24 Aralık 2020 Perşembe

NATO'nun istediği tezkereye EVET, istemediğine HAYIR dediler

Amerikancılık siyasetine devam eden CHP yönetimi 
NATO'nun istediğine EVET, istemediğine HAYIR dedi.

NATO Afganistan'a Türk askeri istiyor.
CHP bu yüzden Afganistan tezkeresine EVET oyu verdi.

NATO Libya'da Türk askeri istemiyor.
CHP bu yüzden Libya tezkeresine HAYIR oyu verdi.

Biden İttifakı'nın diğer üyeleri İYİ ve HDP de CHP ile
aynı yönde oy kullandı.


NATO, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'den elini çekmesini istiyor.
Doğu Akdeniz'deki petrol, doğalgaz ve diğer kaynaklardan
ülkemizin yaralanmasını istemiyor.

Meşru Libya Hükumeti  ile yaptığımız anlaşmaya dayanarak 
Doğu Akdeniz'de ilan ettiğimiz deniz sınırlarımızı tanımıyor.
Bölgede yaptığımız petrol-doğalgaz sondajlarına karşı çıkıyor.


Darbeci General Hafter'i destekleyen NATO, Bizim meşru Libya
Hükumeti ile bağımızı gevşetmeyi ve baskı kurarak Türkiye-Libya
deniz yetki alanı anlaşmasını iptal ettirmeyi planlıyor.

Bu amaçla NATO, Libya'da Türk askeri istemiyor.
CHP, NATO ile birlik olup Türkiye'ye karşı mevzileniyor.

Libya ile imzaladığımız anlaşmaya dayanarak ilan ettiğimiz Doğu
Akdeniz Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) haritamız hakkında 
ayrıntılı bilgi için bakınız: 
Doğu Akdeniz MEB haritamızı yayınladık 



NATO, bizim Akdeniz'deki yetki alanımızın yukarıdaki haritada kırmızı
ile gösterilen bölge olduğunu iddia ediyor, açık mavi renkle gösterilen
104.000 km2 yetki alanımızdan bizi kovmak istiyor.

Ayrıntılı bilgi için bakınız: 
Sevilla (Yeni Sevr) saldırısına karşı Mavi Vatan Kararı

+++

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz yazılı açıklamasında:
"Türkiye ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükumet (UMH) arasında
27 Kasım 2019'da imzalanan Deniz Yetki Alanları ve Askeri İşbirliği Anlaş-
maları bölgemizde yeni tartışmalara yol açacak belgelerdir."
diyerek NATO ile birlikte ülkemize karşı tutum aldıklarını açıklamıştı.
(30 Kasım 2019)

Ayrıntılı bilgi için bakınız:  
CHP Libya anlaşmasına karşı çıktı

+++

Bir yıl sonra
21 Kasım 2020 günü CHP Genel Başkan Danışmanı Ünal Çeviköz, 
ABD Alman Marshall Fonu'nda yaptığı konuşmada "Türkiye, Libya'ya 
silah ambargosuna uymamakla eleştiriliyor" diyerek Türkiye'yi suçladı,
ve 12 maddelik ABD'ye biat programını açıkladı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
ABD'ye biat programı: NATO'ya geri döneceğiz  

+++

CHP'nin bu açıklamasından bir gün sonra, Avrupa Birliği'nin İrini
Operasyonu kuvvetleri, meşru Libya Hükûmeti'ne mal götürmekte
olan Türk bandıralı gemiye silahlı baskın yaptı, silah aradı.

Ayrıntılı bilgi için bakınız:
Almanya'yı uyardık: ABD'ye uyma, korsan olma 

+++

İrini Operasyonu 31 Mart 2020'de başlatıldı. AB ülkelerinin savaş
gemilerinden bir filo oluşturuldu. Amaç, "Birleşmiş Milletler'in Libya'ya
silah kısıtlamasını denetlemek" olarak açıklandı.

Ancak isyancı General Hafter'e her türlü silah karadan ve havadan 
Mısır sınırı üzerinden gönderiliyor.  AB bundan rahatsızlık duymuyor.

Meşru Libya Hükûmeti'ne ise ancak deniz yolu ile silah gönderilebi-
liyor. Buradan şu anlaşılıyor: AB, İrini Operasyonu'nu Türkiye'nin
Libya'ya silah göndermesini engellemek amacıyla başlattı.

+++

CHP, Avrupa Birliği'nin gemimize hukuksuz silahlı baskını dolayısıyla
yaptığı açıklamada Türkiye'yi haksız, AB'yi haklı gösterdi.

Kılıçdaroğlu önce CHP Gurup toplantısında, sonra da Demokrat
Parti'ye yaptığı ziyaret sırasında şöyle dedi: (4 Aralık 2020)

"Yunan komutan, Almanya, İtalya aradılar. 'Arama yapacağız' diye.
Türkiye'ye bildiriyorlar 'Arama yapacağız, izin verin' diye. Dört saat
geçiyor, cevap yok. Bunun üzerine Roma'daki Büyükelçiliğimizi arı-
yorlar, Bir saat de orada geçiyor. 

Beşinci saatin sonunda NATO'nun 'Sessizlik yöntemi' diye bir kuralı
var. Yani cevap vermezseniz kabul ediyor anlamına geliyor. Bunlar
da iniyorlar, gemiyi arıyorlar."

Yunan sitesi greekcitytimes.com haberi şöyle verdi:
"Türk muhalefeti: Yunan komutan, Libya'ya giden Türk gemisini
aramakta haklıydı"


Kılıçdaroğlu'nun açıklaması baştan aşağı yanlış.

Birincisi:
İrini operasyonu NATO kapsamında değil. Dolayısıyla "Sessizlik
yöntemi" kuralı burada geçerli değil.

İkincisi:
Dört saat süre kuralı Denizlerde Seyrüsefer Serbestisi Uluslararası
Sözleşmesi'nin ek protokol maddesi. Bu düzenlemeye Türkiye onay
vermediği için bu da geçerli değil. Karşılıklı olarak tanınmayan mad-
deler uygulanamaz.

Üçüncüsü:
Açık sularda gemiye çıkmak için yalnızca bayrak ülkesinin onayı
yeterli değil. Türkiye "Gemiye çıkabilirsiniz" diye onay vermiş olsa
bile, gemi kaptanının rızası olmadan gemiye çıkılamaz. Bu olayda
kaptan onay vermemiş, "Çıkamazsınız" demiş, buna rağmen gemi-
ye çıkılmış.

Dördüncüsü:
Açık sularda gemiye çıkılması için güvenilir bir istihbarat olması gere-
kiyor. Bu olayda Avrupa Birliği Türk gemisinde silah olduğuna dair
bir istihbarat bilgisi aldığını Türk makamlarına iletmedi. Şüphe üze-
rine veya rastgele gemiye çıkıp arama yapılamaz.

Beşincisi:
Kılıçdaroğlu'nun "Türkiye cevap vermedi" iddiası da doğru değil.
İrini Harekat Merkezi saat 14:00 sularında Roma Büyükelçiliğimizden
izin istedi. Büyükelçimiz saat 17:44'te aramaya onay vermediğimizi
bildirdi. Buna rağmen 18:00'de gemiye çıkıldı.

Sonuç: Yunan komutan liderliğindeki Alman savaş gemisinde bulunan
Alman askerlerinin Türkiye'nin ve kaptanın karşı çıkmasına rağmen
gemide arama yapması, mürettebata silah doğrultması, elleri havada
fotoğraflarını çekip dünyaya servis etmesi tam bir korsanlıktır.

Kılıçdaroğlu bunları bilmez mi?

Bilir ama maksat Türkiye'yi savunmak değil, 
Avrupa Birliği'nin borusunu öttürmek. 

Ayrıntılı bilgi için bakınız: 

+++

Okuma önerileri:

AB'nin sinsi operasyonu: İRİNİ 


Doğu Akdeniz kıta sahanlığımız hakkında bilgi için bakınız:
Meis Adası civarında NAVTEX 

+++

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder