13 Eylül 2013 Cuma

Fikret Bila'nın Abdullah Gül'e cila gayreti

12 Eylül 2013 günü Milliyet, Fikret Bila'nın Gül cilasını manşetten verdi. Fikret Bila artık oldu Fikret Cila.

"İŞTE 10 YILLIK SIR" diye de utanmadan nal gibi başlık atmış. O zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün ABD'li mevkidaşı Powell ile imzaladığı GİZLİ "anlaşma"yı açıklıyormuş sözde.

2 Nisan 2003 günü yapılmış olan bu GİZLİ "anlaşma"yı ve maddelerini 13 Temmuz 2003 günü İşçi Partisi açıkladı. Milliyet tam 10 yıl sonra nal toplamakta, nalın kendisini ve 3 çivisini saklayıp sadece 1 çivisini açıklamaktadır.

Bila, "Anlaşma birçok iddiaya konu olmuştu" diyor, "O görüşmenin ve anlaşmanın tutanaklarına Milliyet ulaştı" diyerek asıl anlaşmayı değil, anlaşmanın eki olan protokol maddelerini veriyor. 

Böylece, anlaşmanın esas maddeleri "iddia" yani palavra olarak nitelenmiş oluyor.

Protokol maddelerinde Türk askeri hastanelerinin Irak'ta yaralanan Amerikan askerleri için kullanılması, Irak'taki ABD ordusuna Türkiye üzerinden lojistik yardım yapılması gibi işlemlerin teknik ayrıntıları yazılı.

Fikret Cila'nın haberinin tümü için bakınız:



GİZLİ "anlaşma" olayının gelişimi en başından itibaren şöyle:

2 Nisan 2003
A. Gül, Powell ile GİZLİ anlaşma yaptı.

24 Mayıs 2003
A. Gül, Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu'na, GİZLİ anlaşma yaptığını itiraf etti.
(Vatan gazetesi kesiği aşağıda)


13 Temmuz 2003
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, GİZLİ anlaşmanın maddelerini bir basın toplantısı ile açıkladı.

16 Temmuz 2003

İşçi Partisi, Doğu Perinçek'in 13 Temmuz günü açıkladığı anlaşma maddelerini bütün Milletvekillerine ayrı ayrı mektupla bildirdi

17 Temmuz 2003
A. Gül, Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ile görüşmesinde, gizli anlaşmayı bir kere daha itiraf etti:
"Tezkerenin reddinden sonra Powell'ın Türkiye'ye yaptığı ziyarette bölgede yapılması gerekenleri beraber kararlaştırdık."

14 Mart 2006
A. Gül'ün Radikal gazetesine demeci manşet oldu: "BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek."
Böylece Abdullah Gül, ABD'nin "Haçlı Seferi" diye tanımladığı Büyük Ortadoğu Projesi'nde görev aldığını açıkça itiraf etmektedir.
Gül, alt başlıkta, BOP'un amacını "İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek" olduğunu belirterek, ABD'nin Haçlı Savaşı'nı haklı gösterme çabasını sürdürmektedir.

25 Nisan 2007
A. Gül, Sedat Sertoğlu'na böyle bir beyanat vermediğini söyledi. Gizli anlaşmayı ağzından kaçırdığına pişman olmuştu besbelli.
Aydınlık muhabirinin bu konudaki sorularını yanıtlayan Sertoğlu, "Görüşmede 2 kişi değildik, danışmanı da vardı" dedi.

30 Nisan 2007
İşçi Partisi Genel Sekreteri Nusret Senem, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na, A. Gül hakkında bu anlaşma dolayısıyla "vatana ihanet" konulu suç duyurusu yaptı. (word dosyası ekte)

2 Temmuz 2007
A. Gül, Milliyet gazetesine verdiği demeçte şöyle dedi:
"ABD ile gizli anlaşma olduğu iftiradır, yalandır. Aslı yoktur. ABD ile bir anlaşma olursa devletin zabıtlarında olur."

17 Ağustos 2007
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever, "Çankaya Cumhuriyet yıkıcılarına teslim edilemez" konulu basın açıklamasında, bu anlaşmaya vurgu yaptı. (word dosyası ekte)

28 Ağustos 2007
Doğu Perinçek, "Çankaya Amerika tarafından ele geçirilmiştir" konulu basın açıklamasında, bu anlaşmaya vurgu yaptı. (word dosyası ekte)

14 Aralık 2007
Dışişler Bakanlığı'nın açıklamasında, "2003 Nisan ayında A. Gül ile Powell savaş sonrası Irak'a insani yardım ve oradaki Türk şirketleri ile ilgili olarak görüştü, söz konusu görüşmede hiçbir gizli anlaşma yapılmamıştır" denildi.

19 Aralık 2007
Doğu Perinçek, basın toplantısında, bu gizli anlaşmanın maddelerinin 4 yıl içinde nasıl uygulandığını anlattı. (word dosyası ekte)

10 Haziran 2008
A. Gül, Aydınlık dergisinin 1 Haziran 2008 günlü sayısında Hasan Bögün imzalı "Abdullah Gül'ün kukla devlet görevi" başlıklı yazıda konu edilen Gül-Powell gizli anlaşmasının doğru olmadığını belirten tekzip yazısını Aydınlık'a gönderdi. (Tekzip metni word dosyası ekte)
Aydınlık'ın 15 Haziran 2008 günlü sayısı, bu tekzip ile ilgili kapakla çıktı. (Kapak resmi aşağıda)

12 Eylül 2013
Milliyet "İŞTE 10 YILLIK SIR" yaygarası ile, anlaşmanın protokol kısmını "esas anlaşma" gibi göstererek verdi, esas anlaşma maddelerinin üzerini örttü ve aklısıra isim vermeden Aydınlık'ın yayınlarını yalanlama, Gül'ü cilalama görevini yerine getirdi.
Ammaaaa... Ya şimdi A. Gül'ün 2 Temmuz 2007 günlü Milliyet'te çıkan "ABD ile gizli anlaşma olduğu yalandır" demeci ne olacak?

(Dikkat: Bloga ekleme olanağı olmayan word dosyalarını serdarbolat@superonline.com adresinden isteyerek e-posta eki olarak alabilirsiniz.)


                                                     15 Haziran 2008 Aydınlık
***********

Fikret Cila'nın anlaşmanın esas maddelerinin üzerini örtmesi, protokol maddelerini anlaşmanın tümü imiş gibi yansıtması da Abdullah Gül'i aklamaz. Çünkü, maddeler o olmuş, bu olmuş fark etmez, GİZLİ anlaşma yapmak suçtur.

GİZLİ anlaşma yapılmaz mı? yapılır. Ancak, GİZLİ anlaşma "herkesten gizli, sadece bir tek kişinin yaptığı anlaşma" demek değildir. Yabancı ülkelerle yapılacak her türlü anlaşma TBMM onayına sunulup kabul edildikten sonra yürürlüğe girebilir. Eğer bu anlaşmanın GİZLİ kalması isteniyorsa, Meclis kapalı oturum yapar, ve anlaşma kamuoyuna açıklanmaz. Ama Milletvekilleri bilir. İşte, Milletvekillerinin bildiği, ancak halka açıklanmayan anlaşmalara GİZLİ ANLAŞMA denir.

A. Gül, 2 Temmuz 2007 günü Milliyet'e verdiği demeçte:

"ABD ile gizli anlaşma olduğu iftiradır, yalandır. Aslı yoktur. ABD ile bir anlaşma olursa devletin zabıtlarında olur."

demektedir. Doğru söylemektedir. Yapılan şey gizli anlaşma değildir, çünkü gizli bile olsa devletin kayıtlarına geçmesi gerekir. Kayıtlarda olmadığına göre anlaşma değil, hizmet sözleşmesidir.



İşte asıl sorun da budur. Abdullah Gül'ün işlediği suç da budur.
Gül, Sertoğlu'na aynen şöyle diyor: (Vatan, 24 Mayıs 2003, gazete fotokopisi aşağıda) :
"Şimdi senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki... Powell Suriye'ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü görüşme var.....
Irak'ta yaşananlar bölge liderlerine örnek olsun. Halklarına tam özgürlük vermedikçe sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Ortadoğu'da tüm rejimler değişecek."

A. Gül'ün itiraflarına göre, bir anlaşma yapmış, ama anlaşma devletin zabıtlarında yok. Meclisteki Milletvekilleri bilmiyor. Muhalefeti vazgeçtim, AKP Milletvekillerinin bile haberi yok. Bakanlar Kurulu'nun da. Belki sadece Tayyip Bey biliyor.

Meclis onayına sunulmamış. "Dışişleri Bakanları kendi başlarına yabancı ülkelerle anlaşma yapabilir" diye bir madde yok. Bu durumda, A. Gül'ün "anlaşma" dediği bu şey, hukuken, bir "Hizmet Sözleşmesi" niteliğindedir. Devletler arasında bir anlaşma değil, A. Gül'ü bağlayan bir sözleşmedir.

Ama hazin olan şey şu ki, bu özel hizmet sözleşmesinin maddelerini üyesi olduğu T.C. Hükümeti'ne uygulatmıştır.
Hem de, bu sözleşmenin maddeleri, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü aleyhinedir.
Bu da Yüce divanlık bir suçtur.
Artık Tayyip ve Gül gibi ABD görevlilerinden kurtulmak Türkiye için bir güvenlik sorunu haline gelmiştir.

***********

Devlet memurları, hangi kademede olurlarsa olsunlar, yabancı bir devletin hizmetinde olamazlar.
Buna rağmen, Abdullah Gül, kendi ağzıyla itiraf ettiğine göre, Amerikan devletinin hizmetine girmiştir.
Başka bir devletin hizmetinde olan bir kişinin, bağımsız bir devletin Cumhurbaşkanı olamayacağı açıktır.
Üstelik, ülkemiz kanunlarına göre, Cumhurbaşkanı, Türk Ordusu'nun Başkomutanıdır.
O halde, başka bir devletin hizmetinde bulunan Abdullah Gül, ne Cumhurbaşkanı, ne de Başkomutan olabilir.
İşçi Partisi'nin A. Gül hakkında yapmış olduğu suç duyurusu bu tezlerden hareket etmektedir.

***********

Aydınlık'a konuştular: 12 Eylül 2013:

Emekli Büyükelçi Onur Öymen:
"Haberdeki en önemli konu, Amerikalıların NILE timlerinin Türkiye üzerinden Irak'a geçmesine izin verilmesi. Anayasamızda böyle bir uygulama yok. Hükümet, yabancı askerlerin Türkiye topraklarından geçmesine TBMM'den izin almadan izin veremez. Ciddi Anayasa ihlali olduğu açıktır."
Eski Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir:
"Dışişleri bakanlığı ve Hükümetin kararname olmadan böyle bir anlaşma yapmaları usulden değildir. Yazılı anlaşma metnine imza atmak ancak TBMM'den alınacak yetki ile olabilir."
CHP Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz:
"Anayasa'ya göre Meclis onayından geçmeyen böyle bir anlaşma yapılamaz. Dışişleri Bakanı da olsa, Başbakan da olsa yapılamaz."

***********
2007 yılında yazdığım bir yazının ilgili bölümü şöyle idi:
Tayyip ve Gül ikilisinin hiçbir uluslararası görüşmesi devletin zabıtlarında yoktur.
Bu ikili, devlet anlayışı ile bağdaşmayan uğursuz bir uygulamayı 4,5 yıldır inatla sürdürüyorlar.
Her ciddi devlette, bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları, yabancı devletlerle yaptıkları görüşmelerde yeminli tercüman kullanırlar ve bu görüşmeler devlet zabıtlarına geçer.
Yabancı ülkelerde yapılan toplantılara da o ülkedeki büyükelçi veya bir elçilik görevlisi mutlaka katılır.
İlk AKP hükümeti kurulana kadar, ülkemizde de bu böyle uygulanagelmiş idi.
Ancak Tayyip - Gül ikilisi hükümeti kurar kurmaz bu kuralı bozdular.
Görüntü şöyle:
AKP hükümet yetkilisi yabancı devlet erkanı ile buluşuyor.
Yabancı devletin yeminli tercümanı, zabıt katibi ve ilgili devlet görevlileri toplantıya katılıyor, zabıt tutuyorlar.
Bizim tarafta ise sadece Tayyip veya Gül ve bazan Tayyip'in yanında kendi tercümanı (devletin yeminli tercümanı değil).
Hatta hiç unutamam: Yunanistan'daki toplantıya girmeye hazırlanan büyükelçimiz yaka paça toplantı salonundan çıkarılmış ve Tayyip Bey Yunan meslekdaşı ile yanında bir Türk devlet yetkilisi olmadan toplanmıştı.
Bush ile yapılan son toplantıda ise Genelkurmay temsilcisi odadan çıkarıldı.
Bu konuda yapılan eleştirilerin dozu artınca, geçtiğimiz günlerde Tayyip Bey kendisini şöyle savundu: "Yanımda yeminli tercüman olarak Dışişleri Bakanımız Babacan vardı"
İşte size dört dörtlük kabile ciddiyetsizliği :))

***********

Sedat Sertoğlu'nun cevabı
+++++++++++++++++++++
Abdullah Gül, böyle bir beyanat vermediğini söyleyerek yalanlamaya kalktı. 25 Nisan 2007 günü Sedat Sertoğlu Aydınlık muhabirine şu cevapları verdi:
AYDINLIK: Gül size 2 sayfa 9 maddelik anlaşma maddelerinin içeriği ile ilgili bilgi verdi mi?
SERTOĞLU: Hayır, devlet sırrı olduğunu söyledi.
AYDINLIK: Gül, 2 sayfa 9 maddelik anlaşmayı hatırlamadığını söyledi?
SERTOĞLU: Görüşmede iki kişi değildik, danışmanı da vardı. Benim aldığım notların aynısını o da almıştır.

Sonuçta Gül, ne Sertoğlu'nu, ne de Perinçek'i mahkemeye verebildi. Çünkü haber doğru idi.


***********
Anlaşmanın esas maddeleri, yani Cilacı Fikret'in gizlediği maddeler: Bir sonraki yazımda...
***********
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder