30 Eylül 2019 Pazartesi

CHP'nin Suriye Konferansı: Esad diktatör, PKK cici, Türkiye işgalci

CHP, İstanbul'da bir "Suriye Konferansı" düzenledi.
Alt başlığı: "Suriye'de Barışa Açılan Kapı"

Konferansı CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
Ünal Çeviköz yönetti.


Aydınlık, 29 Eylül 2019

ABD Barış Enstitüsü Suriye Çalışma Gurubu Üyesi Amy Austin Holmes
konuşmasında PKK'nın paravan örgütü SDG'yi göklere çıkardı, PYD'yi "Barış
Gücü" olarak nitelendirdi, Türkiye'yi  işgalci ilan etti:

"ABD askerlerinin Suriye'den çekilmemesi için ABD Kongresi'ne öneri verdik.
Çünkü IŞİD tehlikesi henüz sona ermedi.

Suriye'nin kuzeyine yapılacak bir harekatı desteklemiyoruz. Türkiye'nin Suri-
ye'nin kuzeyini istila etmesine karşı çalışılmalı.

Güvenli Bölge için Erdoğan tehdit açıklamaları yaptı. Bu açıklamalar çözüme
katkı sağlamıyor. 

SDG özellikle İŞİD'e karşı çok başarılı. SDG sadece Kürtlerden (PKK demek 
istiyor) oluşmuyor. Bir çok etnik gurubu kapsıyor. Zamanla daha kapsayıcı
olabilir. SDG üst düzey kadrosunun 50-60 kişilik kısmı Araplardan oluşuyor.
SDG içerisinde Süryaniler, Hıristiyanlar, Ezidiler ve Türkmenler de var. SDG'yi
bir Kürt (yani PKK) oluşumu olarak tanımlayamayız.

PKK ile Türkiye'nin barış görüşmelerine başlaması gerekiyor."

Ünal Çeviköz, bu konuşmaya yanıt vermedi.
Dinleyicilerden hiç bir itiraz gelmedi.



Eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin de konuştu:

"Esad diktatör müdür? Evet öyledir. Esad gitmeli midir? Gitmelidir. Fakat
bunu Suriye halkı yapmalıdır, başka bir ülke değil. Esad'a yönelik bir seçe-
nek de sunulmadı. Çözüm vakit kaybetmeden Esad ile temas kurmaktan
geçiyor."

Ancak Esad ile temas kurulup ne yapılacak? Diktatörle ne konuşacaksınız?
Çözüm öneriniz nedir? Çözüm önerinizi sunmadan PKK'nın paravan örgüt-
lerini öve öve bitiremeyen bayanı konuşturmanın anlamı nedir? Federal bir
Suriye mi öneriyorsunuz?


+++

Kılıçdaroğlu da konuşmasında Şam yönetimi ile ilişki konusunu işledi:

"Türkiye'nin kendi güvenliğini sağlamak amacıyla Suriye toprakları üzerinde
sürdürdüğü terörle mücadelenin meşruluğuna inanıyoruz. Ancak terörle
mücadelenin Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilerek ve doğrudan
Şam yönetimi ile ilişki kurularak sürdürülmesinin en doğru yol olduğu inan-
cındayız."



Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi?



Bu öneriyi M. Ali Güller arkadaşımız öne sürmüştü. Harekatların mutlaka
Şam yönetimi ile birlikte yapılması gerektiğini söylüyordu. Harekatı tek
başımıza yapmamalı idik.

Ancak Fırat Kalkanı başarı ile yapıldı. Zeytin Dalı da öyle. Evet, en doğru
yol Şam yönetimi ile birlikte yapmaktı harekatları. Ancak Tayyip Erdoğan
malum nedenlerden dolayı Şam ile barışmaya yanaşmıyordu. Bu durumda
"İlla da Şam ile birlikte" diye ısrar etmek, harekat yapılmasın demekle aynı
anlama geliyordu.

Eğer Güller arkadaşımızın sözü dinlenecek olsa idi, şimdi Fırat Kalkanı 
harekatı ile IŞİD'den temizlediğimiz Cerablus PKK denetimine geçecek
ve Afrin ile Kobane birleşerek tüm güney sınırımız PKK'nın eline geçmiş,
koridor Hatay'a dayanmış olacaktı.

M.Ali Güller harekatların başarı ile yapıldığını gördüğü halde bir türlü hata-
sını kabul etmek istemiyordu. Hatada ısrar ona daha büyük hataların yolunu
açtı. Cumhuriyet gazetesinde yazacak kadar savruldu.

Tartışmanın başlangıcında Doğu Perinçek "İlla da Şam ile" tavrını "Arabayı
atın önüne koşmak" olarak niteledi. "Türkiye'nin müdahalesini önlemeye
hizmet eden her tavır, ABD ve İsrail'in yanına düşüyor" dedi.

Bakınız:

Bir de NATO Paşa Türker Ertürk gibi tehditler savuranlar vardı. Ona göre
bataklığa girmiştik, ÖSO ile bu operasyonlar yürütülemezdi. Hukuku ihlal
ediyorduk. Uluslararası mahkemede yargılanabilirdik. NATO Paşa, komu-
tanları ve hükumeti işte böyle tehdit ediyordu.

Bakınız:

Kılıçdaroğlu'nun sözleri de aynı yere çıkıyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı
öncesinde "bataklığa saplanıyoruz" edebiyatı yapmış, "Afrin'e girmeyelim"
diye tutturmuştu. CHP Gençlik Kolları'nı Kobane dedikleri Ayn el-Arab'a
göndermiş, PKK'nın atadığı sözde Kanton Başbakanı'na yalakalık yaptır-
mıştı.

Bakınız:


Kılıçdaroğlu şimdi yine aynı yerdedir. "İlla da Şam ile birlikte" edebiyatına devam
etmektedir. Biliyor ki Tayyip Bey Şam ile barışmaya hazır değil, "Girmeyelim"
yerine aynı anlamda "İlla Şam ile birlikte" demektedir.

M. Ali Güller de aynı edebiyatı Cumhuriyet'te devam ettirmektedir.



Şam ile veya Şam'sız. Bu iş bitirilecek. "İlla Şam ile birlikte" diye yaygara
yapanlar dikkate alınmayacak.



Yine aynı "Barış" nakaratı. Kiminle barış yapacaksınız. SDG ile mi?
Yani PKK ile mi barış yapacaksınız?

Ankara - Şam işbirliğinden kastınız nedir? PKK ile mücadele mi yoksa
federasyon muhabbetleri mi.

Çözüm için öneriniz nedir? 

İçeriksiz öneriler daima kötü niyet taşır. Aksi şimdiye kadar görülmemiştir.

+++

Ama lafı dolandırmadan söyleyenler de var. İşte onlardan biri.
CHP Çanakkale MV Muharrem Erkek:

"Suriye ve Irak'tan bahsedildi.
Evet, biz sınırımızda, biz kardeşsek, evet, bizim sınırımızda başkası
olacağına PYD olsun. Bizim için hiç bir sakıncası yok bunun.

Biz yalnız bölgemizde değil, Ortadoğu'da da barışı tesis etmek zorundayız.
Türkiye olarak, buna örnek olmak zorundayız. Öncülük yapmak zorundayız"

Video kaydı: 


CHP sözlüğünde "Barış" ne demekmiş, bir kez daha teyit edildi mi?

PKK'ya güzellemeler yaparak, PYD'ye yani PKK'ya "kardeş" diyerek, 
"Sınırımızda başkası (yani Suriye) olacağına PYD (yani PKK) olsun"
diyerek mi barış getireceksiniz?

Esad'a diktatör diyerek mi barış getireceksiniz?

Kmse ile barış yapmayacağız. PKK'nın kökü kazınana kadar mücadeleye 
devam edeceğiz. Barış, Açılım, Saçılım, Çözüm falan yok. Boşuna çene
çalıp duruyorsunuz. 

+++

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder