Ali Serdar Bolat 25 Ağustos 2011
İran - Irak - Suriye - Filistin - Lübnan Hizbullahı - Mısır cephesi
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
Cephelerden biri bu.
Bu cephenin belkemiğini İran - Suriye ittifakı oluşturuyor.
Bu ittifak, güçlü bir şekilde destek verdikleri HAMAS ve Hizbullah vasıtasıyla İsrail'i kıskaca almış durumda.
Son zamanlarda El Fetih de ABD kıskacından kurtularak bu ittifaka yöneldi.
Irak ise, Barzani bölgesinin "Kürt Devleti" adı altında Irak'tan ayrılıp bağımsızlığını ilan etmesi yolunda çaba gösteren ABD ve AKP siyasetlerine tepkisinden dolayı bu cepheye yanaşıyor.
İran, Irak ve Suriye hükümetleri, ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" kapsamında kendi ülkelerinden parça kopararak "Birleşik Büyük Kürdistan" oluşturma planına tepki duyuyorlar.
Bu üç ülkeyi bir araya getiren nesnel temel bu.
Irak'ın bu cepheye yanaşmasının son işaretleri şunlar:
--Maliki hükümetinin Amerikan askerlerinin ülkede kalması için yeni bir anlaşma yapmayı reddetmesi
--Başbakan Maliki'nin Suriye'deki isyancıları eleştirerek Esad'a arka çıkması,
--İran-Irak-Suriye arasında imzalanan 6,500 kilometrelik doğalgaz boru hattı projesi
--Irak Genelkurmay Başkanı'nın "Bölge güvenliği için İran ile stratejik işbirliği" yapılacağını açıklaması
--İran - Irak arasında 30 milyar dolarlık ticaret ve yatırım anlaşmaları imzalanması.
Barzani konusunda Irak yönetiminin Türkiye'ye tepkisi giderek artıyor.
Bu tepkiyi en fazla hissedenler Irak'ta iş yapan Türk iş adamları.
Irak, AKP hükümetinin ABD ile birlikte (Bağdat'a danışmadan) Kürt Bölgesel Yönetimi (Barzani) ile iş yapması.
Yani merkezi Irak hükümetini devre dışı bırakarak, Barzani bölgesi sanki bağımsız bir devletmiş gibi davranıyorlar.
En fazla tepki çeken konu da, Bağdat devre dışı bırakılarak Barzani bölgesinden Türkiye kanalı ile petrol alınması teşebbüsleri.
Amerikancı Mübarek'in devrilmesinden sonra yeni Mısır yönetimi de bu cepheye yanaştı.
İşte işaretleri:
--Mısır, İran ile 30 yıldır kesilmiş olan diplomatik ilişkileri başlattı.
--Süveyş Kanalı'nı açtı, İran savaş gemileri Akdeniz'e geçti
--El Fetih ile HAMAS'ı Kahire'de buluşturarak ortak Filistin hükümeti kurulmasına giden süreci başlattı.
--Gazze sınır kapısını kısıtlı olsa da açtı
--Mübarek'in İsrail ve Amerika ile yapmış olduğu Camp David anlaşmasına uymayarak Sina'ya asker ve ağır silah soktu.
--İsrail'in Sina'ya giren Mısır askerlerinden yedisini öldürmesi üzerine İsrail Büyükelçisini geri çekti.
Amerika - İsrail - Türkiye cephesi
+++++++++++++++++++++++++++
İşte, karşı cephe maalesef bu.
Irak ve Mısır hükümetleri üzerindeki kontrolü kaybettiğini algılayan ABD, Türkiye'yi daha sıkı kavradı.
ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mullen şunları söyledi:
"Ortadoğu'da istikrar, ABD'nin Türkiye ve İsrail ile kuracağı yakın ittifaktan geçiyor.
İsrailli liderler bana Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmek için çalışmakta olduklarına dair güvence verdiler."
Bu konuşmanın tercümesi şu:
"Elimizde bir tek Türkiye kaldı"
İran'dan Tayyip Bey'e "Bizim cepheye katıl" çağrısı
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
21 Ağustos günü, Tayyip Bey konvoyla Boğaz Köprüsü'ne girmek üzere iken İran'dan acil bir telefon geldi.
Arayan İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad idi. Tayyip Bey'e teklifini şu sözlerle yaptı:
"Ortadoğu'daki sorunlar Batılı ülkelerin yöntemleri ile değil, ancak İslami yöntemlerle çözülebilir.
Bu da ancak İran-Türkiye işbirliği ile, bu iki Müslüman ülkenin el ele verip Batılıları değil, birbirini desteklemesi ile mümkün olur.
İran ve Türkiye, bölge milletlerinin özgürlük, demokrasi ve adaletten daha fazla yararlanması için önlem paketleri hazırlayarak hayata geçirmeli.
Batılı zorba güçlerin bölgesel sorunlara karışması, sorunları daha karmaşık hale getirir."
Ahmedinejad, sözlerini "NATO ve zorba güçlere karşı tutumunuzu takdir ediyoruz" diye bağlama çekerek sonlandırdı.
Bu konuşmanın tercümesi:
"NATO ile değil, bizimle birleş. İslam ülkelerine demokrasi götürülmesi gerekiyorsa biz götürelim."
Tarih, bu çağrıyı kaydedecektir.
"Ama bize böyle bir teklif yapılmadı ki, bu yönde yol gösterilmedi ki" mazereti geçerli olmayacaktır.
Doğu Perinçek de Öcalan ziyaretinde ona aynı şeyleri söylemişti.
"Batılılarla değil, Türkiye halkı ile birleş. Türkiye'ye karşı savaşma" demişti.
Karşı taraf tutar veya tutmaz, ama doğru yola çağırmak bir görevdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder