Ali Serdar Bolat 5 Eylül 2012
Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı
(2003-2010) Onur
Öymen:
"Terörle müzakere yapılmaz, mücadele
edilir" diyor.
Onur Öymen
********
Doğu Perinçek yazıyor:
"Yeni CHP yönetimi, AKP'nin açılımlarının önünü açmaktan başka bir
şey yapmıyor.
Her konuda AKP'yi "Oturup birlikte
çözmeye" davet ediyor.
Anayasa Masası'da yerini almış olan
CHP, Oslo Masası'na da dahil olmak için özel gayret gösteriyor.
"Terör meselesini oturup
birlikte çözelim" önerisinin başka anlamı yok.
Bir "konuşalım, tartışalım" humması var."
********
Onur Öymen: "Neyi konuşacaklar" diye soruyor.
Terör örgütüne verilecek ödünleri konuşmak dışında neyi
konuşacaklardır?
********
Doğu Perinçek yazıyor:
"Türkiye artık şu gerçeği öğrenecektir:
Bölücü terör meselesini PKK veya BDP
ile veya Öcalan ile konuşarak çözme şansı yoktur.
Bunlar budalaca
beklentilerdir.
"Sorunu Kürdümüze bir şeyler vererek
çözme" umudu
da boş bir hayaldir.
Bizim İşçi Partisi'nde de, "Acaba Kürtlerimize
ne veririz de, onları bölücülerin elinden kurtarırız" diye düşünen iyi niyetli
ve temiz yürekli arkadaşlarımız var.
Bu, kamuoyunda çok yaygın
görülen bir aldanmadır.
Keşke çözüm o kadar kolay
olsaydı.
Devletin yaptırım gücünün kararlı olarak
kullanması dışında bir çözüm yolu yoktur."
********
Kürt kökenli yurttaşlarımızı da Türkiye'nin birlik ve
bütünlüğüne tekrar kazanacak olan, teslimiyet değil, kararlılıktır.
Hükümet PKK'ye teslim
olur, müzakereye başlarsa,
muhalefet de buna alkış tutarsa,
Kürt
kökenli yurttaşlarımızın ne yapmasını bekliyorsunuz?
********
Amerika'dan izin almaya gerek duymadan Kuzey
Irak'taki Kandil merkezli kampları yok etmek,
Güneydoğu'da sıkıyönetim - OHAL
ilanı,
İran-Irak-Suriye yönetimleri ile de işbirliği
yaparak Barzani bölgesine sıkı bir ambargo uygulamak suretiyle Barzani'yi
"Bağımsız Kürdistan" kurma hayalinden vaz geçirmek.
İşte reçete
bu.
Ama bunun için de, ülkenin başında,
Amerika'nın Büyük Kürdistan kurma planına bağlı bir hükümet değil, ülkenin
bütünlüğünü sağlama hedefine bağlı bir hükümet, yani milli bir hükümet olması
gerekir.
Bu milli hükümet, Amerika'nın, Avrupa Birliği'nin, Sosyalist
Enternasyonal'in, Barzani'nin feryatlarına kulaklarını tıkayarak bu önlemleri hayata
geçirecektir.
********
PKK niçin toplum içinde belli bir destek
sağladı?
Onlara bir şeyler vermediğimiz için mi? Hayır.
Ya niçin? Hükümet kararlı bir tavır göstermediği
için.
Türkiye'yi yönetenler, dağılma ve çözülme manzarası
vermişlerdir.
Türkiye'yi Avrupa Birliği kapısına bağlamışlar, oradan
gelen her türlü bölücü etkiye kapıları açmışlardır.
Türkiye'yi Amerika'ya bağlamışlar, Amerikan koruması
altındaki Kandil'e dokunamamışlardır.
PKK'ye karşı mücadele etmiş olan komutanları, korucuları
cezalandırmışlardır.
Hükümeti ile, muhalefeti ile hep birlikte özerkliğe,
federasyona açık bir Anayasa yapmaya soyunmuşlardır.
Başbakan'ın Özel temsilcisi PKK yetkilisine "Var mı
şikayetçi olduğunuz Vali, Kaymakam" diye sormakta, "Ordunun planlı operasyon
yapma durumu yok" diye teminat vermektedir.
Orduya "Kışladan çıkma" emri verilmiştir.
Hükümet, cenaze işleri müdürlüğü gibi çalışmakta, teröre
karşı hiçbir önlem almamaktadır.
Askeri birliklerin harekatını Vali
yürütmekte, bölgeye tayin edilen komutan, başarısız olacağı önceden belirlenmiş
olan bu koşulda görev yapmayı kabul etmeyerek istifa
etmektedir.
********
Rıza Zelyut Güneş'te yazdı:
"Güneydoğu’ya AB ölçülerine uygun valiler
atıyoruz" dediler. Buralara PKK’nın
istediği türden valiler yolladılar. “Barış
ve demokrasi” adına PKK’nın dağlardan şehirlere inmesinin önünü
açtılar.
Yetmedi... 2002 yılına kadar PKK ile mücadele eden askeri ve korucuları, “Terör örgütü üyesi” gibi gösterip hapse attılar; yargıladılar; ceza verdiler.
PKK’nın yirmi yıldan fazladır istediklerini, “demokratikleşme elbisesi” altında kabul ettiler. Bu ortamdan faydalanan PKK ise kır gerillası halindeki militanlarını hızla artırdı. Şehirleri kuşatmak için KCK adı altında “şehir gerillası”nı örgütledi. Şimdi sıra geldi “halk savaşı” aşamasına..."
Yetmedi... 2002 yılına kadar PKK ile mücadele eden askeri ve korucuları, “Terör örgütü üyesi” gibi gösterip hapse attılar; yargıladılar; ceza verdiler.
PKK’nın yirmi yıldan fazladır istediklerini, “demokratikleşme elbisesi” altında kabul ettiler. Bu ortamdan faydalanan PKK ise kır gerillası halindeki militanlarını hızla artırdı. Şehirleri kuşatmak için KCK adı altında “şehir gerillası”nı örgütledi. Şimdi sıra geldi “halk savaşı” aşamasına..."
Bu durumda, bölgedeki vatandaş, askerinin polisinin
kaymakamının bile güvenliğini sağlayamayan Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin
neyine güvenecektir?
Doğu Perinçek diyor ki:
"Türkiye'nin dağılmakta olduğunu herkes görmektedir. Bu
durumda Kürdümüz, kendisine sığınak aramak durumuna düşürülmüştür."
********
Saygı Öztürk Sözcü'de
açıladı:
"Beytüşşebap, Uludere ile komşudur. Irak’la sınırı yok ama
sınıra uzaklığı 4 kilometredir. Bu ilçede Jirki aşireti ağırlıktadır. Tahir
Adıyaman da aşiretin reisidir. Yakın bir döneme kadar birisi hariç bütün
aşiretler, kabileler Devlete bağlıydı. Bugün gelinen nokta ise tam tersi.
O günlerde kimse PKK’lı olduğunu söyleyemezken,
şimdi PKK’lı olduklarını ve Devlet kuracaklarını söylüyorlar.
Aşiretler de Devleti yanlarında göremeyince,
istemeyerek de olsa PKK’nın yanında yer alıyor. Devlet,
varlığını göstermezse, olan gizli destek de bitecek gibi gözüküyor."
Bu örnek bütün bölge için geçerli. Devletin desteğini
arkasında göremeyen tek tek kişiler, guruplar ve aşiretler bölücülerin safına
geçiyorlar.
Korucuyu "PKK'lı öldürdü, yargısız infaz yaptı, toplu
mezarlar cart curt" diye cezalandırırsan, korucular niye hala devlete bağlı
kalsın? Askere, polise kurşun sıkanları PKK cezalandırmıyor. Geçer o
tarafa.
PKK "Vurdukça, öldürdükçe taviz koparıyoruz. İlerde özerk
olacak illeri biz yöneteceğiz. Arkamızda Amerika, Avrupa Birliği var, Meclisteki
partiler de Amerika ve AB taraftarı, durumumuz muhkem" diye propaganda yapıyor.
İnsanlar aptal değil ya, bakıyorlar dedikleri doğru.
Kendinizi Kürdümüzün yerine koyun. Siz ne
yapardınız?
CHP
ve MHP "Teröre karşı alacağın önlemlerin
arkasındayız. Getirin çözümleri, eksiksiz destek vereceğiz" diye AKP'ye destek arz
ediyorlar.
Bu lafları duyan vatandaşlar
muhalefetten de umutlarını kesiyorlar. Sanki AKP teröre karşı imiş de. PKK'liler bu laflara bayılıyor, gülmekten
ölecekler.
Hakkari AKP İl Başkanı, PKK'nin istediği 50 bin dolar haracı arabası
ile bizzat gidip teslim ediyor. Kendi partisinin hükümetinin kendisini
koruyamayacağını düşünüyor.
Mehmet Türker yazıyor:
"PKK devlet karayollarını denetleyebiliyor,
ortalık yerde Kürtçü partinin Kürtçü vekilleri teröristlerle sarmaş dolaş
olabiliyor!..
PKK’nın kaçırdığı kaymakam vekili, astsubaylar, uzman çavuşlar ve polislerden haber alınamıyor!..
Örgüt şantiye basıp iş makinelerini yakıyor, demir yollarına sabotaj yapabiliyor!.. Devletin varlığı nerede?.. "
PKK’nın kaçırdığı kaymakam vekili, astsubaylar, uzman çavuşlar ve polislerden haber alınamıyor!..
Örgüt şantiye basıp iş makinelerini yakıyor, demir yollarına sabotaj yapabiliyor!.. Devletin varlığı nerede?.. "
Kaymakamlar, devlet görevlileri, bir ilçeden
diğerine helikopterle gitmeyi tercih ediyor.
Çünkü askerin
yetkileri azaltılmış, alan hakimiyeti kaybedilmiştir. Eskiden her an hareketli
olan Bolu Komando Tugayı bile yerleşik düzene geçmiş.
Hükümet "Siz
yerinizden kıpırdamayın, PKK saldırısını bekleyin" demiş
oluyor.
Normal vatandaş ne yapsın? Devlete güven sıfır
noktasına inmiştir bölgede.
********
Milli bir hükümet kurulup yukardaki
reçeteyi uygulamadıkça, bölgede bölücüler güç kazanmaya devam
edecektir.
AKP'nin hükümette kaldığı hr gün,
bölücüleri hedeflerine bir adım daha yaklaştırmaktadır.
********
Bu yazı, Doğu Perinçek'in 31 Ağustos günlü yazısı esas
alınarak hazırlanmıştır.
********
"Dünyada her
millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortak
sayılır."
ATATÜRK
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder