Tansu Çiller, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ü Amerika'dan
telefonla arıyor, "Genelkurmay Başkanı, 28 Şubat sürecinde benim hakkımda
savcılığa yazı yazdı" diyor.
Ancak, ne yazmış, onu söylemiyor, gizliyor. Doğu Perinçek
açıklıyor:
Zamanın Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı,
savcılığa yazdığı yazıda "Tansu Çiller'in CIA ajanlığını araştırın"
diyor.
Tansu Çiller: "28 Şubat'ın esas hedefi Erbakan değil, bendim"
diyor. Doğru söylüyor.
Erbakan, Çiller'i korumasının cezasını çekmiştir.
"Bu hanımın CIA ile ilişkileri dillere destan oldu" diye
Çiller hakkında konuşmalar yapmış olan Erbakan, Çiller ile ortak hükümet
kurunca, kısa vadeli çıkarları uğruna, hükümet koltuklarını kaybetmemek
maksadıyla, CIA ajanını korumayı bir görev bilmişti.
Doğu Perinçek'in Çiller Özel Örgütü hakkında Cumhurbaşkanı'na
sunmuş olduğu dosyada yazılanların doğru olduğu, 16 gün sonra Susurluk'ta
kamyonun Çiller Özel Örgütü'ne çarpması sonucunda anlaşılmıştı.
Erbakan buna rağmen "Susurluk fasa fiso" diyerek Çiller
Çetesi'ni, yani Amerikancı Gladyoyu kanatları altına almıştı.
Konu ile ilgili ayrıntılar için bakınız:
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/01/ciller-ozel-orgutunu-ortbas-edenler.html
Bu bakımdan, Milli Görüş gömleğini Tayyip ve Gül Beylerden önce Erbakan çıkarmış oluyordu.
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/01/ciller-ozel-orgutunu-ortbas-edenler.html
Bu bakımdan, Milli Görüş gömleğini Tayyip ve Gül Beylerden önce Erbakan çıkarmış oluyordu.
Bütün o laiklik karşıtı hareketleri de Çiller'in Fethullah ve
ABD ile olan ilişkilerine güvenerek yapabilmişti.
28 Şubat'ın ABD ile cephe cepheye gelmesi olayı için bakınız:
Doğu Perinçek'in konuya açıklık getiren12 Ocak 2013 günlü
Aydınlık köşe yazısını aynen veriyorum:
Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel ile 28
Şubat sürecinde 2 görüşme
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
9. Cumhurbaşkanı Sayın Demirel, geçen hafta 28 Şubat konusunda
kamuoyunu
aydınlattı:
“Tartışmaları izliyorum. 28 Şubat’ta yapılan yanlış bir şey yoktur. Her şey Anayasa içinde cereyan etmiştir. 28 Şubat günlü MGK tutanaklarının açıklanmasına hiçbir itirazım olmaz. Eğer açıklanırsa o zaman orada neler konuşulduğu ve nasıl karar alındığı, kimin ne söylediği ortaya çıkar, açıklığa kavuşur. Orada alınan kararların altında herkesin imzası vardır. Tutanaklarda bu da anlaşılır. O kararlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temel prensipleri korunmuştur. İrtica tehdidine karşı alınması gereken tedbirler, deniliyor ve herkesin de altında imzası var."
“Anayasaya aykırı hiçbir şey olmamıştır. Kamuoyunda da bu süreçte bir darbenin önlendiği algısı mevcuttur. Nitekim asker bana "Nizamiyeden döndük", demiştir. Bu doğrudur. Böyle bir ortamda, MGK’da kararlar alınmış ve uygulanmıştır. Ve esasen bu kararlar 1997 yılından 2009 yılına kadar da uygulanmıştır. Yani bugün işbaşında olan hükümetin döneminde de yine 28 Şubat kararları uygulanmıştır. 11 yıllık kesintisiz eğitim de dahil olmak üzere. 2009 yılında bu kararlar kaldırıldı, denilmiştir. Dolayısıyla orta yerde darbe diye nitelendirilecek bir durum yoktur.”
(Milliyet, 8 Ocak
2012)
28 Şubat gerçeği budur. Çok sayıda komutanımızın 28 Şubat gerekçesiyle hapse atılması, bir karşıdevrim olgusudur. Atatürk Cumhuriyetini yıkma konusundaki bu uygulamada hukuk aramak boşunadır.
İlk görüşme
+++++++++
O süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız ile Çankaya’da iki kez görüştüm.
İlk görüşme 13 Ocak 1995 günüdür. Ziyaret nedeni, kendilerine partimizin “Kürt Sorununa Acil Kardeşlik Çözümü”nü sunmaktı.Bu görüşmenin başlangıcını TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’na da 24 Aralık 1996 günü anlatmıştım.
Tutanağa şöyle geçirilmiş:
“Sayın Cumhurbaşkanı Demirel’i 1995 yılında ziyaret ettiğim zaman, oturur
oturmaz, bana ilk cümle olarak şunu söyledi: "Türkiye’yi Batı böldü."“Hayret içinde kaldım. Harita çıkardı, sınırları gösterdi.
‘Haritasını bile yapmışlar’ dedi.“Daha sonra Cumhurbaşkanı bunu ‘Sevr tehdidiyle karşı
karşıyayız’ diye topluma da söyledi.“O zaman şunu söyledim: Siz sorumlu mevkide, devletin
başında birinci sorumlu durumdasınız. ‘Batı böldü’ diyorsunuz. Topluma bunun anlatılması lazım…”
(Meclis Araştırma Komisyonu
Tutanağı, 24 Aralık 1996, s. 1064 vd.)
Sayın Cumhurbaşkanımızın 28 Şubat sürecindeki birinci duyarlılığı buydu. Bizim sunduğumuz çözüm de bu duyarlılık üzerine kurulmuştu. Uzun uzun açıkladım. Sorular sordular. Görüşmemizin sonunda bana “Batı’nın yeni Sevr haritası"nı o günün hatırası olarak armağan ettiler, hâlâ saklıyorum.
Çiller Özel Örgütü’ne özel ilgi
++++++++++++++++++++++
Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel ile 28 Şubat’ın eşiğinde ikinci görüşmem Susurluk olayından 16 gün öncedir.
Kendilerine 600 sayfa
tutan Çiller Özel Örgütü dosyasını 18 Ekim 1996 günü sundum ve içeriğini sözlü
olarak da açıkladım. Büyük ilgi gösterdi, konuyu açmam için sık sık soru yöneltti. Birkaç gün
içinde Özbekistan’a uçacaktı. “İyi oldu, uçakta bu programınızı inceleyeceğim”
dediler. Ve Çiller Özel Örgütü dosyasını Susurluk olayından 5 gün sonra 8 Kasım
1996 günü “Kişiye Özel” damgayla Başbakan Necmettin Erbakan’a yolladı. Meclis
Araştırma Komisyonu, Sayın Cumhurbaşkanının olayın üzerine gitmesi sayesinde
kuruldu.
Çiller’in o söylediği doğru
Çiller’in o söylediği doğru
+++++++++++++++++
Demirel’in 28 Şubat sürecinde ikinci duyarlılığı, Çiller Özel Örgütü’nün yeraltı faaliyeti konusundaydı.Çiller’in dediği doğru, 28 Şubat’ın esas hedefi Çiller idi, Erbakan değil.
Çiller, Ertuğrul Özkök’ü Amerika’dan telefonla arayarak, Genelkurmay Başkanı’nın 28 Şubat sürecinde kendisi hakkında savcılığa yazdığı yazıdan söz ediyor, ancak o yazının içeriğine değinemiyor
(Hürriyet, 10 Ocak
2013).
O yazıda Org. İsmail Hakkı Karadayı, "Tansu Çiller’in CIA ajanlığının araştırılmasını” istiyordu.
Gazeteleri açın, görürsünüz. Durum o kadar ciddiydi ve bugün
yaşananları da
açıklıyor.
********
Doğu Perinçek'in 12 Ocak 2013 günlü Aydınlık köşe yazısının
bağlantısı:
********
arşiv:
********
"Çiller Özel Örgütü"nü örtbas
edenler
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2013/01/ciller-ozel-orgutunu-ortbas-edenler.html
********
Org. Karadayı Amerika'nın
hedefinde idi
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder