23 Temmuz 2025 Çarşamba

Devlet Bahçeli'ye yanıt: "Türk Milleti"ni Anayasa'dan çıkarmak için silahınız varsa gelin



Devlet Bahçeli'nin sabıkaları sayılamayacak kadar çok. Barzanistan sabıkasından başlayalım:

ABD Türkiye'ye Çekiç Güç'ü konuşlandırarak Saddam'ın (Irak Ordusu'nun) 36. Enlem'in kuzeyine geçmesini ve Barzani'nin kurmaya başladığı Kürt Yönetimi'ne saldırmasını önledi.

ABD'nin Barzanistan kurma eylemine TBMM yardımcı oldu. Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP de yardımcılardan biriydi. 

Tarih: 9 Haziran 1999... 
DSP-MHP-ANAP Üçlü Koalisyon dönemi.

Konu: "Çekiç Güç" (Kuzeyden Keşif Harekatı) için oylama
Yer: TBMM Kürsüsü

Abdülhalik Mehmet Çay (MHP):
"Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Kuzeyden Keşif Harekatı'nın görev süresinin uzatılması yolunda yetki verilmesini talep eden tezkerenin kabulünü..."

Şevket Bülent Yahnici (MHP):
"O zaman, Irak'ın toprak bütünlüğü, Irak'ın siyasi birliğini korumak filan gibi çok ütopik kalan ve bana göre de artık komik hale gelen sözlerden vazgeçmemiz gerektiği inancındayım."
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar).

Ayrıntılı bilgi için bakınz:
TBMM'nin Barzanistan kurulmasına yardım suçu 

Daha ayrıntılı bilgi için kitap önerisi:

+++

Gelelim son dönemde yaptıklarına.

"Öcalan gelsin Meclis'te konuşma yapsın" dedi. Terör örgütü kurucusu olup ömür boyu hapis cezası almış bir kişinin Meclis'te konuşma yapması olacak şey değildi. Siyasetle ilgisi olmayanlar bile böyle bir şey olamayacağını bilir.

Bu sözlerin söylendiği dönemde Vatan Partisi, Bahçeli'nin Meclis'te DEM'lilerin elini sıkması ile başlattığı sürece karşı "Yeni Açılım'a Hayır" kampanyası yürütmekteydi.

Çünkü PKK'nın feshi örtüsü altında Suriye'de PYD devletçiği kurulması planı olduğu görülmekteydi.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
TGB saptadı:Yeni Açılım'ın hedefi Rojava Kürdistan'ı korumak 

+++

Ancak Öcalan'ın 25 Şubat 2025 günlü PKK'ya talimat mektubu Yeni Açılım diye adlandırdığımız süreci bitirdi. Çünkü Öcalan "tüm guruplar silah bırakmalı" diyordu. S.S. Önder de "YPG de Öcalan'dan ilhamla kuruldu. İlkesel olarak silahlar devre dışıdır. Bütün herkes için geçerlidir" diyerek PKK'nın Suriye kolunun da sürece dahil olduğunu teyit etti. Böylece yeni bir dönem başladı. Süreç artık "Açılım" değildi. Vatan Partisi bu yeni dönemde "Yeni Açılım'a Hayır" çalışmasını sonlandırdı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Öcalan'ın açıklamasının eleştirisi ve S.S. Önder sorunu 

Devlet Bahçeli bu yeni dönemi itibarsızlaştırmak için "PKK gelsin kongresini Malazgirt'te toplasın" dedi. Haklarında yakalama kararı olan terör örgütü yöneticileri gelip kongre yapabilir mi? Türkiye kanunsuz bir ülke midir? Bahçeli'nin sabıka kayıtlarının sonu gelmeyecek miydi?

+++

En yeni sabıkası: "Cumhurbaşkanı Yardımcılarından biri Kürt diğeri Alevi olsun" açıklaması oldu.


Doğu Perinçek basın açıklaması ile Bahçeli'yi eleştirdi:

Alevi, Kürt zaten devletin en yüksek makamlarında görev yapıyor. Ama bu konu tartışmaya açıldığı zaman, bu uygulamanın hukuki düzleme taşınmak istendiği gündeme gelmektedir. Bunun bir Anayasa düzenlemesi ile bağlantılı olduğu fikri ortaya çıkmaktadır.

Hepimizin kimliğinde uyruk olarak Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. Din, mezhep ve etnik köken yazmıyor. Anayasamızda Türk dışında bir kimlik bulunmadığı halde kimin Kürt kimin Alevi olduğu nasıl belirlenecek. Demek ki bu kimlikler Anayasa'ya sokulacak.

Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı olamayacak mı? Burada eşitliği bozan bir eğilim güçlendiriliyor.

Hangi Cumhurbaşkanı Anayasa'yı ve Türk Devrimi'nin birikimini hiçe sayarak, çiğneyerek, bölücü kavramları devletin doruğuna taşıyacak? Var mı böyle bir Cumhurbaşkanı? ABD'den, AB'den, İsrail'den mi gelecek, ithal mi edilecek böyle bir Cumhurbaşkanı?

Bakanlar Kurulu ne olacak? Siz devlet makamlarını Türk, Kürt, Alevi, Sünni diye böldüğünüz zaman birtakım Anayasacıların aklına (CHP'li Kaboğlu'nu kastediyor) Bakanların kaçı Alevi, kaçı Sünni, kaçı Arap olacak soruları gelmeyecek mi?

Valiler, Vali Yardımcıları ne olacak? Emniyet Müdürleri, Yardımcıları, devlet bürokrasisi nasıl taksim edilecek. Komutanlar vesaire...

Devletin en üst makamını etnik ve dinsel kimliğe göre tanımladığınız zaman devletin bütün kurumlarında bu tanımlamaların gündeme gelmesi kaçınılmazdır.


Denebilir ki, ve öyle deniyor zaten, "Biz bunu böyle olsun diye değil de, tartışmaya açıyoruz." Bunun tartışmaya açılması dahi bir rezalettir, felakettir. O zaman zihinlerde bunun mümkün olduğu gibi bir sayfa açıyorsunuz. Zihinlerdeki bu bölünmeye göre etnik ve mezhepsel partiler kurmanın yolunu açıyorsunuz.

Anayasamızdaki "Türk Devleti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" hükmünün altını oymuş oluyorsunuz. Bunun tartışılması bile Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk Milleti'nin altına mayın döşeme anlamı taşır.

Bu tartışma Suriye'ye nasıl yansıyacak? Biz Suriye devletinin tekliğini savunurken Suriye'de bir kısım bölücüler "Siz kendiniz Alevi ve Kürt diye tanımlamalar yapıyorsunuz" diyeceklerdir. Suriye'yi bölmenin de yolunu açmış oluyorsunuz.

Bu yola girildiği zaman teşrifatçısı ABD, refakatçısı AB, mızıkacısı da İsrail olur.

"Terörsüz Türkiye" sürecini de sonuca götüremezsiniz. Silahı bıraktı diyelim, etnik partilere, mezhepsel partilere izin verdiğiniz zaman başımızdan bölücülük belası eksik olmaz.

Türkiye'nin insan unsurunun "Türk Milleti" diye tanımlanması Anayasamızın temeline İstiklal Savaşı ile oturtuldu. T.C. vatandaşlarının Türk olduğu tanımını getirdi. Neyle getirdi? Silahla getirdi. Öyle ise, silahı olan gelsin. (Dakika 13:55) Eğer siz bu tanımı tartışmaya açmak, değiştirmek istiyorsanız, devlet makamlarını etnik, mezhepsel temelde tanımlamak istiyorsanız, "Türk Milleti" kavramınını Anayasa'nın dışına sürmek istiyorsanız, silahınız varsa gelin.

Silahla getirilen bir kurumlaşmayı, Anayasal düzenlemeyi, ancak gücünüz yetiyorsa silahla bozabilirsiniz. Böyle bir güç de yok. Hangi güç? Amerika'nın, AB'nin, İsrail'in gücü mü, yoksa Türkiye'deki bir partinin gücü mü. TSK ile ve Türk Polisi ile baş edebilecek bir güç var mı?


Dolayısıyla bu tartışmalar hayali tartışmalardır. Neticesi Türk Devleti'nin silahlı gücü ile karşı karşıya gelir ve gelmiştir. Bunu silahla yapmaya kalkan bölücü örgütler boylarının ölçüsünü aldılar. Bundan sonra da bu tür girişimler silahlı mücadeleleri davet eder, zemin hazırlar ve zihinlerde çürümeler yaratır, zehirler. Öcalan'da böyle bir talep yok. Alevi kuruluşlarında böyle bir talep yok. Böyle bir tartışma açılmasını tehlikeli görüyoruz.

+++

Basın açıklamasının video kaydı:

+++

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder