18 Haziran 2013 Salı

Türkiye, AKP sayesinde "Haydut Devlet" damgası yedi

Vali'nin "Müdahale yok" sözüne inanmışlardı. Vali direnişçilerle buluşmasında onları parkta ziyaret edeceğini, birlikte çay içeceğini söyledi. Hatta yemek siparişi bile verdi. Bunun üzerine çocuğunu anasını alan parka geldi.
 
Ama, polis vahşice saldırdı. Devlet, vatandaşına tuzak kurmuştu. Çocukların, yaşlıların üzerine, "İçerde çocuk var" uyarılarına rağmen çadırların içine biber gazı, gaz bombası attılar.
Cenevre Sözleşmesi'ne göre, savaşan taraflar savaş alanında dolaşan sağlıkçılara ve yaralı, ölü taşıyan araçlara engel olmazlar, revirlere dokunmazlar, ateş etmezler.


Yalnızca, "savaşan taraf" tanımına girmeyen haydutlar, terörist guruplar bu sözleşmenin kapsamı dışındadır. Çünkü onlar bu sözleşmeyi imzalamamışlardır. Zaten imzalayamazlar, çünkü devletler, bu haydutları ve terörist gurupları muhatap almazlar, meşru olmayan bu guruplarla bir araya gelmezler.


AKP Hükümetinin verdiği emirle doktorlar ve hemşireler yaralıları tedavi ettikleri için tutuklanmıştır. Hem de elleri arkadan kelepçelenerek.
Divan ve Ramada otelleri içinde kurulan revirlere gaz bombası atılmıştır.
Alman Hastanesi'ne basınçlı su sıkılmış, gaz bombası ve biber gazı atılmıştır. Olaylarla ilgisi olmayan yatan hastalar etkilenmiştir.
Otellerin içine gaz bombası atılmıştır. Kapalı mekanlara gaz bombası atmak, öldürmeye tam teşebbüstür. Hitler'in Yahudileri öldürmek için kullandığı gaz odalarına benzer durumlar meydana gelmiştir.
Bu mekanlarda çocuklar olduğu haykırılmasına rağmen gaz bombası atılması, polisin insanlıktan çıkmış olduğunun göstergesidir. Cenevre ilkelerini ihlal eden AKP, terörist örgütlerle aynı konuma düşmüştür.

Devlet güçleri, vatandaşlarına öldürme kastı ile ateş etmez.
Göstericilerin kafalarına nişan alarak biber gazı fişeği atan, plastik ve gerçek mermi sıkan polisler, iktidarın meşruiyetini kaybettiğinin göstergesidir.
Abdocan biber gazı fişeği ile, Ethem arkadaş ise gerçek mermi ile başlarından vurularak öldürülmüş, 11 kişi gözünü kaybetmiştir.
 
Ethem arkadaşı öldüren polisin kimliği belli olduğu halde savcılığa teslim edilmemektedir.
 
Bu uygulamaları ile AKP Hükümeti, Türkiye'nin "Terörist Devlet", "Haydut Devlet" damgası yemesine neden olmuştur.
 
********
 
Demokratik ülkelerde güvenlik ile ilgili görevleri yapma tekeli resmi güvenlik güçlerine aittir.
Diktatörlüklerde ve faşist rejimlerde iktidardaki partiye bağlı siviller de silahlandırılır ve muhalefeti ezmek için kullanılır. Bunlara "faşist milis" denir.

AKP Hükümeti, AKP üyesi sivilleri silahlandırıp polislerle birlikte göstericilerin üzerine sürmüştür. Bu siviller hem herkesin gözü önünde sokak ortasında tahta ve demir sopalarla göstericileri dövmekte, hem de yakaladıklarını otopark gibi kapalı mekanlara götürerek işkence yapmaktadırlar. İstanbul, Ankara, İzmir ve Hatay'da bu faşist milisler net bir şekilde kameraya kaydedilmişlerdir. Birçok sopalı sivil çok açık olarak görülmektedir. Kimlikleri bellidir.
 
Bayan direnişçi, faşist sivil guruba şöyle bağırıyor:
"Sokak delikanlıları... Halkın arasına girin g..ünüz yiyorsa... Polisin arkasından yürümeyin piç kuruları..."  8 dakika
 
İzmir katlı otoparkta işkence 20 dakika
 
Kanun dışı silahlı sivil saldırganların kullanılması, AKP Hükümeti'nin faşist yüzünü açığa çıkarmıştır. "Faşizme karşı omuz omuza" sloganına karşı çıkmış olan bazı arkadaşlar, bu görüntüleri izledikten sonra bize hak vereceklerdir.
AKP Hükümeti faşisttir, AKP rejimi bir dikta rejimidir. Kamera kayıtları ile ispatlıdır.
 
********
 
Tayyip Erdoğan'ın "Mahkeme kararını bekleyeceğiz" ve Vali'nin "Müdahale yok" sözleri üzerine eylemciler Gezi Parkı'ndaki parti bayraklarını kaldırmışlardı. Çadırların da kaldırılarak bir tek büyük çadır kurulması, sıra ile bu çadurda nöbet tutulması, böylelikle parkta bekleyen insan sayısının mümkün olduğu kadar azaltılması seçeneği masaya yatırılmıştı. Ancak Tayyip Erdoğan, eylemcilere puan aldırabilecek olan bu planı engellemek ve parkın eylemcilerin insiyatifi ile değil, kendi saldırısı ile kazandığı bir "zafer" sonucunda boşaltılmasını sağlamak için saldırı emri verdi.
 
Sadece "dindar ve kindar nesil" yetiştirmekle kalmıyordu. Kendisine karşı olan gençliği de kinlendirmek için elinden geleni yapıyordu. Amacı, toplumu birbirlerine kin ve nefret duyan iki parçaya ayırmak, giderek bir iç savaşın yollarını döşemekti. Öyle ki, birbirlerine kin ve nefret duyan bu iki gurup, fırsattan istifade "bağımsızlık" ilan edip ülkeyi bölecek olan PKK'ya karşı birleşemeyeceklerdi. "Camide bira içtiler, ayakkabıları ile girdiler", "Başörtülü kadına saldırdılar" kışkırtmaları hep bu amaca yöneliktir.
 
********
 
Ölüye saygı, insan olan her insanın itirazsız benimsediği bir kuraldır.
PKK'lılar bile, şehit erimizi sırtına alıp taşıyan Albay Levent Göktaş'a ateş etmemiş, ayağa kalkıp selam durmuşlardı. "Savaşan taraf" kabul etmediğimiz terörist örgüt PKK bile ölüye saygı göstermişti. Bakınız: 

Ethem Sarısülük yoldaşımızın cenazesine basınçlı ilaçlı su, biber gazı ve gaz bombası ile saldıran, insanlar cenazeye katılamasın diye toplu taşıma araçlarının seferlerini azaltan  AKP Hükümeti, bu konuda PKK'nın bile gerisine düşmüştür.
Bunu yapan Müslümanlıktan vazgeçtim, insan bile olamaz. AKP Hükümeti, insanlık sınırlarının dışına çıkmıştır.
 
Onun için, halkın talebi şudur:
Aydınlık, 17 Haziran 2013



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder