Tayyip Erdoğan, Taksim Dayanışması ile görüşmesinde halkın
taleplerini kabul etmemekte ısrar etti.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor,
Gençlerbirliği, Ankaragücü ve Adana Demirspor kulüplerinin Ankara'daki
taraftarları açıklama yaptı:
"Yargıya
saygılı olacağız", "Referandumla bu işi çözeceğiz" lafları boş laflardır,
oyalama taktiği ve mücadeleyi bölme girişimidir"
Tayyip Bey, halkın "Tayyip istifa", "Hükümet istifa"
haykırışlarını duymazdan gelmekte, olayı "çevrecilik" ile sınırlamaya
çalışmakta, ancak çevreci istekleri bile kabul etmemektedir.
"Artık parktan çıkıp evlerinize gidin" çağrısı yapmıştır.
Parkta gezmek, oturmak, çay içmek, kitap okumak, çadır kurmak hangi kanunla
yasaklanmıştır? Adı üzerinde Gezi Parkı. Ne hakla beni oradan
kovuyorsun?
Hala daha, yargı kararını beklemekten söz etmektedir. Gezi
Parkı kenarındaki dükkanları yıkmış, ağaçları sökmeye başlamıştı. Halk siper
olmasaydı, şu anda tüm ağaçlar kökünden sökülmüş, Kışla için kazı başlamış
olacaktı. Yargı kararına, hukuka zerre kadar saygısı yoktur. İlk fırsatta
ağaçları sökmeye tekrar teşebbüs edecektir. "Yargı kararını bekleyeceğim" sözünü
de tutmayacaktır. Verdiği hiçbir söze güvenilmez. "NATO'nun ne işi var
Libya'da", "Füze kalkanının düğmesi mutlaka bizde olmalı" gibi sayısız sözlerini
nasıl paspas gibi çiğnediğini unutmadık.
"Eğer mesajınız Gezi Parkı ise, mesaj alınmıştır ve
değerlendirilmesi yapılmıştır" diyor. Ne mesajı almış, ne değerlendirmesi
yapmıştır? "Evet, o asırlık ağaçları kesmek yanlış olacaktı, vazgeçtim" mi
demektedir? Hayır, hala yargı diyor. Yargı kararına da uymayacaktır. "Yargı
gereğini yapacaktır" diye yargıya talimat vermiştir. Kendi istediği kararın
çıkması için gerekirse hakimleri değiştirecektir. Ergenekon'da, Deniz Feneri'nde
olduğu gibi.
"Bana diktatör diyorlar. Bir diktatör referanduma gider
mi?" diyor. Hep halkın bilgisizliğinden faydalanıyor. Bütün diktatörler
diktalarını referandumlarla yürütmüşlerdir. En çok sayıda referandum yapanlar,
diktatörlerdir. Referandum, azınlığın sesini kesmek, aykırı sesleri boğmak,
demokrasiyi yok etmek için çok elverişli bir alettir.
Aydınlık, 15 Haziran 2013
"Tayyip Erdoğan direnişçilerin isteklerini kabul etti"
yaygaraları tam bir saptırmadır.
3 arkadaşımız Tayyip Erdoğan hükümeti tarafından
öldürüldü. Katillerinden hesap sorulmayacak mı? "Faili meçhuller" diye yaygara
koparan hükümet, faili belli olan cinayetlerin faillerini adalete teslim
etmeyecek mi?
Kafaları kırılan, gözleri çıkarılan arkadaşlarımızın
hesabı sorulmayacak mı?
Ethem Sarısülük'ün kafasına tabanca ile gerçek mermi sıkıp
öldüren polis 16 gündür Savcılığa teslim edilmiyor, adı bile bildirilmiyor. Amirlerinin gözü önünde öne fırlayarak
kalkanını bırakmış, tekme tokat girişmiş, hırsını alamayınca ateş ederek cinayet
işlemiş ve koşarak kaçmıştır. Bütün olay kamera ile kayıt edilmiştir.
Arkadaşları ve amirleri katil polisin kimliğini biliyorlar. "Suçluyu koruma ve
yataklık" suçu işliyorlar. Bu suçun da hesabı sorulacaktır.
Abdullah Cömert cinayetinden önce o sokakta gezinen eli
sopalı siviller kamera ile kayıt edilmiştir. Hepsinin kimlikleri bellidir. Orada
görevli polislerin kimlikleri de bellidir. Kısa bir soruşturma ile katilin
kimliği anlaşılabilir.
Her iki cinayetin de üstü örtülmek istenmektedir.
Polisler, amirlerini tehdit ediyorlar: "Bizi ele verirseniz sizi de
yakarız"
Bu durumda, katilleri koruyarak mı halkın isteklerini
kabul etmiş olmaktadır?
Aydınlık, 14 Haziran
2013
Eli sopalı siviller AKP'nin gençlik kollarında
örgütleniyor.
Otoparkta göstericileri vahşice döven sivillerin bu
eylemleri kamera ile kayıt altındadır. AKP'nin faşist milislerinin kimlikleri
bellidir.
Abdocan'ın öldürüldüğü yerde gezinen eli sopalı siviller
de kamera ile kayıt altındadır.
Halkın üzerine, kafalarına nişan alarak biber gazı fişeği
atan polislerin fotoğrafları çok nettir. Cinayete tam teşebbüs suçu işleyen bu
polislerin kimlikleri bellidir.
Sarısülük'ü öldüren polisin kimliği bellidir.
İlk talebimiz, canilerin adalete
teslim edilmesidir.
Cinayetlerin, halka vahşice saldırıların, kırılan kafaların, kör
edilen gözlerin sorumlusu olan Tayyip Erdoğan istifa etmelidir. İkinci talebimiz
budur.
Yargı kararı, Topçu Kışlası artık
geri planda kalmıştır. Yargı kararı ölen arkadaşlarımızı canlandırabilir mi,
Topçu Kışlasının yapılmaması çıkan gözleri yerine koyabilir
mi.
Devrimcilerin gayrımeşru ilan etmiş
olduğu Hükümet, şimdi halkın gözünde de meşruiyetini kaybetmiştir. En geç 2 sene
içinde bu Hükümet devrilecektir. Sandık
tek seçenek değildir. İstifa da demokratik bir yoldur.
Aydınlık, 13 Haziran
2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder