6 Nisan 2013 Cumartesi

"Barış Süreci"ndeki suç unsurları


"PKK'lıların yurt dışına çıkması"nı içeren sözde "Barış Süreci" tümüyle suç unsurlarından oluşmaktadır.


 
Türk Ceza Kanunu'na göre, ruhsatsız silah taşımak ve yurt dışına pasaportsuz çıkmak suçtur.
Terör örgütü üyelerini saklamak veya kaçmalarını sağlamak, hatta göz yummak bile suçtur.
"Barış Süreci"nin ilk duyurulan halinde, bu suçların hepsinin toplu halde işlenmesi söz konusu idi.
 
Teröristler, silahları ile beraber yurt dışına çıkacaklar, kolluk kuvvetleri ise buna seyirci kalacaktı.
Tayyip Bey: "Onlar silah kullanmazsa bizim ateş açma gibi bir lüksümüz yoktur" dedi.
Resmi açıklamalara göre, koridorlar oluşturulacak, "vatan hainlerinin PKK'lılara ateş açarak sabotaj yapmasına" engel olmak amacıyla TSK önlem alacak, Türk Ordusu'nun koruması altında teröristler elde silah ülkeyi terk edecekti.
 
Adalet Bakanı Sadullah Ergin 27 Mart 2013 günü NTV'de şunları söyleyerek Savcıları tehdit etti:
"Geldikleri yöntemler neyse o yöntemle ülkeyi terk edecekler. Yurtdışına çıkışlar kesinlikle yaz bitmeden olmalı. Bir savcı çıkıp "Siz niye Türkiye'ye barışı getirmeye çalışıyorsunuz?" diye hesap mı soracaktır. Bu suçsa, ben bu suçu işliyorum burada."
 
Ancak, Tayyip Bey, bu kadar açık bir şekilde yasadışı davranmayı göze alamadı. Her zaman yaptığı gibi, ilk sözlerinden çark ederek 29 Mart günü şu açıklamayı yaptı: 
"Hukuk devletinde ülkeyi silahla yol geçen hanına çevirmek diye bir şey olamaz. İşte bu yüzden silahlarını bırakıp çekilsinler. Artık mağaraya mı bırakırlar, toprağa mı gömerler, bilemem. Güvenlik güçlerimiz de silahsız kimseye müdahale etmez. Bunun yasal zemini de olmaz."
 
Daha önce "Silahla çıkışın garantörü Başbakan" diyen Bekir Bozdağ, Tayyip Bey'in bu geri adımı üzerine kıvırıp "Silahsız olursa güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu değil" demek zorunda kalıyordu.
 
************
 
Ancak, Tayyip Bey'in bu geri adımı suç unsurunu ortadan kaldırmıyordu.
Terörist silahını bırakırsa işlediği suçlardan temizlenmiş, suçsuz günahsız bir hale gelmiş olmuyordu. Üstelik, terör örgütü üyeliğinden de istifa etmiyordu.
Diyelim ki bir katil, adam öldürdü, ama silahını gömdü. Görgü şahitleri var, bu kişinin cinayeti işlediği belirlendi. Üzerinde silah olmadığı için, bu katili güvenlik güçleri yakalamayacak mı? Silahını elinden bırakınca katil olmaktan çıkıp suçsuz bir insana mı dönüşüyor?
 
Şimdi bir değil, binlerce terörist sınırı geçecek ama "silahı üzerinde olmadığı için" yakalanmayacak.
Gittiği yerde sanki silah bulma zorluğu mu var? Silahını burada bırakır, gittiği yerde yeni silah alır.
Ayrıca, "T.C. Devleti"nin verdiği sözlerde durmaması" durumunda tekrar geri gelip silahını gömdüğü yerden çıkarabilir. Amerikan kovboy filmlerinde gençliğimizde hep gördük: Kızılderililer, gömdükleri savaş baltalarını gün olur mutlaka tekrar çıkarırlar.
Devlete karşı savaşmaya devam edecek olan teröriste, nasıl serbestçe çıkış izni verilebilir?
 
Genelkurmay Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı dahil hiç kimse böyle bir emir veremez. "Bırakın teröristi eğer üzerinde silah yoksa çıkıp gitsin sınır dışına" diyemez. Böyle bir emir veren, suç işlemiş olur. Böyle bir emri kabul edip uygulayan da suç işlemiş olur. Çünkü suç teşkil eden bir emri kabul etmek de kanunlarımıza göre suçtur.
 
Konuyu Hükümetten daha iyi değerlendiren PKK'nın Kandil'deki şeflerinden Murat Karayılan, AKP Hükümeti'ne şöyle akıl veriyor:
“Eğer Türk devleti, hükümet ve parlamento sorumluluğunu yerine getirir ve geri çekilmeye ilişkin gerekli kararları alırsa, gerekli komisyon ve kurumları oluşturursa, geri çekilmenin zeminini oluşturursa biz onu da yerine getireceğiz. Şimdi bu zeminin oluşturulmasını bekliyoruz.”
“TBMM bu konuda kanun çıkarmak zorundadır!”

 


 Yurt gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever, 26 Mart 2013 günlü köşe yazısında Karayılan'ın bu teklifi hakkında şu açıklamayı yapıyor:
 
"Karayılan’ın akıl ettiği ama Türk medyası ve AKP iktidarının görmezden geldiği gerçek şudur:
Özel bir kanun çıkmazsa T.C.’nin kolluk güçleri eli silahlı, hatta silahsız PKK’lıları sınırda tutuklamak zorundadır!
Peki, bu kanun nasıl şekillenecek? “PKK’lılar bir defaya mahsus olarak ellerinde silahları ile sınır dışına çıkabilir” diye zırva bir kanun çıkaramazsınız!
Anayasa’nın “eşitlik ilkesi”ne göre TBMM salt PKK’yı kapsayan herhangi başka bir yaptırımda da bulunamaz.
Ne yaparsanız yapın, KCK tutuklularını, Silivri’deki siyasi mahkumları/tutukluları, hatta adi suçtan hüküm girmiş katil/sapkın ve “kader mahkumlarını” bir arada ele alan ve affeden bir “genel af yasası” çıkarmadan ne Hükümet’in, ne Başbakan’ın, ne kolluk güçlerinin PKK’lılara “göz yumması” söz konusu olamaz!"
 
************
 
Diğer bir konu da, "Suç işlememiş (!)" PKK'lıların evlerine dönebileceği zırvası.
AKP Hükümeti'ne göre, yurt içinde 1500 kadar PKK'lı varmış, bunlardan 600 kadarı "Masum" imiş. Bunlar evlerine dönebilir, geri kalan silah kullanmış 900 kadar PKK'lı ise yurt dışına çıkmalı imiş.
 
Cüneyt Ülsever, 4 Nisan 2013 günlü Yurt gazetesi köşe yazısında bu konuyu şöyle değerlendiriyor:
 
"Birdenbire 3000-4000 kişiden 1500 kişiye düşen PKK’lıdan silaha bulaşmamış 600 kişi köyüne dönerek, 900’ü de “silahları toprağa gömüp elini kolunu sallayarak sınır dışına çıkamaz!
Kim ne zaman ve nasıl saydıysa (saydılarsa yerlerini neden bilmiyorlar!) 600 PKK’lı hiçbir suç işlememiş, yıllardır sadece mağara süpürüp, çamaşır yıkayıp, kazanda aş pişirmiş olsa bile terör örgütü üyesidirler ve  bu durum TCK’ya göre suçtur!
“Masum teröristler” sadece ve sadece “Pişmanlık Yasası’ndan faydalanabilirler!
Önce kolluk güçlerine teslim olurlar. “Pişman olduklarını” beyan ederler, pişmanlıklarını ispat etmek için, yasa gereği, PKK hakkında resmi makamlara bilgi verirler ve ancak Savcı’yı ikna ederlerse “Pişmanlık Yasası”ndan faydalanabilirler. Savcıya ifade vermeden Ferdi Tayfur’a “hadi gel köyümüze geri dönelim” türküsünü çığırtamazlar."
 
"Silahlarını toprağa gömen suç işlemiş PKK’lılar ise sadece sınırdan (yakalanmazlarsa) kaçabilirler! Başbakan’ın veya Bozdağ’ın “silahsız olursa güvenlik güçlerinin müdahalesi söz konusu değil” sözünün hukuken hiçbir anlamı yokturBu cümle daha önce sarf edilen “Meclis Kararına gerek yok, garantimiz altında silahları ile sınırdan çıkabilirler” cümlesi kadar hukuk nosyonundan yoksun bir cümledir. Sınırdan kaçan da silahı ile kaçar, yakalananı ise kolluk güçleri ya bertaraf ya da adalete teslim eder!"
"Başbakan’ın “hamili kart terörist yakinimdir!” sözünün hiçbir geçerliliği yoktur!
Başbakan cinayet işlemiş adi bir sanığı tabancasını bahçeye gömdüğü için kurtaramayacağı gibi, PKK’lı “terörist”e de, silahını gömdüğü için, “turist” muamelesi yapamaz!
Bu emri dinleyecek, gördüğü teröristi görmezden gelecek, sınırdan geçenler hakkında yapılacak ihbara, istihbarata kulak asmayacak TSK veya Emniyet mensubu suç işlemiş olur!
"  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder