Esad nasıl oldu da bunca yıl ABD destekli isyancılara direndi de bir hafta içinde devriliverdi? İşte olayın perde arkası:
+++
Eylül 2024
Tayyip Erdoğan, iki yıla yakın bir zamandır Beşar Esad'a görüşme çağrısı yapıyordu. Esad ise bir türlü yanıt vermiyordu bu çağrılara.
CHP görüşme olmasın diye kıvranıyordu. Örneğin TELE1'de CHP'li İhsan Uzgel: "Putin'in ısrarı var" diyor ve konuyu sığınmacılar konusu ile sınırlıyor, teröre karşı işbirliği konusuna girmiyor, "Biz çekilelim, Esad ülkesine hakim olsun" diyor. Suriye'nin doğusunda PKK'yı koruyan ABD askeri varken Türk askeri çekilince Esad nasıl hakim olacak ülkeye?
Uzgel diyor ki; "Türkiye orada oldukça Suriye normal olamıyor. İran ve Rusya'nın etkisinden kurtulması lazım." Ama oradaki ABD askerini görmezden geliyor. Buyurun:
Esad Erdoğan'a çok kızgınmış!
Eylül 2024 Atatürk Hava Limanı video kaydı:
Erdoğan'dan katil dediği Esad'a: Görüşmelere başlayalım
+++
Esad'ın bu çağrılara yanıt vermemesi üzerine Erdoğan 25 Ekim 2024 günü katıldığı BRICS Kazan Zirvesi'nde Putin'den Esad ile görüşmeyi temin etmesi talebinde bulundu:
"Sayın Putin'e, Esad'ın bizim çağrımıza vereceği cevabın temini noktasında adım atması çağrımız oldu."
+++
Aradan 20 gün geçti. Esad yine yanıt vermedi.
Erdoğan, 13 Kasım 2024 günü yaptığı açıklamada:
"Esed ile bir araya gelip Suriye ve Türkiye ilişkilerini yoluna koyalım diye hala umudum var. Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım."
Erdoğan, bu terör yapılanmalarının adını da koydu:
"Suriye'nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor."
Böylece Erdoğan, İdlib'de yuvalanan HTŞ ve yandaşı sözde cihatçı örgütleri de isim vermeden terörist ilan etmiş oldu.
halkTV "Esed'e elimizi uzattık" sözlerini öne çıkardı.
"Ben halâ Esed'den umutluyum" Video kaydı: Dakika 4:48
Bunun anlamı şudur:
Esad anlaşmayı kabul edecek, Şam'da Türkiye'nin de kabul edeceği, muhalifleri (özellikle Türkiye'nin desteklediği Geçici Hükumet üyelerini) kapsayacak bir hükumet kurulacak, buna koşut olarak da Türkiye İdlib'deki HTŞ'nin Suriye Ordusu'na saldırmasını engelleyecek (İdlib çevresinde 15 civarında TSK kontrol noktası var, HTŞ bu çemberi aşamaz) ve Suriye Arap Ordusu ile TSK'nın desteklediği Suriye Milli Ordusu birlikte PKK/PYD karşıtı harekata başlayacak.
İşte bu konumlanmayı Esad kabul etmedi. Nereden anlıyoruz? Çünkü Erdoğan'ın çağrısına yanıt bile vermedi.
Gurur yaptı. Erdoğan'daki değişimi göremedi. Hala eski "Esad düşmanı Erdoğan" günlerine takılıp kalmıştı. Geçmişe takılıp kalmak, güncel durumu anlamamak veya anlamak istememek olumsuz sonuçlar doğurur. Bu konuda bakınız:
+++
Özgür Özel, Erdoğan'ın Esad'a yaptığı bu çağrıya anında karşı çıktı. Ne demekti PKK/PYD'ye karşı harekat yapmak? Amerika ve NATO çok kızar haa...
Gazeteciler olayı kavramıştı. Esad Erdoğan'ın çağrısına yanıt verirse, HTŞ ve Culani zor duruma düşecekti. Şam'da çıkan El Vatan gazetesi "Ankara HTŞ liderini devirmeyi planlıyor" diye yazdı. Ancak Esad gözlerini kapadı, duymak istemedi.
Putin Esad'a Erdoğan ile anlaşmasını öneriyordu, ancak Esad söz dinlemiyordu. Ukrayna ile başı dertte olan Putin, asker ve malzeme sıkıntısı yüzünden Suriye'deki askerlerinin önemli bir kısmını geri çekmiş, Wagner ile olan sorunları nedeniyle de sıkıntıya düşmüştü. Artık Esad'ı destekleme görevini Türkiye üstlense iyi olurdu.
Ancak Esad yönetimi Ankara destekli muhaliflerle paylaşmayı içine sindiremiyordu. Bunun üzerine Rusya Esad'a verdiği desteği kesme kararı aldı.
+++
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,
Esad'ın devrilmesinden sonra yaptığı açıklamada konuyu şöyle özetledi:
"Ancak önceki yönetim (Esad yönetimi),
-tüm ısrarlı tavsiyelerimize ve aktif desteğimize rağmen
-tam teşekküllü siyasi süreci başlatmak amacıyla
-muhaliflerle ve
-bölgedeki nüfuzlu komşularıyla yapıcı diyalog kurmayı
-ve ciddi sosyo-ekonomik sorunları çözmeyi başaramadı."
Bakınız:
Rusya Esad yönetiminin neden düştüğünü açıkladı
+++
Lavrov'un açıklamasında sözünü ettiği "bölgedeki nüfuzlu komşuları" aslında "nüfuzlu komşu" yani Türkiye'dir.
Yalnızca "nüfuzlu komşu" deseydi Türkiye demiş olacaktı. Diplomatik dilde böyle açık bir gönderme yapılmaz.
Ancak biliniyor ki, Suriye'nin diğer komşuları Ürdün, Lübnan ve Irak "nüfuzlu" yani "söz geçirme gücü olan" ülkeler değil.
Lübnan paramparça, Irak yarı ABD işgali altında, kuzeyi Barzani tarafından yönetilen, doğru dürüst ordusu olmayan bir ülke, Ürdün ise İngiltere'nin kapı kulu. Bu üç komşunun da hiç bir nüfuzu yani sözünü dinletme gücü yok. Ve hiç bir şekilde tam teşekküllü siyasi süreci başlatma niyet ve güçleri yok. Bu niyet ve güç yalnızca Türkiye'de var.
"Tüm ısrarlı tavsiyelerimize ve aktif desteğimize rağmen siyasi süreci (yani hükumeti Ankara destekli muhaliflerle paylaşmayı) başlatmak amacıyla nüfuzlu komşusu (Türkiye) ile yapıcı diyalog kurmadı, (yani Erdoğan'ın uzattığı eli tutmadı)" diyerek devrilmesinden Esad'ın kendisinin sorumlu olduğunu özlü bir şekilde açıklamış oldu Lavrov.
+++
Rusya bırakınca İran da bırakmak zorunda kaldı. Çünkü HAMAS'ın 7 Ekim harekatından sonra İsrail saldırısı karşısında Lübnan Hizbullahı çok zor durumda kalmış, Suriye'deki güçlerini geri çağırmaya başlamıştı. Aynı şekilde ABD - İsrail tehdidi ve suikastları karşısında İran da vatan savunması için Suriye'deki güçlerine gereksinme duyuyordu.
Askerler Rusya ve İran desteğini kaybettiklerini, yalnız kaldıklarını anlamışlardı. HTŞ saldırısı başlayınca ordunun büyük çoğunluğu savaşmadan mevzilerini terk etti. İranlı savaşçılar da direniş göstermeden İran, Irak ve Lübnan'a gittiler. 4 bin İran yanlısı savaşçı Rus uçakları ile Tahran'a taşındı.
Ertuğrul Özkök'ün bildirdiğine göre Rus İstihbaratı'nın Putin'e verdiği bilgi notu şöyle:
“Halep'e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birlikler ise savaşmadan geri çekildi, kendi pozisyonlarını (mevzilerini) patlattı ve gitti.
Benzer durum tüm Suriye'de yaşandı.
4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran'a götürdük. İran yanlısı grupların bir kısmı savaşmadan Lübnan'a, diğer kısmı da Irak'a gitti."
+++
6 Aralık 2024
HTŞ Şam'a ilerlerken Erdoğan gazetecilere şöyle konuştu:
"Şu an itibarıyla İdlib, Hama ve Humus, hedef tabii ki Şam. Muhaliflerin bu yürüyüşü şu an itibarıyla devam ediyor. Biz de bunu gerek istihbarat gerekse bütün medyadan takibini yapıyoruz. Tabii temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin. Terör örgütleriyle birlikte oradaki bu direniş devam ederken, bizim de hatırlarsanız Esed'e bir çağrımız olmuştu. Gel görüşelim, Suriye'nin geleceğini birlikte tayin edelim demiştik. Ne yazık ki Esed'den bu işe olumlu bir cevap alamadık. An itibarıyla İdlib'den sonra Humus yine muhaliflerin elinde ve Şam'a doğru da bir ilerleyiş söz konusu. Bütünüyle bölgede devam eden bu sıkıntılı yürüyüşler arzu ettiğimiz şekilde değil, gönlümüz bunları istemiyor."
+++
Yazı çok uzadı. "Culani neden hedefte" konusuna yer kalmadı. Konuyu gelecek yazıda ele alalım.
+++
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder