Gerek CHP gerekse İP
cephesinde birçok önemli şahsiyet, önümüzdeki aylarda bir ekonomik kriz
beklentisi ve buna bağlı olarak AKP Hükümetinin sarsılması hatta çökmesi
beklentisi içine girmişlerdir.
Bu beklentinin nedenleri
şunlardır:
Önümüzdeki 1 yıl içinde
107 milyar dolar dış borç ödememiz var.
Uzun vadeden kısa vadeye
geçen 50 milyar dolarlık borç ile birlikte, ödememiz gereken tutar 157 milyar
dolara çıkıyor.
67 milyar dolar cari
açıkla birlikte bu tutar 220 milyar doları geçiyor.
Yani ayda ortalama 18
milyar dolar taze para bulmamız gerekiyor.
T.C. Merkez Bankası’nın
“Döviz rezervimiz 100 milyar doları geçti” demesi, AKP döneminde rezerv/borç
oranının kötüleştiğini gözden saklama amaçlı.
AKP 2002 yılında
iktidara geldiğinde döviz rezervimiz 28,3 milyar dolardı. Borcumuz ise kısa
vadeli dış borç ödemesi 16,4 ve cari açık 0,6 olmak üzere toplam 17 milyar
dolardı. Rezerv/borç oranı 28,3 / 17 = 1.66 idi. Yani, her 1 dolarlık borca
karşılık Merkez Bankasında 1,66 dolar rezerv döviz vardı.
Bu yılın Ocak ayında
ise, 107 milyar dolar dış borç, 46,8 milyar dolar cari açık olmak üzere toplam
153.8 milyar dolar kısa vadeli borç ödemesine karşı 125 milyar dolar rezerv
döviz var. Oran 125 / 153,8 = 0,81. Yani her 1 dolarlık borcumuza karşı Merkez
Bankasında 0,81 dolar rezerv döviz var. Halbuki 2002 yılında 1,66 dolar vardı.
Borcumuza göre rezervimiz yarı yarıya azalmış. Kısa vadede ödememiz gereken
borcun altına inmiş.
Ayrıntlılı bilgi için
bakınız:
Bundan başka, 12 yıllık
AKP döneminde dış borcumuz üç katından fazla artmış, iç ve dış borç toplamı 700
milyar doları aşmıştır.
İç borcun çok büyük
kısmı dış borçtur. AKP’ye yakın işadamları, yurt dışından aldıkları borcu daha
yüksek faizle devlete veriyorlar. İç borç gibi görünen bu borçlar aslında dış
borçtur. Yani Tayyip Erdoğan’ın yakındığı “Faiz Lobisi” bizzat AKP iktidarıdır.
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız:
Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız:
Faiz Lobisinin
İçyüzü
Bundan başka, ABD Merkez
Bankası (US Federal Reserve, kısaca FED), geçen sene açıkladığı “varlık
alımlarını kısma” politikasını yürürlüğe koymaya başlamıştır. Tercümesi: FED
daha az dolar basacak, daha az tahvil ve hisse senedi alacak, yani piyasaya
sürülen dolar miktarı azalacak.
Bu da, bizim gibi
özelleştirmeler ve gümrük vergilerinin azaltılması yoluyla üretimleri
baltalanarak eskiden kendi ürettikleri malları şimdi dışardan almak zorunda
bırakılan, bu yüzden dövize muhtaç hale getirilmiş ülkelerin döviz bulmasında
zorluklar doğuracaktır. (Emperyalizmin kısa tarifi işte budur)
İşte yukarda
saydığımız
a) Dış borcun
artması
b) Döviz rezervinin dış
borcu karşılama oranının azalması
c) Uluslararası
piyasadan sıcak döviz tedarikinin zorlaşacağı
olguları, ülkemizde
ekonomik kriz ve buna bağlı olarak hükümetin sarsılması, hatta çökmesi
beklentisi doğurmaktadır.
Normal şartlar altında,
bu durumdaki her emperyalizme bağımlı ülke iktidarının sarsılması kaçınılmazdır.
Ne var ki, Türkiye normal şartlar altında bir ülke
değildir.
ABD, bölgede etkinliğini
sürdürmeyi İsrail ve Türkiye’yi kullanarak başarabilmektedir. İsrail, ABD’nin
stratejik müttefikidir. Ama Türkiye tekrar Atatürkçü, bağımsızlıkçı politikalara
geri dönme potansiyeline sahip bir ülkedir. Onun için ABD, Türkiye’ye
güvenmemektedir.
ABD
bu sorunun kökten çözümü için Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) yapmıştır. ABD
Senatosu tarafından da kabul edilerek yasalaştırılmış olan bu projeye göre,
bölgede ABD yardımı ile kurulacak ve varlığını devam ettirebilmek için ABD
yardımına muhtaç olduğundan körü körüne, kölece ABD’ye bağlı olacak kukla bir
devlet kurulacaktır. Bu devlet, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den koparılacak
topraklar üzerinde kurulacak olan Büyük Kürdistan’dır. Sadece bu 4 devletin
değil, bölgedeki bütün Müslüman devletlerin sınırları değişecektir. Öngörülen
sınır değişiklikleri, ABD ordusunun dergisinde yayımlanan haritada açıkça
gösterilmiştir. Bakınız:
BOP haritasının
İngilizce aslı
Büyük
Ortadoğu Projesi (BOP) haritası
ABD ordusunun Türkiye’yi
bölen haritaları
Sadece sınırlar değil,
rejimler de değişecektir. Sınırların değişmesini kabul edecek bu rejimler
“Ilımlı İslam” yani “ABD’ye Uyumlu İslam” olarak
adlandırılmıştır.
ABD, Ilımlı İslam
programını yani ABD ile uyum halinde sınırların değişmesi programını kabul eden
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ü keşfederek Türkiye’nin başına 2002 yılında bir
darbe ile geçirmiştir. Bakınız:
2002
darbesi
Türk Milleti değil
Yahudi lobisi seçti
Türkiye’nin bölünmesine karşı çıkamaması için Türk Ordusu Ergenekon
tertipleri ile sindirilecek, bu suretle bölünmeyi engelleyemeyen Türk Ordusu
saygınlığını tamamen kaybedecek ve Güneydoğu’sunu kaybeden Türkiye’nin tekrar
Atatürk’ün bağımsızlıkçı politikalarına dönmesi sonsuza kadar engellenmiş
olacaktı.
Tayyip Erdoğan, işte bu
BOP’un Eşbaşkanı olduğunu mikrofonlar ve kameralar önünde defalarca itiraf
etmiştir. Yazının sonunda okuma parçası olarak veriyorum. (“Başka bir devletin projesinde görev
almak suçtur” başlıklı
yazı)
Abdullah
Gül de, BOP içinde ABD ile birlikte hareket ettiklerini defalarca itiraf
etmiştir. (“Gül –
Powell Gizli Hizmet Sözleşmesi”
başlıklı yazı)
Ayrıca bakınız:
Abdullah Gül – Powell gizli anlaşmasının
maddeleri
“Vatana ihanet” suçu vesikaya bağlanmıştır
********
Ancak “ABD’ye Uyumlu İslam”, yani AKP iktidarı bu projeyi
gerçekleştirebilir. Ne CHP, ne MHP, ne de uygulanabilir olmadığı görülen
Gül-Gülen-Kılıçdaroğlu seçeneği bu görev için uygun değildir. Zaten ABD bu
gerçeği bildiği için Büyük Ortadoğu Projesi’ni Ilımlı İslam temelinde
şekillendirmiştir.
Kılıçdaroğlu’nun “Avrupa Özerklik Şartı” ve “Öcalan’la Müzakere, Açılım”
gibi konularda hatta AKP’den daha hevesli görünmesi, AKP’nin önünü açmak içindir
sadece. İktidara gelse bölünmeyi tabanına kabul ettiremez. Bunu bildiği için
seçimlerde güçbirliğine yan çiziyor ki, AKP ülkeyi bölme görevine devam
edebilsin. Devlet Bahçeli de bu konuda Kılıçdaroğlu ile aynı
konumdadır.
Bu
yüzden, ABD, gerekirse kendi halkının boğazından kesip, AKP Hükümeti’ne sıcak
döviz sağlayacaktır. Gerek
normal kanallarla, gerekse el altından, o da olmazsa İran’a altınla ödeme – Rıza
Zerrab olayında olduğu gibi yasadışı yollara göz
yumarak.
Bu
yüzden, AKP iktidarının bir ekonomik kriz ile sarsılacağı, yıkılacağı
beklentileri gerçekçi değildir.
********
Bu görüşümü destekleyen bir söyleşi, Recep Erçin’in ekonomist Arda Tunca
ile söyleşisi, bugünkü Aydınlık’ta yayımlandı.
Batılı kuruluşlar Türkiye ekonomisi hakkında olumsuz raporlar verir,
kredi notumuzu düşürür, ABD bankası Morgan Stanley yatırımcılara “Türkiye’deki
hisselerinizi azaltın” önerisi yaparken, “Borsa İstanbul 100” endeksi 63 bin
puandan 74 bin puana yükselmiş ve döviz kurları
düşmüştür.
Arda Tunca, buna bir anlam veremediğini söylüyor. Bu durumun “Net Hata
Noksan” kaleminin son 2 ayda 4.4 milyar dolar fazla vermesi (yani ülkeye kaynağı
belli olmayan 4.4 milyar dolar girmiş olması) durumuna benzetiyor.
Arda Tunca şöyle diyor: “Bu ortamda borsadaki yükselişe bir anlam
veremiyorum. Dışardan öyle çok bir kaynak gelmedi. İçeride (yani borsada
çalışan) arkadaşlarıma soruyorum, onlar da bir anlam veremiyorlar. Acaba
borsadaki durum da Net Hata Noksan kalemindeki gibi bir şey mi? Çünkü bunu
açıklayan reel hiçbir durum yok.”
Ekonomide anlamsız şey olmaz. İşin içinde sihir ve büyü de yoktur, mucize
de. Hem kaynağı belirsiz para girişi, hem de borsanın açıklanamaz yükselişi
ABD’nin gizlice yaptığı destekten kaynaklanmaktadır.
Bu destek, Türkiye’nin bölünüp Kürdistan’ın ayrılmasına kadar devam
edecektir. Ondan sonra ABD tahsilata başlayacaktır. Fil gelecek yerden civciv
esirgemek olmaz.
********
arşiv:
Başka bir devletin
projesinde görev almak suçtur.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Ali
Serdar Bolat 31 Ağustos 2010
T.C. Başbakanlık koltuğunu işgal eden Tayyip Erdoğan, Ortadoğu'yu işgal
eden ABD'nin kendisine verdiği "BOP'un alt biriminde Eşbaşkanlık" görevini kabul
etmiştir.
Böylece yabancı bir devletin emir komuta zinciri içinde, alt birimde
görev almıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir
yöneticisi ve memuru başka bir devletin projesinde görev
alamaz.
Bu, yasadışıdır ve
suçtur.
Tayyip Erdoğan, BOP içinde görev aldığını 34 ayrı yerde mikrofonlar ve
kameralar karşısında itiraf etmişti.
İşte onlardan üçü:
KANAL D / TEKE TEK (16 Şubat 2004)
"Ben özellikle Diyarbakır'a çok farklı bakıyorum. Ben istiyorum ki, hani şu anda Amerika'nın da 'Büyük Ortadoğu Projesi' var ya 'Genişletilmiş Ortadoğu', yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım".
"Ben özellikle Diyarbakır'a çok farklı bakıyorum. Ben istiyorum ki, hani şu anda Amerika'nın da 'Büyük Ortadoğu Projesi' var ya 'Genişletilmiş Ortadoğu', yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım".
İSTANBUL BAYRAMPAŞA AKP İLÇE KONGRESİ (4 Mart
2006)
"Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Nedir o görev? Biz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi'nin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Bu görevi yapıyoruz biz.".
"Türkiye'nin Ortadoğu'da bir görevi var. Nedir o görev? Biz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi'nin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Bu görevi yapıyoruz biz.".
Meclis Gurubunda
konuşma: (18 Ocak 2009)
"T.C. Başbakanı
Büyük Ortadoğu Projesi'nde görevlidir, oradan çekilsin diyorlar. BOP'un amaçları
bellidir. Ve burada Türkiye'ye de bir görev verildi ve biz bu görevi
üstlendik"
2007'de AKP kapatma davası İddianamesi'nde BOP Eşbaşkanlığı suçlama
konusu yapılınca altında Tayyip Erdoğan'ın imzası olan savunmada Tayyip Bey'in
BOP Eşbaşkanı olmadığı yazılarak gerçekler
gizlendi.
Daha sonra Meclis çatısı altında Nazım Ekren de Tayyip Bey'in BOP
Eşbaşkanı olmadığını söyledi. Yalan rüzgarı. Dizi film
gibi...
Ancak AKP kapatılmayıp kendisini emniyette hissedince, 2009'de bu defa
Meclis çatısı altında BOP Eşbaşkanı olduğunu tekrar itiraf
etti.
Şimdi de
kameralar karşısında "BOP Eşbaşkanı olduğumu ispat
edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar" diyor.
İşte kendi konuşmaları ile ispat ettik. Ne olacak
şimdi?
Bu
Başbakan'ın yaptığı Anayasa'ya hala evet diyecek
misiniz?
Tayyip Bey "Diyarbakır bir merkez olabilir, bunu başarmamız lazım"
diyordu. Haritada Diyarbakır'ın nerenin merkezi olduğu
gösterilmiş.
Kendi ülkesinin bölünmesini öngören Amerikan projesinin Eşbaşkanı olan
bir Başbakan gayrimeşrudur, gayrimillidir.
Türkiye'yi bölmekle görevlendirilen bir kişi, Türkiye'nin Başbakanı
olamaz.
********
Arşiv:
Gül
- Powell Gizli Hizmet Sözleşmesi
+++++++++++++++++++++++++++++++
Ali
Serdar Bolat 31 Ağustos 2010
Dışişleri Bakanlığı,
Gül'ün, Dışişleri Bakanı iken, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile bir gizli anlaşma
yapmadığını, bu gibi haberlerin "asılsız" olduğunu iddia etti. (Aralık
2007)
Yapılan
açıklamada "2003 Nisan ayında Gül ile Powell savaş sonrası Irak'a insani yardım
ve oradaki Türk şirketleri ile ilgili olarak görüştü, söz konusu görüşmede hiçbir gizli anlaşma
yapılmamıştır"
denildi.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Tayyip
Erdoğan defalarca "BOP Eşbaşkanıyım" diye övündükten sonra sıkışınca "değilim"
demişti.
Abdullah
Gül de aynı. Önce gizli anlaşma yaptığını övünerek açıklıyor, sıkışınca inkar
ediyor.
Bunların
hepsi aynı kumaştan dokunmuş.
İşte
Gül'ün gizli anlaşma itirafları:
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
24
Mayıs 2003, Vatan gazetesi, Abdullah Gül - Sedat Sertoğlu
söyleşisi.
Gül,
Sertoğlu'na aynen şöyle diyor: (Gazete
kupürü ekte)
"Şimdi
senin oturduğun koltukta (eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell
oturuyordu. Onunla 2 sayfalık 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her
yaptığımı kalkıp açıklayamam ki... Powell Suriye'ye giderken de benimle konuştu.
Gizli olan bir sürü görüşme var.
....
Irak'ta
yaşananlar bölge liderlerine örnek olsun. Halklarına tam özgürlük vermedikçe
sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Ortadoğu'da tüm rejimler değişecek."
Gül,
BOP Eşbaşkanı Tayyip Bey ile aynı ifadeleri kullanıyor, Irak'ı örnek gösterip
Ortadoğu ülkelerini ABD adına tehdit ediyor.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Gül,
17 Temmuz 2003 günü, Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ile görüşmesinde,
gizli anlaşmayı bir kere daha itiraf etmişti:
"Tezkerenin
reddinden sonra Powell'ın Türkiye'ye yaptığı ziyarette bölgede yapılması
gerekenleri beraber kararlaştırdık."
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
14
Mart 2006 tarihinde Gül, Radikal Gazetesi'ne konuşuyor:
"BOP
içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz.
Büyük
Ortadoğu Projesi, Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun, ABD ile ortak
hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi
getirmek."
Evelallah
Irak'a özgürlük ve demokrasi getiriverdiler. Sıra diğer Müslüman
ülkelerde...
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
2
Temmuz 2007, Milliyet Gazetesi:
Abdullah
Gül:
"ABD
ile gizli anlaşma olduğu iftiradır, yalandır. Aslı yoktur. ABD ile bir anlaşma
olursa devletin zabıtlarında olur."
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
İşte
asıl sorun da budur.
Tayyip
ve Gül ikilisinin hiçbir uluslararası görüşmesi devletin zabıtlarında
yoktur.
Bu
ikili, devlet anlayışı ile bağdaşmayan uğursuz bir uygulamayı yıllardır inatla
sürdürüyorlar.
Her
ciddi devlette, bakanlar, başbakanlar, devlet başkanları, yabancı devletlerle
yaptıkları görüşmelerde yeminli tercüman kullanırlar ve bu görüşmeler devlet
zabıtlarına geçer.
Yabancı
ülkelerde yapılan toplantılara da o ülkedeki büyükelçi veya bir elçilik
görevlisi mutlaka katılır.
İlk
AKP hükümeti kurulana kadar, ülkemizde de bu böyle uygulanagelmiş
idi.
Ancak
Tayyip - Gül ikilisi hükümeti kurar kurmaz bu kuralı bozdular.
Yeminli
tercüman çoğu zaman kullanılmıyor, konuşmalar kayıt altına alınlıyor, devlet
kayıtlarına geçmiyor.
Görüşmelere
katılması teamül haline gelen makam sahipleri görüşmelere alınmıyor
Hatırladığım
iki örnek: Yunanistan'daki toplantıya girmeye hazırlanan büyükelçimiz yaka paça
toplantı salonundan çıkarıldı, 2007'de Buş ile yapılan toplantıya Genelkurmay
temsilcisi alınmadı
Evet,
Gül haklı.
Powell
ile yapılan şey, gizli anlaşma değildir.
Çünkü
gizli bile olsa, eğer anlaşma ise, devletin kayıtlarına geçmesi
lazımdı.
Ancak
kayıtlara geçmemiş, sadece Tayyip Bey ile bir iki bakanın bilgisi dahilinde
kalmıştır.
Gül'ün
yapmış olduğu şey, özel hizmet sözleşmesidir. Gül, ABD'nin Dışişleri Bakanlığı
ile özel hizmet sözleşmesi akdetmiştir.
Sözleşmeli
ABD personeli konumuna düşmüştür.
Ama
hazin olan şey şu ki, bu özel hizmet sözleşmenin maddelerini T.C. Hükümeti
uygulamaktadır.
Bu
da Yüce divanlık bir suçtur.
Artık
Tayyip ve Gül gibi ABD görevlilerinden kurtulmak Türkiye için bir güvenlik
sorunu haline gelmiştir.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Gül
- Powell gizli sözleşmesinin maddeleri
Doğu
Perinçek 13 Temmuz 2003 günü yaptığı basın toplantısında sözleşme maddelerini
açıklamıştı.
Geçen
7 yıl içinde bu maddeler birer birer uygulamaya konuldu, konulmaya devam
ediliyor
İşte
o maddeler:
1
Türk
askeri Irak'ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekatlarına son
verilecek.
PKK'ya
askeri harekat için ABD'den izin alınacak.
2
TSK,
PKK'ya karşı ABD'den habersiz ve izinsiz harekat yaparsa ABD hükümeti Kürt
halkına karşı şiddet uygulandığı ve soykırım uygulandığı çerçevesi içinde
uyarıda bulunma hakkını kullanabilecektir.
3
Türkiye
ABD'nin İran ve diğer Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı harekatlara üs ve
taşıma kolaylığı sağlayacak, asker verecektir.
4
Türk
Ordusu'nun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD'nin uygun bulduğu sayı ve
kabiliyete indirilecektir.
5
Irak'ın
kuzeyinde kurulmuş olan Kürdistan, resmen ilan edildikten sonra Türkiye
tarafından tanınacaktır.
Türk
devletinin bu oluşumu savaş nedeni sayan kararları kaldırılacaktır.
6
PKK
- KADEK elamanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacaktır
7
Güneydoğu
bölgelerine özerklik verilecek ve federasyona geçilecektir
8
Kıbrıs'ta
Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı küçük değişikliklerle uygulanacak ve
Ege'de Yunanistan'ın taleplerine esnek tavır alınacaktır.
9
Ermenistan'a
yönelik kısıtlamalar kaldırılacak, Ermenistan ile ilişkiler
normalleştirilecektir.
İcraat:
Anlaşmaya
uymamakta direnen Türk askerinin başına çuval geçirildi.
Türk
askeri Kuzey Irak'tan çekildi
PKK'ya
karşı mücadele eden komutanlar hapse atılıyor.
Barzani
devletine "Kürdistan" denilerek, toplantıda Irak bayrağı asılmayarak tanıma
yolunda adım atıldı.
Kıbrıs,
Ermenistan, Güneydoğu'da özerklik, sınır polisi vs... olaylarını
biliyorsunuz.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder