Mehmet
Ali Güller, "TSK'nin vatan savaşı, Erdoğan'ın saray savaşı" başlıklı yazısında
şöyle diyor:
"Süreç
ne vatan savaşıdır, ne de saray savaşı. Süreç iç içe geçmiştir. TSK için vatan
savaşıdır, Erdoğan için saray savaşı. Erdoğan TSK'nin vatan savaşı üzerinden
kendi saltanatını inşa
etmektedir."
Bu
ifade, tarafsız bir gözlemcinin bakış açısını yansıtmaktadır. Dışarıdan bakarak
durum tespiti yapmaktadır. Güller partisiz bir yazar olsaydı, belki bu o kadar
önemli olmazdı. Tarafsız bir gözlemci ve sıradan bir yurttaş için bu görüş açısı
doğrudur. Gerçekten de, Tayyip, TSK'nin mücadelesini destekleyerek (veya
destekler görünerek, burası o kadar önemli değil) konumunu sağlama almaya,
iktidarını kuvvetlendirmeye, başkanlık sistemine geçmeye çalışmaktadır. Ama
Vatan Partisi üyesi olan Güller'in bakış açısı böyle olamaz. Niçin olamaz? Şunun
için:
Güller
bu görüş açısını laf olsun diye değil, parti içinde tartışılsın ve kabul görsün,
parti konumunu bu görüşe göre düzeltsin diye ortaya
atmaktadır.
Partiler
bir tahlili laf olsun, şık olsun, mümkün olduğu kadar geniş bir kitleye hoş
görünsün diye yapmazlar (Yapanlar vardır, ancak siyaset ahlakı olarak böyle
yapmamalıdırlar). Bu tahlilin sonucunda, kitlelere hedef
gösterirler.
Şimdi
olayı bu şekilde inceleyelim:
Vatan
Savaşı.
ABD
destekli 2002 darbesi ile iktidara getirilen Tayyip, ABD gözetiminde PKK ile
birlikte Açılım Süreci'ni başlattı. CHP destekledi. MHP sessiz kaldı. Sürece
sadece Vatan Partisi (o zamanki İşçi Partisi) karşı çıktı. "Bu bir Barış Süreci
değil, ülkemizi kanlı bir iç savaşa götürecek bir süreçtir" dedi. "Teröristlerle
müzakere olmaz, mücadele olur" dedi. "Terör ancak devletin silahlı gücünü
kullanarak yenilebilir" dedi. Demedi mi? Dedi. Bunu parti programına koydu mu?
Koydu.
Açılım
Süreci ile bağlantılı olan Yeni (Bölücü, Gerici) Anayasa girişimine İşçi Partisi
karşı çıktı. Bir Milli Merkez kuruluşuna önderlik ederek Milli Anayasa Forumları
vasıtası ile Açılım'ın Anayasa ayağını çökertti.
24
Temmuz 2015'de, TSK, Vatan Partisi'nin programı olan "Teröre karşı silahlı
mücadele"yi başlattı. Defalarca açıkladığımız gibi, ABD, Fethullah ve HDP
karşısında zayıflamış olan ve Haziran seçimlerinde yenilmiş olan Tayyip, bu
mücadeleye karşı çıkamadı. Veya çıkmadı. Bundan faydalanmaya çalıştı.
Kediye
kedi diyelim: Tayyip 180 derece dönüş yaptı ve terör konusunda Vatan Partisi'nin
durduğu yere geldi. Vatan Partisi konumunu, görüşünü, programını değiştirmedi.
Eskiden nerede duruyordu ise, şimdi de
orada.
Bu
durumda Vatan Partisi ne yapmalıydı? "Aman, Tayyip ile aynı yerde görünmeyelim"
diye PKK'nin safına mı geçseydi? Programını değiştirip, 180 derece dönüş yapıp
"Barış gelsin, Açılım'a geri dönelim" mi deseydi?
Vatan
Partisi, TSK'nin başlattığı mücadeleyi "Vatan Savaşı" olarak niteledi. Bu tahlil
sonucunda kitlelere şu hedefi gösterdi:
TSK'nin
polis ve korucularımızla başlattığı PKK'ye karşı mücadeleyi sonuna kadar
destekliyoruz. PKK silah bırakıp teslim olana kadar bu mücadelenin devam
etmesini istiyoruz. CHP'yi de bu mücadelenin başına geçmeye, başarıya ulaşması
için gereken önerileri yapmaya davet
ediyoruz.
Demek
ki, bu mücadeleyi "Vatan Savaşı" olarak nitelersek, kitlelere bu çağrıyı
yapıyoruz.
Saray
Savaşı.
TSK'nin
darbeleri ile bozguna uğrayan PKK, teröre karşı mücadelenin durdurulup askerin
yine kışlaya dönmesi, yani Açılım'ın geri gelmesi için çağrı yaptı. Başta ABD
olmak üzere Almanya, İngiltere, Fransa, NATO, HDP, CHP ve vatansız sahte solcu
örgütler "Savaşa hayır, barış gelsin, Açılım'a geri dönülsün" yaygarası yapmaya
başladılar. PKK, HDP, CHP ve sahte solcu örgütler Tayyip'ten nefret eden
kitleleri bu yaygaracı koroya katmak için "Saray Savaşı" sloganını icat
ettiler. Buna göre Tayyip, diktatör olmak için PKK'ye karşı bir savaş
başlatmıştı. Bu savaş Tayyip'in savaşı idi. CHP "Terörü silahlı mücadele ile
önleyemezsiniz. PKK silah bırakmaz, çünkü IŞİD ile savaşıyor, ABD de
destekliyor" diye yaygarayı bir üst düzeye
çıkarıyordu.
TSK'nin
başlattığı mücadeleyi "Saray Savaşı" olarak niteleyen PKK taraftarı bu
Amerikancı cephe kitlelere şu hedefi
gösterdi:
Savaş
dursun. Asker kışlaya, polis karakola, korucu evine çekilsin. Açılım geri
gelsin. Silahla bu terör sorunu çözülmez (Yani Türk Ordusu PKK'yi
yenemez)
Bu,
tam bir bozgunculuktu. Ne acıdır ki bir kısım Atatürkçü bu ihanet korosundan etkilendi ve bozguncu cepheye katıldı.
TSK için vatan, Tayyip için saray
savaşı.
Şimdi
M, Ali Güller arkadaşın tahlilinin çıkmaza girdiği yere
geliyoruz:
Eğer
Vatan Partisi kendisinin önerisini doğru kabul edip, "Bu TSK için vatan savaşı,
Tayyip için saray savaşı" der ise, kitlelere hangi hedefi
gösterecektir?
Vatan
Savaşı diyenler "PKK bitene kadar mücadeleye devam"
diyor.
Saray
Savaşı diyenler "PKK'ye vurmayın, asker kışlaya dönsün"
diyor.
Peki,
"Hem vatan, hem saray savaşı" tahlili yapan bir parti ne diyecek? Kitlelere
hangi hedefi gösterecek? "TSK, bir gün vursun, bir gün vurmasın" mı diyecek?
"Orantılı vursun, PKK'ye fazla zarar vermesin" mi diyecek Obama gibi? "Asker
vurur gibi yapsın ama vurmasın" mı diyecek?
Evet,
bu tahlile dayanan öneri, program, siyaset nedir? Bu tahlili savunan Güller
arkadaş, askerin, polisin, korucunun ne yapmasını
istiyor?
Yukarıda
da belirttiğimiz gibi, bir tahlil şık görünsün diye yapılmaz. Bu tahlile göre
bir siyaset, bir program, bir hedef belirlemek gerekir. "Bu hem vatan hem de
saray savaşıdır" diyen tahlilin pratikte orduya, polise, korucuya yapacağı öneri
nedir?
Böyle
bir öneri yoktur. Demek ki, "Hem vatan savaşıdır, hem saray savaşıdır"
tahlilinin hayatta karşılığı yoktur. Çünkü bu tahlile dayanarak askere, polise
ve korucuya verilebilecek bir talimat
yoktur.
Halk
sana "Güller Bey, eğer
bu hem vatan hem saray savaşı ise o halde asker, polis, korucu ne yapmalı?
Onların ne yapmasını isteyelim?" diye sorsa, ne cevap
vereceksin?
Gelecek
yazı:
Tayyip terörle
mücadeleden faydalanarak rejimi yıkabilir
mi
Mehmet Ali Güller'in yazısı için bakınız:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder