24 Eylül 2013 Salı

Kılavuzu PKK olanın burnu Mursi'den kurtulmaz

Bu yazının başlığı "ABD'nin kucağında tevkifatsız komünistçilik oynamak" da olabilirdi.

ÖDP, EMEP, ESP ve kendilerini "sosyalist" olarak adlandıran irili ufaklı parti ve örgütler yakalarını PKK'ya kaptırmışlar, adeta kendilerine kılavuz olarak bölücüleri seçmişlerdir.

Büyük Ortadoğu (Büyük Kürdistan) Projesi'nin (BOP) sahibi ABD olduğundan, aslında Amerika'ya yakalarını kaptırmışlardır. Amerika'ya, emperyalizme sözde veryansın etmelerine rağmen, Amerika'nın projesine yardımcı olduklarının farkında bile değildirler.

ÖDP ve EMEP'in Genel Başkanları PKK listelerinden Milletvekili seçilmişlerdir. PKK'yı bölücü örgüt değil, Kürtlerin hakkını savunan örgüt olarak görmektedirler. BDP'ye ilerici, devrimci madalyaları takmışlardır.



PKK'nın Suriye kolu olan PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde "Rojava" adlı özerk bölge kurma çalışmalarını "devrim" olarak adlandırıp selamlıyorlar:

 ÖDP, EMEP, ESP: Rojava Devrimi'ni selamlıyoruz


Rojava’daki devrimin Kuzey Kürdistan’daki çözüm sürecinden ayrı değerlendirilemeyeceğini ifade eden EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan: “Bu topraklarda Kürdistan’ın demokratik çözümü için çaba sarf etmeye devam ettiğimiz gibi; Rojava’yı bundan bağımsız düşünemeyiz. Kürt toprakları Irak, İran, Suriye, Türkiye olarak düşünülmeli. Birindeki gelişme hepsini bağlar

EMEP lideri, "Kürt toprakları İran, Irak, Suriye, Türkiye olarak düşünülmeli" diyor. Ama bunu düşünen, haritasını yapan, ordu dergisinde yayımlayanın Amerikan emperyalizmi olduğunu söylemiyor.

ABD projesini "demokratik çözüm" diye önümüze sürüyorlar. Konuşan EMEP mi, ÖDP mi, ESP mi, PKK mı ayırt etmek olanaksız. Aynı şeyleri söylüyorlar çünkü.

İşte ABD ordu dergisinde çıkan "Büyük Kürdistan" (BOP) haritası. Ne tesadüf (!) ki, Amerikan emperyalizmi de Kürdistan'ı aynen EMEP ve diğer sözde solcuların düşündüğü gibi "İran, Irak, Suriye ve Türkiye"den kopardığı topraklar üzerinde kurmayı planlıyor.

Haritanın aslı ve tercümesi:
(Büyütmek için üzerilerine tıklayınız)



***********

ÖDP'nin gazetesi BirGün'de 24 Temmuz 2013 günü çıkan yazısına Berkant Gültekin şu başlığı atmış:
"Ulusalcılar aslına döndü. 'Gezi ruhu'na El Fatiha"
Ulusalcılar ne yapmış: "PKK üzerinden Kürt halkı düşmanlığı" yapmış. Bölücü örgüte, Türkiye'nin bölünmesine karşı çıkınca "Kürt düşmanı" oluyorsunuz.
Halbuki, "AKP'yi düşürmeye çalışıyorlar, bunlar ırkçı, ulusalcı" diyerek Gezi isyanına karşı çıkan ve AKP'yi koruma altına alan BDP (PKK) değil miydi?
Bakınız:

***********
En aklıbaşında sol parti olarak bildiğimiz TKP de bir türlü bölücüye bölücü diyememektedir.

20 Eylül 2013 günlü 18 maddelik TKP bildirisinin 5. maddesi şöyle:

5. Farklı toplumsal kesim ve dinamiklerin duyarlılıklarının ortak bir potada eritilebilmesi, Haziran Direnişi’nin önemli bir avantajı oldu. Ancak farklı unsurların her birinin kendisini daha belirgin hale getirme yönündeki zorlamaları, toplumsal direnci sağlamlaştırmamakta, aksine dağıtmaktadır. Örneğin, Kürt siyasetinin “direnişe olumlu bakıyoruz, ama Kürt halkının kimlik ve özgürlük sorunlarının daha fazla altının çizilmesi ve öne çıkartılması gerekir” yönündeki zorlaması, “Kürt düşmanı” damar nedeniyle değil, direnişin siyasi doğrultusunun bu tür parçalı yaklaşımlara izin vermemesi nedeniyle bir sorun oluşturmaktadır. Kürt siyaseti yalnızca bir örnek. Benzer zorlamalar nereden gelirse gelsin aynı olumsuz sonucu yaratır.

PKK'ya bölücü örgüt diyemiyor. "Kürt siyaseti" diyor. Böylece, PKK'nın bütün Kürtleri temsil ettiği gibi saçma bir görüşe geliyor. Buna göre TKP de Kürtlerin değil, Kürtler dışındaki vatandaşların "siyaseti" oluyor. PKK'ya "Kürt siyaseti" payesi vermek, Kürt kökenli vatandaşlarımızı bölücülere hediye etmekten başka bir şey değildir.

***********

Bölücüye bölücü diyemezseniz, kendinizin de bölücü olmasına engel olamazsınız.

Dahası, AKP ile de gereği gibi mücadele edemezsiniz. Mursi ile ilgili tutumunuz bunu gösteriyor. Mısır'ın AKP'si olan Müslüman Kardeşler iktidarına son veren devrimi "darbe" diye karalarsanız, "Ordu gitsin, hemen serbest seçimler yapılsın" derseniz... Nerede kaldı sizin devrimciliğiniz? Hani siz parlamentarizme karşı idiniz, devrimci idiniz, ne oldu size?

Şu oldu: Kılavuzu PKK olanın burnu Mursi'den kurtulamaz. Çünkü: Bir Amerikancı ile dost olursanız, diğer Amerikancı ile de dost olmak zorundasınız. Bölücüye bölücü diyememek, sizi ABD'nin yedek askeri durumuna sokar.

Mısır'da Mursi'yi korumakla Türkiye'de AKP'yi korumak eş anlamlıdır. PKK'ya el vermekle nasıl ABD'ye el vermiş oluyorsanız, Mursi'ye el vermekle de AKP'ye el vermiş olursunuz.
Amerikan emperyalizmi karşıtlığınız da, AKP karşıtlığınız da sözde kalır, "Van Minıt" gibi palavra olur gider.

Hatta, kendinize sosyalist payesi verdiğiniz halde, silahlı örgüt olduğu bütün dünyaca bilinen Müslüman Kardeşler'e "silahsız" payesi, karşı-devrimcilere, şeriatçılara yani halk düşmanlarına da "halk" payesi verirsiniz. En temel marksist terminolojiyi de böylece paspas gibi çiğnemiş olursunuz. Aşağıdaki EMEP açıklamasında olduğu gibi. Ya...

Böylece, Doğu Perinçek'in deyimi ile, "Tevkifatsız Komünistçilik" icat edilmiş ve yürürlüğe konulmuş olmaktadır.

Sen
-- PKK'nın bölücü eylemlerini destekleyip ABD'nin Büyük Kürdistan projesine yardımcı olursan,
-- Türk bayrağını "ırkçı" ilan edip eline almazsan, Türk bayrağı taşıyan devrimcileri ulusalcılıkla, faşistlikle suçlarsan.
-- Atatürk düşmanlığı yaparsan,
-- Türk ordusu düşmanlığı yaparsan,
-- "Ne takke ne postal" deyip 28 Şubat karşısında sözde "tarafsız" kalırsan,
-- Ergenekon, Balyoz tertiplerine karşı çıkmayıp, tam aksine desteklersen, "Ne ordu, ne Tayyip" dersen,
-- Irak saldırısı sırasında "Ne Sam ne Saddam", Suriye saldırısı sırasında "Ne Sam ne Şam" deyip Sam'ın mahcup hizmetkarlığına soyunursan,
-- Mısır'da ABD'nin 1 numaralı işbirlikçisi Müslüman Kardeşler'i yıkan devrimi "darbe" diye karalayıp karşı çıkarsan,
-- Emperyalizmin Suriye'yi parçalamasını "Yaşasın Rojava Devrimi" diye göklere çıkarırsan,
-- Aile boyu İşçi Partisi düşmanlığı yaparsan,
seni niye tevkif etsinler,

Sana istediğin kadar "Kahrolsun ABD emperyalizmi, kahrolsun AKP" diye bağırma izni verirler. Sabahın köründe evine, işyerine, örgütüne baskın yapılmaz, öteye beriye sahte evrak ve CD yerleştirilmez. Ergenekoncu olup içeri girmez, yıllarca yatmazsın. Türkiye'de sosyalizmin ortaya çıkmasından beri, 100 yıldır ilk defa "Tevkifatsız komünistçilik" oynamayı da işte böyle başarırsın.

***********
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder