27 Temmuz 2025 Pazar

Türk Milleti'ni Anayasa'dan kovma girişiminin geçmişi ve bugünü


Ak Parti Hükûmeti, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında
- Yeni Anayasa yapma, 
- Anayasa'dan Türk Milleti'ni çıkarma, 
PKK ile Açılım yaparak özerkliğe giden yolu açma 
girişimine kalkışmıştı.

Bu girişime karşı çıkacakları değerlendirilen Atatürkçü Komutanları, İşçi Partisi yöneticilerini ve yurtsever aydınları etkisiz konuma getirebilmek için FETÖ'cü Savcı ve Hakimler eliyle Ergenekon ve Balyoz tertipleri hazırlandı.

24 Mart 2008 günü Doğu Perinçek tutuklandı. 

2009'da PKK ile Açılım başladı.

+++

AKP - CHP - MHP - HDP Meclis'te sözde "Yeni Anayasa Masası" kurmuş, Anayasa'dan Türk Milleti'ni çıkarmak, yerine "Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı" gibi garip bir ifade koymak için masaya dört elle yapışmışlardı.


Bu sırada Silivri'de Doğu Perinçek:
FETÖ'cü Hakimleri, Savcıları perişan ediyor, hesap soruyor:
Video kaydı: 





Vatan Partisi (o zaman adı İşçi Partisi) Milli Anayasa Hareketi'ni ve Milli Merkez'i kurarak yurt çapında toplantı ve gösterilerle bu ihaneti halkımıza anlatmış, ihanet masasını devirmişti.

İşçi Partisi önderliğinde 22 İl ve 33 İlçede yapılan Milli Anayasa Forumlarına bütün partilerin tabanından katılım oldu.

28 Nisan 2012'de Ankara'da Milli Anayasa Kurultayı yapıldı.
Ayrıntılı bilgi:

+++

4 Nisan 2013: PKK ile Müzakere (Açılım) Süreci'ne katkıda bulunmak üzere Akil İnsanlar Heyeti kuruldu. Bu heyetin yaptığı yurt çapındaki tüm toplantıları İşçi Partisi bastı. 

AKP "Yeni Anayasa" diye tutturmuş, CHP, MHP ve HDP de "Demokratik Anayasa" yapmak için gayrete gelmişlerdi. CHP ve MHP, "Bölücü Anayasa yapmak için AKP ve HDP ile masaya oturmayın" çağrılarına kulak asmamışlardı. Meclis'teki 4 Amerikancı parti bu amaçla masaya oturmuşlar, 60 maddede uzlaşma sağlamışlardı. Ancak Milli Merkez ve Vatan Partisi (o zamanki İşçi Partisi) yurt çapında Milli Anayasa Forumları düzenleyerek milleti ayağa kaldırmış, bu mücadele sonunda AKP projeyi buzdolabına koymak zorunda kalmıştı.

 +++

10 Mart 2014: Ergenekon - Balyoz tezgahı yerle bir oldu. Silivri duvarları yıkıldı. Doğu Perinçek 6 yıl sonra tahliye oldu.

+++

Nisan 2015: Yeni Anayasa projesi buzdolabından çıkarıldı.
Yeni Anayasa tezgahı ısıtılıp yine önümüze konuldu:

15 Nis 2015 — AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu: "İnsan onuruyla taçlandırılan 
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği ..."

TRT HABER
Davutoğlu:
"Yeni Anayasal düzenimizin en temel ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği"

SKY 360
Kılıçdaroğlu:
"Anayasa'da etnik kimlik tanımı yapılmamalıdır.
Biz Üst Kimlik tanımı yapacağız, o kadar.
Sunucu:
"Üst Kimlik tanımını nasıl yapacaksınız?"
Kılıçdaroğlu:
"Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı"
Video kaydı

Kılıçdaroğlu: 
"Bizim vatandaşlık tanımımızı AKP de kabul etti" 
diye övünmektedir.


Büyük Atatürkçü Kılıçdaroğlu, Atatürk'ün Anayasa'ya koyduğu "Türk Milleti" tanımını "etnik kimlik" olarak suçluyor, ama CHP üyeleri bu zatın hala Atatürkçü olduğunu sanıyor. (Yalnızca o değil, tüm CHP yöneticileri Kılıçdaroğlu gibi düşünüyor)

Atatürk'ün el yazısı ile Türk Milleti

Ayrıntılı bilgi: 
AKP - CHP - HDP (PKK): 
Yeni Anayasa'da Türk Milleti olmayacak 
http://aliserdarbolat.blogspot.com/2015/05/akp-chp-hdp-pkk-yeni-anayasada-turk.html    8 Mayıs 2015

+++

1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra Ak Parti Yeni Anayasa Masası'nı yeniden açmak istedi. CHP ve HDP balıklama atladı. MHP bu kez biraz geride durdu.

AKP, CHP, HDP Yeni Anayasa'da birleşti  

Emperyalistler "Çözüm Süreci'ne (PKK Açılımı'na) geri dönün" diye yaygara koparmaya başladılar:
Çözüm Süreci'ne geri dönün 

+++

30 Nisan 2018

Başaramıyorlar ama bir türlü vazgeçmiyorlar bu işten.
CHP - HDP - İYİ - SAADET Partisi temsilcilerinin uzmanlar eşliğinde 4 ay boyunca yürüttükleri ortak çalışma açıklandı.

"ANAYASA UZLAŞMA METNİ" başlığı altında Anayasa'nın
"Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür"
maddesinin şöyle değiştirilmesi isteniyor:

"Vatandaşlık tanımı, etnik kimliğe vurgu yapmaksızın
"Türkiye Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkese 
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı denir"
biçimine dönüştürülmelidir."


CHP'nin önerisinde, Yeni Anayasa'da:
Türkiye yerine ülke,
Türkiye Devleti / Cumhuriyeti yerine devlet
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yerine insan
denilmesi öneriliyor.

Öneri aynen şöyle:
"Anayasal deyimlerin kullanılması sırasında kapsayıcı vurgular yeğlenmelidir: Türkiye (ülke), Türkiye Devleti / Cumhuriyeti (devlet), Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı (insan)."

+++

Bugünkü Anayasa Değiştirilemez Madde 2:
"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliği'ne bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

CHP, Anayasa Madde 4'e göre değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek olan maddeden  "milli dayanışma" ve "Atatürk Milliyetçiliği'ne bağlısözlerinin çıkarılmasını ve maddenin şöyle değiştirilmesini öneriyor:

"Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."

Rezaletlerin ayrıntıları, fotoğrafları için bakınız:
Türk Milleti Anayasa'dan PKK'ya özerklik için kovuldu 

+++

Haziran 2018

Yeni Anayasa Masası Vatan Partisi tarafından yine bozguna uğratılınca bu kez  EŞİT VATANDAŞLIK saldırısı başladı.

Türk Milleti'ni Anayasa'dan kovma amacı, arkadan dolanarak gerçekleştirilmek istendi.

HDP Tüzüğü'nün 2. Maddesi'nde EŞİT VATANDAŞLIK ve ORTAK VATAN var.

Eşit Vatandaşlık bütün vatandaşların bireysel olarak eşitliği anlamına gelmiyor. Çünkü bu eşitlik Anayasamızda zaten var. Burada kastedilen etnik gurupların o kimlikleri ile Anayasa'da yer aldıkları bir sistem
Aynı EŞİT VATANDAŞLIK  Tayyip Erdoğan'ın beyannamesinde de var.

Eşit Vatandaşlık, Anadilde Eğitim ve Ortak Vatan, bölünmeye giden yolun başlangıcı. Bu yolun araçları Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa.

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı bu yolda diğer bir araç.
Büyükşehir Yasası da aynı şekilde.

Devlet Bahçeli'nin yardımıyla AKP Başkanlık Sistemi'ni hayata geçirdi. 
Kılıçdaroğlu "Yerel Yönetim Özerklik Şartı'ndaki çekinceleri kaldıracağız" diyor.
Karamolla "Anadilde eğitim tabii bir haktır" diye yaygarayı basıyor.
Akşener "Eşit Vatandaşlık" diye kükrüyor.

Emperyalist ülkeler Türk Milleti tanımından nefret ediyor. Bu yüzden, NATO'cu partilerin Türk Milleti tanımını ortadan kaldırmak istemeleri anlaşılabilir bir durumdur.

Doğu Perinçek:
"Türk Milleti'ni silmeye kalkanlar,
Türk Milleti'nin ayakları altında kalacak.

Video kaydı
+++

Tarih 20 Mayıs 2020  
HABERTÜRK TV'de Türkiye'nin Nabzı programı

Doğu Perinçek tüm bu rezillikleri tek tek anlatıyor,
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır ise YALAN, İFTİRA diye bağırıp duruyor.

Ama hazırlıklı gelen Perinçek fotoğraf ve videoları gösterime 
koyunca Dikbayır'ın eli ayağına dolaşıyor, çaresizlik içinde
kıvranıyor.

Perinçek ŞAH çekiyor, İYİ Parti MAT oluyor.

Buyurun izleyin:
İYİ Parti'nin HDP yalanları 
HABERTÜRK'te bozguna uğradı 

+++

En son rezalet bildiğiniz gibi Bahçeli'nin Kürt Alevi çıkışı.
Bakınız:
Bahçeli'ye yanıt: Silahın varsa gel 

+++

23 Temmuz 2025 Çarşamba

Devlet Bahçeli'ye yanıt: "Türk Milleti"ni Anayasa'dan çıkarmak için silahınız varsa gelin



Devlet Bahçeli'nin sabıkaları sayılamayacak kadar çok. Barzanistan sabıkasından başlayalım:

ABD Türkiye'ye Çekiç Güç'ü konuşlandırarak Saddam'ın (Irak Ordusu'nun) 36. Enlem'in kuzeyine geçmesini ve Barzani'nin kurmaya başladığı Kürt Yönetimi'ne saldırmasını önledi.

ABD'nin Barzanistan kurma eylemine TBMM yardımcı oldu. Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP de yardımcılardan biriydi. 

Tarih: 9 Haziran 1999... 
DSP-MHP-ANAP Üçlü Koalisyon dönemi.

Konu: "Çekiç Güç" (Kuzeyden Keşif Harekatı) için oylama
Yer: TBMM Kürsüsü

Abdülhalik Mehmet Çay (MHP):
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekatı'nın görev süresinin uzatılması yolunda yetki verilmesini talep eden tezkerenin kabulünü..."

Şevket Bülent Yahnici (MHP):
"O zaman, Irak'ın toprak bütünlüğü, Irak'ın siyasi birliğini korumak filan gibi çok ütopik kalan ve bana göre de artık komik hale gelen sözlerden vazgeçmemiz gerektiği inancındayım."
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar).

Ayrıntılı bilgi için bakınz:
TBMM'nin Barzanistan kurulmasına yardım suçu 

Daha ayrıntılı bilgi için kitap önerisi:

+++

Gelelim son dönemde yaptıklarına.

"Öcalan gelsin Meclis'te konuşma yapsın" dedi. Terör örgütü kurucusu olup ömür boyu hapis cezası almış bir kişinin Meclis'te konuşma yapması olacak şey değildi. Siyasetle ilgisi olmayanlar bile böyle bir şey olamayacağını bilir.

Bu sözlerin söylendiği dönemde Vatan Partisi, Bahçeli'nin Meclis'te DEM'lilerin elini sıkması ile başlattığı sürece karşı "Yeni Açılım'a Hayır" kampanyası yürütmekteydi.

Çünkü PKK'nın feshi örtüsü altında Suriye'de PYD devletçiği kurulması planı olduğu görülmekteydi.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
TGB saptadı:Yeni Açılım'ın hedefi Rojava Kürdistan'ı korumak 

+++

Ancak Öcalan'ın 25 Şubat 2025 günlü PKK'ya talimat mektubu Yeni Açılım diye adlandırdığımız süreci bitirdi. Çünkü Öcalan "tüm guruplar silah bırakmalı" diyordu. S.S. Önder de "YPG de Öcalan'dan ilhamla kuruldu. İlkesel olarak silahlar devre dışıdır. Bütün herkes için geçerlidir" diyerek PKK'nın Suriye kolunun da sürece dahil olduğunu teyit etti. Böylece yeni bir dönem başladı. Süreç artık "Açılım" değildi. Vatan Partisi bu yeni dönemde "Yeni Açılım'a Hayır" çalışmasını sonlandırdı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Öcalan'ın açıklamasının eleştirisi ve S.S. Önder sorunu 

Devlet Bahçeli bu yeni dönemi itibarsızlaştırmak için "PKK gelsin kongresini Malazgirt'te toplasın" dedi. Haklarında yakalama kararı olan terör örgütü yöneticileri gelip kongre yapabilir mi? Türkiye kanunsuz bir ülke midir? Bahçeli'nin sabıka kayıtlarının sonu gelmeyecek miydi?

+++

En yeni sabıkası: "Cumhurbaşkanı Yardımcılarından biri Kürt diğeri Alevi olsun" açıklaması oldu.


Doğu Perinçek basın açıklaması ile Bahçeli'yi eleştirdi:

Alevi, Kürt zaten devletin en yüksek makamlarında görev yapıyor. Ama bu konu tartışmaya açıldığı zaman, bu uygulamanın hukuki düzleme taşınmak istendiği gündeme gelmektedir. Bunun bir Anayasa düzenlemesi ile bağlantılı olduğu fikri ortaya çıkmaktadır.

Hepimizin kimliğinde uyruk olarak Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. Din, mezhep ve etnik köken yazmıyor. Anayasamızda Türk dışında bir kimlik bulunmadığı halde kimin Kürt kimin Alevi olduğu nasıl belirlenecek. Demek ki bu kimlikler Anayasa'ya sokulacak.

Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı olamayacak mı? Burada eşitliği bozan bir eğilim güçlendiriliyor.

Hangi Cumhurbaşkanı Anayasa'yı ve Türk Devrimi'nin birikimini hiçe sayarak, çiğneyerek, bölücü kavramları devletin doruğuna taşıyacak? Var mı böyle bir Cumhurbaşkanı? ABD'den, AB'den, İsrail'den mi gelecek, ithal mi edilecek böyle bir Cumhurbaşkanı?

Bakanlar Kurulu ne olacak? Siz devlet makamlarını Türk, Kürt, Alevi, Sünni diye böldüğünüz zaman birtakım Anayasacıların aklına (CHP'li Kaboğlu'nu kastediyor) Bakanların kaçı Alevi, kaçı Sünni, kaçı Arap olacak soruları gelmeyecek mi?

Valiler, Vali Yardımcıları ne olacak? Emniyet Müdürleri, Yardımcıları, devlet bürokrasisi nasıl taksim edilecek. Komutanlar vesaire...

Devletin en üst makamını etnik ve dinsel kimliğe göre tanımladığınız zaman devletin bütün kurumlarında bu tanımlamaların gündeme gelmesi kaçınılmazdır.


Denebilir ki, ve öyle deniyor zaten, "Biz bunu böyle olsun diye değil de, tartışmaya açıyoruz." Bunun tartışmaya açılması dahi bir rezalettir, felakettir. O zaman zihinlerde bunun mümkün olduğu gibi bir sayfa açıyorsunuz. Zihinlerdeki bu bölünmeye göre etnik ve mezhepsel partiler kurmanın yolunu açıyorsunuz.

Anayasamızdaki "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" hükmünün altını oymuş oluyorsunuz. Bunun tartışılması bile Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk Milleti'nin altına mayın döşeme anlamı taşır.

Bu tartışma Suriye'ye nasıl yansıyacak? Biz Suriye devletinin tekliğini savunurken Suriye'de bir kısım bölücüler "Siz kendiniz Alevi ve Kürt diye tanımlamalar yapıyorsunuz" diyeceklerdir. Suriye'yi bölmenin de yolunu açmış oluyorsunuz.

Bu yola girildiği zaman teşrifatçısı ABD, refakatçısı AB, mızıkacısı da İsrail olur.

"Terörsüz Türkiye" sürecini de sonuca götüremezsiniz. Silahı bıraktı diyelim, etnik partilere, mezhepsel partilere izin verdiğiniz zaman başımızdan bölücülük belası eksik olmaz.

Türkiye'nin insan unsurunun "Türk Milleti" diye tanımlanması Anayasamızın temeline İstiklal Savaşı ile oturtuldu. T.C. vatandaşlarının Türk olduğu tanımını getirdi. Neyle getirdi? Silahla getirdi. Öyle ise, silahı olan gelsin. (Dakika 13:55) Eğer siz bu tanımı tartışmaya açmak, değiştirmek istiyorsanız, devlet makamlarını etnik, mezhepsel temelde tanımlamak istiyorsanız, "Türk Milleti" kavramınını Anayasa'nın dışına sürmek istiyorsanız, silahınız varsa gelin.

Silahla getirilen bir kurumlaşmayı, Anayasal düzenlemeyi, ancak gücünüz yetiyorsa silahla bozabilirsiniz. Böyle bir güç de yok. Hangi güç? Amerika'nın, AB'nin, İsrail'in gücü mü, yoksa Türkiye'deki bir partinin gücü mü. TSK ile ve Türk Polisi ile baş edebilecek bir güç var mı?


Dolayısıyla bu tartışmalar hayali tartışmalardır. Neticesi Türk Devleti'nin silahlı gücü ile karşı karşıya gelir ve gelmiştir. Bunu silahla yapmaya kalkan bölücü örgütler boylarının ölçüsünü aldılar. Bundan sonra da bu tür girişimler silahlı mücadeleleri davet eder, zemin hazırlar ve zihinlerde çürümeler yaratır, zehirler. Öcalan'da böyle bir talep yok. Alevi kuruluşlarında böyle bir talep yok. Böyle bir tartışma açılmasını tehlikeli görüyoruz.

+++

Basın açıklamasının video kaydı:

+++

21 Temmuz 2025 Pazartesi

PKK ile Devletin 2 seçeneği ve hesaplaşmada öncelik


Silah bırakıp Türkiye'ye dönen T.C. vatandaşı PKK üyelerine af kanunu önerisine karşı çıkanlar aşağıdaki iki seçenekten birisini seçmek zorundalar Çünkü üçüncü bir seçenek yok. Var diyenlerin yanıtlarını buradan yayınlayacağım.
+++

Birinci Seçenek: Türkiye'nin seçeneği

Devletimiz af kanunu çıkarır. Silah bırakıp Türkiye'ye dönenler, vatandaşlıktan çıkarılmış olanlar, hüküm giymiş olanlar ve yargılaması devam edenler Öcalan'ın "devlet ve milletle bütünleşme" çağrısına uyduklarını beyan ettikleri takdirde aftan yararlanırlar.

Böylece Irak sınırı ve yurt içi güvenliğimiz sağlanmış olur.

Sıra PKK'nın Suriye kolu olan PYD - YPG - SDG örgütlerine gelir. Bu örgütlere katılmış olan T.C. vatandaşlarına af kanunu sonuçları gösterilir, onların da ülkeye dönmeleri için çalışma yapılır: "Dönerseniz hapse girmeyeceksiniz, orada kalıp ölmek zorunda değilsiniz. İşte bakın buraya gelen PKK'lılar serbest."

Amaç, bu örgütlerle hesaplaşma sürecine girmeden önce insan kaynaklarını olabildiğince azaltmaktır. Bu örgütlerdeki terörist sayısı ne kadar azaltılırsa, TSK'nın işi o kadar kolaylaşmış olur.

xxx

Öcalan'ın "PKK'yı feshedin" talimatından hemen sonra Vatan Partisi Başkanlık Kurulu 19 Mart 2025 günü altı maddelik bir karar aldı. 

Kararın özü şudur:

HESAPLAŞMADA ÖNCELİK
SURİYE’NİN KUZEYİNDEDİR!


Karar'ın birinci maddesi:

1- Suriye'nin kuzeydoğusunda "Demir Yumruk" seçeneği zorunludur ve koşullar uygundur.


Karar'ın üçüncü maddesi:

3) PKK’nın kendini feshetmesi ve silahları bırakması süreci kararlı olarak sonuca ulaştırılmalı, silahları teslim etmeyen unsurlar bertaraf edilmeli...

Karar hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız:
Suriye'de Demir Yumruk, içeride İmamoğlu gözaltıları

xxx

Neden hesaplaşmada öncelik Suriye'nin kuzeyinde??

Çünkü TSK, Emniyet güçlerimiz ve korucularımız yurt içinde ve Irak'ın kuzeyinde PKK'yı etkisiz konuma getirdiler. Barzani yönetimi de kendi topraklarında Peşmerge dışında silahlı bir örgüt olmasından rahatsızdır. PKK'ya yardım ederek Türkiye ile arasının bozulmasını istemez. Bu durumda Öcalan PKK hareketinin başarı kazanamayacağını anladığı için örgüte zorunlu olarak fesih talimatı verdi. Doğu Perinçek bu konuyu üzerine basarak açıkladı.

Esas tehlike Suriye'nin kuzeyinden gelmektedir. Çünkü orada ABD güçleri var, Irak'ın kuzeyi gibi değil o bölge.

Dolayısıyla oradaki PYD - YPG - SDG örgütlerinin mümkün olduğu kadar zayıflatılması önem kazanmaktadır. PKK'ya af çıkarılması, bu örgütlerdeki vatandaşlarımızın da önüne bir seçenek koymaktadır: Kazanılamayacak bir dava uğruna ölmek veya Türkiye'ye dönerek insan gibi yaşamak.

Demek ki, hesaplaşmada öncelikli olan konuya yardımcı olmak amacıyla, demir yumruk seçeneği başlamadan önce af kanunu çıkarılarak Suriye'deki terörist sayısını azaltmak önem kazanmaktadır. 100 birimlik silahlı gücü 80 birime kadar çekmek mümkün olabilir.

Bu arada Suriye Devleti (Eş-Şara = Culani), bölgedeki Arap aşiretleri ve Türk Devleti PYD'ye "silah bırak" çağrısı yapmak üzere anlaşma sağlamaya çalışacaklardır.

Devletimizin buradaki görevi ABD'nin Suriye'yi bölme planına karşı Eş-Şara'ya destek vermektir. Günün sonunda bu birlik sağlanarak Suriye sınırımız da güvenli hale getirilecektir.

Bu durumda Doğu cephemizi güvence altına aldıktan sonra ABD, İsrail ve NATO'nun KKTC, Doğu Akdeniz ve Ege'deki saldırılarına karşı Batı cephemize odaklanmamız mümkün olacaktır. İki cephede birden savaşmak en istenmeyen durumdur. 

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
M. Kemal'in Koçgiri affı - PKK affı benzeşmesi:
Batı'dan gelen tehdit 

+++

İkinci seçenek: NATO, ABD, İsrail seçeneği

Devletimiz af kanunu çıkarmaz. ABD bunlara "O dağlarda aç  ve silahsız ne zamana kadar dolaşacaksınız, silahlarınızı bırakmayın, yeni bir örgüt kurup mücadeleye devam edin, bir kısmınız da PYD'ye katılsın, maaşlar benden" der, Öcalan'ın "PKK'yı feshet, silahları bırak" çağrısı çöpe atılmış olur.

PYD'nin 100 birimlik silahlı insan gücü de 120 birime çıkar. Yani düşman kuvvet azalacağı yerde artar. 

(Nitekim af çıkmadığı için silah yakan PKK üyeleri Türkiye'ye gelmeyip yerlerine geri döndüler. 
Bakınız:
NATO mu engel oluyor devletimizin PKK affı çıkarmasına? 

ABD - NATO - İsrail - Yunanistan sevinçten zil çalıp oynar. 

PKK cephesi için bütçe ayırmaya, şehit vermeye devam etmek zorunda kalırız. Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'tan gelen tehditlere karşı koymaya takatimiz kalmaz.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Ülkemizi hedef alan NATO tatbikatı PYD ile bağlantılı 

Ve tehdit Ege Adaları'ndan, Kıbrıs'tan artarak sürer.


+++

Hangi seçeneği tercih ediyorsunuz?

Değerli arkadaşım H.D. şöyle yazıyor:

"Değerli Serdar Bey,

Bu, devlete silahlı isyana kalkan, vatan haini alçak katiller yargılanmadan, af edilmelidir? Bu nasıl bir yaklaşım⁉

45 yıldır Amerika, İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya, Yunanistan'a köpeklik edip, vatana ihanet edenlerin ödeyeceği tek bedel ölümdür.

Bu bir kan davası değil vatan savunmasıdır..."

Demek ki kendisi 2. seçeneği tercih etmektedir.
Kendisine şu yanıtı verdim:

"Af etmezsen o da gelmez, kan dökülmeye devam eder, Mehmetçik yine şehit olur. Bu bir tercih meselesi.

Suriye'ye gider PYD'ye katılır, karşındaki düşman kuvvet güçlenir, tercih meselesi.

Buraya gelirse kontrolün altında olur. Dostunu yakınında tut, düşmanını daha da yakınında tut ünlü bir sözdür.

O bir kan davası tercihi. Devlet işleri kan davası ile çözülmemeli bence. Hepsini öldürmek için daha kaç yıl savaşmalı, kaç Mehmetçiği daha şehit vermeli, bütçemizi daha ne kadar zorlamalıyız, bunlar da tercih meselesi."

Ancak kendisini ikna edemediğim için üzgünüm.

Yanıtıma bir ek yapıyorum:

Vatan Partisi'nin 6 maddelik kararının 3. maddesinde "silahları teslim etmeyen unsurlar bertaraf edilmeli" denmektedir. Ölüm ancak silah bırakmayanların ödeyeceği bedeldir.

+++


20 Temmuz 2025 Pazar

NATO mu engel oluyor devletimizin PKK affı çıkarmasına?

Bese Hozat'tan sonra Cemil Bayık da haklı olarak af kanunu konusunu gündeme getirdi. PKK üyesi 30 kişi silahları yakıp geldikleri yere geri dönmüşler, Türkiye'ye gitmemişlerdi. Doğu Perinçek bunun böyle olacağını, af kanunu çıkmazsa PKK üyelerinin yurda dönmeyeceklerini döne döne açıklamıştı. 

+++



KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık
19 Temmuz'da Stêrk TV’de şöyle konuştu: 

"O silahlar neden yakıldı? Çünkü bugün NATO dünyayı silahlanmaya, savaşa sürüklüyor. Yine Orta Doğu’da büyük bir savaş yaşanıyor. Büyük değişim-dönüşümler oluyor. Silah yakma da buna cevap oluyor. Bir diğer manası ise biz bir kez daha savaşmak, silah kullanmak istemiyoruz. Bu yüzden Türk Devleti’nin hukuki zemin geliştirmesi lazım. Eğer bunu geliştirirse, bizler bir kez daha silah kullanmak istemiyoruz.

“Türk Devleti’nin, Türkiye kamuoyunun hatta dünyanın, herkesin görmesi gerekir. Biz sorunu siyasi, hukuki temelde çözmek istiyoruz. Savaşmak istemiyoruz. Bu yüzden ‘Silahları yakıp tekrar yerlerimize gidiyoruz.’ dediler. Neden? Çünkü Türkiye’ye gitmelerinin koşulları yok, kanunları yok. Giderlerse zindana giderler, mahkemelere düşerler. Hatta ağır cezalar da alırlar. Çünkü onların kanunlarına göre, silah alanlar düşmanlarıdır. Bunun cezası da çok ağırdır.

Kanunlar değişmedikçe, yasal zemin hazırlanmadıkça arkadaşlar nasıl Türkiye’ye gitsin? Bu yüzden gitmediler. Bunun zemini yok. Bundan dolayı tekrar yerlerine geldiler. Yıllarca dağlarda silahlı bir şekilde yaşayan, kendisini savunan bir insan nasıl silah bırakıp ortada kalır?"

https://www.aydinlik.com.tr/haber/kck-yurutme-konseyi-esbaskani-cemil-bayik-nato-dunyayi-savasa-surukluyor-biz-artik-savasmak-istemiyoruz-537385

+++

Satır altı mesajı doğru okuyalım: Cemil Bayık "NATO dünyayı savaşa sürüklüyor... biz bir kez daha savaşmak istemiyoruz" derken "NATO bizim silah bırakmamızı istemiyor, savaşa devam etmemizi istiyor" demektedir. Son derece diplomatik bir söylemdir. Af kanunu çıkarılmasını NATO'nun istemediği anlaşılıyor. 

+++

Af kanunu çıkmaması için yatıp kalkıp dua eden NATO çevresi, silah bırakan PKK üyelerine: "Bakın Türkiye sizi istemiyor, bu dağlarda ne zamana kadar aç gezeceksiniz? Suriye'ye gidip PYD'ya katılın, maaşınız bizden" demek için fırsat kollamaktadır.

Türk Devleti ise "Silah bırakıp gelirsen seni yargılarım, hapse atarım, infaz düzenlemesi yaparım, pişmanlıkla çözerim" diyerek, Meclis'te Komisyon toplama çalışmaları yaparak ipe un sermektedir.

Devletimiz, Ak Parti Hükûmeti, Sayın Cumhurbaşkanımız hiç kusura bakmasınlar, böyle yapmakla, af kanunu konusunu gündeme almamakla PKK'lılara: "Türkiye'ye gelmeyin, gidin Suriye'de PYD'ye katılın" demiş olmaktadırlar. 

Akla ister istemez şu soru geliyor: Acaba NATO ve ABD baskı yaparak devletimizin af kanunu çıkarmasına engel mi oluyor?

Zaman geçiyor, süreç tavsıyor. Böyle devam ederse yakın bir gelecekte Öcalan'ın silah bırakma talimatı Hükûmetimiz tarafından çöpe atılmış olacaktır

Zafer Partisi, İYİ Parti, Özdemir İnce ve sahte solcu terör örgütleri sevinçten göbek atacaktır. Bunu mu istiyor Sayın Cumhurbaşkanımız?

+++

İstenmeyen işler komisyona havale edilir. Ülkemizde bu bir gelenektir. Dört-beş parti komisyon kurup ne yapacaktır? Sonu gelmez görüşmelerden başka bir şey çıkmaz, bu arada bütün PKK üyeleri Suriye'ye geçmiş olur. Geriye otuz kırk yönetici kalır. İstenen bu mudur?

Komisyona gerek yok. Vatan Partisi 14 maddelik Af Kanunu Önerisini hazırladı bile. Daha iyisini mi yapacaksınız? Tam tersine, daha kötüsünü bile yap(a)mayacaksınız.

+++

Sürecin geçmişi:

Öcalan'ın 25 Şubat 2025 günlü PKK'ya çağrı / talimat mektubu üzerine devletimizin ivedilikle af kanunu çıkarmasını bekledik. Vatan Partisi'nin bu yöndeki uyarılarına rağmen bu konu bir türlü devletimizin gündemine gelmedi. 

13 Temmuz 2025 günü Vatan Partisi PKK'ya Af Kanunu önerisini açıkladı. Ancak devletimiz yine suskun kaldı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Silah bırakan PKK üyelerine Af Kanunu önerisi ve gerekçesi 

+++

Öcalan'ın mektubunun can alıcı bölümlerini anımsayalım:

1
- Ayrı ulus-devlet (Kürdistan) çözüm değildir
- Federasyon çözüm değildir
- İdari özerklik (Avrupa Özerklik Şartı gibi) çözüm değildir
- Kültüralist çözümler (ana dilde eğitim gibi) çözüm değildir.
Mektubun o bölümü aynen şöyledir:
"Aşırı milliyetçi savruluşun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır."
2
Açıklamanın en önemli bölümü şudur: 
- Bırakılan silah bir gün gelir yerden alınabilir
- Kapatılan bölücü terör partisi bir gün gelir 
  aynı veya başka bir adla yeniden açılabilir
- Şimdi çözüm değil denilen ayrı ulus-devlet, federasyon,
  özerklik, kültüralist çözümler bir gün gelir istenebilir
Ancak açıklama, bütün bunların yeniden olmaması için bir öneri getiriyor, şu çağrıyı yapıyor:
- Türk Devleti ile bütünleşin
- Türk toplumu ile bütünleşin
- Silah bırakma ve PKK'yı feshetme bu amaçlarla yapılacak
Açıklamanın bu bölümü aynen şöyledir: 
"Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir."

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Öcalan'ın açıklamasının eleştirisi 

+++

5 - 7 Mayıs 2025 günlerinde PKK Kongresi toplandı, fesih ve silah bırakma kararı aldı. Doğu Perinçek af kanunu konusunu bir çok kanalda açıkladı. Devletimiz yine ses vermedi.

9 Mayıs günü DEM Parti bir açıklama yaptı ve adını anmadan af konusunu satır altı işledi. Açıklama şöyle:
"Bu tarihi adımı kalıcı barışa dönüştürecek yasal-kurumsal zemini birlikte kurmak şu an en temel sorumluluğumuzdur"

Daha sonra Bese Hozat başta olmak üzere bir çok PKK yöneticisi "Bize ne yapacaksınız? Hapse mi atacaksınız" sorusunu yöneltti.

ABD - NATO - CIA devreye girdi. Af kanunu çıkarılması tehlikesi karşısında kamuoyu yaratmak amacı ile bir katil bulup Özgür Özel'e tokat attırdılar. "İçimizdeki katiller",  "Caniler aramızda dolaşıyor" yaygarası bilinç altımıza şunu boca ediyor: Bir cani bunu yaparsa (silah bırakıp aftan yararlanacak olan PKK'lıları kastederek) on binlerce cani aramızda dolaşırsa neler yapmaz? Dört dörtlük bir NATO uygulaması.

Bakınız:
Özgür Özel'e tokat, Vatan Partisi'nin
PKK'ya af çalışmasına karşı atıldı 

+++

Aynı şeyleri bir kez daha yinelemek zorunda kalıyorum.
Buyurun:

Bir başlangıç olarak 30 kişi silahları yaktı ama silah bırakma nasıl gerçekleşecek? Silah bırakanlar Türkiye'ye gelmez, Irak ve Suriye'de kalırlarsa günün birinde ABD ve İsrail ajanları onlara: "Silah bıraktınız, maaşlarınız da ödenmiyor, aç açına ortalıkta dolaşıyorsunuz. İşte para, işte silah, savaşmaya devam edin" diyeceklerdir.

Demek ki, T.C. vatandaşı PKK üyelerinin silah bırakmak üzere yurda dönmeleri, sürecin başarıya ulaşması için zorunludur.

Ancak, eğer Türkiye'ye döndüklerinde hapse atılacaklarsa, yıllarca hapis yatacaklarsa, hapisten çıktıktan sonra da sabıka kaydı nedeniyle işe giremeyeceklerse neden silah bırakmak üzere yurda dönsünler?

+++

İnfaz düzenlemesi ile olmaz

Çünkü infaz indiriminin uygulanması için, öncelikle yetkili mahkemece alınmış ve kesinleşmiş bir ceza hükmünün bulunması gerekir. Silah bırakan on binlerce Türkiye vatandaşının yargılanmasının uzun yılları alacağı düşünülürse, bu seçenek Bütünleşen Türkiye sürecini zehirlemekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

Ceza Hukukumuzdaki Pişmanlık ile de olmaz

Çünkü bunun için de önce yargılama yapmak gerekir. 

Eğer silah bırakanların ne olacağını infaz düzenlemesi ve pişmanlık gibi süreçlere bırakırsanız, sonucunun ne olacağı belli olmayan ve yıllarca hapiste yatmayı gerektiren bu süreçlere güvenip silah bırakan olmayacaktır.

Eğer devletimiz af kanunu çıkarmayıp bu süreçlerle sorunu çözmeye karar verirse, bu, ABD ile İsrail'in istediğini yapmak anlamına, silah bırakmak isteyenlere "silah bırakmayın" demek anlamına gelir.

Devletimiz bir an önce ABD - İsrail sarmalından kurtulmalı, ivedilikle bu af kanununu çıkarmalıdır.

+++