"Kalıcı
Barış İçin 111 İmza" başlıklı bir bildiri ile bölünme sürecine
destek verildi.
Bildiriyi imzalayanlar arasında 15 CHP Milletvekili, 4 CHP Parti
Meclisi Üyesi, 2 CHP İstanbul İl
Başkan Yardımcısı ve CHP Gençlik
Kolları Genel Başkanı vardı.
Bildiride öne çıkan görüşler
ve eleştirisi
+++++++++++++++++++++++++++++++++
"Kürt sorunu askeri değil, siyasi
yöntemlerle çözülmeli."
Tercümesi: Türk ordusu PKK'yı yenemez, boşuna uğraşmayın.
PKK ne isterse verelim gitsin.
"Sürecin kalıcı barış ve tüm Türkiye için
özgürlükçü bir demokrasi sağlayacak şekilde sonlandırılması için sürmekte olan
yeni anayasa hazırlama süreci de önemli bir fırsattır."
Tercümesi: AKP'nin Yeni anayasasını destekleyelim. AKP ve
PKK ile birlikte ülkeye özgürlükçü bir demokrasi getirilebilir. Çünkü AKP ve
PKK'nın da isteği özgürlükçü demokrasi.
"Kürt sorunu açısından bakıldığında Kürt
siyasi hareketi anayasal taleplerini ilk defa bu netlikte ve kapsamda ortaya
koymuş bulunmaktadır. Bu husus demokratik bir tartışma ortamı için büyük bir
fırsattır."
Tercümesi: Ülkemizdeki Kürtleri PKK temsil etmektedir. PKK
ile demokratik bir tartışma yapılabilir.
Soru: PKK Kürt siyasi hareketi ise, Türk siyasi hareketi
hangisidir?
Bu, Ortaçağ kafasıdır. Bir etnisiteyi günümüzde tek bir
siyasi hareket temsil edebilir mi? Demokrsilerde etnik temsiliyet, dinsel
temsiliyet olur mu?
Bu sözler: "Ey Kürtler, sizi PKK temsil ediyor, hepiniz
PKK etrafında birleşin" çağrısı değil de nedir?
"...etnisite temeli olmayan bir yurttaşlık
tanımı ile eşit yurttaşlık anlayışını güçlendiren.... anayasa
değişikliği"
Tercümesi: Gericilerin bölücülerin diliyle konuşuyorlar.
Bile bile yalan söylüyorlar. Atatürk döneminden beri Anayasalarımızda bulunan
millet tarifi etnik bir tarif değildir. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı
ile bağlı olanlara etnik ve dinsel ayrım gözetilmeksizin Türk denir. Bütün
vatandaşlar Türk milletinin bir ferdidir ve kanun karşısında eşittir.
Bu bildiriyi imzalayanlar, CHP'li değil, CHP içindeki AKP
- PKK'lilerdir. Yani "Yeni CHP"liler.
Milleti ve vatanı etnik temele göre bölme planına onay
vermek başka nasıl değerlendirilebilir?
Kılıçdaroğlu'nun
konumu
++++++++++++++++++++++
Bazı Milletvekillerinin bildiriyi imzalamadan görüş
sorduğu Kılıçdaroğlu'nun "Benim için kabul edilebilir bir metin, imza atmanızda
sakınca yok" dediği belirtildi. Aradan 1 hafta geçmesine rağmen bu haber tekzip
edilmedi. İmzacıların Kılıçdaroğlu tarafından bizzat seçilip Milletvekili
yapıldığı hatta Parti Meclisi üyeliğine paraşütle indirildiği hatırlanırsa,
taşlar yerine oturur.
Onur Öymen'in
demeci:
++++++++++++++++++++
Eski CHP Milletvekili, Emekli Büyükelçi Onur
Öymen:
"Bu süreci alkışladığınız zaman, yasalara aykırı bir
süreci alkışlamış oluyorsunuz. Eğer Genel Başkan parti içine bir gurubun
eylemine onay vermiş ise, öbür gurupların da açıklama yapmasının önünü açmış
olur"
Yedilerin cevabı ve cevabın
eleştirisi
+++++++++++++++++++++++++++++++
7 CHP Milletvekili Meclis'te ortak basın açıklaması yaptı.
Açıklamada öne çıkan görüşler:
"CHP, terör örgütü PKK ile pazarlık
sürecinin ve "barış" adı altında sergilenen çözülme senaryosunun paydaşı
olmamıştır ve olmayacaktır."
Siz olmuyorsunuz ama CHP yönetimi oluyor. Masada oturanlar
kimler?
"CHP'nin öncülük etmediği bildirilere imza
atmak CHP'nin birliği ve bütünlüğüne zarar verir"
Birlik ve bütünlük mü kaldı? Kendinizi kandırıyorsunuz.
"Öcalan'lı Açılım" sürecine destek verenlerle nasıl birlik ve bütünlük içinde
olabilirsiniz?
İmza atmasalar bile, bu kişilerin görüşü belli. Bu
görüşleri her yerde savunurken CHP'nin birliğine zarar vermiyorlardı da yazıp
altına imza atınca mı zarar veriyorlar?
"Bu açılım süreci, Türk Milleti ve Türk
Vatandaşlığı kavramının Anayasa'dan çıkarılmasını öngörmektedir. Öcalan'ın
yeniden yargılanıp salıverilmesinin yolu açılmaktadır"
Peki, bu açıkladığınız süreci destekleyenlerle nasıl
birlik ve bütünlük içinde olacaksınız?
"Yerel yönetimlerden değil, yerel
iktidarlardan söz ederek federasyonun yolunu açmaktadırlar."
Kelime fetişizmine takılıp kalmışsınız. Yerel yönetimlere
yerel iktidar kurma olanağı sağlayan yetkiler verilip de adına "yerel iktidar"
denmese, adı yine "yerel yönetim" kalsa, federasyonun yolu açılmamış mı
olacak?
Bir şeyin adının değil, içeriğinin asıl olduğunu bilmiyor
musunuz?
Açıklamayı yapan 7 Milletvekili:
Gürkut Acar, Süheyl Batum, Birgül Ayman Güler, İsa Gök,
Şevki Kulkuloğlu, Nur Serter, Dilek Akagün Yılmaz.
Öcalan'lı Açılıma karşı bu yediliden başka birçok
Milletvekili var. Açılımcılar, CHP içindeki AKP-PKK'liler, topluca görüş beyan
ediyorlar da, yurtsever CHP'liler neden bir araya gelip güçlü bir cevap
vermiyorlar?
Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik
imzacılara sahip çıktı
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
"Bir kısım CHP'linin cesaret göstererek buna imza atmasını
önemsiyoruz. Bir rivayete göre Sayın Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dahilinde imza
atılmış. O zaman bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. O zaman gelin bu işin içinde
olun. Bu şerefte sizin de payınız olsun"
İşte imzacıların listesi ve
bildirinin tamamı:
+++++++++++++++++++++++++++++++++++
CHP
Milletvekilleri:
Alaattin Yüksel, Aykan Erdemir, Ayşe
Danişoğlu, Binnaz Toprak, Hülya Güven, Hüseyin Aygün, İlhan Cihaner, Kadir
Gökmen Öğüt, Melda Onur, Mustafa Moroğlu, Nurettin Demir, Rıza Türmen, Sena
Kaleli,
Veli Ağbaba, Sezgin Tanrıkulu
CHP Parti Meclisi
Üyeleri:
Burhan Şenatalar, Ercan Karakaş, Fikri Sağlar,
Gülseren Onanç,
Diğer
CHP'liler:
Canan Kaftancıoğlu: CHP İstanbul İl Başkan
Yard.
Zeynep Altıok: CHP İstanbul İl Başkan
Yard.
İrfan İnanç Yıldız: CHP Gençlik Kolları Genel
Başkanı
Barış Antik: Eski CHP İstanbul İl Gençlik Kolları
Başkanı
Ahmet İsvan, İstanbul Eski Belediye
Başkanı
Mehmet Karlı: Hukukçu, GS Üniversitesi
Gazeteciler:
Ahmet Şık: Birgün
Ertuğrul Mavioğlu: Birgün
Ece Temelkuran: Birgün
Ayşenur Arslan: Yurt
Bağış Erten: Radikal
Can Dündar: Milliyet
Diğer sahte
solcular:
Akın Birdal: BDP Eski Milletvekili
Oya Ersoy: Halkevleri Genel Başkanı
LGBT
zırıltıları:
Mehmet Tarhan: LGBT aktivisti
Remzi Altunpolat: Kaos GL
Düşkün
Aleviler:
Ercan Geçmez, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı
Genel Başkanı
Selahattin Özel: Alevi Bektaşi Federasyonu Genel
Başkanı
Çizelgeyi büyütmek için üzerine tıklayınız:
Radikal'de yayımlanan bildirinin tamamı:
Kamuoyunda ‘Barış
Süreci’ olarak bilinen görüşmeler, Kürt
sorununun çözümünün askeri yöntemlerle değil siyasi yöntemlerle
sağlanabileceğinin anlaşılması açısından
önemli bir adımdır. Bu süreç Türkiye için hayati bir imkandır.
İlan edilen çatışmasızlık kararı ve silahların bırakılması niyeti Kürt sorununun
artık tüm boyutları ile demokratik ve sivil bir şekilde tartışılmasının önünü
açmıştır.
Sürecin
kalıcı barış ve tüm Türkiye için özgürlükçü bir demokrasi sağlayacak şekilde
sonlandırılması için sürmekte olan yeni anayasa hazırlama süreci de önemli bir
fırsattır. TBMM’de grubu bulunan tüm partiler kapsamlı anayasa önerilerini kısa
süre önce açıklamış bulunmaktadırlar. Kürt sorunu açısından bakıldığında Kürt
siyasi hareketi anayasal taleplerini ilk defa bu netlikte ve kapsamda ortaya
koymuş bulunmaktadır. Bu husus demokratik bir tartışma ortamı için büyük bir
fırsattır.
Türkiye’de
yaşayan Kürtlerin kendilerini tam anlamıyla eşit yurttaş olarak hissetmelerini
sağlayacak ve üzerinde geniş bir uzlaşma sağlanabilecek birçok anayasal adım
bulunmaktadır. Farklılıkları koruyan; çoğulculuk, özgürlükçülük ve eşitlik
ilkelerine dayanan; etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı ile eşit
yurttaşlık anlayışını güçlendiren; Türkiye’de yaşayan her yurttaşın kendi dil ve
kültürünü korumasını, geliştirmesini ve gelecek kuşaklara aktarmasını
sağlayacak; yurttaşların demokratik süreçlere katılımını artıracak şekilde yerel
iktidarları ve karar alma süreçlerini güçlendirecek değişikliklerin yapılması ve
geçmişte Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini tüm çıplaklığı ile ortaya
koyacak bir geçmişle yüzleşme mekanizmasının kurulması gibi adımların atılması
sadece Kürt sorununun değil Türkiye’nin genel demokrasi sorununun çözümü için de
hayati önemdedir. Barıştan ve demokrasiden yana olan tüm aktörler demokratik
ilkeler temelinde bir anayasal uzlaşı sağlanması için çalışmalıdır.
Bu
yönde anayasal uzlaşının sağlanmasına kolaylık sağlayacak, yol temizliği
niteliğinde kısa vadede de atılabilecek birçok adım vardır. Kısa vadede
bu adımlar atılarak sürece olan güvenin artırılması sağlanmalıdır. Seçim
barajının düşürülmesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, bu mahkemelerin
verdikleri tüm kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi ve yol
açtıkları mağduriyetleri giderecek adımların atılması, terörle mücadele
yasasının kaldırılması, Siyasal Partiler ve Seçim Kanunlarında gerekli
değişikliklerin yapılarak Türkçe dışındaki dillerde siyaset yapılabilmesinin
önünün açılması gibi birçok değişiklik hiçbir anayasal değişiklik gerektirmeden
çok kısa bir sürede gerçekleştirilebilir ve gerçekleştirilmelidir. Bu adımların
hepsi temel hak ve özgürlükleri ilgilendirmektedir. Temel hak ve özgürlükler
al-ver konusu yapılamayacak, müzakere malzemesi edilemeyecek hususlardır. Bu
adımların atılması süreç açısından güven artırıcı bir işlev görecektir.
Bu
hedefler ışığında incelenince sürecin mevcut ilerleyişi bazı kaygılara yol
açmaktadır. Bu kaygıları dile getirmek ve sürecin bu kaygıları giderecek şekilde
güçlendirilmesini sağlamak ise Türkiye’de kalıcı barışın tesis edilmesini
isteyen her yurttaş için bir görevdir.
Bugüne
kadar özellikle hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda hep
çatışmasızlığın sağlanmasına yönelik taktik adımlar ön plana çıkarılmaktadır.
Geldiğimiz aşamada eş zamanlı olarak hangi kalıcı demokratikleşme adımlarının da
atılacağının konuşulması bir zorunluluktur. Türkiye’nin tüm yurttaşları için
insan haklarının tam anlamıyla hayata geçirilmesini sağlayacak adımlar atılmadan
Türkiye’de kalıcı barışın sağlanması mümkün olmayacaktır.
Bu
açıdan bakıldığında, 1 Mayıs 2013 tarihinde uygulanan orantısız ve gayri-meşru
devlet şiddeti haklı olarak demokratikleşme çabalarına dönük endişeleri
artırmıştır. Eğer Türkiye siyasetine şiddet değil barışçıl tartışmalar hakim
olacaksa, öncelikle hükümet ve kolluk kuvvetleri bu hedeflere uygun
davranmalıdır.
Benzer
şekilde, Kürt sorununun çözümü ile doğrudan bir ilişkisi olmayan ve geniş toplum
kesimlerinde haklı otoriterleşme kaygıları yaratan başkanlık sistemi
tartışmalarının bu sürece dahil edilmesi yukarda bahsedilen geniş anayasal
uzlaşının sağlanması önünde tıkayıcı bir unsurdur. Yasama ve yargının çok büyük
oranda yürütmenin kontrolüne sokulacağı bir değişiklik Türkiye’nin genel
demokrasi sorununa ve Kürt sorununun çözümüne yönelik atılacak adımların
kalıcılığı konusunda şüphe uyandıracaktır. Şeffaf bir şekilde halkın önünde
yapılması gereken anayasal hazırlıkların gizli yürütüldüğü ve bir emrivaki ile
halkın önüne sunulacağı izlenimi veren her türlü adım da sürece zarar
verecektir. Dolayısıyla anayasaya ilişkin tüm görüşmeler TBMM çatısı altında
kurulmuş olan anayasa uzlaşma komisyonunda yürütülmelidir. Kürt sorununun çözümü
için atılacak anayasal adımların başkanlık sistemi gibi bağlantısız konularla
birleştirilerek tek bir anayasal paket halinde referanduma sunulması ne
demokratik etik ile bağdaşacaktır ne de toplumsal barışa hizmet edecektir.
Türkiye’de barış ile demokrasiyi karşı kaşıya getirmek kimseye yarar
sağlamayacaktır. Bu tarzda getirilen bir anayasa toplumsal kutuplaşmayı
artıracak ve anayasanın toplumsal meşruiyetini azaltacaktır. Türkiye’nin
ihtiyacı olan yeni kutuplaşmalar değil, kutuplaşmaları azaltacak
uzlaşmalardır.
Kürt
sorununun çözümü için gereken barış dili hiçbir etnik ve inanç grubunu
ötekileştirmemelidir. Barış ve demokrasi için gereken yeni, herkesi içine alan
gerçek bir çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi siyasal anlayıştır. Barış süreci
geliştirilirken imtina edilmesi gereken bir diğer eğilim de barışın amacı olarak
uluslararası politika hedeflerinin gösterilmesidir. Barış dili içte de dışta da
ötekileştirici olmamalıdır. Yurtta barış bölgede barışla beraber düşünülmelidir.
Türkiye’nin Ortadoğu politikasının emperyal ve mezhepsel saiklerle
belirlenmesine son verilmelidir.
Sonuç
olarak, Türkiye’nin önünde açılan tarihi fırsattan istifade edebilmesi için
ivedilikle kapsamlı demokratikleşme adımlarını atmaya başlaması gerekmektedir.
İçinde bulunduğumuz tarihi çatışmasızlık ortamının kalıcı barışa evrilmesi için
bizlere gereken daha fazla demokrasidir. Barış sürecinde demokrasiyi zedeleyecek
girişimler yürütülmesi tarihi bir hata olacaktır. Çatışmasızlık ortamı
Türkiye’de demokrasi mücadelesi verenleri zayıflatan değil güçlendiren bir adım
olmuştur. Bu ortam sürdürülebilir hale dönüştürülmelidir. Silahların konuşmadığı
bir ortamda demokrasi tartışmaları çok daha anlamlı ve kapsamlı bir şekilde
yapılabilecektir; böylece her geçen gün yeni yurttaşların demokrasi isteyenlerin
saflarına katılması sağlanabilecektir.
Barışın
teminatı çoğulcu, özgürlükçü, eşitlikçi demokrasidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder