9 Eylül 2012 Pazar

Hasdal'dan gelen komutanları Silivri'de yurtseverler karşıladı


Balyoz ve İnternet Andıcı tertipleri ile esir edilen ve "kangrenli kol" benzetmesi ile emekli edilen 36 General ve Amiral, Hasdal ve Hadımköy Askeri Cezaevleri'nden alınarak Silivri Cezaevi'ne getirildiler.
Komutanları Esir Kampı girişindeki nöbet çadırlarında bekleyen yurtseverler Türk bayrakları ile karşıladı. 6 Eylül 2012.
İşçi Partisi üyeleri ve Komutan eşlerinden oluşan guruptan yükselen "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" seslerine komutanlar asker selamı ile cevap verdiler.

 
Bugün, Çadır Nöbeti'nin yıldönümü.
++++++++++++++++++++++++++++++
 
9 Eylül 2011'de Silivri Esir Kampı girişinin 10 metre karşısında vatan nöbeti başladı.
                                 Silivri Direniş Çadırı vatan nöbetinde ilk gün hatırası. 9 Eylül 2011
                                  Soldan sağa: Ali Serdar Bolat, Faruk Kurtoğlu, Hasan Alanyalı
 
 
Her biri 50 kişilik 2 çadır kuruldu.
24 saat boyunca Silivri Cezaevi kapısının önünde nöbet tutma kararı alındı..
 
Nöbet eyleminin ilk katılımcıları:
Ergenekon ve Balyoz tutuklarının yakınları,
Vardiya Bizde Platformu,
İşçi Partisi,
Yeni Parti,
CHP'nin bazı ilçe teşkilatları,
Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği USTKB
Türkiye Gençlik Birliği TGB
Atatürkçü Düşünce Derneği şubeleri,
Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği şubeleri,
Tüm Öğretim Elemanları Derneği  TÜMÖD
Onuncu Köy Derneği
Memleket Sevdalıları Derneği
Eğitim-İş İstanbul Şubeleri...
 
Daha sonra bazı Belediyelerin de yardımı ile konteynırlar da kuruldu.
4 ay sonra, Hükümet, direnişi kırmak için eylem yapılan araziyi kamulaştırdı.
Direnişçiler yılmadı. Hemen yan taraftaki araziye taşınıldı. Yemekhanenin, tuvaletin, su tesisatının, yatakların, konteynır ve çadırların kar yağışı altında çamurlu araziye taşınması tam anlamıyla bir işkence idi.
 
Direniş birinci yılını bugün doldurdu. İki saatte bir değişen 4 nöbetçi kampın dört yanında 24 saat nöbet başında. 
 
10 Eylül 2011 günlü Aydınlık haberi şöyle vermişti:
                                                               Aydınlık, 10 Eylül 2011

Ortada takım elbiseli CHP Milletvekili İsa Gök
Sol arkasındaki takım elbiseli gözlüklü İP Genel Sekreteri Av. Hasan Basri Özbey
Sağındaki elinde mikrofon olan Silivri Esiri E. Org. Çetin Doğan'ın eşi Nilgül Doğan, Vardiya Bizde Platformu Sözcüsü
En sağda pembe kravatlı Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Büyükdağlı
Arkada Tuncay Özkan ve Doğu Perinçek posterleri.

 
Kamp Komutanı Hıdır Hokka
++++++++++++++++++++++++
 İP MKK Üyesi Hıdır Hokka Silivri Esirevi önünde, direniş kampının sebze bahçesinde.
 
 
Yağmurda fırtınada karda bir yıldır 24 saat görev başındaki Kamp Komutanı Hıdır Hokka Aydınlık'a anlattı:
 
Şimdiye kadar 12 bin’i aşkın ziyaretçimiz oldu. Emekli generaller, milletvekilleri, sanatçılar, ADD şubelerinin yöneticileri, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyeleri, CHP Gençlik Kolları ve Türkiye’nin dört bir yanından yurttaşlarımız gelip nöbet tuttular. Farklı derneklerden ve partilerden ziyaretçilerimiz oldu. Vatan nöbetinde bir sınır yok. Her kesimden insan geliyor. Bunun dışında yurtdışından özellikle nöbete katılmak için gelen yurttaşlarımız da oldu.
 
Örneğin, Osman Özbek generalimiz, Mahmut Tanal vekilimiz, tiyatro sanatçısı Suzan Aksoy, Levent Kırca burada nöbet tutan isimlerden sadece bir kaçı. Ergenekon’un ilk şehidi Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır bir hafta boyunca nöbet tuttu. ‘Vardiya Bizde’ ekibi, Nilgül Doğan, Rengin Gürdeniz, İrem Kutluk ve 11 arkadaş olmak üzere gece en soğuk havada nöbet tuttular.
 
Buraya gelmek sıradan insan işi değil. Korku duvarını yıkmış olan ve içeridekilerin suçsuz olduklarına kuşkusuz inanan insanlar gelip nöbet tutuyor. Bu işin bir tertip olduğuna, bu iddianamenin bir iddianame değil de bir ‘iftira name’ olduğuna, mevcut hükümetin dış güçlerle iş birliği içinde Cumhuriyet kuvvetlerine yapılan büyük bir saldırının parçası olduğuna inanan kişi ancak buraya gelebilir. İçinde kuşkusu olan bir kişi buraya gelse de sadece bir selam verir ama nöbet tutamaz.
 
58 konser düzenledik. Para versen, o kadar sanatçıyı getiremezdin. Sanatçılarımız içerideki aydınların suçsuz ve vatansever olduklarına, onların bir tertip sonucu esir edildiklerine gerçekten inandıkları için hiçbir ücret talep etmediler. Cezaevindeki arkadaşlarımız bizim burada çaldığımız türküleri dinliyorlardı.
 
Mustafa Balbay’dan, Tuncay Özkan’dan talepler geliyordu. Özellikle ‘Yiğidim aslanım burda yatıyor’, ‘Akşam oldu hüzünlendim ben yine’. Doğu Perinçek ise ‘Kekliğimi vurdular, kanadını kırdılar’ türküsünü istiyordu. Oradan istek gelince de biz sanatçıları daha fazla getirmeye çalıştık.
 
Dışarıdan bizi izleyen ve seven, maddi manevi destek vermek isteyen arkadaşlar da bilsinler.. Ne kadar kısarsak kısalım, buranın aylık masrafı 9 bin lira. 1500 TL kira ödüyoruz alan için. Sırf elektrik, su ve mutfak tüpü giderimiz toplam 3 bin TL tutuyor. Bunun dışında temizlik çadırdaki en önemli maddemizdir. 15 günde bir nevresimleri yıkatıyoruz, sonra getirip burada kurutuyoruz. Hijyen konusuna çok dikkat ediyoruz. Yeme içme ihtiyaçlarının yanı sıra ziyaretçilerimiz için çadırımızın asla çaysız kalmamasına da özen gösteriyoruz..
 
Çam ağacı, gül, meyve ağacı diktik, sebze bahçesi yaptık. Niye masraf ediyorsun diyenlere: insanların buraya geldiklerinde içleri açılsın istiyoruz.
 
Çok yardım geliyor. Kimi 50, kimi 100 TL bağışlıyor. Herkes elinden geldiği kadar yardım ediyor. 8 aydır bizim kilerin boşalmasına izin vermedi vatandaşlarımız. Ben kendim 850 lira emekli maaşı olan bir adamım. Hıdır Hokka ne yapabilir ki? Vatandaşlarımız kimseye muhtaç etmeden bugüne kadar getirdiler bizi. İnançları devam ettiği sürece, biz nöbete devam edeceğiz. Onlar bizim ömrümüzü uzatıyor.
 
Çok geniş bir ailem oldu Silivri’de. Sanık yakınları, eşleri, anaları, babaları ve çocukları.. Herkes ‘Hıdır abi’ diyerek boynuma sarılıyor. Bu bana tarif edilmez bir mutluluk veriyor. Bu işte emekliliğin olmadığını bana gösteriyor. Duruşma salonuna girdiğim andan itibaren ‘Hıdır Hokka salona girdi’ diyorlar. Onlar bize, biz onlara güç veriyoruz. Dışarıda da TGB’li gençler, ‘Silivri’nin valisi gençliğin abisi’ şeklinde sesleniyorlar bana.
 
67 yaşında bir adamım, bir gün olsun yoruldum demedim. Yaptığın görevi gerçekten inanarak yaparsan, içeridekilerin suçsuzluğuna ve vatanseverliğine inanırsan, bir devrimci ruhun, halka sadakatin ve bağlılığın varsa burada emeklilik yoktur. İşte bu inanç enerji veriyor bana. Bu görevi hakkıyla, layıkıyla yapmalı insan.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder