne İslamla savaşanda gram akıl vardır, ne de emperyalistlerin maskesini deşifre edene inanmyanda...
YanıtlaSil