Vali'nin "Müdahale yok" sözüne inanmışlardı. Vali
direnişçilerle buluşmasında onları parkta ziyaret edeceğini, birlikte çay
içeceğini söyledi. Hatta yemek siparişi bile verdi. Bunun üzerine çocuğunu
anasını alan parka geldi.
Ama, polis vahşice saldırdı. Devlet, vatandaşına tuzak
kurmuştu. Çocukların, yaşlıların üzerine, "İçerde çocuk var" uyarılarına rağmen
çadırların içine biber gazı, gaz bombası attılar.
Cenevre Sözleşmesi'ne göre, savaşan taraflar savaş
alanında dolaşan sağlıkçılara ve yaralı, ölü taşıyan araçlara engel olmazlar,
revirlere dokunmazlar, ateş etmezler.
Yalnızca, "savaşan taraf" tanımına girmeyen haydutlar,
terörist guruplar bu sözleşmenin kapsamı dışındadır. Çünkü onlar bu sözleşmeyi
imzalamamışlardır. Zaten imzalayamazlar, çünkü devletler, bu haydutları ve
terörist gurupları muhatap almazlar, meşru olmayan bu guruplarla bir araya
gelmezler.
AKP Hükümetinin verdiği emirle doktorlar ve hemşireler
yaralıları tedavi ettikleri için tutuklanmıştır. Hem de elleri arkadan
kelepçelenerek.
Divan ve Ramada otelleri içinde kurulan revirlere gaz
bombası atılmıştır.
Alman Hastanesi'ne basınçlı su sıkılmış, gaz bombası ve
biber gazı atılmıştır. Olaylarla ilgisi olmayan yatan hastalar
etkilenmiştir.
Otellerin içine gaz bombası atılmıştır. Kapalı mekanlara
gaz bombası atmak, öldürmeye tam teşebbüstür. Hitler'in Yahudileri öldürmek için
kullandığı gaz odalarına benzer durumlar meydana gelmiştir.
Bu mekanlarda çocuklar olduğu haykırılmasına rağmen gaz
bombası atılması, polisin insanlıktan çıkmış olduğunun göstergesidir. Cenevre
ilkelerini ihlal eden AKP, terörist örgütlerle aynı konuma
düşmüştür.
Devlet güçleri, vatandaşlarına öldürme kastı ile ateş
etmez.
Göstericilerin kafalarına nişan alarak biber gazı fişeği
atan, plastik ve gerçek mermi sıkan polisler, iktidarın meşruiyetini
kaybettiğinin göstergesidir.
Abdocan biber gazı fişeği ile, Ethem arkadaş ise gerçek
mermi ile başlarından vurularak öldürülmüş, 11 kişi gözünü kaybetmiştir.
Ethem arkadaşı öldüren polisin kimliği belli olduğu halde savcılığa teslim
edilmemektedir.
Bu uygulamaları ile AKP Hükümeti, Türkiye'nin
"Terörist Devlet", "Haydut Devlet"
damgası yemesine neden olmuştur.
********
Demokratik ülkelerde güvenlik ile ilgili görevleri yapma
tekeli resmi güvenlik güçlerine aittir.
Diktatörlüklerde ve faşist rejimlerde iktidardaki partiye
bağlı siviller de silahlandırılır ve muhalefeti ezmek için kullanılır. Bunlara "faşist milis" denir.
AKP Hükümeti, AKP üyesi sivilleri silahlandırıp polislerle
birlikte göstericilerin üzerine sürmüştür. Bu siviller hem herkesin gözü önünde
sokak ortasında tahta ve demir sopalarla göstericileri dövmekte, hem de
yakaladıklarını otopark gibi kapalı mekanlara götürerek işkence yapmaktadırlar.
İstanbul, Ankara, İzmir ve Hatay'da bu faşist milisler net bir şekilde kameraya
kaydedilmişlerdir. Birçok sopalı sivil çok açık olarak görülmektedir. Kimlikleri
bellidir.
Bayan direnişçi, faşist sivil guruba şöyle
bağırıyor:
"Sokak delikanlıları... Halkın arasına girin g..ünüz
yiyorsa... Polisin arkasından yürümeyin piç kuruları..." 8 dakika
İzmir katlı otoparkta işkence 20 dakika
http://www.dailymotion.com/video/x10v6ij_izmir-de-katli-otoparkta-iskence_news?start=82#.UcCm6-dM98E
Kanun dışı silahlı sivil
saldırganların kullanılması, AKP Hükümeti'nin faşist yüzünü açığa çıkarmıştır.
"Faşizme karşı omuz omuza" sloganına karşı çıkmış olan bazı arkadaşlar, bu
görüntüleri izledikten sonra bize hak vereceklerdir.
AKP Hükümeti faşisttir, AKP
rejimi bir dikta rejimidir. Kamera kayıtları ile
ispatlıdır.
********
Tayyip Erdoğan'ın "Mahkeme kararını bekleyeceğiz" ve
Vali'nin "Müdahale yok" sözleri üzerine eylemciler Gezi Parkı'ndaki parti
bayraklarını kaldırmışlardı. Çadırların da kaldırılarak bir tek büyük çadır
kurulması, sıra ile bu çadurda nöbet tutulması, böylelikle parkta bekleyen insan
sayısının mümkün olduğu kadar azaltılması seçeneği masaya yatırılmıştı. Ancak
Tayyip Erdoğan, eylemcilere puan aldırabilecek olan bu planı engellemek ve
parkın eylemcilerin insiyatifi ile değil, kendi saldırısı ile kazandığı bir
"zafer" sonucunda boşaltılmasını sağlamak için saldırı emri verdi.
Sadece "dindar ve kindar nesil" yetiştirmekle kalmıyordu.
Kendisine karşı olan gençliği de kinlendirmek için elinden geleni yapıyordu.
Amacı, toplumu birbirlerine kin ve nefret duyan iki parçaya ayırmak, giderek bir
iç savaşın yollarını döşemekti. Öyle ki, birbirlerine kin ve nefret duyan bu iki
gurup, fırsattan istifade "bağımsızlık" ilan edip ülkeyi bölecek olan PKK'ya
karşı birleşemeyeceklerdi. "Camide bira içtiler, ayakkabıları ile girdiler",
"Başörtülü kadına saldırdılar" kışkırtmaları hep bu amaca
yöneliktir.
********
Ölüye saygı,
insan olan her insanın itirazsız benimsediği bir kuraldır.
PKK'lılar bile, şehit erimizi sırtına alıp taşıyan Albay
Levent Göktaş'a ateş etmemiş, ayağa kalkıp selam durmuşlardı. "Savaşan taraf"
kabul etmediğimiz terörist örgüt PKK bile ölüye saygı göstermişti. Bakınız:
Ethem Sarısülük yoldaşımızın cenazesine basınçlı ilaçlı
su, biber gazı ve gaz bombası ile saldıran, insanlar cenazeye katılamasın diye toplu taşıma araçlarının seferlerini azaltan AKP Hükümeti, bu konuda PKK'nın bile
gerisine düşmüştür.
Bunu yapan Müslümanlıktan vazgeçtim, insan bile olamaz.
AKP Hükümeti, insanlık sınırlarının dışına çıkmıştır.
Onun için, halkın talebi şudur:
Aydınlık, 17 Haziran 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder