Doğu Perinçek'in Nazlı Ilıcak'a
mektubu
Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, 8 Kasım 2012 günlü
yazısında şöyle yazdı:
"Doğu Perinçek, 2000'e Doğru Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
olarak Abdullah Öcalan ile görüşme yaptı.
Bu görüşme, diğer gazetecilerin temaslarından çok
farklı."
Evet, Perinçek gibi başka bir çok gazeteci de Öcalan ile
görüşme yapmış ve gazetelerinde yayınlamışlardı.
Nazlı Ilıcak çok doğru söylüyor. Perinçek'in görüşmesi çok
farklı idi. ABD güdümlü holding ve cemaat güçleri, bu konuda 20 yıldır dünyada
az görülmüş yoğunlukta bir psikolojik savaş yürütüyorlar. Fark buradan da
anlaşılıyor.
ABD işbirlikçisi hükümetler de PKK ile görüşmeler yapıyorlar.
Oslo'dan sonra şimdi de İmralı'da görüşüyorlar.
Peki, fark nerde? Nazlı Ilıcak "çok farklı" diyor, ancak
yazısında farkın nerede olduğunu açıklamıyor.
Diğer gazeteciler, PKK ne yer ne içer onu haberleştirdiler.
Bir nevi PKK tanıtım söyleşisi yaptılar.
AKP - PKK ve AKP - Öcalan görüşmelerinde, PKK'nın istediği
özerkliğin şartları konuşuluyor.
Perinçek ise yukarıdaki karede gördüğünüz mesajı vermek için
görüşme yapmıştı.
Doğu Perinçek, 13 Kasım 2012 günü Nazlı Ilıcak'a bir mektup
gönderdi. Ancak Nazlı Hanım, bugüne kadar bu açıklamayı
yayımlamadı.
O mektubu kamuoyunun bilgisine sunuyoruz:
********
Sayın Nazlı
Ilıcak,
29 Ekim’de halk hareketinin barikatları yıkması, müesses nizamı sarstı.
Şemdin Sakık’ın tanıklığı Mahkemenin gündeminde değil iken, birden açık kimlikle
sahneye çıkarılması sizin dikkatinizi çekmedi mi?
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Abdullah Öcalan’ın altı kademe altındaki BDP yöneticileriyle ve Leyla Zanalarla sık sık görüşüyorlar. “Sıradan” olmak için, onlar gibi altı kademe alta inmek mi gerekiyor? Siz gazetecilerin akıllarına bu sorular niçin gelmiyor?
Tayyip Erdoğan hükümeti adına, İmralı’da Abdullah Öcalan ile ve Oslo’da PKK yöneticileri ile sayısız görüşme yapıldığı ortaya çıktı. Masanın başında Batılı istihbarat servisleri oturuyor. İşte bizim görüşmeleri “sıra dışı” kılan, masanın başında CIA’nın ve İngiliz servisinin oturmamasıdır.
Bu görüşmeler, yönettiğim dergi dışında hiçbir örgütle ve kurumla bağlantılı değildir. 1960’lardan bu yana Gladyonun sorgu odalarında ve hapisanelerinde mücadele veriyorum. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 1990 Diyarbakır, 1998 Haymana, 2008’den bu yana Silivri, beş kuşakla hapiste yatan tek devrimciyim. Denetim altına alınamadığım belli değil mi? Bu da sıradan değil.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, Abdullah Öcalan’ın altı kademe altındaki BDP yöneticileriyle ve Leyla Zanalarla sık sık görüşüyorlar. “Sıradan” olmak için, onlar gibi altı kademe alta inmek mi gerekiyor? Siz gazetecilerin akıllarına bu sorular niçin gelmiyor?
Tayyip Erdoğan hükümeti adına, İmralı’da Abdullah Öcalan ile ve Oslo’da PKK yöneticileri ile sayısız görüşme yapıldığı ortaya çıktı. Masanın başında Batılı istihbarat servisleri oturuyor. İşte bizim görüşmeleri “sıra dışı” kılan, masanın başında CIA’nın ve İngiliz servisinin oturmamasıdır.
Bu görüşmeler, yönettiğim dergi dışında hiçbir örgütle ve kurumla bağlantılı değildir. 1960’lardan bu yana Gladyonun sorgu odalarında ve hapisanelerinde mücadele veriyorum. 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 1990 Diyarbakır, 1998 Haymana, 2008’den bu yana Silivri, beş kuşakla hapiste yatan tek devrimciyim. Denetim altına alınamadığım belli değil mi? Bu da sıradan değil.
Perinçek, Öcalan ile niçin görüştü
++++++++++++++++++++++++++++
“Perinçek’in bu görüşmelerde bir niyeti olmalı” diyorsunuz.
Her yayın organının kuşkusuz bir dünya görüşü, toplumu için bir duruşu vardır. Bizim görüşme amacımız da, kamuoyunu bilgilendirmek yanında, ABD’nin Körfez Savaşı eşiğinde, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. ABD’nin bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istediği koşullarda görüştük.
Her yayın organının kuşkusuz bir dünya görüşü, toplumu için bir duruşu vardır. Bizim görüşme amacımız da, kamuoyunu bilgilendirmek yanında, ABD’nin Körfez Savaşı eşiğinde, Kürt sorununa müdahale zeminlerini daraltmaktı. ABD’nin bölgemizde milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmek istediği koşullarda görüştük.
Abdullah Öcalan, yakalandıktan sonra verdiği ifadede görüşmeyi şöyle
özetledi: Perinçek, bize ABD’nin ve Avrupa’nın peşinden gitmeyin. Bu yoldan bir
yere varamazsınız. PKK’yi dağıtın, Türkiye’nin bütünlüğü içinde yer alın
telkinlerinde bulundu (Öcalan’ın ifadeleri ve Hürriyet, 18 Mart
1999).
Eğer Türkiye hükümetleri ABD denetiminde olmasaydı
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Eğer Türkiye hükümetleri, ABD denetimi dışında olsalardı, bugün silahlı
boyutta bir Kürt sorunu olmazdı.
Turgut Özal yönetimi, 1980’lerin
başlarında, Suriye’de ABD güdümlü Müslüman Kardeşler’in (İhvanı Müslimin)
terörünü desteklemiştir.
Buna karşı Suriye yönetimi de, Bekaa
kampını PKK’ya açmış, Abdullah Öcalan’ın Şam’da karargâh kurmasına olanak
vermiştir.
Biz o zaman da, Türkiye ile Suriye’nin
birbirlerine karşı bölücü ve ayrılıkçı örgütlenmeleri desteklemelerine karşı
çıktık ve bu oyunu bozmaya çalıştık.
O zaman gücümüz yetmedi; ABD yükselişteydi ve Kürdümüze devletçik vaat ediyordu.
Bugün durum farklıdır; ABD geri çekilmektedir. Suriye, Irak ve İran, ABD
emperyalizmine karşı bölge ülkelerinin birliği için cephe tutmuşlardır. Talabani
de bu cepheye katılmıştır.
Göreceksiniz Cumhuriyet hükümeti yeniden kurulacak ve bölge cephesindeki yerini alacaktır. Ayrılıkçı çözümlerin iflas ettiğini hep birlikte yaşayacağız.
Göreceksiniz Cumhuriyet hükümeti yeniden kurulacak ve bölge cephesindeki yerini alacaktır. Ayrılıkçı çözümlerin iflas ettiğini hep birlikte yaşayacağız.
Dört milletvekilliğini niçin reddettik
+++++++++++++++++++++++++++++
1991 genel seçimlerinde SHP, PKK ile seçim ittifakı yaptı.
Ama hiç kimse bu konuda bir kampanya yürütmedi; yürütmez. Çünkü o
ittifak, ABD merkezli sistemin içindeydi.
Turgut Özal’ın planı uygulanıyordu; PKK
yasallaştırılıyordu.
Özal, Çankaya’ya çağırdığı HEP
milletvekillerine, “Sizden tek şey istiyorum, Perinçek ile
birlikte olmayacaksınız” dedi.
Geldi, bana anlattılar. Dahası, bizim
partimizi de aynı planın içine çekme girişiminde
bulundular.
Bizzat Abdullah Öcalan, 1991 yılı sonunda, Milliyet ve Sabah gazetelerine
yaptığı açıklamalarda, Perinçek’e dört milletvekili önerdiğini ve SHP
listesinden seçilecek 21 milletvekilinin başına geçmesini rica ettiğini
belirtmiştir (Milliyet ve Sabah, 7 Aralık 1991).
Öcalan, Perinçek’in SHP listesinden dört milletvekili önerisini reddettiğimi Gündem gazetesinde şöyle anlatıyor:
Öcalan, Perinçek’in SHP listesinden dört milletvekili önerisini reddettiğimi Gündem gazetesinde şöyle anlatıyor:
“Sayın Doğu Perinçek de buraya geldi. İlk pratik politika önerim şu oldu. Dedim ki, bir devrim merkezi var, onun parlamenter sözcüsü ol. Bu güzel bir şey. Eğer bir parlamenter sözcüsü olsaydı, Kürt-Türk birlikteliği de çok iyi gelişebilirdi. Kim kardeşlik istemiyor. Bize ikide bir milliyetçi diyorsunuz. Seni kendi ülkesinde ve devrimin bir merkezinde milletvekili adayı önerecek kadar Enternasyonalizme yatkınlık gösteren bir hareket mi milliyetçidir, yoksa buna tenezzül etmeyen, kendini çok üstte gören bir anlayışın sahibi mi milliyetçidir? Ve ben fazla anlamlı bulamadım...Tenezzül etmediler.” (Gündem, 3 Mayıs 1993)
Abdullah Öcalan ile görüşme fotoğrafları
++++++++++++++++++++++++++++++++++
Ne zaman Türkiye’nin bağımsızlığına yönelik etkili bir mücadelemiz olsa, Öcalan ile görüşme fotoğrafları boy boy yayınlanır. Bu fotoğrafları 2000’e Doğru’da biz yayınladık. Sizin köşenizde çıkan Öcalan’ın karanfil uzattığı fotoğraf da dergimizde kapak olarak çıkmıştır.
Ama basında kampanya halinde çıkan başka fotoğraflar da var, PKK’nın çektiği fotoğraflar… Bunlar, son 20 yılın basın tarihinde yayın rekoru kırmıştır.
MİT o fotoğraflar karşılığında PKK’ya ne
verdi
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Ancak
şu soruyu soran yok, belki köşenizden siz sorarsınız: O fotoğraflar karşılığında
MİT, PKK’ya ne verdi?
MİT Müsteşarı’nın o fotoğrafları bazı gazetelerin genel yayın yönetmeni ve yöneticilerine kendi eliyle verdiği Ergenekon Davası dosyalarında belgelenmiştir.
Şu soru önemli değil mi: PKK ile MİT arasındaki görüşmeler ve alışverişler hangi zeminde ve hangi amaçlarla bugünlere kadar yürütüldü?
Amerikancılar görüşecek, yurtseverler seyredecek! Koymak istedikleri yasak budur.
MİT Müsteşarı’nın o fotoğrafları bazı gazetelerin genel yayın yönetmeni ve yöneticilerine kendi eliyle verdiği Ergenekon Davası dosyalarında belgelenmiştir.
Şu soru önemli değil mi: PKK ile MİT arasındaki görüşmeler ve alışverişler hangi zeminde ve hangi amaçlarla bugünlere kadar yürütüldü?
Amerikancılar görüşecek, yurtseverler seyredecek! Koymak istedikleri yasak budur.
ABD’nin Kürt Koridoru’nun neresindesiniz?
++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Dün olduğu gibi bugün de mücadele, bölenler ile bölünmeye direnenler arasındadır. Bölgemizde güçler, ABD’nin Kürt Koridoru planı ekseninde cepheleşiyorlar.
Tayyip Erdoğan yönetimi, İsrail, Barzani, PKK/PYD, Suriye’nin bölücüleri ABD’nin Kürt Koridoru cephesindedir.
Suriye, Irak, Talabani, Kuzey Irak’taki Barzani karşıtları, İran, Türkiye’nin millî güçleri, Lübnan, Rusya ve Çin ise, Kürt Koridorunun açılmasına karşı mücadele ediyorlar.
Kürt Koridoru, “Irak’ın kuzeyinden Akdeniz’e” uzanıyor ve Diyarbakır kalesini düşürmek için şarttır. Bunun karşısında etkili mücadelemiz nedeniyle, Abdullah Öcalan ile görüşmemiz pişirilip pişirilip gündeme getirilecektir.
Türkiye’nin bütünlüğünü ve bölgede
barışı savunmak için, psikolojik savaşı göğüslemek de bir
görevdir.
Siz, Kürt Koridoru’nun neresindesiniz,
buna karar vereceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder