30 Eylül 2012 Pazar

Apo ile bunu mu konuşacaksınız


Devletsiz Uluslar ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Derneği “Eurominority”, yeni ve geliştirilmiş Kürdistan haritası hazırladı.
Bu iş için Paris Kürt Enstitüsü’nden yardım alındı.

Bu ve benzeri haritaların AKP ile PKK arasındaki “Özerklik” pazarlıklarının hızlandığı bir dönemde piyasaya sürülmesi dikkat çekiyor.
Tayyip Erdoğan, 27 Eylül’de çıktığı TV programında İmralı ve Oslo görüşme süreçlerinin enstrüman olarak ellerinde bulundurduklarını söyledi.
“Bu bir enstrümandır elimizde, gerekli gördüğümüz anda yaparız. İmralı için de yaparız, Oslo için de yaparız” dedi.

Apo ile, PKK ile ne konuşacaksınız? Bu haritayı mı konuşacaksınız?

Yoksa Eşbaşkanı olduğunuz Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi haritasını mı konuşacaksınız?

İşte bu da AB’nin haritası. Hangisini seçeceksiniz?
Kırk satır mı, kırk katır mı... Bunun pazarlığını mı yapacaksınız


AKP Kongresinden “özerklik” çıkacak

                                                     Aydınlık, 28 Eylül 2012

Tayyip Erdoğan, 30 Eylül’deki kongrede “yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi” programını açıklayacak.
Bu programa PKK ve BDP “Demokratik Özerklik” diyorlar.
Bay Kılıçdaroğlu da, aynı şeyi, “AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na Türkiye’nin koymuş olduğu çekincelerin kaldırılmasını istemekle ifade etmişti.
PKK, BDP, AKP ve Bay Kılıçdaroğlu’nun temsil ettiği Yeni CHP, aynı şeyi farklı isimlerle söylüyorlar.
Tayyip Bey hepsinin hislerine tercüman olacak.

Nitekim, BDP Başkanı Selahattin Demirtaş şöyle dedi:
“Bizim Demokratik Özerklik dediğimiz şey, Tayyip Erdoğan’ın 2004’te getirmek istediği yerel yönetim reformu ile aynı”

*********
Tayyip Bey’in hedefi: Federal Türkiye’de Süper Yetkili Başkanlık.
Başkanlık sistemi, genellikle federal devletlerin uyguladığı bir sistem.

*********
Daha Refah Partisi İl Başkanı iken Tayyip Bey’i Erbakan’ın yerine hazırlayan Morton Abramowitz “Kürt sorunu onun Aşil topuğu” diye yazdı.
Onun için, Tayyip Bey önüne konulan çözümü (Oslo mutabakatı) bir şekilde uygulamak zorunda.

Oslo mutabakatını hayata geçirmek için Tayyip Bey 3 aşamalı “Terörizmle Mücadele Paketi” önerecek.
n  PKK’ye silah bırakma çağrısı
n  Seçim barajının düşürülmesi
n  Yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi

Bu paketin uygulanması şu sonuçları verecek:
n  PKK asla silah bırakmayacak.
n  Seçim barajının düşürülmesi BDP’ye yarayacak
n  BDP’nin Belediye Başkanlığını elinde tuttuğu illerde küçük PKK hükümetleri kurulacak.

Gayet tabii “PKK hükümetçikleri kurduk” diye yaygara yapmayacaklar. Yetkileri genişletilen Belediyeler, o illerde otomatik olarak bir nevi "özerk yönetim" seviyesine çıkacaklar. Özerklik zamanla federasyona, sonra bağımsız Kürdistana dönüşecek.

PKK terörünün son zamanlarda arttırılmasının nedeni, bu çözümü kamuoyuna kabul ettirmek. “Gerekirse PKK ile pazarlık yapılsın, nasıl önleniyorsa şehitlerin gelmesi önlensin” noktasına getirilmek isteniyor.

*********
Doğu Perinçek, 29 Eylül günlü Aydınlık köşe yazısında süreci şöyle anlatıyor:

“AKP bu süreci PKK’nin terör eylemleri olmadan ilerletemez. Şehit tabutları, “barış” dedikleri “özerklik” çözümünü dayatan en güçlü etkendir.
Şehit sayısı arttıkça, Atlantik’in “Barış” korosu o kadar yüksek sesle “Analar ağlamasın” diye bağırmaktadır.

Nitekim, AKP, 10’ar 10’ar şehit verilmesinden sonra koltuğunun altında sakladığı Haç’ı çıkardı:
Bir: Öcalan’ın sürece katılacağını açıkladı
İki: PKK ile Oslo görüşmelerinin yeniden başlayacağını muştuladı

Böylece, ABD – AKP – PKK üçlüsü, PKK’yi yasallaştırma yolunda en büyük adımı aymış oluyorlar.
PKK artık gizli değil, resmi muhataptır.”

*********
Bu arada Öcalan, sürece katılmasını kamuoyuna kabul ettirebilmek için parlatılıyor

*********

Öcalan parlatılıyor: “Umudumuz barışçı Apo’da”


Öcalan’ı parlatma çalışmaları başladı.


 Son cilayı Hürriyet çekti. Buyurun:

Öcalan’ın PKK’nın artan saldırılarından duyduğu rahatsızlığı belirttiği, polis ve asker ölümlerinin vatandaşlar arasındaki psikolojik köprüleri yıkabileceği uyarısında bulunduğu öğrenildi. 

Öcalan’ın eleştirilerini:
“Son dönemdeki eylemlerinin hemen hemen tümü sorumsuzca. Bu saldırılar halklar arasındaki bu köprüleri ortadan kaldırmaya yönelik. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Bu kopuşu engellemek için, köprüler yıkılmasın diye, elimden geleni yapacağım.”
yönünde sürdürdüğü kaydedildi.


*********
Parlatmanın amacını İP MKK Üyesi Bülent Esinoğlu açıkladı.
Halkımıza yutturulmak istenen dolma şu:

“Öcalan terörist değildir. Muhatabımız olmaya değer bir özgürlük savaşçısıdır. Bunu bu şekilde kabul etmeden, terörle mücadeleyi sürdüremeyiz. Halkımızın Öcalan’ı kabul etmesi gerekir”

*********
Ön parlatma çalışmaları:

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir şey bilmeyen kişi olduğunu anlattı:
“İstihbarat teşkilatının görevi görüşmektir. Asıl görüşmezse suç işlemiş olur.
Belki de PKK ile görüşmeler devam ediyordur, ben bilmem”
Sen Başbakan Yadımcısı değil misin, sen bilmezsen kim bilecek?

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay:
“Sürece Kandil ve Barzani’yi dahil etmek için çalışmalar yapıyoruz”

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ:
“Siz terör örgütünü bitirmek istiyorsanız nasıl olacak? Terör örgütüyle görüşmeden nasıl olacak? Bu Hükümet şimdi adımlar atmış, bu noktada işte MİT’ten bazı görevliler birtakım görüşmeler yapmış”

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Öcalan’ı  muhatap almayan AKP öncesi hükümetleri suçladı: :
“Terör sorununun çözümü için Öcalan da sürece dahil edilebilir. Bunu yapmamaları bir eksikliktir. Bu milleti, bu devleti bu illetten kurtarmak için gerekli görülen adımları atmak bir görevdir.”

Başbakan Erdoğan, statükoyu nasıl kırdığını TV’de anlattı:
“Biz satükoyu nerede kırdık, Ada’ya danışmanımızı göndermekle kırdık, Oslo’ya göndermekle kırdık.”
“Emre Bey döneminde de İmralı’ya gönderdim, Oslo’ya gönderdim. Müsteşar arkadaşımı gönderen benim. Arkasında ben varım. İktidarımız en cesur adımları atmıştır.”

Erdoğan, Oslo görüşmelerinin devam ettirileceğinin ve Öcalan’ın sürece katılacağının işaretini verdi

*********
Öcalan ile birlikte Barzani ve Amerika da parlatılıyor.

Başbakan Erdoğan diyor ki:
“Bizim çözmemizi engellemek isteyenler olabilir. Batı bizim çözmemizi istemiyor. Almanya, Fransa istemiyor. Bize yardımcı olmuyor. Terörist başları cirit atıyor. Finansal destek veriyorlar. Suçluların iadesi nerede? Terör örgütü diyeceksiniz, ellerini kollarını sallayarak dolaşacak. İskandinav ülkeleri de öyle.

Almanya, Fransa, İskandinav ülkeleri gibi bazı taşeronları göstererek ihalenin asıl sahipleri olan Amerika ve Barzani’yi gözlerden gizliyor. Adları anılmayarak satır altı parlatılıyor. Öyle ya, terör sorununu çözmemizi istemeyenler arasında adları geçmediğine göre, Amerika ve Barzani çözmemizi istiyorlar.

Terör örgütünün merkezi olan Kandil Barzani’nin idaresindeki topraklarda değil mi? O bölgeye harekat yapmamıza Amerika engel olmuyor mu?

*********
BDP günah keçisi olarak kullanılıyor.
Başbakan Erdoğan aynı TV konuşmasında diyor ki:
“Artık siyasi uzantılarla müzakere noktasında değilim. Bu partinin 9 milletvekili teröristlerle kucaklaşıyor, yanak yanağa… Şimdi nasıl olacak terör örgütü üyeleriyle yanak yanağa, sarmaş dolaş olan bir Eşbaşkanla nasıl konuşacağım.

BDP Milletvekilleri PKK ile yanak yanağa ise, AKP Hükümeti de Barzani ile yanak yanağa.
PKK ne kadar terörist ise, Barzani de o kadar terörist. Hatta, PKK’nin terör eylemlerine devam etmesi Barzani sayesinde mümkün oluyor. PKK’yi topraklarında besleyen Barzani değil mi?
Barzani ile gece alemleri tertipleyip ince saz heyeti eşliğinde beraberce şarkılar söyleyen AKP yetkilileri değil mi?
Irak’tan ayrılıp bağımsız Kürdistan kurması için Barzani’ye destek veren, bu yolda Barzani ile Irak Anayasası’nı çiğneyerek petrol anlaşmaları yapan AKP Hükümeti değil mi?
Kerkük’ü Barzani’ye veren AKP Hükümeti değil mi?

*********
Barzani, PKK’den daha tehlikeli.
Çünkü o, başarıya ulaşmış, özerklik kazanmış bir bölücü. PKK’nin önünde bir örnek. Ayrıca elinden gelen her türlü yardımı yapıyor PKK’ye.
Irak’ı bölen bölücülerle yanak yanağa olan Başbakan Erdoğan’ın BDP’yi PKK ile yanak yanağa olmakla suçlaması göstermelik.

Türkiye’de kurulacak olan Milli Hükümet, İran, Irak ve Suriye ile birlik olarak Barzani bölgesini ablukaya alacak, Barzani’nin Irak hükümetine bağlı kalması için baskı uygulayacak ve Kandil için Barzani’ye ultimatom verecektir. PKK işin ciddi olduğunu anlayınca ancak o zaman silah bırakabilir. 

Barzani Irak Hükümetinden bağımsız davranmaya ve Amerika ile birlik halinde PKK’ye yardıma devam ettikçe PKK silah bırakmaz. Bu yüzden, Oslo süreçleri de İmralı süreçleri de sadece PKK’nin güçlenmesine ve istediklerini zaman içinde almasına hizmet eder.

Nitekim, PKK’nin ve BDP’nin “Demokratik Özerklik”, AKP Hükümetinin ise “Yerel Yönetimleri Güçlendirme” adını verdiği ortak plan, Güneydoğu’daki her ili birer küçük PKK Hükümeti haline getirme yolunda hızla ilerlemektedir, Yeni CHP’nin değerli katkılarıyla

*********

29 Eylül 2012 Cumartesi

Anayasa Komisyonu Öcalan’ın isteği

                                                        26 Eylül 2012 Aydınlık

Öcalan, 6 Temmuz 2012’de İmralı’da avukatlarına diyor ki:

“Beni ziyaret eden heyetle, Anayasa Komisyonu  kurulması için anlaştık.
Anlaşmamız içindeki en önemli konu bu idi”

7 Temmuz görüşme tutanaklarında ise, daha geniş kapsamlı Anayasa Konseyi anlatılıyor. Yaklaşık 130 üyeli bu Konseyde BDP 25-30 üye ile temsil edilecek:

“Bu Konsey, Yeni Anayasa çalışmalarını yürütecek bir konsey olacak.”

“AKP Hükümeti ile, hatta Cemil Çiçek ile bizzat görüştük”

Bu tutanaklar KCK Davası İddianamesi’nde yer alıyordu.

*********
Demek ki Öcalan, Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaya başlamadan 3 ay önce avukatlarına anlatmış. “Böyle bir Komisyon için Hükümetle anlaştık” demiş.
Tutanakları yayınlayan Aydınlık gazetesinin muhabiri, CHP ve MHP’li Komisyon üyelerine soruyor: “İçinde bulunduğunuz Komisyon Öcalan’ın isteği ile kurulmuş. Ne diyorsunuz?”

CHP’li Atilla Kart: “Öcalan’ın ne dediği  bizi ilgilendirmiyor”
MHP’li Oktay Öztürk: “Öcalan’ın fikirlerine ihtiyacımız yok”

Size sorulan sorunun cevabını vermiş olmadınız.
“Öcalan’ın isteği ile kurulmuş olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda ne işiniz var” diye soruluyor size.
Demek ki ne yaptığınızı çok iyi biliyorsunuz.

CHP’li Atilla Kart:
“Öcalan’ın ya da başka birilerinin bu konuda söylemlerinin bizim için kıymeti yok.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu ile Öcalan’ın sözünü ettiğianayasa çalışması arasında en ufak bağ yoktur.
Kendi yolumuzu kendi haritamızı biz kendimiz çiziyoruz.”

Öyle mi Sayın Kart?
Öcalan ile AKP anlaşıyorlar, 3 ay sonra anlaşmaya uygun Komisyon kuruluyor, siz de katılıyorsunuz.
Bu durumda kendi yolunuzu kendiniz mi çizmiş oluyorsunuz?

*********
CHP ve MHP'li Komisyon üyeleri bu habere tepki gösteremez.

Çünkü tepki gösterirlerse gereğini yerine getirip Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan Parti olarak kalkmak zorunda kalırlar ki, bu Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin misyonuyla tam ters bir tavırdır.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli; ne olursa olsun AKP'nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan kalkmayacaklarını beyan ve taahhüt etmişlerdir.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli "Darbeciler Temizlensin" diyerek tertiplere destek vermiş, Balyoz kararı açıklandıktan sonra da karara tepki gösteren açıklamalarla timsah gözyaşları dökmüşlerdir.

Karara tepki verirken kullandıkları sert sözler, tabanlarının gerisine düşmemek içindir.

Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin misyonu Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda olduğu gibi AKP'ye her türlü örtülü desteği vermektir.

Böyle muhalefete can kurban...
********* 

25 Eylül 2012 Salı

Donanma Kurmay Başkanı'nın istifası, Genelkurmay'ın timsah gözyaşları


                                                              Aydınlık, 25 Eylül 2012
 
Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Kemalettin Gür istifa etti.
Soruşturmaların Donanma'da büyük moral bozukluğu yarattığı belirtiliyor.
 
Aydınlık'a konuşan amirallerin değerlendirmeleri şöyle:
"Çok önemli bir göreve getirilmişken istifa etti. Deniz Kuvvetleri'nde soruşturulmayan amiral kalmadı. Denizcilerde büyük moral bozukluğu var"
 
Kemalettin Gür, Deniz Harp Okulu Komutanı görevinde iken, son Yüksek Askeri Şura kararı ile Tuğamirallikten Tümamiralliğe terfi ettirilmiş ve Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanlığına getirilmişti.
 
2010 yılında da, dönemin Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk de yürütülen soruşturmalara tepki olarak istifa etmişti.
 
Genelkurmay'ın timsah gözyaşları
++++++++++++++++++++++++++++
 
Genelkurmay, Balyoz hakkında açıklama yaptı.
Hala daha "hukukun üstünlüğü" zırvalarına inanmamızı bekliyorlar.
"Adil yargılama yapılıp silah arkadaşlarının suçsuzluğunun anlaşılacağına inanmaktayız" gibi de anlaşılabilecek şekilde bir açıklama kaleme almışlar.
Ama, sıkıştıklarında "Bu anlamı da nereden çıkardınız" diyebilirler. O anlama gelmeyebilir de çünkü.
"Yargılama adil değildi, silah arkadaşlarımız suçsuzdur" diyemiyorsanız eğer, istifa ediniz.
Kelime oyunları yaparak timsah gözyaşları dökmek size yakışmaz.
 
İşte o açıklama.
 
1. Kamuoyunda “Balyoz Davası” olarak isimlendirilen davada İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesince 324 muvazzaf ve emekli TSK personeli hakkında mahkûmiyet kararı verilmiştir.

2. Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, Hukuk Devleti olmanın erdemliliği ve Yüce Milletimize karşı olan sorumluluğumuz dikkate alınarak, TSK mensupları hakkında başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar yakından takip edilmekle birlikte sabır, metanet, soğukkanlılık ve aklıselimle hareket edilerek yanlış anlaşılmalardan daima kaçınılmıştır.

3. Yıllarca birlikte görev yaptığımız silah arkadaşlarımızın ve değerli ailelerinin yaşadıkları üzüntüyü derinden hissetmekte ve paylaşmaktayız.

4. TSK olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da, hukukun üstünlüğüne saygının gereği olarak, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamanın hakkaniyete uygun, kesin bir hükümle neticeleneceğine inanmaktayız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

24 Eylül 2012 Pazartesi

Komutanların yanılgısı, Komutanlara öneri


Hüküm giyen 250 tutuklu komutan, duruşma salonunda yazdıkları bildiride şöyle yakınıyorlar:
"Devletimizin bu düzmece davada, TSK'ya karşı emperyalist ve Cumhuriyet düşmanlarının kurduğu hain komployu görmemiş olması kabul edilemez bir zafiyettir."
 
Sayın Komutanlar,
Tespitiniz doğru değildir.
"Devletin bu hain komployu görmemiş olması" tespitiniz gerçek dışıdır.
Çünkü, sizlere ve diğer yurtseverlere, Atatürkçülere bu hain komployu yapan zaten devlettir.
"Devletin kendi yaptığı komployu görmemiş olması" diye bir şey olabilir mi?
"Cumhuriyet düşmanları" dediğiniz güç devlettir. Sözünü ettiğiniz emperyalist güçlerle birlik halinde bu hain komployu kuran bu "Cumhuriyet düşmanları" devletten başka bir şey değildir.
Dolayısıyla, devlet "zafiyet" içinde değildir, bilinçli olarak Amerika ile işbirliği halinde bu komployu hazırlamış ve uygulamıştır.
Devleti oluşturan unsurlar Yasama (Meclis), Yürütme (Hükümet) ve Yargı (Mahkeme) ayaklarından oluşur. Son yapılan Anayasa referandumu ile, bu üç ayak da AKP Hükümeti'ne bağlanmıştır. Hain komployu yapan da, uyum içinde çalışan bu üç ayaktır, yani devlettir.
Bu devlet, Atatürk'ün kurduğu milli devlet değildir, Atatürk'ün kurmuş olduğu milli devlet yıkılmış, yerine mafya tarikat devleti kurulmuştur.
Siz bu devlete "devletimiz" diyorsanız, zafiyet içinde olan siz olursunuz.
 
AKP Hükümeti ve denetimindeki Mahkemelerin oluşturduğu devlet dışında var olduğunu hayal ettiğiniz o "devletimiz" nerededir? Kimlerden oluşur? Gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz. Çünkü böyle bir "devletimiz" yoktur. Bir ülkede iki devlet olmaz.
 
Yasama, Yürütme ve Yargı dışında hayali, farazi bir devlet yoktur.
Atatürkçüleri denetim altında tutmak isteyen güçler, "Evet, hükümet Atatürk düşmanlarının elinde, ama devletimiz Atatürkçüdür, müsterih olun" palavrasını uydurmuşlar ve günümüze kadar bu palavra ile Atatürkçüleri uyutmayı başarmışlardır.
AKP Hükümeti ve onun denetiminde olan Mahkemelerin oluşturduğu Atatürk düşmanı, ABD ve AB işbirlikçisi mafya tarikat devleti dışında bir "Atatürkçü devlet" yoktur.
O hayali, farazi, gerçekte olmayan Atatürkçü devlete itaat edenler, aslında Atatürk devriminin, Atatürk Cumhuriyetinin yıkılmasına itaat etmişlerdir ve etmektedirler.
 
ABD-AB  işbirlikçisi mafya tarikat devleti, Silivri Divanı kararı ile Türk Ordusu'nu yasadışı ilan etmiştir.
Balyoz tiyatrosunun ve mahkumiyet kararlarının anlamı budur.
Milli devleti yıkan bu mafya tarikat devleti, Milli Ordu'yu da tasfiye etmek zorundadır ve ediyor. Çünkü Mustafa Kemal'in ordusu mafya tarikat devletinin ordusu olamaz. O halde bu ordu tasfiye edilmeli, ve mafya tarikat devletine uygun bir ordu kurulmalıdır.
 
Balyoz Mahkemesi delillerin sahte olduğunu göremediği için değil, bu tasfiyeyi uygulamak için o kararı vermiştir. Karşıdevrim hukuku uygulanmaktadır. Nitekim, Atatürk büstünü elektrik direğine asmışlardır.
O karşıdevrim hukukuna göre, Cumhuriyet Ordusu yerine mafya tarikat ordusu kurulacaktır, kurulmaktadır.
Şu anda Amerikan Ordusu'na dayanmaktadırlar. Henüz kendi ordularını kuramamışlardır. Teslimiyetçi bazı komutanlara dayanarak bu süreci götüremeyeceklerini biliyorlar.
ABD kodamanı Barkey'in "AKP ile işbirliği içinde Türk Ordusu'nu kafese kapattık" sözleri süreci en iyi şekilde açıklamaktadır.
 
Bu gerçekleri cesaretle saptamak gerekir. Saptayınca ufkumuz açılır ve içimiz ferahlar. Karşımızda düşmanın bulunduğunu görür ve gafletten kurtuluruz. O zaman Mustafa Kemal Paşa'nın konumuna yerleşiriz. O büyük devrimci, Padişah'ın köhnemiş devletini yıkma görevini saptadığı için bir devrimle çıkışa önderlik etmiştir. Zihinlerimiz berrak olmalıdır ki, kararlı ve cesur olalım. 
 
Komutanlara ve yakınlarına öneri
++++++++++++++++++++++++++++
 
Milletçe yaşadığımız haksızlıklara Yargıtay kararlarıyla falan değil, milletin devrimiyle son verilecektir.
Bu tarihsel sürecin eşiğinde komutanlara ve yakınlarına önerim şudur: Yargıtay dilekçesi yazmadan önce İşçi Partisi üyelik bildirimini doldurunuz.
Köklü ve sonuç alıcı çözüm Yargıtay'da değil, İşçi Partisi'ndedir.
 
 

Halk devrimi ile karşıdevrim alt edilecek, Türkiye yeniden Atatürk rotasına girecektir.
Bu devrim sürecinde Cumhuriyet'in yarattığı öncü birikimi toparlayacak olan örgüt, İşçi Partisi'dir.
İşçi Partisi, bu tarihsel görev için hazırdır. Başka bir örgütlenme yok ve gökten inmesi de beklenemez.
Programı, siyasi çizgisi, kadroları, yarattığı araçlar, süreci okuyan uzak görüşlülüğü ve cesareti, İşçi Partisi'nin bütün öncüleri birleştirebileceğini göstermektedir.
 
Doğu Perinçek'in açık mektubu
++++++++++++++++++++++++++
 
Doğu Perinçek, komutanlara ve yakınlarına hitaben yukarıdaki konuları içeren açık mektup yayımladı.
Ana fikir aynı kalmak üzere değişik cümlelerle, eklemeler de yaparak ve özetleyerek verdim.
 
Efendileri Amerika güçlükler içindedir. Suriye'de Asya kayasına çarpmışlardır. Ancak hiçbir rejim, güçlü bir muhalefet odağı olmadan yıkılmaz.
Gayrımilli AKP rejimi de, güçlü bir Milli Merkez olmadan yıkılmaz.
Komutanlara ve yakınlarına Doğu Perinçek tarafından yapılan çağrı, bu Milli Merkezi kuvvetlendirme ve büyütme amacına yöneliktir.
 
********
Doğu Perinçek'in orijinal yazısı: 
********

Bölücüler ve gericiler Balyoz kararını böyle kutladı


PKK'nın gaz tenekesi Özgür Gündem, Balyoz'da verilen cezaları az buldu.
"Balyoz eksik indi"
Açıklaması da şöyle: "Doğu ve Güneydoğu'da görev yapanların hepsi sorgulanmadı"
PKK ile çatışmaya girmiş tüm Subaylar yargılanmadan Balyoz tamamlanmış olmaz.

                                                                           Özgür Gündem, 22 Eylül 2012
 
Bu da kutlama merasimi:
Tekirdağ Malkara'da Atatürk büstünü yerinden söküp boynundan iple direğe astılar.
Balyoz kararını bir gün önceden kutladılar. 

Aydınlık, 21 Eylül 2012

Açıktan bayram ilan eden yandaş gaz tenekeleri






Hürriyet, Milliyet gibi Amerikancı gaz tenekeleri ise sevinçlerini belli etmeden "tarafsız" şekilde verdiler.


23 Eylül 2012 Pazar

Türkiye, ordusuna sahip çıktı



Yurtseverler Balyoz kararlarını tanımadıklarını açıkladılar.
Yürüyüş ve basın açıklamaları ile seslerini duyurdular

Ordusuna sahip çıkan kuruluşlar:
İşçi Partisi (İP);
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD),
Türkiye Gençlik Birliği (TGB);
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)
Vardiya Bizde Platformu
Eğitim-İş
İzmir Tabip Odası

Şube ve İl Örgütü düzeyinde yürüyüşlere katılanlar:

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) (Mersin)
Emekli Subay Eşleri Derneği (İzmir)
Demokratik Sol Parti (DSP) (İzmir)
Hak ve Eşitlik Partisi (HAKPAR) (İzmir)

Yürüyüş ve basın açıklaması yapılan yerler:
Mersin, Bursa, Antalya, Ankara, İzmir, İstanbul, Kadıköy


İstanbul

Kadıköy

Antalya

İzmir

Ankara

İşçi Partisi Kadıköy'de balyozla ampul patlattı





Balyoz kararı hakkında İşçi Partisi Basın Açıklaması


Tayyip Erdoğan, geçen hafta: "Elimizde daha nice deliller var ama açıklamıyoruz" diyerek mahkumiyet kararını bildirmişti.

Biz zaten yürütme ile yargının ortak çalıştığını, "kuvvetler ayrılığı" demokratik ilkesinin paspas gibi çiğnendiğini biliyorduk, Tayyip Bey ve yakınları da defalarca açıklamışlardı, bir daha açıklanmış oldu.

Emir ise ABD'den. AKP'nin fedaisi Fehmi Koru hem Yeni Şafak'taki köşesinde, hem de televizyonda açıklamıştı: "Ergenekon'un düğmesine Tayyip Erdoğan ile Buş'un Oval Ofis'teki toplantısında basıldı". 




İşçi Partisi Basın Açıklaması:
++++++++++++++++++++++++

"Balyoz Davası'nda verilen karar, Türk Ordusu'na yönelik yürütülen tertibin Mahkeme kararına dönüşmesinden ibarettir.

Karar, ABD'nin ve Ankara Kalesi'ni zaptetmiş olan BOP Eşbaşkanlığının, Türk Ordusu'nu ve Milli Devletimizi imha operasyonunun parçasıdır.

Nafiledir!

Türk Ordusunu tasfiye edemeyecekler;
Milli Devletimizi imha edemeyeceklerdir.


Tertipçilerin ömrü, verdikleri mahkumiyet kararlarının infazına yetmeyecektir.


Gelinen noktada BOP Eşbaşkanlığı diktasından kurtulmak ve Ankara’da Millî Hükümeti kurmak Türkiye için artık yaşam sorunudur."

22 Eylül 2012 Cumartesi

Em. Org. Ergin Saygun yazdı : Türk Ordusuna Balyoz


Eski Genelkurmay 2. Başkanı, Eski 1. Ordu Komutanı Em. Org. Ergin Saygun, Türk Ordusu'na kurulan komployu yazdı.

Türk Devrimi'nin yayınevi Kaynak Yayınları'ndan çıkan kitap 4 günde 4 baskı yaptı.




                                                  E. Org. Ergin Saygun


Komutanlarımızın kaleminden çıkan diğer kitaplar:

Kemal'in askerlerini selamlıyoruz

Aydınlık, 22 Eylül 2012

20 Eylül 2012 Perşembe

AKP - PKK "Yeni Anayasa" anlaşması


CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç açıkladı. Yandaş liboş Amerikancı medya görmedi.
AKP - PKK arasında yapılan Oslo görüşmeleri sonunda, 9 maddelik mutabakat metni hazırlandı.
İngiliz gözlemci, metni her iki taraf adına imzalayıp kendi hükümetine teslim etti.

                                                 Aydınlık, 19 Eylül 2012
Oslo'da yapılan görüşmelerin bant kaydı yayımlanmıştı. Mutabakat metninde yeni bir şey yok. Ancak, bu metin, görüşmelerde MİT tarafının AKP adına PKK'ye verdiği sözlerin lafta kalmadığını, kayıt altına alındığını, ve bir belge haline getirildiğini gösteriyor.
Yani Bülent Arınç'ın  "Tiyatro da, senaryo da olabilir" sözleri havada kalıyor. Sadece laf söylenmemiş, belge haline gelmiş. Belgeyi iki taraf adına İngiltere kaleme almış.
İngiltere burada Amerika'nın vekili olarak görev yapıyor. Anlaşmanın mimarı Amerika.


********

Mutabakatın can alıcı noktası "Yeni Anayasa".
Metinde Anayasa konusunun "esas alınması" vurgusu yapılarak, mutabakatın özünün "Yeni Anayasa" olduğu açıkça belirtiliyor.
Çünkü, mevcut Anayasa üniter bir devleti, tek bayrağı, tek dili, tek başkenti ve tek milleti temel alıyor. Bu Anayasa ile özerklik / federasyon yapılamaz.
Dolayısıyla, özerklik / federasyon yapılmasına uygun bir "Yeni Anayasa" yapılması gerekiyor.
AKP, bu mutabakat ile, PKK'ye, böyle bir "Yeni Anayasa" yapma sözü veriyor.


********

İşte mutabakat metnindeki o bölüm:

"Taraflar, Oslo ve İmralı'da vurgulanan 
Kürt sorununun çözümüne yönelik çalışmaların 
Anayasal ve yasal çerçevede sonuçlandırılmasının esas alınmasının gerekliliği konusunda varılan mutabakatları teyit ederler"


********

Demek ki neymiş:
"Taraflar", (yani AKP ve PKK), "Kürt sorununun çözümüne" (yani özerkliğe / federasyona) yönelik çalışmaların "Anayasal çerçevede" (yani "Yeni Anayasa" yapılarak) sonuçlandırılması için mutabık kalmışlar.
Bu mutabakatlarını İngilz gözlemciye teyit etmişler, İngiliz gözlemci de "Taraflar.... teyit ederler" diye yazıp çantasına koymuş.
İngiliz gözlemci, İngiltere devletinin temsilcisi. Yoldan geçen herhangi bir İngiliz değil.
Tiyatro falan oynanmıyor, Bülent Arınç kimseyi kandıramaz.


********

"AKP "Yeni Anayasa" maskesi altında "Bölücü Anayasa" yapmak istiyor, CHP ve MHP masadan kalsın" diyorduk. Bu tespitimizin doğruluğu bir kere daha ortaya çıktı. 
Yurtsever CHP Milletvekilleri isyan ettiler, partilerinin Yeni Anayasa masasından kalkması gerektiğini söylediler: "Neden bu oyunun figüranı oluyorlar, neden kalkmıyorlar?
CHP ve MHP yönetimleri, "Masadan kalkmayacağız" diye teminat veriyorlar
Bölücü Anayasa'yı meşru hale getirme gayreti içindedirler. Her şey bittikten sonra AKP: "Hep beraber yaptık, bazı maddeler oybirliği ile, bazı maddeler oy çokluğu ile geçti" diyecek.
İşte, AKP'nin böyle yapmasına izin verecekler. 
Uzlaşma Komisyonu'nda uzlaşılamayan maddeleri AKP Meclis çoğunluğuna dayanarak geçirecek. CHP ve MHP yönetimleri bunu bilmiyor mu? Biliyor tabii.
Ama Vaşington'daki Beyaz Saray'ın ikinci kat soldan ikinci odasından uzanan bir el kulaklarını çekiyor, kalkamıyorlar.


********

19 Eylül 2012 Çarşamba

Yasak haber: 10 şehit


Tayyip Bey "Haber yapmayın" talimatı vermişti. 
Talimatı en iyi uygulayan Akit, 10 şehit haberini hiç vermemiş.
Diğer yalaka gaz tenekeleri Star, Sabah, Hürriyet, Milliyet "Nereye saklasak da görünmese" çabasında.
 
CHP Genel Başkan Yard. Haluk Koç'un açıkladığı AKP - PKK Yeni Anayasa mutabakatını ise hiçbiri görmemiş.
 
Aydınlık'ın YASAK HABER manşeti böylece doğrulanıyor.



Serhan Bolluk, "Oslo Hükümeti" başlıklı Aydınlık Başyazısında diyor ki:
 
"10 şehit, 60'a yakın yaralı.
Bingöl'de şehit olan polislerin haberini de öyle verdiler.
Birinci sayfalarda küçücük.
Gazetecilik hayatımda yasaklı haber çok gördüm.
Ama, 8 polisin şehit olduğunu sayfanın sağ altından küçük verebilmek büyük marifettir."
 
Gaz tenekeleri bugün daha büyük bir marifet yapmayı başardılar.
10 şehit ve 60 yaralı asker haberi hiç yok veya sayfanın sağ altında küçük.


Bu yasağı tanımıyoruz, yırtıyoruz, ayağımızın altında çiğniyoruz


AKP Hükümeti, İşçi Partisi'nin Hatay'da yapacağı "Terör kampları kapatılsın, teröristler sınır dışı edilsin" mitingini yasakladı.
Aynı gün aynı saatte aynı yerde Hükümetin kararını protesto için yapılan basın açıklamasına binlerce kişi katıldı.
Hatay Valiliği, katılımcı sayısını 4 - 5 bin olarak verdi.
 
 
 
6 askerimiz 8 polisimiz şehit olmuş, Ancelina Joli'ye gülücükler
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Av. Hasan Basri Özbey, Hatay'da yaptığı basın açıklamasında, İçişleri Bakanı'nı sert bir şekilde eleştirdi:
1 dakika 26 saniyelik veideo kaydı:
 
********
 
Tayyip Erdoğanların emirleri gayrı meşrudur.
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Av. Hasan Basri Özbey, basın açıklamasını engellemek isteyen polislere kürsüden şöyle seslendi:
"Ben yasal bir parti olarak İşçi Partisi'nin Genel Başkanvekiliyim. Önceden izin almaksın Türkiye'nin her noktasında basın açıklaması yaparım.
Benim konuşmamı yasaklamak kanunsuzdur, gayrı meşrudur.
Tayyip Erdoğanların, Amerika'nın Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlarının emirleri gayrımeşrudur.
Onlar Türk Hükümeti değildir, Amerika'nın memurlarıdır.
Polis memuru kardeşlerim, kanunsuz emirlere uymayın.
Bu kampları kapat ey Tayyip Erdoğan, yoksa biz gelip kapatacağız."
54 saniyelik video kaydı:
 
********
 
Bu yasağı tanımıyoruz, yırtıyoruz, ayağımızın altında çiğniyoruz
++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
                                                            Av. Özbey
 
Av. Özbey, konuşmasına devamla, mitingi yasaklayan İçişleri Bakanı'na şöyle hitap etti.
Ölüm meleği Ancelina Joli'yi görünce neredeyse takla atan, ağzının suyu akan İdris Naim Şahin.
Bu yasağı tanımıyoruz. Yırtıyoruz. Ayağımızın altında çiğniyoruz.
35 saniyelik video kaydı:
 
 
********
 
Doğu Perinçek'in mesajı:
AKP iktidarının yıkılışı Suriye sınırından başlamıştır.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
 
Hatay halkı, Suriye halkının yasal önderi Sayın Beşar Esad’a dil uzatan, BAAS düşmanlığında AKP ile yarışan emperyalizmin solcularına da ders vermektedir. 
Bugün ABD emperyalizmine karşı canla başla savaşan Suriye yönetimini karalamak, kahpeliktir. Emperyalizme karşı savaşı arkadan vurmanın bu tür yöntemleri de vardır. Hatay halkı, o yöntemleri kullananları da bozguna uğratmıştır.
Hatay halkının bu mücadelesi, hızla Adana, Mersin, Osmaniye, Gaziantep, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’ya yayılacaktır.
AKP iktidarının yıkılışı, Suriye sınırından başlamıştır.
 
 
********
 

Tüm engellemelere rağmen 5 bin kişi

Vali muhtıra yayınladı. Arkasından Bakanlık yasak kararı aldı.
Tarihte bir ilk yaşandı: Hatay'da ilan panoları, bilbordlar "Yasak" afişleri ile donatıldı.
Kontrol noktaları kuruldu, caddeler kapatıldı, kimlik kontrolü yapıldı. Polis otobüsleri fır döndü. Bütün köprü başları ve sokak başları tutuldu.
Ancak 5 bin kişi bir yolunu bularak miting alanına ulaştı.
Polis müdahale etti: Biber gazı, plastik mermi, coplar. Ancak kalabalık direndi. Kalabalık arttıkça arttı.
Samandağ'dan gelen binlerce kişinin yolu kesildi. Yolun kesildiği çevreyolu kavşağı miting alanına döndü. Orada da basın açıklaması yapıldı.
Malatya, Mersin, Adana, Gaziantep, Kayseri... mitinge katılmak üzere çıkan otobüsler durduruldu.
TGB yöneticileri şehre alınmadı. Sadece TGB Genel Başkanı İlker Yücel miting alanına ulaşabildi.
Buna rağmen 5 bin kişilik katılımla 45 dakika süren miting gibi bir basın açıklaması yapıldı.
CHP Milletvekilleri İsa Gök ve Refik Eryılmaz da basın açıklamasından sonra konuşma yaptılar.
1 dakika 44 saniyelik video kaydı:
 
Miting alanına ulaşamayanlar ise, şehrin dört bir yanını miting alanına çevirdiler.