Anadolu'da, Trakya'da yaşayan Türk halkı Türkçe konuşurdu ve bir kelime bile Osmanlıca bilmezdi.
Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi ve ondan sonra devletin başına geçen Orhan Gazi, Murat Hüdavendigar bile Osmanlıca bilmez, Türkçe konuşurlardı.
Saray ve çevresinde resmi yazışmalarda ve kitap yazımlarında kullanılan, saray ve çevresinde bile asla konuşma dili haline gelememiş olan Osmanlıca denen yapma dil, Fatih döneminde oluşmaya başladı. Saray katipleri ve divan şairleri, her Allah'ın günü birkaç yeni Farsça ve Arapça kelimeyi Türkçenin içine şırınga ederek, bir "yönetici sınıf dili" yarattılar. Böylece Türkçe giderek Osmanlıca'ya dönüştü.
Bu öyle bir dildi ki, Osmanlı sarayı çevresinden başka anlayan yoktu. 1850-1904 yılları arasında yaşamış olan ilk yerli romanımız "Taaşşuk-u Talat ve Fitnat"ın (Talat ve Fitnat'ın Aşkı) yazarı Şemsettin Sami, Osmanlıca hakkında şöyle diyordu:
"Türk'e okusak anlamaz
Arap'a okusak anlamaz
Acem'e okusak anlamaz
Öyleyse bu dil ne dilidir?"
Demokrasi akımlarının oluşmadığı dönemlerde yönetici sınıfın Osmanlıca denen uydurukçayı kullanması ve Türk halkının bu uyduruk dili anlamaması bir sorun yaratmıyordu.
Ancak Avrupa'da sanayinin gelişmesi sonucu ortaya çıkan demokrasi akımları Osmanlı topraklarına da yayılmaya başlayınca, yönetimin kendisini halka anlatma zorunluluğu doğmuştu. Artık halk, kendisini yönetenlerin ne dediğini anlamak istiyordu. Bu yüzden Osmanlıca içindeki Arapça ve Farsça kelimeler giderek azaltılmaya başlandı. 1876 yılında kabul edilen Kanun-u Esasi'nin, yani Anayasa'nın dili, eski ağdalı Klasik Osmanlıca'dan Yeni Osmanlıca'ya geçiş yapılmakta olduğunu gösteriyordu.
Bu Yeni Osmanlıca, Kanun-u Esasi'de Osmanlıca olarak değil, Türkçe olarak tanımlanıyordu. 18. Madde aynen şöyle diyordu:
MADDE 18.- Tebaai Osmaniyenin hidematı Devlette istihdam olunmak için devletin lisanı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
Türkçesi:
Osmanlı uyruklu kişilerin devlet hizmetine alınabilmeleri için, devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmeleri şarttır.
Dilde sadeleşme Atatürk'ün icat ettiği bir şey değildi. Bir zorunluluktu ve Osmanlı döneminde bu yola girilmişti. Genç Osmanlılar ve Jön Türkler, yani ilk demokratik devrimci öncülerimiz, Osmanlı'yı bu yola girmeye zorlamışlardı. Çok ağır ve zahmetli ilerleyen bu süreç Atatürk tarafından Harf Devrimi yoluyla hızlandırıldı.
Dilde sadeleşme daha çok yazarlarda görülüyordu. Eski dönemde edebi eserler sadece saray çevresi için yazıldığından, ağdalı Klasik Osmanlıca kullanılması sorun yaratmıyordu.
Ancak, girilen demokrasi çağında, matbaada basılma olanağına kavuşmuş olan edebi eserler halka da hitap etmek zorunda olduğu için yazarlar olabildiğince sade bir dil kullanmaya özen gösteriyorlardı. Dil devrimi, devrimci yazarlar tarafından Osmanlı döneminde başlatılmıştı. Bunlar içinde en dikkati çeken Namık Kemal'dir.
Ölmeye mahkum olan Osmanlıca üzerinde yaygara koparılmasının kaynağı Amerikan emperyalizmidir. Zorunlu Osmanlıca dersi AKP değil, ABD projesidir. AKP sadece taşerondur.
1940'lı yılların başı:
ABD'de "Türkler yeniden Osmanlı'ya dönüş yapabilirler mi?" sorusu ortaya atıldı. Amaç, Türk askerini Osmanlıcı Enver Paşa döneminde olduğu gibi emperyalizmin hizmetine sokmaktı.
27 Aralık 1949:
ABD ve Türkiye arasında "Eğitim ve Kültür Antlaşması" imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, Türkiye'de uygulanacak olan milli eğitim programlarını hazırlamaya yetkili bir komisyon kuruldu. ABD Büyükelçisi'nin başkanlığında çalışacak olan komisyonda 4 Türk ve 4 Amerikalı (Büyükelçi dahil) bulunuyor. Büyükelçi'nin oyu 2 olduğundan, sürekli Amerika'nın dediği oluyor.
1950'ler:
İlkokul eğitim programları Ford Vakfı tarafından yapılmaya başlanıyor.
Ezan Arapça okutulmaya başlanıyor, okullara zorunlu din dersi konuluyor.
1999
Amerikan Harvard Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak, Osmanlıca öğretmek üzere Türkiye'de yaz okulu açıyor.
2003:
On Türk gazeteci ABD Başkonsolosluğu'na çağırılıyor, Yeni Osmanlıcılık brifingi veriliyor. Köşelerinde Osmanlıcılık övgüsü yapmaları isteniyor.
2004:
Liselerin sosyal bölümlerine zorunlu Osmanlıca dersi konuluyor.
CIA'nın Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller, yazdığı kitaplarda şu öneriyi yapıyor: "Türkiye İslamcı, Yeni Osmanlı olursa dünyanın şampiyonu olur. Yalnız, bunun için laiklikten biraz uzaklaşması gerekir.
Bakınız:
*********
arşiv:
Hacivat Osmanlıca konuşur, halk adamı Karagöz
anlamaz
Halkımız Atatürk
sayesinde Kur'an okuyabildi
*********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder