Ön - Türk tarihi ve uygarlığı araştırmacısı, halkbilimci,
ve piyanist Sayın Haluk Tarcan'ın e-posta iletisini veriyorum:
Haluk Tarcan
----- Original Message -----
From: "Haluk TARCAN" <haluktarcan@haluktarcan.com>
To: "Haluk TARCAN" <haluktarcan@haluktarcan.com>
Sent: Monday, September 16, 2013 9:44 AM
Subject: E-posta gönderiliyor: BİR TEK DOĞU PERİNÇEK
Sayın Okurlarım;
Atalarımız ne demişler, geçmişini bilmeyen
geleceğini göremez ;
İşte geçmişine bakan ilk parti başkanı Doğu
Perinçek..
SaygılarHalûk Tarcan
***********
BİR TEK DOĞU PERİNÇEK!..
8 Eylül tarihli
Aydınlık gazetesinde Doğu Perinçek’in sütununda
okuduk:
·
İsveç savaş tanrısı ODİN’in Türk kökenli olduğunu CNBC
televizyonundan naklen veriyor;
·
OD’un ateş demek
olduğunu yazıyor
ODİN’e,
İskandinav
Destanları’nda
·
TURKAKONUNG ODİN; Türk Hakanı dendiğini ilâve
ediyor
Çok mutluyuz! Nihayet, Atatürk’ün ölümünden beri tanınmış bir
siyasetçinin, bir parti başkanının kendi kültürüne, Öz Kültürü’ne ilgi duyduğu
ve bu konuda seri hâlinde makaleler yazacak seviyede, kendi kendini yetiştirmiş
olduğunu büyük mutlulukla okuduk…
Bir parti başkanı, hele İşçi Partisi Başkanı
gibi ayakta durabilmek için en büyük
engeller, güçlüklerle mücadele eder, savaş verirken bile, sanki barış içinde
koltuğuna yaslanmış, sevgili karısının pişirdiği kahvesini yudumlar, torununun
saçlarını okşarken biraz da tarihe göz
atayım dermişçesine, peş peşe makaleler
yazıyor, hem de her biri birer belge niteliğinde!
Bırakınız böylesini, bizde peş peşe makaleler
yazan başka bir parti başkanı yoktur! Acaba
parti başkanı oluncaya kadar sayın ve sevgili parti başkanlarımız kaç kitap okumuşlar, başkan olduktan sonra
eksikliklerini - eğer farkında iseler - tamamlamak ya da doğrudan okumak
zevklerini - eğer mevcutsa- tatmin için
köşelerinde biraz kitap karıştırmış olanlar var
mıdır?
Hele,
görevleri parti başkanıyla hiç orantılı olmayan Millet Vekilleri?...Bu
konuya hiç girmeyelim…
Sayın Perinçek’in
İsveç’teki Türk kültürü konusunda verdiği bilgilere biz de biraz dokunmak istedik. Amacımız eleştiri değil, bilgi sınırlarını
biraz daha derinleştirmek.
ODİN’den
başlayalım…OD , ateş anlamına , Osmanlıca’da karşımıza çıkar. Esas hâli,
Ön-Türkçedeki ilk damgalardan olan ikisinin, OĞ-AT’ın binlerce yıl kullanılma
sonucu sıkışıp OT ‘a dönüşmesinden oluşur;
yanma demektir. (K. Mirşan)
Ön-Ata
söylencebilimindeki Ön-Türk Kültürü ve Evrensel Kültür’ün hareket noktasını
oluşturan üç Kült’ten, İnanış’tan biri
ATEŞ KÜLTÜ’dür:
·
Halkına, çalmadan çırpmadan(?!) , kul ve köle gibi hizmet
etmiş BUĞ(bey)in
·
ölümünden sonra halkı tarafından muhakeme edilerek
·
Tanrı’ya erişmesi, onunla özdeşleşmesi için vücudunun
·
OT’a verilerek kül
olması ve Ruhu’nun Tanrı’ya uçup, yeniden dünyaya gelmesi için cennette, Tanrı
katında beklemesi…İşte OT kelimesi, Ot
kavramı bu Kültten, bu inanıştan oluşan bir kültürü içeriyor
Buradan İsveç
savaş tanrısının adı
·
ODİN doğuyor, aslında OTİÑ (oting) olmalıdır; OT(ateş), İNG(başarı, Tanrı’ya erişme
başarısı, becerisi)… Tanrısal Ateş Olma, Kutsal Ateş Olma Başarısı… ATEŞ
KRAL…
İlk Kurulan İsveç
Kentlerinin adı; Serig, Sigtuna ve Birka
idi. Bu son kentte 600 Kurgan, dolayısiyle “ölü yakma” geleneği yâni, ATEŞ KÜLTÜ mevcuttur (Archéologie Nouvelle
No.19)
Turkakonung Odin’e gelelim : Anlamı
Turkakonung Odin’e gelelim : Anlamı
·
Türk Hakanı Odin diye veriliyor…Burada karşımıza
muazzam bir sorun çıkıyor:
Cümlede Hakan
kelimesi nerede?…Hakan kelimesi yoksa bunun yerine ne vardır, aslı nedir? Bu
sorunun cevabını 1988’den beri verdik, bıkmadan usanmadan vermeğe devam
edeceğiz.
Türk’ün ata
kültürünü, öz kültürünü, ön kültürünü anlayabilmek, açıklamak için
önce
·
39 sayısınca var olan Orta Asya Türkçelerinden bir miktar
bilip, bu bilginin açtığı yoldan yürüyerek
·
Ön-Türkçe’ye.. Ona da sahip olmak için
·
Evrensel uygarlığın Milat’tan milyon yıl önce bugünkü
Tacikistan’da bulunan QaraTau’da başladığını bileceğiz (A.Radov).
Verilen
bilgilerle, Kutadgu Bilig’ten, araştırmacı
Clauson’un verdiği, 13’üncü yüzyıldan aşağı inilememiştir…Kısacası, Orta Çağ’da
kalınmıştır.
Bu cümleyi okunur
ve anlaşılır halde
açalım:
TURKAKONUNG
ODİN…
·
TURKA…K…ONUNG
ODİN
·
K, şekil, harf
olarak ve (ka) harfi diye okunmuş. Oysa K harf değil, damgadır. ÖK diye
okunur; “Tanrı, Gök” anlamlarını
verir
·
ONUNG…OÑUN..ONGUN olacaktır …”Başarı elde etme
becerisi”…Cümleyi toparlayalım:
·
TURKA ÖK ONGUN…Tanrı olma başarısını elde eden Türk…, OTİNG… Ateş Kral
·
Turka Ök Ongun Oting…K.Mirşan’dan yola çıkarak vardığım
sonuçtur
Yalnız bir
olasılık daha var:
Eğer ONUNG doğru
ise,
·
ON(Hun), UNG(başarı)…Bu takdirde, “Başarılı HUN”, Türk, Tanrısal Hun olma başarısını elde
etmiş…Odin’i buluruz…Buradan da hemen, Tanrısal Hun olma başarısını elde etmiş
Türk, Odin’e geçeriz??? Bu, cümle düzeni bakımından bir zorlama havasına girdiği
gibi acaba
·
Hunlar Türk olduklarını biliyorlar mı idi?…Ya da Türklerin,
içlerindeki bir bölümün Hun olduğu konusunda fikirleri var mı idi?…Sorun
buradadır.
Sayın Perinçek’in “perinçek” kelimesinin kökeni konusunda
yazdıklarını geçip Prof. Dr. Sven Lagerbring’in, İsveççe’nin Türkçe ile
benzerlikleri üzerinde, İsveç
kaynaklarına dayanarak duracağız.
Aşağıdaki
bilgileri bana İsveç’e yerleşmiş bir üniversite üyesi olan rahmetli Ali Riza
Ergüven göndermiştir.
A.R. Ergüven
İsveççe ile Türkçe cümle yapısının aynı
olduğunu aşağıdaki örnekle göstermiştir:
·
İsveççe’de, belirtici son ekler (artikel), Türkçe’deki gibi
sona gelir:
·
Appna dörr / EN för
Mig
·
Açınız kapı/
YI için İM ben…
(ben-İM)
İsveçli Türk Dili
Doçenti Gunnar Jarring, 22.08.1985 tarihinde Svenska Dagbladet gazetesinde,
“Rünik yazının kökenini Hazarlar’da aramak gerekir” diye
yazmış…
Kâzım Mirşan Gotland adasındaki yazıları, ”On-Uyul” tipi
Ön-Türkçe yazı olarak okumuştur. Aynı
tip yazı Norveçli Türklerle ABD’ye taşınmış ve Massaschussettes’de M.Ö. 600/300 arası tarihini taşıyarak
Kensington kentinde ortaya çıkmıştır.
Sayın Doğu Perinçek’in İsveç’in kökenine açmış
olduğu bir pencere, Ön-Türk Kültürü’nün dünyaya yayılmış olduğu konusunda bir
parti başkanı tarafından atılan büyük
ve çok önemli bir adımdır.
Bu adım yalnız Ön-Türk kültürünün
değerini ortaya koymaz , aynı zamanda Türk kültürünün Evrensel kültürün
kökeninde olduğuna dayanamayan Emperyalistlerin milyar dolar harcayarak Türk kültürünü yok etme çabalarını da
baltalar.
Şöyle
ki:
·
ABD, kör bir satırla Orta Asya’yı kesip yok etmeye çalışır
ve Evrensel uygarlıkları
·
Yazının ve konuşulan dilin hiçbir değeri olmadığı Afrika’da
başlatmak için kampanya yapmaya kalkışır…
·
AB ise,
uygarlıkların kökenini Anadolu’ya
yerleştirmek için ikinci bir satırla Anadolu’yu Asya’dan koparır.. Ve de
biz Anadolulular, zevkten sırıtıp dururuz, bakınız Anadolumuz ne kadar önemli
diye…Kökensiz kaldığımızın farkına bile
varamayız…
·
Ya
akademisyenlerimiz? Onlar ise hâlâ
Anadolu’ya 1071’de geldik diye direnirler…Etrüsklerin Türk olduğunu okutmazlar,
yasaklar vardır…Ve Afrika yutturma tarihini kürsülerinden haykırırlar…
Halûk Tarcan (CNRS-Paris)
Not: Sayın
Perinçek 15.09.2013 Pazar makalesinde
BÜK kelimesinin
Almanca’ya geçtiği olasılığını kaydediyor.
·
BÜK kelimesi Fransızca’ya BOUCLER (bukle) fiili halinde
geçmiştir. Anlamları aynıdır. Bundan
·
Türkçe, Mançuca ve Fransızca’nın aynı dil ailesi grubundan
olup,
·
Kuramsal Hint Avrupa dillerinin çökmüş olduğunu
bildiren
·
CNRS Eylül 2000,
bülten 386 s.8’de söz edilmektedir.
Saygılar
Halûk Tarcan
Halit
Halûk Tarcan, (1931- ) Türk Halkbilimci, bilimsel
araştırmacı, yazar, müzikolog, piyanist.
Kabataş Erkek
Lisesi nden sonra...Ön Türk kültürü, dili ve tarihi üzerine araştırmalar
yapan halkbilimcidir. Fransa'da yaşamakta ve o zamanlar Sorbonne
Üniversitesi'nin VI. seksiyonunda bulunan CNRS kısaltmasıylada anılan Centre
National de la Recherche Scientifique'te bilimsel araştırmacı olarak
çalışmış ve 2005 yılında temelli olarak Türkiye'ye dönmüştür. Zamanın
bölünmezliğini, geleneksel Anadolu
Türk Halk Müziği'nin karakteristiği olan aksak tartılardan hareketle
açıklamış olduğu 'toplam teorisiyle' 1962 yılında buraya 56 kişi arasında tek
kişi olarak girmiştir. (http://www.cnrs.fr/)
Babası
askerî hekim olduğundan Mustafa Kemal Atatürk tarafından Urfa Askerî
Hastanesi'ne yönetici olarak tayin edilmiştir. Halûk Tarcan bu sebeple
aslen 1925 yılında Urfa'da doğmuştur, Selim Sırrı
Tarcan'ın yeğeni, Mimar Öğr. Gör. Ercüment Rıza
Tarcan ile Türkiye'nin ilk beyin
cerrahı ve bestekâr Prof. Dr. Bülent Tarcan'ın
kardeşidir.
Üçlü
bir eğitimden geçmiştir. Piyano, Sanat Tarihi,
Etno/Müzikoloji.
Müzik
Eğitimi; İstanbul Belediye Konservatuarı piyano bölümünden Ferdi Statzer'in piyano
öğrencisi olarak pekiyi derece ile mezundur. Roma ve Siena'da Guido
Agosti ile Salzburg'ta Carlo
Zecchi, Paris'te Jacques
Février ile çalışmıştır.
Sanat
Tarihi; İstanbul
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü'nde, Türk -İslam
Sanatı, Bizans
Sanatı, Rönesans
Sanatı ve Tanzimat
Edebiyatı
Ön-Türk Tarihi, Kaynak
Yayınları
***********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder