"Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" yaygarasını kopardılar.
O kadar edepsiz ve o kadar şirret idiler ki, sesleri o kadar çok ve yüksek çıkıyordu ki, onları duyan insanlar sersemledi, gözleri ve kulakları bağlandı.
Gerçekleri görmeleri bu şekilde engellendi.
Kendini solcu sanan bilinçsiz ve bilgisiz kitleleri de kandırdılar.
"Biz Hrant'ın arkadaşıyız" palavrasını o kadar cesaretle söylüyorladı ki, Hrant'ın ailesini bile inandırıp esir aldılar
Agos gazetesini ele geçirdiler.
Hrant'ın ailesi, avukatlarını bunların arasından seçti. Onlar da cinayetin azmettiricilerinin bulunmaması için çabaladılar.
"Davayı Ergenekon'a bağlayamadınız" diye hakimlerden şikayetçi oldular.
"O kocaman Türk bayrağını Boğaz'a astınız, işte bakın ne oldu" diye dikkatleri başka yöne çektiler.
Fethullah bağlantılı polis şeflerinin "haber elemanı" adı altında örgütlediği BBP ve Alperen bağlantılı cinayet şebekesinin görülmemesi için çabaladılar.
Cinayeti işletenin Amerika olduğunu gözlerden gizlemek için her şeyi yaptılar.
"Hepimiz Ermeniyiz" sözlerinde samimi değillerdi.
Eğer empati yaparak bu söyleme gelmiş olsalardı, belki biz de onlarla beraber olurduk.
Amerikancı olmalarından doğan görevlerini yerine getirmek için bu söylemi ortaya atmışlardı.
"Katil Amerika" diye yürünmesi gerekirken,
Amerika'nın suçunu gizlemek için "Hepimiz Ermeniyiz" diye yürüdüler.
Cinayeti önceden biliyorlardı.
++++++++++++++++++++++++
"Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz" pankartları ve pankart çıtaları cinayetten önce hazırlanmıştı.
Kulaklarının üzerine yatmışlar, hazır bekliyorlardı.
Haber duyulur duyulmaz zaten hazır olan pankartları alarak fırladılar.
Hedef olarak "faşistleri", "milliyetçileri" gösterdiler.
Gazı alan guruplardan biri dönüşte İşçi Partisi İl Merkezi'ne saldırmayı bile denedi.
Samast jandarma tarafından yakalanınca, Emniyet'te Türk bayrağı önüne götürülüyor, eline de bir Türk bayrağı tutuşturuluyor, bir taşla iki kuş: Cinayeti sözde Türklüğü savunan biri tarafından öldürüldüğü görüntüsü beyinlere çakılıyor: Suçlu Türk bayrağıdır. Fotoğrafın Emniyette çekildiği gizlenerek Jandarmada çekildiği söyleniyor: Yardımcı suçlu ordu. Katillerin Fethullahçı Emniyet Müdürü'nün "haber elemanları gurubu" mensubu oldukları böyle perdeleniyor, katillerle ordu arasında ilişki kurulması isteniyor. Emniyet içindeki Fethullahçılar ve Miting Tertip Komitesi uyum içinde işte böyle çalışıyorlar.
Miting tertip komitesi de bu şirret yaygaracılardan oluşuyor.
Hrant'ın katili Amerika'nın Büyükelçisi Pearson'u cenaze kolunun en önünde yürüttüler.
O kadar bu işin içinde idiler ki, Hrant'ı telefonla çağırıp gazeteden çıkarak bankaya gitmesine neden olan da bu "arkadaş"larından biri idi.
++++++++++++
Doğu Perinçek, 22 Ocak 2012 günlü Aydınlık'ta şöyle yazıyor:
"Hrant Dink’e bir telefon geldi ve bankaya koştu.
Bir daha dönmedi.
Nerden bilebilirdi, o telefonun kendisini ölüme çağırdığını.
Bir daha dönmedi.
Nerden bilebilirdi, o telefonun kendisini ölüme çağırdığını.
O telefon kayıtları silindi. Hrant Dink’in avukatları da, o telefon eden kişinin kimliğini hiç araştırmadılar.
Senaryoda, o ölüme çağıran telefon dostunun adı (x) diye belirlenmişti. (x) olarak kaldı."
Senaryoda, o ölüme çağıran telefon dostunun adı (x) diye belirlenmişti. (x) olarak kaldı."
++++++++++++
Evet, Hrant'ı dışarı çağıran o "arkadaş" kimdi? Telefon kayıtları neden silindi?
Hrant'ın "arkadaş"ları ve avukatları, o kişinin kimliğini niçin hiç araştırmadılar, "Hrant'ı dışarı çağıran kimdi" diye niçin yaygara koparmadılar?
Cinayetin üzerinden daha 10 gün geçmeden İşçi Partisi bu soruyu soruyordu, Aydınlık dergisi haftalarca üzerine basarak soruyu tekrarlıyordu:
"Hrant'ı dışarı çağıran kimdi"
Hrant'ın "arkadaş"ları, avukatları bu soruyu duymazdan geliyorlardı.
Muhtemelen Hrant'ın ailesinden de gizliyorlardı.
Yıllar sonra, 26 Ocak 2012'de, Hrant'ın kardeşi Orhan Dink "katil Perinçek" diyerek tezgaha bilerek veya bilmeyerek alet olacaktı.
++++++++++++
Doğu Perinçek, yazısına şöyle devam ediyor:
Doğu Perinçek, yazısına şöyle devam ediyor:
"Hrant Dink’in öldürülmesi üzerine kalabalıklar ellerinde, “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarıyla yürüyüşe geçti.
Senaryoya göre, o pankartlar, o pankart çıtaları cinayetten önce hazırlanacaktı.
“Hepimiz Ermeniyiz” yürüyüşünün en önünde “insan hakları savaşının” dünya şampiyonu ABD Büyükelçisi Pearson yürüyordu.
Senaryoya göre, o pankartlar, o pankart çıtaları cinayetten önce hazırlanacaktı.
“Hepimiz Ermeniyiz” yürüyüşünün en önünde “insan hakları savaşının” dünya şampiyonu ABD Büyükelçisi Pearson yürüyordu.
Hrant Dink, senaryoya göre Ermeni olduğu için öldürülmemişti; binlerce insanın İstanbul’da “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürümesi için katledilmişti.
Ve “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyenler nerden bilebilirlerdi, Türkiye için kurulan tuzağa doğru yürüdüklerini."
Ve “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürüyenler nerden bilebilirlerdi, Türkiye için kurulan tuzağa doğru yürüdüklerini."
++++++++++++
Evet, senaryo ABD tarafından yazılmıştı. Senaryonun dışına çıkan Hrant'a izin verilemezdi.
İşte bundan dolayı senaryoda Hrant'ın üzeri çizilmişti. Çünkü Hrant şöyle diyordu:
"Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların Almanların
şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor.
Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlı'nın zulmünden kurtaracak sandı, ama yanıldılar.
Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar.
Çekilip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar.
Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey.
Amerika geldi, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere.
Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı mı oldu, ne oldu, başka bir şey mi oldu?
Ümit mi oldu? Bu, çok tehlikeli bir gidiş.
Amerika bu. Gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider.
Ondan sonra da, burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır."
(Hrant'ın 15 Nisan 2006 günü Malatyalı İşadamları Derneği'ndeki konuşması)
++++++++++++
Doğu Perinçek, yazısını şöyle bitiriyor:
"Hrant Dink senaryonun dışında konuşmuştu.
Batılı emperyalist devletlerin geçmişte Ermeni meselesini, bugün Kürt meselesini, Türkiye’yi bölmek için kullandıklarını haykırıyor ve emperyalistlere “Elinizi çekin Türkiye’den” diyor; Kürt yurttaşlarımıza da, “Birinci Dünya Savaşında Ermeniler bu oyuna geldi, siz gelmeyin kardeşlerim” diye sesleniyordu.
Bu konuşma senaryonun dışındaydı ve senaryoda da yasaklanmıştı.
Bu konuşma senaryonun dışındaydı ve senaryoda da yasaklanmıştı.
Senaryo içindeki “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlı yürüyüş devam ettiriliyor ve bütün kanıtlar Hrant’ı katleden Fethullah Gladyosuna işaret ederken, Yürüyüşün Sözcüsü, senaryo içinde, “Ergenekon” plağını döndürüyordu."
++++++++++++
Evet, Hrant'ın "arkadaş"ları, ölüm haberi alınır alınmaz önceden hazırlanmış pankartlarla yürüyüşü düzenleyenler, ölümünden sonra Agos gazetesine el koyanlar, cenaze merasimini örgütleyen Miting Tertip Komitesi, avukatları, hepsi bu tezgahın içinde idiler.
Hepsi ne Hrant idiler, ne de Ermeni idiler. Öyle olsalardı, bizden olurlardı.
Onlar sadece ve sadece Amerikancı idiler.
Hrant olmadıkları, "Ermeni soykırımı yapıldı" diye yaygara yapmalarından da belli idi.
Hrant, "Bu yasayı Fransa'da çiğneyeceğim" demişti. (Aydınlık manşet, 10 Ocak 2012)
Hrant sosyalistti. Bunlar Amerikancıdır. Hrant ile yakından uzaktan ilgileri yok.
Sadece Amerikancı olsalardı, ona da şükürdü. Ama bunlar, cinayetin operasyon merkezi ile bağlantılılar.
Cinayeti bildikleri halde haber vermemeleri bir yana, telefonla arayıp Dink'i dışarı çıkardılar, tetikçinin önüne attılar.
Şema aşağıda.
Onların oyununa gelip arkalarından yürüyen bilinçsiz kalabalık için diyecek bir şeyimiz yok.
teşekkürler Ali Bey:
YanıtlaSilORHAN DİNK’IN DOĞUPERİNÇEK’İ KATİK OLARAK GÖRMESİ
Hrank’ın yokluğunda Agos gazetesi Ermeni soykırım yalanını sahiplenmiş ve savunmaktadır.Küçük bir azınlığın hain yaklaşımını görmemezlikten gelip, kimin öldürdüğü ve ne için öldürüldüğü çok net iken gazete çevresinde örgütlenmiş azınlığı kazanmak adına (asla kazanılmaz, çünkü çok taviz verildi) Hrank Dink’in uzun yıllar yaptığı bir sürü konuşmanın arasından doğru olanı seçip onlara “sizi öldürenler bunlar” demekle Ulusal Kanal ve İP etik olarak doğru yapmakla birlikte Atatürkçü tabanda (özellikle genç kesimde) Ermeni Soykırımı yalanının yalan olduğunu bilen ama cinayete tepkili, çağdaş insan grupları oluşturmaktadır. Sonra da şehit cenazelerindekinden çok “hepimiz Ermeni’yiz” diye bağıran insanlar görünce üzülüyor ve yakınıyoruz. Hırant Dink’te yetişen her aydın gibi belli bir süreçten geçmiş, yanlış açıklamalar yapmış ama diyalektik süreç ve akılsal düşünce doğru yola bulmasına neden olmuştur. Bu hali ile emperyalist ve uşaklarının çıkarlarına kullandıkları kesimin içinden gelen ciddi bir tehdide dönüşmüş ve katledilmiştir.
Gelişim süreci anlatılmadan sadece son dönem konuşmalarının verilmesi, gençlerin Hrank’ın katlinden sonraki değişimi görmesini engellemekte, Hrank’ın katlini ırksal bir ayrım gibi gösterilmesini kolaylaştırmaktadır.
Şuan susturulmuş bir aydınımızın ardından sürecin tam tersine döndüğü görülmektedir.
Ulusal Kanalın ve İP sinin yaptığı Agos Gazetesi çevresinde örgütlenmiş, yelkenini emperyal çıkarlara açmış küçük bir azınlığa gereğinden fazla yapılan doğruyu gösterme çabasıdır;lakin sinsice suiistimal edilmektedir.
Agos’ta artık Hrank yok ve rüzgâr başka yönden esiyor.
Ulusal Kanal ve İP’si bu iyi niyetli politikasını gözden geçirmeli ve bana göre değiştirmelidir. Soykırım Yalanını savunan azınlığın Ulusal fikirlere kavuşması (nı bırakın, tarafsız olması, düşman olmaması) mümkün değildir. Hrank gibi aydınların yetişmesi kolay ve sık olmadığından onsuz bir Agos’un tüm yazdıklarını, tahriklerini görmemezlikten gelmek her şeyden önce Hrank’a yapılan haksızlıktır.
Katillerini çok iyi bildikleri halde “çoğul” ifadelerle kopardıkları tavizlerin yanına kendi düşmanlıklarını yansıtarak Ulusalcıları katmaktadırlar. Buna taviz verilmemeli ve bu sinsi ajitasyona ulusalcılar alet olmamalıdır. Bu haber ibretliktir.
Aşağıya istemesem de konunun net anlaşılması için Agos gazetesinin bir haberini veriyorum.Umarım anlaşılır.Agos gazetesi çevresinde örgütlenmiş bir azınlık ne yazı ki Hrank'ın kanını emperyal çıkarlarına malzeme yapmaktadır.
Agos Gazetesi ile alakası olmayan ermeni kökenli Türk vatandaşları bu yorumdan tabii ki istisnadır. Hırank’ın etkisi bu kadar çabuk silinmeyecektir. Bizim mücadelemiz, insanların ırkları değil Türk vatandaşı kimliği taşıyıp ülkeyi emperyalistin kucağına iten hainlerledir. Bu kişilerin ırkı Türk olsa da tepkimiz aynıdır ve değişmez. Türkiye Cumhuriyeti bir ırk/din devleti değil. Atatürk’ümüzün söylediği gibi; laik, sosyal, hukuk devletidir. Şuan kötü bir süreçten geçse de tarihi birikimimiz ve kültürümüz bize ders ve sabır vermektedir.
Buna ben: “öyle bir tarihimiz var ki bize; saflık derecesinde dürüstlük ve inanılmaz bir dayanma gücü veriyor. Ama her şey bir yere kadar.”
Levent KALEM
http://millici-ciddiadamlar.blogspot.com/2012/01/emperyalist-usaklarine-kadar-hrant.html