12 Nisan 2021 Pazartesi

Montrö yobazlığı: Amiral Bildirisi - 3. Bölüm


Atatürk, Montrö Konferansı'nın sonuçlanması üzerine, Dışişleri Bakanı
Tevfik Rüştü Aras'a gönderdiği19 Temmuz 1936 günlü  tebrik mesajında
şöyle diyordu:


Ertesi gün, 20 Temmuz'da Montrö Sözleşmesi imzalandı.

İmzacı ülkeler: Türkiye, İngiltere, Fransa, Yunanistan, Bulgaristan,
Romanya ve Sovyetler Birliği idi.

Yetkilerine kısıtlamalar getirilen Türkiye'nin bundan rahatsız 
olması nedeniyle, sözleşmeye Türkiye lehine geçicilik şartı 
konuldu. Sözleşme 20 yıl geçerli olmak üzere imzalandı.

+++

Lozan Anlaşması'nda Boğazlar konusunda anlaşmazlık çıkmış,
Boğazların kontrolü Türkiye başkanlığındaki Uluslararası Boğazlar
Komisyonu'na verilmişti. Buna göre, Çanakkale ve İstanbul Boğaz-
larının her iki yakası askersiz bölge ilan edilmişti.

Dünya şartlarının Türkiye lehine değişmesi üzerine giriştiğimiz çaba-
lar sonucunda Boğazlar Komisyonu lağvedildi, Montrö Sözleşmesi 
imzalandı ve Boğazlara Türk askeri girdi. Ayasofya'nın müze yapılma-
sı da bu kapsamdadır. Geniş bilgi için bakınız:

Ayasofya ne maksatla müze yapılmıştı 

+++

Atatürk Montrö Sözleşmesi'ni niçin "Parlak değil, makul (akla uygun)"
olarak nitelemişti? Montrö'de nasıl bir sonuç çıkmalıydı ki  Atatürk'e 
göre parlak olsun?

Atatürk, Montrö imzalanmadan 10 gün önce, 10 Temmuz 1936'da,
Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi'ye yazdırdığı yazıda, beklediği
parlak sonucu şöyle açıklıyordu:

"Boğazlar davasında Türkün sözü
Türk der ki: "Kapılarım kapalıdır. İstediğime
istediğim gibi açarım ve buna muktedirim."

Anlamı:
"Boğazlar için yabancı devletlerle bir anlaşma yapmam. Boğazlar
üzerinde Türkiye'nin tam egemenliği olmalıdır. Askerimi sokarım.
İstediğim gemiyi geçiririm, istemediğim gemiyi geçirmem."

Ancak Türkiye'nin gücü o günkü şartlarda bu parlak sonucu elde
etmeye yetmemiş, bilhassa savaş gemilerinin geçişi konusunda
egemenliğimizi sınırlayan koşulları kabul etmek zorunda kalmıştık.

Atatürk de, Aras'a gönderdiği mesajda, parlak sonucun ileride elde
edileceğini söylüyordu.


+++

Doğu Perinçek'in 1977 tarihli "Boğazlar Meselesi, Lozan ve Montrö"
başlıklı kitabında belirttiği gibi, Boğazların uluslararası bir anlaşma
konusu yapılması dahi Türkiye'nin egemenliğini sınırlamaktadır.

"Nasıl ki Türkiye'nin Manisa, Sivas veya Kars üzerindeki egemenliği
uluslararası bir anlaşma konusu olamazsa, Boğazlar üzerindeki ege-
menliğimiz de herhangi bir uluslararası konferansa konu olamaz ve
sınırlanamaz."
AYDINLIK Yayınları, 1977
Doğu Perinçek
Boğazlar Meselesi, Lozan ve Montrö
AYDINLIK YAYINLARI 1977, Sayfa 15

+++

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ULUSAL KANAL'da
şöyle konuştu:

"Türkiye'de bir Montrö yobazlığı var.

Atatürk, Aras'a bir telgraf çekerek  'Tebrik ederim, makul olanı yaptınız,
ama parlak olanı henüz yapamadık' diyor. Neden? Montrö'de bir mevzi
kazandık, Boğazlar'a Türk askerinin girmesini sağladık. Ama oraya ka-
yıtsız şartsız bir egemenlik getiremedik. Bunu Atatürk söylüyor ve ben
de söylüyorum. Önümüzde o parlak olanı yapma görevi var. O parlak
olan ne? Boğazlarda yabancı bir devletle sözleşme yaparak değil, ka-
yıtsız şartsız egemenliğimizi sağlamak. 

Montrö kalksa ne olur. Hiç bir şey olmaz. Yozgat gibi burası da benim
egemenliğim altındadır. Burada benim borum öter. Ticaret gemilerine 
serbest geçişi uygularım. Ama savaş gemilerine gelince ona ben karar
veririm.

Bu nedenlerle Atatürk'ün parlak dediği hedeflerden vazgeçip
makul olanla yetinmek çok büyük yanlış

Tarihi koşulların oluşması halinde Atatürk'ün bahsettiği parlak hedefe
Vatan Partisi iktidarında ulaşacağız. "

Video kaydı: 



Ayrıntılı bilgi için bakınız: 


+++

Yani: Boğazları egemenliğimiz altında tutmak için bir sözleşmeye
ihtiyacımız yok. Mahmut Esat Bozkurt'un Montrö imzalandıktan
sonra dediği gibi: "Ordu, yine ordu, hep ordu. Türk Ordusu bugün-
kü kudretinde olmasaydı, bu hak bize belagatle, hitabetle, mantıkla
teslim edilecek miydi? Hak silahla alınıyor ve mutlaka silahla koru-
nuyor."

Fatih'in İstanbul'u almasından İngilizlerin İstanbul'u işgal etmelerine
kadar geçen dönemde Montrö Sözleşmesi mi vardı?

Atatürk Çanakkale'de düşman donanmasını onlara bir sözleşme gös-
tererek mi durdurdu?

"Montrö olmazsa mahvoluruz, Montrö tapumuz" diye ağlayıp sızlanan
ve böylece yobazlığa saplanan arkadaşlar bunu bir düşünsünler.

+++

Bir de "Tayyip Montrö'yü değiştirmek istiyor" diye feryat edenler var.
Ama Tayyip Erdoğan ne diyor, zahmet edip okudunuz mu? Buyurun:


Evet, Atatürk de öyle demişti, Vatan Partisi de öyle diyor.

+++

Tarihi koşullar oluşursa Montrö'yü yırtıp atarız.

Ne zaman oluşur o tarihi koşullar?

- Ordumuz ve donanmamız yeteri kadar güçlendiğinde,
- İç cephe sağlam hale geldiğinde, partiler, sendikalar, sivil
  toplum kuruluşları Atlantik denetiminden çıktığında,
- NATO / Atlantik zincirlerinden, Avrupa Birliği Aday Üyeliği ve
  Gümrük Birliği zincirlerinden kurtulup Avrasya'daki bağımsız
  ve öncü yerimizi aldığımızda,
- Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu'nu yeniden yürürlüğe
  sokup ülkeye döviz giriş - çıkışını denetim altına aldığımızda,
- Döviz büfelerini kapatıp bankalardaki döviz hesaplarını o
  günkü kurdan Türk Lirası'na çevirdiğimizde,
- Üretim Devrimi'ni başarıp yerli üretimi gümrüklerle korumaya
  aldığımızda,
- Yurt içinde üretebileceğimiz tarım ve sanayi mallarının ithalatını
  kısıtladığımızda
- Dış borcumuzu ödediğimize

Kısacası, Vatan Partisi'nin Milli Hükümet Programı uygulandığında
tarihi şartlar oluşmaya başlar.
O zaman Montrö'yü yırtıp atabiliriz.

"İstemediğim gemiyi geçirmem, sıkıysa geçmeyi dene" deriz.

+++

AK Partili bazı isimler yavaş yavaş durumu kavramaya başlıyor.
İşte onlardan biri:


+++

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder