Sözcü, 7 Şubat
2013
E. Org. Engin Alan, Sözcü gazetesine yukarıdaki
değerlendirmeyi yapıyor.
Peki bu değerlendirme doğru mu?
Yenilgi mahkeme salonunda değil,
muharebe meydanında
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Yenilgi, mahkeme salonunda olmadı.
Yabancı bir devlet (ABD), Türk Ordusu'na kendi ülkesi içinde bir
harekat yaptı.
TSK, bu harekata karşı koymadı. Çünkü komuta kademesi teslim
oldu.
Savaş savcılıkta, emniyet nezarethanesinde yapılmadı.
Savaş, iç cephede cereyan etti.
İç cephe kurşun atmadan düşürüldü.
Bu olayı E. Org. Ergin Saygun "Orduya Balyoz" diye
adlandırdı.
Görevde Tümamiral Semih Çetin "Bir İhanetin Öyküsü"nü
yazdı.
Komuta kademesi teslim
olmuştur
+++++++++++++++++++++++++++++
Türk subayının gururu kırılmıştır.
Düşman savaş alanında silahı doğrulttuğu zaman elleri
havaya kaldırmak ne anlama geliyorsa, komuta kademesinin yabancı devlet
harekatına karşı tavrı da aynı anlama gelmektedir.
Komutanlarımız, savaşın silahlı ve silahsız bütün
cephelerde yürütüldüğünü kuşkusuz çok iyi biliyorlar.
Silah kullanmadan yenmek, her savaşta birinci
önceliktir.
Düşman, bizi bu aşamada silah kullanmadan yenmiştir. Ayağa
kalkmak için, önce bu gerçeği saptamalıyız.
Mahkemede zafer merasimi
yapıldı
+++++++++++++++++++++++++++++
Komuta kademesi direnmediği için, düşman olayı "mahkeme
salonlarında" bitirmiştir.
Düşman, kazandığı zaferin merasimini mahkeme
salonlarında yapmıştır.
Mahkeme salonlarında savaş yapılmadı ki yenilgi
mahkemede alınmış olsun. Türk subayı mahkeme salonuda bir muharip değil,
bir esir idi. Savaş bitmiş ve yenilmiş olduğu için mahkeme
salonunda bulunuyordu.
Komuta kademesi savaşı yargıya
havale etti
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Savaş, Genelkurmay Karargahında
kaybedilmişti.
Komuta kademesi, düşmanın Türk Ordusu'na karşı iç harekat
yaptığını görmezden geldi, görmeye cesaret edemedi.
O nedenle "Hukuk çözer, yargı çözer" dedi, askerlerinin
esir edilmesine göz yumdu.
Bütün komutanlara soruyoruz:
Bir ordunun iç cepheyi savunma görevini mahkemelerin
üzerine attığı bir başka örnek var mıdır?
Bırakalım binlerce yıllık geleneği olan Türk Ordusunu,
hangi ordu düşmanın iç cephedeki harekatına karşı koymaları için savcı ve
yargıçlardan medet ummuştır?
Asıl cephe Beşiktaş
Adliyesi'nde
++++++++++++++++++++++++++++
2002'den bu yana komuta kademeleri iç cephede
direnemedikleri için Doğu Akdeniz, Ege, Güneydoğu ve "Kürt Koridoru" kurma
amaçlı Suriye cephelerinde teslim olmuşlardır.
Düşman
(ABD), Güneydoğu'da dolaylı güçlerle (PKK) yürüttüğü savaşı iç cepheye
yayıyor. Güneydoğu'da kaç subay esir verildi? Görülmüyor mu? Asıl cephe
Beşiktaş'tadır.
Kuzey Irak cephesi düştü, sıra
Diyarbakır'da
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Ergenekon ve Balyoz'un ilk sonucu: Kuzey Irak cephesi
düştü. TSK'nın kırmızı çizgileri paspas gibi çiğnendi.
Beşiktaş'ta direnmeyen Genelkurmay, şimdi, Diyarbakır'ın
BOP başkenti olması tehdidi ile karşı karşıya. Veya: Vatanın bölünmesi artık
tehdit değil.
Bu durumda, savaşın Beşiktaş cephesinde kabul edilmesi,
düşmanın iç cephedeki bu taarruzuna her imkanla karşı koyulması
gerekirdi.
Kuvvet dengesi ne olursa olsun, düşman silah çektiği
zaman, savaşı kabul etmeye mecburuz.
Kaldı ki, o zaman direnseydik, bugün "Diyarbakır'ı nasıl
koruyacağız?", "Doğu Akeniz'de nasıl savaşacağız?" noktalarına gelmezdik. Ege
Denizinde adalarımıza Yunan bayrakları çekilmesini seyretmezdik.
"Asıl olan dahili
cephedir"
++++++++++++++++++++++
Mustafa Kemal
vurguluyor:
"Görünürdeki cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki
silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, mağlup olabilir. Fakat bu hal, hiçbir
vakit bir memleketi, bir milleti mahvedemez.
Mühim olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren, dahili
cephenin düşmesidir." (Nutuk II, Atatürk'ün Bütün
Eserleri c.20)
Bunu komutanlarımız bilmez olurlar mı?
İç cepheyi savunma kararlılığında
zaaf
++++++++++++++++++++++++++++++++
Komutanlar, harekatın ABD tarafından uygulandığını
biliyorlar. Nitekim, mahkeme dosyasına giren raporlarda bu saptamayı yapmışlar.
Ancak iç cepheyi ABD'ye karşı savunma kavramı yok.
Bu yazıyı okuyan bazı sorumlu komutanlarımızın "Ne
yapsaydık yani, darbe mi yapsaydık" dediklerini duyar
gibiyim.
İç cephedeki harekata karşı koymak ille darbeyle olmaz.
Sonsuz yöntem ve olanak vardır. Ama önce iç cepheyi savunma kararı olacak.
Komuta kademesinde o karar olmadığı için yenildi.
Org. Işık Koşaner'in direnişi
sürdürülmedi
+++++++++++++++++++++++++++++++++++
2002'den sonraki on yıllık süreçte Org. Koşaner'in
direnmesini görüyoruz.
İstifa, direnme eylemiydi. Ama sonra gelen komutanlar o
çizgiyi izlemedi. damat Feritlere topuk selamı düzenine geçildi.
Yaşananlar asker karakteri için utançtır.
Hava kuvetlerinde 110 pilotun istifa etmesi haberlerine
Genelkurmay "Yıkıcı propaganda" diyor.
Pilotlar Aydınlık gazetesi yüzünden mi istifa
etti?
Demek ki, Hava ve Deniz Kuvvetlerinin onurlu subayları,
komutanları teslim olduğu için değil, fakat Aydınlık gazetesinin yayınları
nedeniyle görevlerini bırakıyorlar.
Genelkurmay, dün savaşı yargıya havale etmişti, bugün de
basına havale ediyor.
Askerlik, en yüksek ciddiyet isteyen iştir. Çünkü bedeli
ölümdür ve ülkenin esir olmasıdır.
Savaş görevi Genelkurmay hariç
herkesin
+++++++++++++++++++++++++++++++++++
Genelkurmayın anlayışına göre yargıdan basına kadar herkes
iç cepheyi savunmakla görevli. Savaşta görevi kabul etmeyen bir tek Genelkurmay
var.
NATO düzeninde askerin adı "personel" olmuştur. Personel,
porselen gibi bir çağrışım yaratıyor Türk milletinde. TSK, bu "personel" lafını
bırakmalı, subay ve asker kavramlarına sarılmalıdır.
Yenilen komutandır. Türk Ordusu
yenilmemiştir.
Ve kesinlikle belirtiyoruz: Göreceksiniz, Türk Ordusu bu
süreçten Mustafa Kemalleşerek çıkacaktır.
********
Doğu Perinçek'in 9 Şubat 2013 günlü Aydınlık köşe
yazısından kısaltılarak alıntılanmıştır
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder