14 Haziran 2023 Çarşamba

Atatürk, Araplar ve İslamiyet

Atatürk'te Arap ve İslam düşmanlığı olmadığı halde bugün kendilerini Atatürkçü olarak tarif edenlerin bir kısmında ne yazık ki Arap ve İslam düşmanlığı görülüyor.


Arap ve İslam düşmanlığı, NATO'nun içimize bıraktığı bonzai duman altı bombasıdır. Fars, Rus ve Çin düşmanlığı da öyle. Bir kısım Atatürkçü
bu düşmanlıklara kapılıp sürüklenerek NATOTürkçü haline gelmiştir. Duman altı olanlar düşmanı ABD dışında başka yerlerde ararlar. Daha doğrusu onlara başka yerler gösterilir, onlar da soruşturmadan inanırlar. Onlara göre Uğur Mumcu'yu NATO'nun gizli örgütü Kontrgerilla (Gladyo) değil, İran'lı mollalar öldürmüştür. Başta Cumhuriyet gaz tenekesi olmak üzere tüm sahte solcu güruh, Atatürkçüleri "Mollalar İran'a" diye bağırtarak yürütür. Yine onlara göre Hrant Dink'i NATO değil, faşist milliyetçi Türkler öldürmüştür. Katil ABD'nin Büyükelçisi'nin arkasına dizilip "Hepimiz Ermeniyiz" diye bağırırlar. Yine onlara göre düşman ABD değil, Suriye'li, Afgan sığınmacılardır. Onları ülkemize yönlendiren Irak, Suriye ve Afganistan'ı işgal eden  ABD / NATO değil, Tayyip Erdoğan'dır. Düşman NATO değil, Araplar ve İslamiyettir.

Kemalizm'e en büyük zararı bu tip Atatürkçüler vermektedir.

Atatürk'ün bu konudaki görüşlerini Ercan Dolapçı derlemişti, kısaltarak aktarıyorum.

+++

Bütün İslam dünyasının iki göz bebeği olan Türk ve Arap milletlerinin dağınıklık yüzünden ayrı ayrı zaafa uğraması, Muhammed Ümmeti için şanlı bir halde buna karşı el ele vererek Muhammed Ümmetinin hürriyet ve bağımsızlığı uğrunda mücadele etmek bizler için Allah’ın emridir.

Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, 15 Haziran 1919
(Irak Şeyhülmeşâyihi Uceymî Paşa’ya mektup)
ATABE (Atatürk'ün Bütün Eserleri) KAYNAK YAYINLARI, c.2, s.378

+++

Mustafa Kemal, Suriye ve Irak'taki Arap direnişçilerin Maraş ve Antep'teki Kuvva-yı Milliye'ye yardım amacıyla  Fransız ve İngilizlere isyan etmesi sonucunda Kuvva-yı Milliye'nin Maraş'ta mağlup olmaktan korunmuş olmasını 23 Şubat 1920 tarihli mektubunda şöyle anlatıyor:

Suriye ve Irak’ta, Fransızların ve İngilizlerin aleyhine meydana getirilen harekât, düşmanların Kilikya, Maraş, Antep’teki zulümleri neticesinde harekete mecbur olan Kuvayi Milliye’ye yardım gayesine yöneliktir. Hakikaten, bu sayede, Fransızlar Suriye’ye bağlı bırakılarak, Maraş’ta Kuvayi Milliye mağlubiyet ve utanca maruz kalmaktan korunmuştur.” 

(ATABE, KAYNAK YAYINLARI, C.6, s.383.)

+++

Necef Irak mücahitlerinin teşkil ettikleri geçici hükûmetin ve zatıâlilerinin selamlarınıza teşekkür eder ve ortak mukaddes mücahedemizde muzaffer olmamız için Cenabı Hakk’a dualar eylerim.” 

(Mustafa Kemal'in Mardin’de bulunan Irak geçici hükümeti delegesi Kamber Efendi’ye 16 Kasım 1920 tarihinde gönderdiği telgraf) 
(ATABE, C.10, s.101.)


Müşterek düşmanımız ve dinimizin ve bağımsızlığımızın haini olan İngilizlere karşı ortak mücahitlerinin cesurca ve aslanca olan mücahedelerini hükümetimiz büyük bir iftihar ve takdir ile takip etmektedir. Muhterem mücahitlere maddeten ve fiilen yardım etmek en başlıca emelimizdir. Bu yardım başlangıç olarak Cizre’den Musul tarafına Bazan’da yakında taarruza girişilecektir. Müşterek düşmanımızı kovmaya başlangıç olarak yeniden yakında daha geniş ölçüde yardım vasıtalarını hazırlamaktayız.” 

(Mustafa Kemal'in 20 Kasım 1920'de Neceflilere gönderdiği telgraf)
(ATABE, C.10, s.108.)

+++

Iraklı din kardeşlerimizin ulvi maksatlarına nail olmaları için elden geleni hiç bir vakit sakınmayacağımızdan katiyen emin olunuz.” 

(Mustafa Kemal'in 29 Kasım 1920 tarihinde Necef Arap Hükümeti Heyeti'ne gönderdiği telgraf)
(ATABE, C.10, s.122.) 

+++

Suriye'nin bağımsız bir Arap hükümeti teşkil etmesi ve ardından konfederasyon halinde birleşmemiz esası takip olunmasının delege olarak gelen Mülazım Zeki Bey'e izahı, Dersaadet'te Kaymakam Kemal Bey'e cevaben yazıldı” 

(Türkiye - Suriye konfederasyonu oluşturulması hakkında Heyet-i Temsiliye tarafından  alınan karar. 11 Aralık 1919)
(ATABE, c.5, s.354.)

+++

Mustafa Kemal, Suriye ve Filistin Müdafaa-i Kuvay-i Osmaniye Heyet-i Umumiyesi Riyaseti'ne yazdığı 15 Şubat 1920 tarihli cevabî yazıda:
"Suriye, Irak ve Türkiye’nin bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra bir Konfederasyon veya ileride kararlaştırılacak tarzda irtibat kurmak üzere birlikte hareket etme tekliflerini kabul ettiğini" bildirmektedir.

(ATABE, c.6, s. 333-335) 
(Harp Tarihi Vesikaları Dergisi; Vesika No: 402.)

Mustafa Kemal Paşa, bu görüşünü 29 Şubat 1920 günü Talat Paşa'ya şöyle bildirir:

“Suriye ve Iraklılarla öteden beri münasebet tesis etmiş ve İngiliz ve Fransızlar aleyhine teşebbüslere geçirilmiştir. Daha ciddi esaslar dâhilinde harekât birliği için nezdimize gelmiş olan salahiyettar Arap delegeleri ile kararlar alınmıştır. Araplara karşı başından beri ifade ettiğimiz siyasi formül şudur: Her millet kendi dâhilinde bağımsızlığını kurtardıktan sonra ‘konfederasyon’ halinde birleşmek. Bu esas Araplarca memnuniyetle kabul edilmiştir.

(ATABE, C.6, s.407-412.)

+++

“Ankara hükümetine olan güvenlerini bildirdiler. Onlara, onların önceki tebaalığını istemediğimizi söyledim. Halk hareketi oluşturarak kendilerinin örgütlenmesini ve ondan sonra iki devletin federasyonu konusunu konuşabileceğimizi belirttim. Evet, Bağdat'ta milliyetçi bir hükümet oluştu. Onlar da yardım için bana geldiler. Onları cesaretlendirecek büyük bir gücümüz olmadığından, sadece manevi destek için Girzor üzerinden Musul'a küçük bir müfreze gönderdim. Ama son zamanlarda İngilizler Bağdat'ta bulunuyor ve hükümet onların amaçlarına hizmet ediyor. Arap milliyetçilerine, onları, bu satılmış hükûmeti yıkmaya çağıran bir mektup yazdım. Ayrıca Fas'tan, Cezayir'den ve diğer Müslüman bölgelerden de mektuplar alıyorum. Mektuplarda bana, ilkbaharda Ankara'da genel Müslümanlar kongresi yapmayı öneriyorlar. Enver, bütün İslam ülkeleri örgütü amacıyla çalışıyor. Batı emperyalizmiyle savaş için böyle bir kongrenin toplanması fikri bana da olumlu geliyor.” 

(Mustafa Kemal Paşa'nın 1 Ocak 1921 günü Sovyet Temsilcisi Upmal ile yaptığı görüşmede söyledikleri)
(ATABE, c.10, s.238.)

+++

“Ben söylüyorum ki, İslâm âlemi ve Suriye milleti ve devleti tamamıyla ve katiyen bağımsız olmalıdır. Fransızlar akıllarını başlarına alsınlar. (…) Korkmayınız. Bir şey yapamazlar. Kuvvet kullanmaz iseniz her şey yaparlar. Bundan emin olun. Bize dost gibi görünüp de bizi birbirimize düşürmek için vaziyetlerden istifade etmek isteyenler aldanıyorlar.” 

“Bütün kabahat Osmanlı İmparatorluğu’ndadır. Balkan Harbi sonunda Gelibolu'da idim. Ben Talat Paşa'ya teklif ettim. Suriye'ye, Irak'a bağımsızlık veriniz dedim. Talat Paşa, “Bunu başkasına söyleme, seni asarlar” dedi. Fakat yapılacak şey bu idi. Eğer yapılsa idi bugün Türkiye, Suriye ve Irak ki zaten kardeştirler, bugün daha samimi kardeş olacaklardı, bağımsız Suriye, Irak ve Türkiye.” 

(M.K. Atatürk, 21/22 Aralık 1937 akşamı Ankara'da Suriye Başbakanı Cemil Mardum'a söyledikleri)

(ATABE, C.30, s.119-123.)

+++

Yazının tamamı için bakınız:
Atatürk'ün Arap dostluğu 

+++


Gelelim Libya'ya. Mustafa Kemal diyor ki:

"Nuri'yi Büyük Senusi Şeyhi Esseyid Ahmed Şerif'in karşılanması
için Cabu'ya gönderdik..."

ATABE (Atatürk'ün Bütün Eserleri) Cilt 1 Sayfa 127 -140 

Kimdi bu Şeyh?
Senusiye Tarikatı'nın Şeyhi. Senusi Aşireti'nin Lideri.

M, Kemal Libya'dan ayrıldıktan sonra Milli Mücadele'yi desteklemek
için Anadolu'ya gelen Şeyh Senusi rüyasında Hz. Muhammed'i görür.
Hz. Muhammed Senusi'nin elini sol eliyle sıkınca "Ey Allah'ın Resulü,
neden sağ elini uzatmadın?" diye sorar, Hz. Muhammed: "Sağ elimi
Anadolu'da Mustafa Kemal'e uzattım" diye yanıt verir. 

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Asya çağının öncüleri: Lenin, Atatürk ve Mao 


+++

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder