4 Mayıs 2012 Cuma

1 Mayıs'ın lanetlisi


Ankara Sıhhiye'de yapılan 1 Mayıs kutlamasına katılmak isteyen Birleşik Kamu-İş üyeleri polis tarafından biber gazıyla engellendi.
Engelleme, KESK, TTB ve TMMOB tarafından oluşturulan Tertip Komitesi'nin isteği üzerine yapıldı.
Tertip Komitesi, Emniyet'e başvurarak İşçi Partisi ve Birleşik Kamu-İş'in alana girmesinin engellenmesini istemişti.
İşçi Partisi 1 Mayıs'ı Toros Sokak'ta Parti Genel Merkezi önünde kutlayarak biber gazından kurtuldu.
 
1 Mayıs'ın lanetlisi İşçi Partisi ve onun devrimci rüzgarına kapılan bazı sendikalardı.
 
İstanbul Taksim Meydanı'na katılıma bir engelleme olmadı. Ancak lanetliler görmezden gelindi.
Kürsüdeki arkadaş, alana her giren guruba selam gönderiyordu. "Hoşgeldiniz Türkiye Komünist Partisi" gibi.
İslamcı gurup bile kürsüden hararetle selamlandı.
 
Ancak, İşçi Partisi alana girerken kürsüdekilerin başları diğer tarafa çevrildi. Sessizlik.
Lanetliler gelmişti.
 
İşçi Partisi niçin lanetli idi?
Çünkü İşçi Partisi, Türk Bayrakları taşıyordu.
 
Sadece 4 gurup Türk Bayrağı taşıyarak alana girmişti.
İşçi Partisi
Harb-İş
Belediye-İş
Petrol-İş
 
Bir Halkevi üyesi bir TKP'liye "Türk bayrağı getirmişler" diyordu şaşkınlıkla.
Türkiye'de Türk Bayrağı taşımak hayret edilecek bir olay haline gelmişti.
"Ulusalcı solla ilişkisini kesmesi" istenen CHP dahil hiçbir Parti Türk Bayrağı taşımıyordu.
 
Deniz Gezmişlerin resimlerini taşıyanlar da Türk Bayrağı taşımıyorlardı.
Halbuki Deniz, Türk Bayrakları ve Atatürk posterleri eşliğinde yürüyüşler yapıyordu, Kemalizmi savunuyordu.
Kemalizm, sosyalizm, 27 Mayıs. Denizlerin devrimciliğinin kaynakları bunlardı.
Ama 12 Eylül rejimi solu silindir gibi ezmiş, beyinlere Atatürk ve ordu düşmanlığı ekmişti.
 
AKP'nin 1 Mayıs'ı
+++++++++++++++
 
Suya sabuna dokunmayan AKP 1 Mayıs'ı, ABD 1 Mayıs'ı kotarılmıştı.
 
Tam gericilerin istedikleri şekilde bir kutlama. Öyle ki, Fethullah'ın (Yani Amerika'nın) ZAMAN gaz tenekesi bile manşetten özene bezene veriyor. Hiç eleştirmiyor. 1 Mayıs alanında devrimci heyecanın olmaması, devrimci siyasetlerin gündeme getrilmemiş olması gericileri mest etmiş...
 
İçeriksiz, hedefsiz, devrimcilerin bugün izlemesi gereken siyasetlere teğet bile geçmeyen bir gösteri.
Adeta bir panayır.
"İşçi Sınıfının Birlik ve Mücadele Günü" olan 1 Mayıs
                                                önce "İşçi Bayramı" diye sulandırıldı,
                                                                        daha sonra "Panayır" haline getirildi.
 
Taksim'de kürsüde devrimci heyecan yoktu. AKP ve ABD ile mücadele yoktu.
İstiklal Marşı yoktu, Türk Bayrağı yoktu.
Atatürk yoktu.
Dahası, 1 Mayıs gösterisi yapanların saldırmaması için Taksim Anıtı koruma altına alınmıştı.
Taksim Anıtı'nda Türk ve Rus devrimcilerinin heykelleri vardı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde 1 Mayıs kutlamalarında göstericiler devrimcilerin heykellerine saldırmazlar. Böyle bir garabet ancak ülkemizde bulunmaktadır.
 
Taksim'de kürsüde Tayyip Erdoğan'ın BOP Eşbaşkanı olması yoktu.
Amerika'nın Türkiye'yi bölme planlarına karşı bir söylem yoktu.
İran, Irak, Suriye ve Türkiye'yi bölerek Büyük Kürdistan kurmak isteyen Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi'ne karşı çıkış yoktu.
Cumhuriyet Devrimi'ni savunma yoktu.
Aksine, "Irkçı eğitimle mücadele" söylemi arkasına gizlenerek Cumhuriyetçi eğitime saldırmak vardı.
 
İştirakçi Hilmi tipi kutlama
+++++++++++++++++++++
 
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası'nın ve Aydınlık Dergisi'nin kurucusu Dr. Şefik Hüsnü Değmer, İşgal altındaki İstanbul'dan Atatürk'ün Ankarasına insan, silah ve cephane kaçırma işini örgütlüyordu.
Emperyalizmle mücadeleyi göz ardı etmiyordu. "İşçi sınıfı" edebiyatı yapıp yan gelip yatmıyordu.
Çünkü sosyalistlerin görevi, sömürücülerle mücadele etmekti. Dünyadaki en büyük sömürücüler ise emperyalistlerdi. O halde yurdumuza saldırmakta olan emperyalistlerle mücadele etmek öncelikli görevdi.
 
İşgal İstanbulunda bir de Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kurucusu İştirakçi Hilmi vardı.
(Sosyalist kelimesinin Osmanlıca karşılığı İştirakçi idi)
Anadolu'daki Milli Mücadele muhteremin hiç umurunda değildi. İngilizlerden para kapıp Alman sermayeli şirketlerde grevler düzenlemekle meşguldü. "İşçi sınıfı, devrim, cart curt" nutukları atıp yan gelip yatıyordu.
 
Günümüzde Dr. Şefik Hüsnü'nün devrimci, anti-emperyalist çizgisini Türk bayrağı taşıyarak alanlara girenler devam ettirmektedir.
 
İştirakçi Hilmi'ni çizgisini devam ettirenler ise ABD, AB ve AKP ve Fetocu Çete tarafından yürütülen Ergenekon komplosuna, ABD emperyalizminin bölücülüğü körükleyen BOP saldırısına gözlerini kapayanlar, hatta bu saldırılarda emperyalizmin yanında yer alanlardır.
 
iki çizgi arasındaki mücadele her zaman olduğu gibi günümüzde de devam etmektedir.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder