"PKK'lıların yurt dışına çıkması"nı içeren sözde "Barış
Süreci" tümüyle suç unsurlarından oluşmaktadır.
Türk Ceza Kanunu'na göre, ruhsatsız
silah taşımak ve yurt dışına pasaportsuz çıkmak suçtur.
Terör örgütü üyelerini saklamak veya kaçmalarını sağlamak, hatta göz
yummak bile suçtur.
"Barış Süreci"nin ilk duyurulan halinde, bu suçların hepsinin toplu halde
işlenmesi söz konusu idi.
Teröristler, silahları ile beraber yurt dışına çıkacaklar, kolluk
kuvvetleri ise buna seyirci kalacaktı.
Tayyip Bey: "Onlar silah kullanmazsa bizim ateş açma gibi bir lüksümüz
yoktur" dedi.
Resmi açıklamalara göre, koridorlar oluşturulacak, "vatan hainlerinin PKK'lılara ateş açarak sabotaj
yapmasına" engel olmak amacıyla TSK önlem alacak, Türk Ordusu'nun
koruması altında teröristler elde silah ülkeyi terk edecekti.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin 27 Mart 2013 günü NTV'de
şunları söyleyerek Savcıları tehdit etti:
"Geldikleri
yöntemler neyse o yöntemle ülkeyi terk edecekler. Yurtdışına çıkışlar kesinlikle
yaz bitmeden olmalı. Bir savcı çıkıp "Siz niye Türkiye'ye barışı getirmeye
çalışıyorsunuz?" diye hesap mı soracaktır. Bu suçsa, ben bu suçu işliyorum burada."
Ancak, Tayyip Bey, bu kadar açık bir şekilde yasadışı
davranmayı göze alamadı. Her zaman yaptığı gibi, ilk sözlerinden çark ederek 29
Mart günü şu açıklamayı yaptı:
"Hukuk devletinde ülkeyi silahla yol geçen hanına çevirmek diye bir şey
olamaz. İşte bu yüzden silahlarını bırakıp çekilsinler. Artık mağaraya mı
bırakırlar, toprağa mı gömerler, bilemem. Güvenlik güçlerimiz de silahsız
kimseye müdahale etmez. Bunun yasal zemini de olmaz."
Daha önce "Silahla çıkışın garantörü Başbakan" diyen Bekir
Bozdağ, Tayyip Bey'in bu geri adımı üzerine kıvırıp "Silahsız olursa güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu
değil" demek zorunda kalıyordu.
************
Ancak, Tayyip Bey'in bu geri adımı suç unsurunu ortadan
kaldırmıyordu.
Terörist silahını bırakırsa işlediği suçlardan temizlenmiş, suçsuz
günahsız bir hale gelmiş olmuyordu. Üstelik, terör örgütü üyeliğinden de istifa
etmiyordu.
Diyelim ki bir katil, adam öldürdü, ama silahını gömdü. Görgü şahitleri
var, bu kişinin cinayeti işlediği belirlendi. Üzerinde silah
olmadığı için, bu katili güvenlik güçleri yakalamayacak mı? Silahını elinden
bırakınca katil olmaktan çıkıp suçsuz bir insana mı dönüşüyor?
Şimdi bir değil, binlerce terörist sınırı geçecek ama "silahı üzerinde
olmadığı için" yakalanmayacak.
Gittiği yerde sanki silah bulma zorluğu mu var? Silahını burada bırakır,
gittiği yerde yeni silah alır.
Ayrıca, "T.C. Devleti"nin verdiği sözlerde
durmaması" durumunda tekrar geri gelip silahını gömdüğü yerden
çıkarabilir. Amerikan kovboy filmlerinde gençliğimizde hep gördük:
Kızılderililer, gömdükleri savaş baltalarını gün olur mutlaka tekrar
çıkarırlar.
Devlete karşı savaşmaya devam edecek olan teröriste, nasıl serbestçe
çıkış izni verilebilir?
Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı dahil hiç kimse böyle bir
emir veremez. "Bırakın teröristi eğer üzerinde silah yoksa çıkıp gitsin sınır
dışına" diyemez. Böyle bir emir veren, suç işlemiş olur. Böyle bir emri kabul
edip uygulayan da suç işlemiş olur. Çünkü suç teşkil eden bir emri kabul etmek
de kanunlarımıza göre suçtur.
Konuyu Hükümetten daha iyi değerlendiren PKK'nın Kandil'deki şeflerinden
Murat Karayılan, AKP Hükümeti'ne şöyle akıl veriyor:
“Eğer Türk devleti,
hükümet ve parlamento sorumluluğunu yerine getirir ve geri çekilmeye ilişkin
gerekli kararları alırsa, gerekli komisyon ve kurumları oluşturursa, geri
çekilmenin zeminini oluşturursa biz onu da yerine getireceğiz. Şimdi bu zeminin
oluşturulmasını bekliyoruz.”
“TBMM bu konuda kanun çıkarmak
zorundadır!”
Cüneyt
Ülsever
cuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr
cuneyt.ulsever@yurtgazetesi.com.tr
Yurt gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever, 26
Mart 2013 günlü köşe yazısında Karayılan'ın bu teklifi hakkında şu açıklamayı
yapıyor:
"Karayılan’ın akıl ettiği ama Türk medyası ve AKP iktidarının görmezden
geldiği gerçek şudur:
Özel bir kanun çıkmazsa T.C.’nin kolluk güçleri eli silahlı, hatta silahsız PKK’lıları sınırda tutuklamak zorundadır!
Peki, bu kanun nasıl şekillenecek? “PKK’lılar bir defaya mahsus olarak ellerinde silahları ile sınır dışına çıkabilir” diye zırva bir kanun çıkaramazsınız!
Anayasa’nın “eşitlik ilkesi”ne göre TBMM salt PKK’yı kapsayan herhangi başka bir yaptırımda da bulunamaz.
Özel bir kanun çıkmazsa T.C.’nin kolluk güçleri eli silahlı, hatta silahsız PKK’lıları sınırda tutuklamak zorundadır!
Peki, bu kanun nasıl şekillenecek? “PKK’lılar bir defaya mahsus olarak ellerinde silahları ile sınır dışına çıkabilir” diye zırva bir kanun çıkaramazsınız!
Anayasa’nın “eşitlik ilkesi”ne göre TBMM salt PKK’yı kapsayan herhangi başka bir yaptırımda da bulunamaz.
Ne yaparsanız yapın, KCK tutuklularını, Silivri’deki siyasi
mahkumları/tutukluları, hatta adi suçtan hüküm girmiş katil/sapkın ve “kader
mahkumlarını” bir arada ele alan ve affeden bir “genel af yasası” çıkarmadan ne
Hükümet’in, ne Başbakan’ın, ne kolluk güçlerinin PKK’lılara “göz yumması” söz
konusu olamaz!"
************
Diğer bir konu da, "Suç işlememiş (!)" PKK'lıların evlerine dönebileceği
zırvası.
AKP Hükümeti'ne göre, yurt içinde 1500 kadar PKK'lı varmış, bunlardan 600
kadarı "Masum" imiş. Bunlar evlerine dönebilir, geri kalan silah kullanmış 900
kadar PKK'lı ise yurt dışına çıkmalı imiş.
Cüneyt Ülsever, 4 Nisan 2013 günlü Yurt
gazetesi köşe yazısında bu konuyu şöyle değerlendiriyor:
"Birdenbire 3000-4000 kişiden
1500 kişiye düşen PKK’lıdan silaha bulaşmamış 600 kişi köyüne dönerek, 900’ü de
“silahları toprağa gömüp elini kolunu sallayarak sınır dışına
çıkamaz!
Kim ne
zaman ve nasıl saydıysa (saydılarsa yerlerini neden
bilmiyorlar!) 600 PKK’lı hiçbir suç işlememiş, yıllardır sadece mağara
süpürüp, çamaşır yıkayıp, kazanda aş pişirmiş olsa bile terör örgütü üyesidirler
ve bu durum TCK’ya göre suçtur!
“Masum teröristler” sadece ve sadece “Pişmanlık Yasası’ndan
faydalanabilirler!
Önce kolluk güçlerine teslim olurlar. “Pişman olduklarını” beyan ederler, pişmanlıklarını ispat etmek için, yasa gereği, PKK hakkında resmi makamlara bilgi verirler ve ancak Savcı’yı ikna ederlerse “Pişmanlık Yasası”ndan faydalanabilirler. Savcıya ifade vermeden Ferdi Tayfur’a “hadi gel köyümüze geri dönelim” türküsünü çığırtamazlar."
Önce kolluk güçlerine teslim olurlar. “Pişman olduklarını” beyan ederler, pişmanlıklarını ispat etmek için, yasa gereği, PKK hakkında resmi makamlara bilgi verirler ve ancak Savcı’yı ikna ederlerse “Pişmanlık Yasası”ndan faydalanabilirler. Savcıya ifade vermeden Ferdi Tayfur’a “hadi gel köyümüze geri dönelim” türküsünü çığırtamazlar."
"Silahlarını toprağa gömen
suç işlemiş PKK’lılar ise sadece sınırdan (yakalanmazlarsa)
kaçabilirler! Başbakan’ın veya
Bozdağ’ın “silahsız olursa güvenlik güçlerinin
müdahalesi söz konusu değil” sözünün hukuken hiçbir anlamı
yoktur. Bu cümle daha önce sarf
edilen “Meclis Kararına gerek yok, garantimiz altında
silahları ile sınırdan çıkabilirler” cümlesi kadar hukuk nosyonundan
yoksun bir cümledir. Sınırdan kaçan da silahı ile
kaçar, yakalananı ise kolluk güçleri ya bertaraf ya da adalete teslim
eder!"
"Başbakan’ın “hamili kart terörist yakinimdir!” sözünün hiçbir geçerliliği yoktur!
Başbakan cinayet işlemiş adi bir sanığı tabancasını bahçeye gömdüğü için kurtaramayacağı gibi, PKK’lı “terörist”e de, silahını gömdüğü için, “turist” muamelesi yapamaz!
Bu emri dinleyecek, gördüğü teröristi görmezden gelecek, sınırdan geçenler hakkında yapılacak ihbara, istihbarata kulak asmayacak TSK veya Emniyet mensubu suç işlemiş olur!"
"Başbakan’ın “hamili kart terörist yakinimdir!” sözünün hiçbir geçerliliği yoktur!
Başbakan cinayet işlemiş adi bir sanığı tabancasını bahçeye gömdüğü için kurtaramayacağı gibi, PKK’lı “terörist”e de, silahını gömdüğü için, “turist” muamelesi yapamaz!
Bu emri dinleyecek, gördüğü teröristi görmezden gelecek, sınırdan geçenler hakkında yapılacak ihbara, istihbarata kulak asmayacak TSK veya Emniyet mensubu suç işlemiş olur!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder